KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Teşekkür ediyorum Başkan.

Şimdi, bakın, geçen hafta da söyledik, bu Basın Kanunu'nun amacı basın özgürlüğünü güvence altına almaktır. Bu, sizin getirdiğiniz kanun teklifi ve kanun teklifinin ilk maddesinde aynen bu şekilde tanımlanıyordu. Şimdi, siz, Basın Kanunu'nun amacını, bu yasanın yürürlük amacını neredeyse basın kartıyla sınırlamış oluyorsunuz. Diyorsunuz ki: "Bu kanunun basın özgürlüğünü güvence altına alıyor, ayrıca basın kartlarını düzenliyor." Yani bunu amaca eklediniz, daha sonra basın kartlarını -teklif sahipleri için söylüyorum- yasada ayrıntılı bir şekilde düzenliyorlar. Şimdi, bu, gerçekten ciddi bir sorun; bu basın kartı meselesi uzunca bir süredir... Bu yönetmeliklerde yapılan değişikliklerle, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçildi, İletişim Başkanlığının yaptığı bir sürü uygulama nedeniyle bir sürü sorun var. Örneklerini vereceğim, diyor ki gazeteciler: "Bir gazeteci için sahada çalışırken orada gazeteci olarak bulunduğunun anlaşılması hayati öneme sahip. Çatışmalı bölgelerde görev yapan gazetecilerin üzerlerinde taşıdıkları 'basın press' ibaresi 'Çatışma taraflarına dokunmayın.' mesajı veriyor." Sadece "basın" yazdığı için belki onların yaşamını kurtaracak kadar önemli bir şey. Şimdi, siz, bunu bir idarenin denetimine bırakıyorsunuz yani gidip belki bir gazeteci böyle bir yerde gazetecilik yapacak fakat siz ona kart vermemiş olacaksınız. Kim tarafından verilmesi gerekiyor, hangi koşullarda verilmesi gerekiyor? Dünyanın dört bir yanında farklı uygulamalar var ama çoğunlukla tarafsız meslek örgütleri tarafından, dünyanın büyük bir bölümünde, özellikle Avrupa'da, Batı ve Kuzey Avrupa'da tarafsız meslek örgütleri tarafından basın kartları veriliyor. Şimdi, kartın tarafsız basın örgütleri tarafından verilmesi medya kuruluşları, gazeteciler, basın ve ifade özgürlüğü örgütleri gibi sektör bileşenlerince de genel olarak kabul görüyor. Türkiye'de, işte, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçilmesiyle birlikte bu yetki İletişim Başkanlığına verildi. Emin olun, Türkiye'de kabul görmeyen uygulamalar arasında yer alıyor basın kartlarının İletişim Başkanlığı tarafından verilmesi yani basın meslek örgütü içerisinde yer alanlara soracak olursanız, büyük bir bölümü, neredeyse tamamı bunun adil olmadığını, bunun hakkaniyete uygun olmadığını, bunun kabul edilemez olduğunu söyleyecekler.

Yine, basın kartının verilmesine dair yetki aslında başından beri sorunlu bir durum. Daha önce, 215'ten beri yönetmelikte yapılan değişikliklerle komisyonun yapısı değiştirildi, meslek örgütlerinin komisyondaki etkisi ve temsili azaltıldı, kart almanın koşulları keyfî düzenlemelere bağlandı ve şimdi, bütün bunlara Basın Kanunu'nda yapacağınız değişiklikle -tırnak içerisinde- yasallık kazandırmış olacaksınız.

Yine, basın örgütlerinin içerisinden gelen birisi diyor ki: "Basın kartı olan gazeteci sayısından çok daha fazla basın kartı olmayan gazeteci görev yapıyor. İktidar bugüne kadar kamu yararına olmayan faaliyetlerini haberleştiren yüzlerce gazetecinin basın kartını iptal etti." Basın kartının kim tarafından verileceği 1984 tarihli ve 231 sayılı Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'yle düzenlenmişti. Bu düzenlemeye göre, Basın Kartı Komisyonu 13 üyeden oluşuyordu; Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü sadece 2 üyeyi belirliyordu, Komisyonun kalan üyeleri Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Gazeteciler Sendikası, Gazeteciler Federasyonu ve Türkiye Gazete Sahipleri Birliğinin seçtiği isimlerden oluşuyordu. Karta hak kazanabilmek için gazetecilerin Basın Kartı Yönetmeliği çerçevesinde belirlenen basın kuruluşlarında çalışmaları gerekiyordu. Güncel ihtiyaçlar düşünüldüğünde, serbest çalışan gazeteciler ya da internet haberciliği yapanların bu uygulamaya göre basın kartı almak için başvurması olanaksızdı; belki bunu güvenceye kavuşturabilirdiniz bu yasayla ama amacınızın o olmadığı çok açık. 2015'te yönetmelikte yapılan değişiklikle birlikte Komisyon üye sayısı 15'e çıkarıldı. Komisyon yapısı Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 5 üyeyi seçecek şekilde değiştirildi. Buna göre, Komisyon, Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünden temsilci olarak...

BAŞKAN ABDULLAH GÜLER - Sayın Tiryaki, toparlarsak...

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Sayın Başkan, müsaade ederseniz bu basın kartlarına ilişkin bölüm zaten yasaya eklenen önemli 8 veya 9 maddeden oluşuyor, diğer maddelerle ilgili bu kadar ayrıntılı değerlendirme yapmayacağım ama basın kartına ilişkin bu değerlendirmeyi yapmak istiyorum.

Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünden temsilci olarak 2 üye; Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü tarafından sürekli basın kartı sahipleri ve basın kartı sahiplerinden seçtiği 2 üye; Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünün İletişim Fakültesi dekanları arasından seçtiği 1 üye, en fazla basın kartı üyesi bulunan iki meslek kuruluşundan 3 üye, Anadolu gazete sahiplerinden 3 üye; radyo, televizyon kuruluşlarının sahipleri veya çalışanlarınca kurulan meslek kuruluşlarından en fazla üyesi olandan belirlenecek 1 üye, televizyonları temsil eden meslek kuruluşlarından en fazla üyesi bulunanlardan belirlenecek 1 üye ve en çok üyesi olan iki sendikadan 2 üyeden oluşuyordu. 2015'teki değişikliğin ardından, yıllar boyunca Komisyona temsilci gönderen Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Türkiye Gazeteciler Sendikası Komisyondan çekildi çünkü yapılan bu düzenlemenin "tarafsızlık ve bağımsızlık" ilkesine gölge düşürdüğünü düşünüyordu. 9 Temmuz 2018 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanan 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle bu uygulama yürürlükten kaldırıldı. Kararnameyle daha önce Başbakanlığa bağlı olan Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığına devredildi. Değişiklikle birlikte, yönetmeliğe gazetecilerin millî güvenlik ve kamu düzenine aykırı davranışlarda bulunması veya bu tür davranışları alışkanlık edinmesi durumunda kartlarının iptal edileceğine dair bir madde de eklendi. Bunun üzerine, Çağdaş Gazeteciler Derneği, Basın Kartı Yönetmeliği'nin Anayasa'ya ve yasaya aykırılık içeren maddenin iptali ve yürürlüğün durdurulması istemiyle Danıştaya başvurdu. Süreci zaten uzun uzun arkadaşlar anlattı, başta da söyledim, İletişim Başkanı Fahrettin Altun âdeta tehdit edercesine, sanki dava açanlar bunu savunuyorlarmış gibi, "Görevde olduğumuz müddetçe 'gazetecilik' adı altında terörizm propagandası yapanlarla mücadele edeceğiz. Terör seviciler boşuna sevinmesinler." diyebildi. Altun'un tepkisinin yönetmeliğe yansıması gecikmedi, 21 Mayıs 2021 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanan yeni yönetmelikle tartışmalı maddeler yürürlüğe girdi. Bu tartışma sona ermedi ve şimdi, bu getirdiğiniz teklifle bunu yasal güvenceye kavuşturuyorsunuz. Ben başta da söyledim, tekrar söylüyorum: Bu, ciddi bir sorun. Basın kartının bu biçimde sınırlandırılması gerçekten adil ve hakkaniyete uygun değil, bu çözülemeyecek bir sorun değil. Pek çok şeyi kontrol altına almak istiyorsunuz, bunu anlayabiliyoruz, aldınız da zaten yani yüksek yargıdan, bilmem, hangi kurum kuruluşa kadar, saymakla bitmez yani bakanlıkların teknik heyetlerine kadar bütün her yeri partili kişilerle dolduruyorsunuz. Daha önce, bu, cumhuriyet tarihinde yaşanmamış bir şey; hâkim ve savcıları -geçmiş dönemde- Adalet ve Kalkınma Partisinin, MHP'nin il, ilçe yöneticileri arasından seçiyorsunuz, bankaların yönetim kuruluna bu şekilde insanları getiriyorsunuz. Bari görevlerini yapan kişilerin hüviyetlerine de karışmayın, İletişim Başkanlığına bu kadar yetki vermeyin diyorum.

Teşekkür ediyorum Başkanım.