KOMİSYON KONUŞMASI

ATİLA SERTEL (İzmir) - Sayın Genel Müdür, Yönetim Kurulu üyeleri, Başkanı, Halk Bankasının çok kıymetli çalışanları; hoş geldiniz.

Ben Halk Bankasının Alt Komisyon toplantısına da katılmıştım. Bu madde üzerinde bir konuşma yapmıştım ve bu konuda sorular sormuştum. Bu sorulara yanıtlar alamadım, yanıtlarınız bizi tatmin eden yanıtlar değil. Sığındığınız nokta da Bankacılık Yasası'na göre mali sırların açıklanmaması oldu; onu da anlatacağım, öyle bir durum yok sorduğum sorularda.

Alt Komisyonda, pandemi sürecinde esnafa mali destek amacıyla 760 bin esnafa 18,8 milyar TL işletme kredisi kullandırdığınız, 554 bin esnafa da 10,5 milyar lira değerinde Esnaf Kart verdiğinizden hareketle bazı sorular sormuştum. Özellikle takibe düşen esnaf sayısını sormama rağmen "Son derece düşük." diyerek bu sorumu geçiştirmişsiniz.

Şimdi, ben Cumhurbaşkanına soru önergesi veriyorum "Ne kadar araç var?" diye, bana gelen yanıt "Yeteri kadar." oluyor, "Yeteri kadar." diye bir cevap veriyorlar; sayı, rakam yok. Size, kredi takibine düşen esnaf sayısını soruyorum, "Son derece düşük." diyorsunuz yanıtınızda. Bunlar yeni ölçü birimleri mi, ben merak ediyorum, yani "Son derece düşük." "Yeteri kadar." "Çok az." Ya ben sayısal bir rakam soruyorum yani burada Bankacılık Yasası'yla ilgili "Kişilerin isimlerini bana açıklayın, borçlular listesini bana verin." demiyorum ki. Rakamsal olarak siz bu kadar insana kredi verdiğinizi açıklıyorsunuz da geri dönmeyeni rakamsal olarak niye açıklamıyorsunuz, merak ediyorum, yani bunda Bankacılık Yasası'ndaki sırra ilişkin bir şey yok.

Alt Komisyondaki sorularımı tekrarlayayım, hakikaten bana net cevaplar verin. Esnaf ve sanatkâra hazine destekli kullandırdığınız kredilerde kaç esnafımız takibe düştü? Takibe düşmediyse, kredi taksitini aksatan esnaf sayısı kaç? "Yüzde 1'lik dilimlerde." diyorsunuz ama rakam vermiyorsunuz yani rakamı verirseniz çok memnun olurum. Tahsil edemediğiniz para miktarı ne oldu? Bankanızdan tüketici kredisi kullanan kişi sayısı kaçtır? Mesela, ben de Halk Bankasından tüketici kredisi kullanıyorum, Halk Bankasıyla çalışıyorum, maaşımı oradan alıyorum yani bir sıkıntım da yok ama kredi kullanmaya gittiğimde o bankadaki görevli bana diyor ki, haklı da "Ya, Vekilim, senin kullanabileceğin kredi oranı şu kadar, bunun ötesini kullanamazsın, ipotek lazım." Tamam, ben de o zaman ondan ötesini kullanamayayım, bu kadar alayım diyorum, alıyorum. Şimdi, ben şunu sormuştum: "Kaç kişi 50 bin liraya kadar, kaç kişi 100 bin liraya kadar, kaç kişi 100 bin liranın üzerinde tüketici kredisi kullandı; bunu açıklayın." demiştim. Ve son yapılan düzenlemeyle, tüketici kredilerinde vadeler sınırlandırıldı; 100 bin liranın üzerindeki rakamlar iki yıldan bir yıla düşürüldü, 100 bin lira ve altına yirmi dört aya kadar vade tanındı yeni yasada. Bu soruyu yeni sorayım: Vadelerin sınırlandırılması tüketici kredisi kullanımı geri ödemelerinde Halk Bankasına nasıl yansır? Bu konuda bir araştırmanız var mı? Son üç yılda bankanızdan kullandığı kredileri ödeyemediği için takibe düşen KOBİ sayısı kaçtır? KOBİ'lere yönelik kullandırdığınız takipteki toplam kredi tutarı nedir? Bunları soruyorum. Son üç yılda haciz başlatılan KOBİ sayısı kaçtır? Benim orada özellikle sormaktaki maksadım şuydu: Bankanın gidişatı açısından baktığımda hadiseyi bulmak istiyorum yani çözüm yolunu bulmak istiyorum. Kredilerin oransal olarak kullanımı ve geriye dönüşündeki durumunu bir KİT Komisyonu üyesi olarak öğrenmek istediğim için sordum. Mesela, benim sorduğum sorulardan biri -işte burada verdiğiniz yanıtlar var- "Günümüz itibarıyla bankanızdan çekilen krediler nedeniyle ödeyemeyen mudilerin elinden alınan konut, iş yeri, fabrika, arsa, tarla, ticari binek araç sayısı kaçtır?" Bunlar var çünkü sizin elinizde. Çünkü bankanızın böyle bir sistemi var. Örneğin, ben kredi çeksem, konutumu ipotek etsem ve kredilerimi ödeyemesem hâliyle banka benim konutuma el koyacak yani kaçınılmaz bir gerçek çünkü parasını tahsil etmek zorunda ödemeyenden. Bunları sordum. "Son üç yıldaki istatistik nasıl gerçekleşti? Yasal süresi içerisinde satamadığınız taşınır, taşınmaz sayısı kaçtır?" diye sordum. "Yasal süresinde satamadığınız malların akıbeti ne olacak?" dedim. Siz bana dediniz ki: "5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 73'üncü maddesi ve 159'uncu maddeleri banka sırrı kapsamına girdiğinden cevaplanmamıştır." Böyle bir şey yok. Ben sizden isim istemiyorum ki bankacılık sırrı olsun; sizden sayı istiyorum, rakam istiyorum yani bu bankacılık sırrı değil. Çünkü bankacılık sırrında çok açık ve net yani ben burada bankacılık sırrıyla ilgili 5411 sayılı Kanun'un 2 maddesini de çok net okudum, özellikle 73'üncü maddede çok ayrıntılı bir biçimde müşterilerin sırlarının neler olduğu, bunların ne koşullar altında, hangi sınırlar dahilinde paylaşılabileceği konusunu gündeme getirmiş, bu biçimde düzenlenmiş. Ben demiyorum ki size isim vererek şu arkadaşın mali durumu nedir? Yani sizden kredi aldı, neyine el koydunuz? Ben sadece global rakamı istiyorum sizden. Siz bana diyeceksiniz ki: "Bu kadar kredi çekilmiş, bu kadar arkadaş takibe düşmüş. Bu kadar çiftliğe el koyduk, bu kadar eve el koyduk, bu kadar dükkâna el koyduk, bu kadar tarlaya el koyduk." Yani orada bir sır yok. Anlatabildim mi? Ama bana verdiğiniz rakamlar... İşte böyle cevaplar vermişsiniz. Alt Komisyonda hemen hemen her sorduğum soruya -mesela gene soru 2'de- diyorsunuz ki: "Bununla birlikte, kredisini ödeyemediği için takip hesaplarına aktarılan kredi bakiyesi son derece düşük seviyededir." Ben size düşük müydü, alçak mıydı, yüksek miydi diye sormuyorum ki. Ya, ben rakam soruyorum: "Son derece düşük seviyede." diye bir cevap veriyorsunuz yani aynı Cumhurbaşkanı gibi, "Kaç aracın var?" "Yeteri kadar." Yani sayı yok, sayı yok, sayı vermiyorsunuz yani bu bizim denetleme sistemi içerisinde baktığımızda, sizin denetlenebilir olmadığınızı da getiriyor. Yani biz burada ne kadar uğraşırsak uğraşalım, ne kadar açık ve net sorular sorarsak soralım, isterseniz bunu başka bir dilde de soralım, ama Türkçe, öz Türkçe soralım, anlaşılır soralım; anlaşılır yanıtlar gelmiyor bize. Sadece sizden değil, merak etmeyin, mesela TRT'den de "ticari sır" diye, gelmiyor. Bir "ticari sır" diye bir şey bulmuşlar yani o Ticari Sır Kanunu, burada çok açık ve net; onunla hiç ilgisi yok bu konuda. Örneğin ben şunu soruyorum, diyorum ki: "Arkadaş, siz banka olarak hangi gazetelere, hangi televizyonlara reklam veriyorsunuz? Mesela en çok satan gazete Sözcü var mı aralarında? En çok izlenen FOX TV, Halk TV, KRT, Tele1 -yok, biliyorum- var mı?" diye soruyorum, ona da "Ticari sır." diyorsunuz yani böyle bir şey yok. Siz birilerine reklam veriyorsunuz, o reklamlar o kanallarda izleniyor, açık ve şeffaf izleniyor -daha sabah gördüm, bazı televizyonların alt kuşaklarında Halk Bankasının, Ziraat Bankasının reklamları geçiyor- şimdi, ben bunu görüyorum tüketici olarak. Yani Halk Bankasına demek ki bu televizyonlardan izleyenler mudi olmasın... Ama en çok da onlar satıyor, en çok Sözcü Gazetesi satıyor. O zaman sizin şöyle bir anlayışınız var diye düşünüyorum: Siz Sözcü okurlarından mudi aramıyorsunuz yani sosyal demokrat kesimden, sola inanmış insanlardan mudi aramıyorsunuz; bir kesimde eksiğiniz var, o cenaha yüklenmişsiniz yani o yandaş medyaya yüklenmişsiniz ki o cenahtan mudi arıyorsunuz; bu, son derece yanlış bir tutum Osman Bey çünkü bir bankanın, kamu bankası da olsa iddiası şu olmalı: Türk toplumunun, özellikle kamu bankaları açısından... Yani KOBİ'lere destek veren, işte, esnafın elinden tutan, ona ön açan bir banka olduğunuz için söylüyorum: Sizin eşitlik içinde davranmanız lazım, adalet içinde davranmanız lazım, hukuk içinde davranmanız lazım ama bakıyorum, öyle davranmıyorsunuz yani bunu yaparken bazı yayın organlarını görmezden geliyorsunuz. Bunu soruyorum, burada da "Ticari sır." demişsiniz. O nasıl bir ticari sır? Ortalıkta reklamlar, görülüyor reklamlar; veriyorsunuz bütün yandaş kanallara, yandaş gazetelere ama en çok satanlara, en çok izlenenlere vermiyorsunuz. Burada da bir "ticari sır" sıkıntısı var. Öyle bir ticari sır yok yani öyle bir "ticari sır" yok. Ben desem ki "Ya arkadaş, şu mudinin ekonomik durumu nedir? Batıyor mu, çıkıyor mu?" diye sorsam haklısınız siz; mudinizi korumak zorundasınız, onun hesabını korumak zorundasınız, onun hakkını hukukunu korumak zorundasınız ama bu sorulara da cevap vermek zorundasınız Osman Bey. Yani ben cevap alamadım, hiçbirine cevap alamadım; tekrarlamamın nedeni de bu.

Şimdi burada da, 1'inci maddede de Sayıştayın sizin bu konudaki projelerle ilgili çok açık ve net önerisi: "Riskin erken tespitine yönelik sistem ve süreçlerin daha etkili şekilde kullanılması ve diğer önleyici ve giderici tedbirlere ağırlık verilmesi." diyor. Tabii ki veriyorsunuz, vermek zorundasınız çünkü bankayı batıran yöneticiler olmak istemezsiniz, mutlaka önlemleriniz var ama bize de yanıt vermek zorundasınız yani. Ben kendi adıma, Atila Sertel olarak, çok merakımdan dolayı sizinle röportaj yapmaya gelen bir gazeteci olarak sormuyorum ki bu soruları, bir KİT Komisyonu üyesi olarak soruyorum bir. İkincisi, Meclis tarafından denetlenmesi konusunda kanun var, bu kanuna ilişkin biz burada görev görüyoruz ve biz bu görevi Meclis adına görüyoruz. Meclise gelirken de halkın bizi seçtiğini ve milletvekili yaptığını... Ve halkın bu konuda görev görmemiz gerektiği noktasında bize yüklediği yükümlülüğü yerine getirmeye çalışıyoruz yani bizim sizinle kişisel olarak bir problemimiz yok, bankayla da yok ama bu sorulara yanıt alamadığımız sürece bizim sizi denetleme gibi yani sizi denetliyormuş gibi yapma durumunu da kabul etmediğimi burada yüzünüze karşı söylemek istiyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.