| Komisyon Adı | : | MİLLİ SAVUNMA KOMİSYONU |
| Konu | : | Askerî Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4498). |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 22 .06.2022 |
POLAT ŞAROĞLU (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Bakanım, kıymetli konuklar; yirmi yıllık AK PARTİ Hükûmeti dönemince "özelleştirme" adı altında cumhuriyetin birikimi olan yerli ve millî birçok kamu kuruluşu elden çıkarılarak ülkenin en büyük şirketleri, fabrikaları, otelleri, limanları, enerji üretim tesisleri, elektrik ile doğal gaz dağıtım şebekeleri ve kıymetli arazileri yerli ve yabancı özel şirketlere satılmıştır. TÜRK TELEKOM, Tank Palet, TEKEL, TÜPRAŞ, PETKİM, şeker fabrikaları gibi onlarca kurum haraç mezat elden çıkarılmış, ülkenin geleceği âdeta ipotek ettirilmiştir.
Aynı şekilde yap-işlet-devret modeli projelerle üçüncü havalimanı, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Osmangazi Köprüsü, Çanakkale Köprüsü, Avrasya Tüneli ve şehir hastaneleri yolcu, araç ve hasta sayısı garantisiyle yaptırılıp ayrıcalıklı bir kesim ihya edilerek, AK PARTİ iktidarının yarattığı bu ağır bilanço halka fatura edilmiştir. Ülkenin geleceğini ipotek altına alan bu mega yatırımlar için de devletin hazinesinden ne kadar ödeme yapıldığı ise ticari sır olarak halktan gizlenmiştir.
Ülkemiz bugün içeride ekonomik ve siyasal, dışarıda ise birtakım diplomatik yetersizlikler ve beceriksizlikler nedeniyle büyük sıkıntılar yaşamaktadır. Her geçen gün yeni bir millî servetin Arap sermayesinin hizmetine sunulduğu haberini alıyoruz. Son olarak, dünyanın en iyi havalimanlarından biri olan cumhuriyet mirasımızın, Atatürk Havaalanı'nın apar topar yıkılmaya başlandığını gördük. Bu telaşın altında Arap sermayesiyle çevrilen gizli kapaklı işlerin olduğu gayet iyi bilinmektedir.
Üstelik bu kadar sıkıntımız yokmuş gibi, iktidarın yanlış dış politikaları nedeniyle nur topu gibi yeni bir sorunumuz oldu. Ülkemiz, Orta Doğu'nun ve dünyanın geri kalmış ülkelerinden elini kolunu sallayarak sınırdan geçen milyonlarca sığınmacının istilasıyla karşı karşıya bırakıldı. Üstelik bu istilanın her geçen gün hem ekonomik hem sosyal hem de kültürel açılardan tehlikeli sonuçlar doğuracağı aşikârdır. Türkiye'nin her kenti bu sorunun yaratacağı toplumsal patlamalara gebe durumdadır.
Kısacası ülkemizin millî servetleri peşkeş çekilmiş, büyük göç dalgalarıyla toplumsal yapısı bozulmuş, ekonomik olarak iflas etmiş, demokrasi ve insan hakları karnesiyle sınıfta kalmış ve üçer beşer maaşla kamu kaynakları çarçur edilen bir ülke hâline dönüştürülmüştür.
Bu hazin tablonun ortaya çıkmasının ana sebebi, tek adam rejiminin hukuk devleti yerine parti devleti anlayışını hâkim kılmasıdır. Adalet sisteminin bozulduğu, yolsuzlukların, yozlaşmanın ve toplumsal ayrıştırmanın arttığı bu süreçte devletin ve milletin çıkarı yerine tek bir kişinin bekası öncelikli hâle getirilmiştir. Hâlbuki milyonlarca yurttaşımızın temel gündemi geçim sıkıntısı, yoksulluk, işsizliktir; esnaf, çiftçi, memur, işçi, emekli ve öğrenciler yani ülkenin büyük bir çoğunluğu günü kurtarmanın, evine bir dilim ekmek götürmenin derdinde. Gittikçe derinleşen ekonomik krize çözüm yaratması gereken saray hükûmeti darboğazın pençesinde ayakta kalmaya çalışan yurttaşımızı şükür edebiyatıyla avutma telaşında.
Değerli milletvekilleri, tarihî ve bilimsel birikimini, yaşamsal değeri olan kurumları yok etmekten çekinmeyen bu yönetim anlayışının kendi çıkarı adına gerçekleştirdiği en önemli dönüşümlerden biri de askerî hastaneleri kapatmak oldu. GATA dâhil Türkiye'nin dört bir yanına kurulu 33 askerî hastane 15 Temmuz darbe girişiminden hemen sonra bir olağanüstü kanun hükmünde kararnameyle Sağlık Bakanlığına ve Sağlık Bilimleri Üniversitesine devredildi. Burada çalışan hekimler ve sağlıkçılar ciddi hak kayıpları yaşadılar, meslek tanımıyla ilgisi olmayan görevlendirmelere maruz bırakıldılar. Terörle mücadelede, muharebe alanında iyi yetişmiş hekim şu anda yok denecek düzeyde. Sayın Genel Başkanımızın birçok kereler dile getirdiği bu konuda defalarca "Askerî hastane açılacak." sözü verilmesine rağmen yerine getirilemedi. Ancak bunun sözünü biz verdik, iktidarımızda ilk bir hafta içerisinde askerî hastanelerin tamamı açılacak.
Değerli milletvekilleri, bir diğer önemli hak kaybı yaşayan kesimse emekli binbaşılar. Türk Silahlı Kuvvetleri içinde "üst subay" olarak nitelendirilen albay ve yarbay rütbesinden emekli olanların emekli maaşları içinde makam, görev tazminatının da bulunmasına karşın binbaşılar bu haktan yararlanamıyor. Diğer üst subaylara verilen görev, makam tazminatı yine bir üst subay olan binbaşılara verilmemiştir. Şu an aldıkları emekli maaşı da açlık sınırı düzeyinde. Emekli binbaşıların makam, görev tazminatlarında ve emekli maaşlarında iyileştirme talepleri var. Yıllardır yaşadıkları hak ihlallerinin son bulmasını istiyorlar, bu konuyu Komisyonumuzun takdirine bırakıyorum.
Görüşmekte olduğumuz kanun teklifi hükümleri ise birçok yapıcı düzenleme içermektedir bazı eksiklikler barındırmakla birlikte. 1'inci maddede "Firar ve izin tecavüzleri gibi hakkında ön inceleme yapılanın bulunmaması nedeniyle ifade almayı imkânsız hale getiren zorunlu hallerde ilgilinin..."
BAŞKAN AHMET AYDIN - Onlar geçti yalnız Sayın Milletvekilim, 3'üncü maddeye geldik. Bence madde üzerinde biraz şey yaparsak...
POLAT ŞAROĞLU (Tunceli) - Tamam, onu da söyleyeyim dedim çünkü şeyde.
BAŞKAN AHMET AYDIN - Tamam.
POLAT ŞAROĞLU (Tunceli) - İlgili madde gerekçesinde askerî disiplinin tesis ve idamesinin geciktiği, askerî hizmetin devamlılığını sekteye uğrattığı, suç dosyalarının adli makamlara gönderilme sürecini uzattığı ileri sürülse de adil hiyerarşik yönetim, disiplinin sağlanmasına daha çok hizmet edecektir diyorum.
3'üncü maddede de Cumhurbaşkanına verilen, Genelkurmay Başkanının yaş haddini birer yıllık sürelerle 72 yaşına kadar uzatabilme yetkisi konusunda Anayasa'da Cumhurbaşkanına bu türden bir görev tevdi edilmemiştir. Her ne kadar gerekçede Türk Silahlı Kuvvetlerinin yurt içi ve yurt dışı faaliyetlerini kararlılıkla sürdürdüğü, terörle mücadele faaliyetlerinin etkin bir şekilde sürdürülmesi ve harekâtlardan elde edilen tecrübenin aktarılabilmesi için teklifin sunulduğu ileri sürülse de Cumhurbaşkanı süre uzatımını hangi yasal, nesnel ölçüte göre yapacaktır? Cumhurbaşkanıyla aynı görüşe sahip Genelkurmay Başkanının mı yaş haddi uzatılacaktır? Belirli operasyonların belli Genelkurmay Başkanlarınca yürütülmesi ve salt onlar tarafından bilinmesine mi cevaz verilecektir? Bu yönleriyle ilgili madde, Anayasa'nın hukuk devleti ilkesi, yasama yetkisinin devredilmezliği ve idarenin kanuniliği hükümlerine aykırılık taşımaktadır. Aynı şekilde, hangi haklı nedene dayanılarak Genelkurmay Başkanları bakımından ayrım yapılacaktır? Genelkurmay Başkanları arasında haklı nedene dayanmaksızın yapılacak ayrım, onların çalışma ve sosyal güvenlik hakkı ile kamu hizmetinin devamında liyakat ilkesini etkileyeceği gibi Genelkurmay Başkanlarının itibarını da etkileyecektir.
Teşekkür ediyorum.