KOMİSYON KONUŞMASI

ATİLA SERTEL (İzmir) - Evet, gerçekten verimli bir toplantı oluyor. Ben Bursa Milletvekilimiz Orhan Sarıbal'a teşekkür ediyorum, aynı zamanda Edirne Milletvekilimiz Doçent Okan Gaytancıoğlu'na da teşekkür ediyorum; her ikisi de tarım açısından çok emek harcayan ve sadece bilimsel anlamda değil, fiilen de tarım yaparak bu olayları yerinde, zamanında, Türkiye'nin gelişen tarımındaki değişiklikleri, her konuyu takip ederek ışık tutmaya çalışıyorlar. Her 2 milletvekilimizin söylediğini ben inanıyorum ki Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürü Ahmet Güldal Bey çok dikkatle dinledi ve mutlaka onların konuşmalarından yararlanacaktır çünkü Ahmet Güldal Bey de tarımın içinden gelen bir insan. Bizim aslında arzuladığımız ve kurumların başında görmek istediğimiz, liyakat içerisinde, adım adım yükselerek gelen genel müdürlerin içerisinde gerçekten sayılı isimlerden biri. Çünkü 1989-1990 yılında ziraat mühendisi olarak başladığı, Zonguldak İl Müdürlüğünde mühendis olarak başladığı yerde hemen yükselmemiş, şube müdürlüğü, sonra Malatya'da müdürlük, sonra benim memleketim olan İzmir'de, benim Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığı yaptığım ve milletvekili seçildiğim dönemde İzmir İl Müdürü olarak tanıdığım, bildiğim ve adım adım yükselen bir Erzincanlı. Erzincan'dan böyle başarılı isimler çıkıyor, onu da takdir ederiz. Bunca Karadenizlinin arasından sıyrılıp geldiğiniz için de ayrıca kutluyorum ama tipiniz biraz Karadenizliye benzediği için oradan avantaj sağlamış olabilirsiniz.

Şimdi, benim de burada bazı konularda hem sorularım olacak hem de tabii ki somut eleştirilerim olacak, onlar da şunlar: Arkadaşlarımız bahsetti, ben rakamsal boyutlarda onları -burada çıkardık- vermek istiyorum. 2019 yılında yurt içinde kendi çiftçimizden alım oranı yüzde 57, yurt dışından alım oranımız yüzde 43 yani hem dengeli hem de kısmen kendi çiftçimize yönelik bir durum var ama bu tablo 2020'de bozuluyor. 2020 yılında mal alımlarının yüzde 18,5'u yurt içinden, yüzde 81,5'u yurt dışından yapılıyor. O zamanın Tarım Bakanının kulakları çınlasın, ben kendisine Tarım Bakanı olduğunda bir öneride bulunmuştum, şaka zannetti; halbuki ciddiydim. Gelip İzmir'de tarım konusunda, hem organik tarımda hem de tarım kesimi nasıl destekleniyor konusunda biraz bilgi almasını önermiştim, staj yapmasını istemiştim bir hafta; kızmıştı, sonra beni iş adamlarına şikâyet etti ama şu mantık Türkiye'de yanlış bir mantıktır: "Paramız var, alıyoruz." Bu, Türk tarımını bitiren anlayışın ta kendisidir. Başka türlü söylenemez. Ben çiftçimize yapılmış hakaretin dik âlâsı olarak görüyorum, hakaretten de geçiyorum, onları ekonomik olarak yoksulluğa iten bir anlayışın bakış açısı olduğunu düşünüyorum ve Türkiye'de tarımın kalkınması noktasında çabalar sarf edilmesi ve destek verilmesi gerekirken "Paramız var, alıyoruz." lafının o Bakanla beraber, artık bu zihniyetten sıyrılıp gitmesini istiyorum. Çünkü alımların yüzde 81,5'unu ithal etmiş o dönemde, 8 milyar 750 milyon 653 bin lira para harcanmış. 2019'la karşılaştırıldığında ise yüzde 96,5 fazla yurt dışı alımı yapmışız. Şöyle ki: 2020 yılında iç piyasadan 383.437 ton buğday almış, bunun karşılığında 626 milyon 534 bin lira ödemişiz. İç piyasadan 1 ton buğdayı 1.633 liradan almışız, aynı yıl, aynı tarihlerde 3 milyon 681 bin 671 ton buğday almışız. Bunun karşılığında 6 milyar 780 milyon 246 bin lira ödemişiz yani 1 ton buğdayı 1.840 liraya almışız. Kendi çiftçimizden 1.633 liraya alıyoruz, dışarıdan 1.840 liraya alıyoruz. Şimdi, o zaman bir yanlış var. Niye biz kendi çiftçimize 1.840 lira vermiyoruz, onu sormak gerekiyor. Çünkü biz TMO'yu kara gün dostu olarak biliyoruz. Yani isminde var, cisminde var, geçmişinde var, yazıyor; TMO çiftçinin kara gün dostu ama bu anlayışla, bizim çiftçinin kara gün dostu değil, el âlemin çiftçisinin baş destekçisi konumuna geliyor ki bu, eleştirilmesi gereken bir konu. İşte, arkadaşlarımızın, tarımda uzman her iki arkadaşımızın, Okan arkadaşımızın, Orhan arkadaşımızın dile getirdiği ve toparladığı noktalar bunlar.

Bu ülke bizim, beraber yaşıyoruz ve beraber yaşayacağız. Aynı güneşin altında tarlada çalışan insanlar bizim insanlarımız aynı güneşin altında denize giren, sefa süren arkadaşlarımız da bizim arkadaşlarımız, Erzincan'da yaylaya çıkan da bizim arkadaşımız, Van'da yaylaya çıkan, karda soğukta titreyen insanımız da bizim insanımız. Beraber yaşayacağız ve üreteceğiz.

Şimdi, ben, burada, bu rakamların somut olarak açıklanması hâlinde, Türk tarımının geleceği noktasında bir ortak noktaya varmamız gerektiği noktasında mutabakatı sağlayacağımıza inanıyorum. 2021 ve 2022 yılında yurt içinden ne kadar alım yaptınız? Hangi ürünleri aldınız ve bunun karşılığında ne ödemeler yaptınız? Bize bunları açıklarsanız, biz de "Bu konuda yanlış biliyormuşuz, yanlış düşünüyormuşuz. Bu konuda doğru yapmış Tarım Bakanlığı, TMO." deriz yani biz vicdan sahibi insanlarız. Bize anlatılan, göz göre göre verilmiş rakamı da çarpıtma gibi bir durumumuz asla söz konusu olmaz ama aynı yılda, 2021 ve 2022 yılında yurt dışından hangi ülkelerden, hangi ürünleri aldınız, hangi ürünlerin karşılığında ne kadar ödeme yaptınız; onu da vermeniz lazım, biz oturup onları uzmanlarla, arkadaşlarımızla kıyaslarız. Ha, gidişat iyi noktada, evet, tebrik edilmesi gereken bir kurum; tebrik ederiz, tebrik ettiğimiz kurumlar çok. Buraya geldi dün, arkadaşlarımız var. Buradaki AK PARTİ'li milletvekili arkadaşlarımızdan önce biz tebrik ettik, onlar da söz almadılar.

2022 yılı rekolte tahmininiz nedir? Tüm dünyada gıda krizinin baş gösterdiği süreçte biz kendimize yetebilecek miyiz? Sarıbal'ın söylediği, her yerde; panellerde, seminerlerde, konferanslarda dinlediğim bir nokta var. Bu halk, halkımız -diliyorum ve istiyorum ki karnı tok, sırtı pek olsun; ülkemiz üreten bir ülke olsun- aç kaldığında neyi yiyecek? Telefon çipi yemeyecek, asfalt kemirmeyecek, beton kemirmeyecek, köprünün halkalarını yemeyecek. Bu halk ne yiyecek? Bu konuda çok hassasiyetle üstünde durduğumuz nokta bu, Türk tarımının kalkınması noktasında bakıyoruz.

Günümüz itibarıyla, TMO'nun buğday, mısır, arpa stoku ne kadar? Stoklarda azalma söz konusu mu? Arkadaşlarımız söylüyor; arpa ve hayvan yemi konusunda hayvancılığın desteklenmesi gerekiyor ki bu konuda TMO'nun hayvancılığımızı ayakta tutmak ve hayvancılık noktasında üretimi sağlamak için destek veren bir anlayışta olduğunu biliyoruz. Dünya ölçeğinde gıda krizi çıktığında, ithalatın önü kapandığında ülkemizin kendine yeter bir ülke olması. İlkokulda tahtaya kalktığımızda -Mevlüt Başkanım, Sayın Hocam gene belki itiraz edecek ama- bize sorulan soruya "Kendi kendine yeten 7 tarım ülkesinden biriyiz." diyen çocuklardık biz ve yetiyordu bize ülkedeki üretilen buğday, arpa.

BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Toparlayalım Sayın Sertel.

ATİLA SERTEL (İzmir) - Bitiyor Sayın Başkanım. Ben hiç konuşmadım, bitiriyorum.

Başkanım, niye kestin ya, insicamımı bozdun hakikaten.

BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Estağfurullah, sizin bozulmaz ama devam edin.

ATİLA SERTEL (İzmir) - Bozulmaz, evet.

Buğday üretiminde ön sıralarda olan ve hâlen savaşın sürdüğü Rusya ve Ukrayna'dan geçen yıl ne kadar ithalat yaptık? Savaşta ambargolar nedeniyle bu Rusya, Ukrayna'dan buğday ithal etme durumu var mı, olası ithalatlar için bağlantınız var mı, onu soruyorum. Bu sene buğday alım fiyatı gecikmeli olarak açıklandı biraz. Sert ekmeklik buğday için 6.050 lira, arpa için 5.500 lira fiyat verdiniz. Çiftçi ürünleri size satarsa arpada ve buğdayda ton başına 1.000 lira prim ödeyeceğinizi söylediniz ama bu primleri buğdayı sattığı zaman değil ekim ayında ayrıca ödeyeceksiniz, bu nedenle üreticilerde bir kafa karışıklığı oldu ve üreticilerden gelen bilgi doğrultusunda açıklık olsun diye soruyorum: Siz prim dâhil fiyatınızı buğdayda 7.050, arpada 6.500 olarak mı açıkladınız? Yani 5,5 da, 1.000 lira da prim koyduğu için...

ESİN KARA (Konya) - Arpa 500.

ATİLA SERTEL (İzmir) - 500 koyuyor evet. Tüccar da muhtemelen bu fiyatların üzerinde alım yapmak isteyecektir mutlaka. Serbest piyasada buğdayın fiyatı yükselirse ki öyle görünüyor yani ben de öyle görüyorum, arkadaşlar da öyle görüyor çünkü buğday üretiminde tarlalarda dolu, yağmur, felaketten kaynaklanan bir azalma söz konusu.

Süleyman Bey dinlemez genelde ama ben yine anlatmayı sürdüreyim.

MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) - Notunu alıyor ama.

ATİLA SERTEL (İzmir) - Almaz. Yani dinlese gerçekten Sayın Bakanım, bir şeyler kapacak bence ama yapmıyor.

SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) - Dinliyorum vallahi.

ATİLA SERTEL (İzmir) - Üreticiyi kendinize nasıl çekeceksiniz? Başta gübre ve mazot olmak üzere çiftçinin kullandığı tüm girdilerde inanılmaz artışlar yaşandı. Ya, siz bu fiyatları açıklarken 1 kilo buğday ile 1 kilo arpanın birim maliyetini kaç lira olarak hesapladınız? Ya, 1.500 liraya, bin liraya dolan köylünün traktörünün deposu bugün 3 bin liraya falan doluyor yani 3 bin liradan aşağı traktör deposu dolmuyor. Zaten çiftçinin mazotuna bir katkı olmadığı için o konuda size herhangi bir şey söylemiyorum.

Bir süre önce Resmî Gazete'de yayımlanan karara göre Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğüne doğrudan ithalat yoluyla alım yapabilme yetkisi verildi. İthalatla ilgili de sorularımı sorup kapatıyorum. 2002-2022 yılları arasında toplam ne kadar ithalat yaptık, hangi ürünleri hangi ülkelerden ithal ettik, ne ödedik? Bu yıl hangi ülkelerden hangi ürünleri ithal etmeyi düşünüyorsunuz? Sayıştay raporunu okurken dikkatimi çeken bir ihracat oldu: Yurt dışına 2019 yılında 43 ton, 2020 yılında 24 ton ürün satmışsınız. Satılan bu ürün nedir, hangi ülkelere satılmıştır, bunu açıklarsanız memnun olurum.

Tabii, ben Toprak Mahsulleri Ofisinin çok başarılı olmasını istiyorum ve böyle hayırla, teşekkürle anılan bir kurum olmasını çok istiyorum. Neden? Öyle olursa zaten Türkiye'de tarımsal sorunlar çözülmüş, tarımla uğraşanlar kazanmış ve kalkınmış bir ülke olur. Biz, çiftçiye birtakım şeyler öğreterek kürsüye çıkarmıyoruz, kürsüye çıkan çiftçilerin ne diyeceğini de bilmiyoruz. O çiftçiler eğer kendi içinden geçenleri söylediyse bunun samimiyetine inanın yani çiftçinin söylediklerini arkasından takip ederek "Ben sana şunu yaptım, bunu yaptım." demek, Tarım Bakanlığına hiç yakışmayan bir hadisedir, doğru da değildir. Memnun edin çiftçiyi o memnuniyeti haykırsın, o zaman o zaten "Ben memnunum kardeşim, benim derdim yok. Ben çok rahat yaşıyorum, sizinle de bizim bir işimiz yok." diye bırakın muhalefetin mitinglerindeki mikrofonlara çıkmayı, yanımıza dahi gelmezler, böyle bir mutluluk, böyle bir güzellik olsa. Yani, kazanan insanlar niye kazandıklarını saklasınlar? Üreten insanlar karşılığında memnunsa bu memnuniyetini söylemekten niye imtina etsinler? Gerçeği haykıranlara "gerçek dışı" diye bir tabirde bulunmak çok yanlış.

Ayrıca, eleştiren arkadaşlarımızın çok önemli bir görev gördüğünü söylemek istiyorum "Eleştiri yapıyorsunuz." diyorlar arkadaşlar, kızıyorlar. Hayır, eleştiri olmalı ki doğru bulunabilsin. Yoksa 1,80'lik adama hep "2,5 metresin sen." dersen adam kendini 2,5 metre zanneder. "Sen He-Man'sin, olağanüstü güçlerin var, senden büyüğü yok, sen en büyüksün, sen en akıllısın." falan dersen hakikaten aklından şüphe ettiğimiz insan, dünyanın merkezine kendini koyar ve en akıllı olduğunu iddia eder.

BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Sayın Sertel, toparlayalım artık.

ATİLA SERTEL (İzmir) - O yüzden bütün bunlara özellikle eleştirilerin dikkate alınmasında yarar görüyorum. Ben eleştirirken övgüyle beraber bunların içine karma yaptım, övgüleri sizin liyakatli duruşunuza ve kurumun çalışmalarına teşvik olarak algılayın. Eleştirilerimizi de yerine getirirseniz TMO'nun daha çok yükseleceğine olan inancınızla hareket edin.

Sayın Başkan teşekkür ediyorum.