KOMİSYON KONUŞMASI

TACETTİN BAYIR (İzmir) - Evet, teşekkür ediyorum.

Öncelikle söz konusu kanun teklifini hukukçu bir arkadaşımızın, Avukat Hamza Dağ'ın, İzmirli bir vekilin getirmiş olması beni yakinen ilgilendiriyor. Olayın hukuki boyutunun çözülmesi gerektiği konusu da maddeler incelendiği zaman ortaya çıkıyor.

Ama bir şey anlatmak istiyorum yani yaşadığım için bilmenizde fayda var. Yaklaşık yedi sekiz ay önce bir pazartesi günü iş yerine gittim, oğlum ile kızım iş yerini çalıştırıyor ama tesadüf o gün eşim de orada, gelinim de orada falan. Haldır haldır bir masanın üstünde bir şey sarıyorlar bunlar, bir ambalaj yapıyorlar yani. Dedim, arkadaşlar ne oluyor ya? "Ya, baba sorma, biz elektronik, internet ortamında ürün satışına başladık ve inanılmaz sipariş geldi Türkiye'den, yetiştiremiyoruz. Biz de evden çıktık; gelin kaynana yardıma geldik iş yerine." dedi. 25 kişi uğraşıyor ambalajlamaya, yetişmiyor, bizimkiler de çalışıyor hatta torunlara bakacak kimseyi bulamamışlar, onları da getirmişler iş yerine. Çok ilginç, hoşuma da gitti bir taraftan. Dedim, ya, böyle güzel oluyor mu bu işler, kırk üç yıldır ticaret yapıyoruz, bizde hiç böyle sıraya girmedi müşteri mal almak için bizden. Neyse, adını vermeyeyim, bir ünlü marka, tabii, inanılmaz reklamlarla bu noktaya gelmiş. Bizim çocuklar ona üye olmuşlar, onun tanıtım şirketine girmişler, içine girmişler. Bir deterjan arkadaşlar, şu kadarcık bir şey, 17 liraya falan satılıyor ama her şeyi çıkarıyor, inanılmaz da kadınlar tarafından tutulmuş. Günde 1.000-1.200 tane sipariş geliyor bana, Rize'den de geliyor, Van'dan da geliyor, İzmir'den de geliyor; inanılmaz ama bir şeyi öğrendim ki aslında o firma hiçbir şeyi üretmiyor ve hiçbir şeyi de alıp satmıyor. Satan o gözüküyor ama onun tedarikçi firmaları var, o birilerinden alıyor bunu yani örneğin benden alıyor.

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) - Pazar yeri.

TACETTİN BAYIR (İzmir) - Evet.

Orada not veriyor, en iyi hizmeti veren, işte, ambalajı güzel yapmış, müşteriye tam gitmiş, müşteri bilgisayar ortamında not veriyor, işte, 90 puanlara falan çıkıyorsunuz. Ya, benim bir hoşuma gitti, çok güzel, bunlar bir ay, iki ay böyle götürdüler işi. Bir ay sonra dedim ki: Ya, şunun bir raporlarını bana getirin bakalım, satış raporlarını. Biz de kırk yıldır ticaret yapıyoruz, yani ne kazandık, bir görelim. Ya, bir aldım önüme, ortada kazanç mazanç yok hatta eksi 1 puan, 2 puan içeriye girmişiz biz yani ambalajdan, şundan bundan. Peki, ne kazanmışsın? İşte, firmanın adı duyulmuş falan.

Şimdi, burada, benim yakaladığım o günkü şey şuydu: O günkü ortamda, kriz ortamında benim çocuklar saçını başını yoldular mal satmak için. Aslında kapı, pencere malzemesi, alüminyum ürün satacağına işi deterjana çevirmiş benim çocuklar çaresizlikten. Ve deterjanı da internet ortamındaki o firma; adını vermek istemiyorum yani yüzde 64, oyuncu olan arkadaş bunu organize ediyor ama orada tespit ettiğim başka bir şey yani zarar ettik dediğim şeydi. Bizim çocuklar da ürünü bir ay vadeli almışlar, Trendyol denen firma üç ay sonra hesaba yatırıyor parayı. Şimdi, bakın, burada ilginç bir şey var: İki ay paranın kullanılması söz konusu. O marka aslında o ürünü alıp satmıyor, birini kullanıyor tedarikçi olarak yani benim firmam finanse ediyor, aracı firma kullanıyor ve sonra bir inceledim, dünya kadar ürün var. Aklıma şey geldi, bu son zamanlarda bizi esnaf derneklerinden çok arayıp da "Yahu, Sayın Vekilim, Sanayi Komisyonundasın, lütfen oradaki Komisyon Başkanımıza da iletin, şu işi çözün." dediler. "Nedir o?" dedim. "Ya, herkes her şeyi satıyor bu ülkede." Yani bugün alışveriş merkezlerinde artık kırtasiye, nalburiye, izolasyon, çiçek, beyaz eşya, neredeyse otomobil de satmaya başlayacaklar AVM'de; mesela, insanlar bu işten inanılmaz şikâyetçi. Tamam, bakkal amcaları kaybettik, bakkallarımız gitti, bizim gençliğimizde, çocukluğumuzda bakkal amca her şeyimizdi mahallede, onları kaybettik ama hiç olmazsa bazı meslekler var, bunları kaybetmeyelim yani bir manav mesela, o da kaybolma noktasında AVM'ler açıldıktan sonra.

Şimdi, en büyük şikâyet, özellikle üç harfli marketlerin mağazalarında satılmaması gereken ürünleri satmış olmalarından inanılmaz bir şikâyet var, inanılmaz. Adam alışveriş merkezinde silikon da satıyor, seramik de satıyor, defter kitap da satıyor; olmaz böyle bir şey. Bunun da önüne geçmemiz lazım diye söylüyorum. Bunu niye söyledim? Şunun için; bu biraz da bizim esnafımızın, krize yakalanan, pandemi döneminde krize yakalanan esnafımızın çaresizliğinden her şeyi alır satar hâle gelmesi. Ama buradaki asıl tespit edilen şey, bu tekelleşme ve kartelleşme meselesiyle ilgili bu yasa teklifinin ben çok gerekli olduğunu, esas üzerinde durulması gereken bölümün hukuki açıdan, bu kartelleşmenin ve tekelleşmenin önüne geçilmesi gerektiğini, eğer bu yasa çıkarılacaksa bu noktada olumlu baktığımı ifade etmek istiyorum. Yani hem küçük ve orta boy işletmeleri koruma altına almak hem devletin doğabilecek vergi kayıplarını azaltmak... Yoksa bunların bir risk aldığını falan düşünmüyorum ben yani hiçbir riskleri yok, çayın taşıyla çayın kuşunu vuruyorlar. Benim çocuklarımın oradaki emeğini alıp satıp zararına insanları çalıştırıyorlar, fırsatçılık yapıyorlar; bunun önüne geçmemiz lazım.

Bu anlamda, reklamla ilgili de şöyle bir itirazım var: Artık internet gazetelerinde bir haberi doğru dürüst okuyamıyoruz arkadaşlar. Araya o kadar sık haber giriyor ki yani bir gazetenin köşe yazısı kadar bir şeyi üç dakikada okumam gerekirken araya 8 tane reklam giriyor, o çerez reklamlar vesaireler. Bunun da bir sınırı olmalı, böyle bir şey olmaz ya, insanın dikkati dağılıyor okuduğu şeyle ilgili. Buna da mutlaka bir çözüm bulmalıyız diye düşünüyorum. Bu konuda Sayın Genel Müdürümüz Adem Başar Bey'e herhâlde bir ödev çıkacak diye düşünüyorum.

Bir şey daha söyleyeyim. Arkadaşlar, bu firmaların bizim firmalar gibi stok maliyetleri falan da yok yani az önce bir arkadaşım "Stok alanı vesaire." dedi, çok doğrudur belki ticari anlamda, ticaret alanları imar durumunda vardır, yerler vardır ama bunlar stok yapmıyorlar Sayın Zeybek, bunlar alıp satıyorlar yani çayın taşıyla çayın kuşunu vuruyorlar. Stoku yapan... O tedarikçi firmalar stok yapıyor, bunun da bilinmesini istiyorum.

Bu anlamda, iskonto oranları da inanılmaz farklılıklar gösteriyor. Ne yazık ki küçük esnafın büyük bir bölümünü zararına mal sattığının farkında değil bu firmalara ancak bizim gibi deneyimli insanlar alıp hesabı kitabı, kalemi yaparsa zararı fark ediyor. Orada, hani denize düşen yılana sarılır, "Kriz ortamında satışlarımız çok düştü, hiç olmazsa bunlarla canlandıralım." diye farkında olmadan zarar eden çok ciddi sayıda küçük firmalar var. Bunu da paylaşmak istedim.

Teşekkür ederim.