| Komisyon Adı | : | KAMU İKTİSADİ TEŞEBBÜSLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Devlet Malzeme Ofisinin (DMO), 2019 ve 2020 yıllarına ait bilanço ve netice hesaplarının görüşmeleri |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 29 .06.2022 |
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Sayın Genel Müdür, değerli Yönetim Kurulu üyeleri, bürokratlar, Sayıştayın kıymetli temsilcileri ve milletvekili arkadaşlarım; hepiniz Komisyona hoş geldiniz.
Devlet Malzeme Ofisinin yaptığı ihale sistemi bazı soru işaretlerini üzerinde barındırıyor; geliştirilmeye açık, geliştirilmediği sürece de bazı sıkıntıları barındıran bir sistem. Aynı zamanda, Sağlık Bakanlığı ile Devlet Malzeme Ofisinin sanki bu yapılan ihaleler ve alımlar konusunda da bazı noktalarda bir çatışma içinde olduğunu sektörle ilgili yaptığım araştırmalar esnasında tespit etmiş bulunuyorum. Yani Devlet Malzeme Ofisinin aslında yaptığı bu ihale sisteminin Sağlık Bakanlığıyla ilgili çeşitli harcama ve alımlarda devre dışı bırakılarak bu sistem üzerinden hareket edilmemesi yönünde bir gayret ve düşünce görüyorum.
Şöyle: Burada, en kritik konulardan bir tanesi, DMO'nun ihaleyi yapması ancak ihaleyi alan ve hizmeti veren şirketlere taahhüt ettiği sürenin içinde ödemelerini yapıp yapmadığıyla ilgili. Burada, döngü şöyle gerçekleşiyor: İhaleyi DMO yapıyor ancak ödeme döngüsü hazineden ilgili ihaleyle ilgili DMO'ya ödeme yapmak şeklinde değil; paranın aktarılması hazineden önce Sağlık Bakanlığına, sonra Sağlık Bakanlığından sağlık il müdürlüğüne, oradan da hastaneye aktarılması, hastaneden DMO'ya aktarılması ve DMO'dan da şirketlere aktarılması... Dolayısıyla, tabii, bu yol, başlı başına o kadar uzun bir yol ki ekonomik krizin olduğu bu dönemde hizmet veren bu şirketler açısından büyük bir sıkıntı. Sıkıntı bir süre sonra öyle büyüyor ki bu sefer ihaleye giren şirket sayısı azalmaya başlıyor, bu da eşit rekabet koşullarını ortadan kaldırıyor. Bir süre sonra ihaleye giren şirket sayısı o kadar azalıyor ki geriye sadece Türkiye'deki dolar ve avronun yükselmesinden etkilenmeyecek şirketler kalıyor. Yani kim kalıyor? Uluslararası şirketler veya sırtını uluslararası şirketlere dayamış -hani "dış güçler, dış güçler" diye ifade ediliyor ya- o "dış güçler" denilen şirketleri barındıran ülkeler veya doğrudan o ülkelere ait şirketler geriye kalıyor. Ve ne olmuş oluyor? Sektördeki sağlıkla ilgili -özellikle onun üzerinde duruyorum- yerli ve millî diğer firmalarımız veya girişimcilik ruhuyla büyümek isteyen şirketler yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor. Yani DMO'nun sistemine kayıt yaptıran belirli sayıda ihaleye girebilecek şirket oluyor ama ihaleye giriyorlar mı, girmiyorlar mı, ne yapıyorlar belli değil.
Şimdi, ben, size, sektörde yaptığım araştırma neticesinde, bu şirketlerin yaşadığı yani DMO'nun ihale sistemindeki eksikliklerden kaynaklanan bazı konuları aktarmak istiyorum. Devlet Malzeme Ofisi tarafından düzenlenen ihalelerde kurumun zarara uğramaması ve tedarik zincirinin bozulmaması için düzenlenen ihalelerin şeffaf, görülebilir ve izlenebilir olması gerekiyor. Teklif veren firmaların teklif ettiği tutarlar, ihalenin uhdesinde kaldığı firmaların sisteme kayıtlı diğer tedarikçiler tarafından görülebilmesi gerekiyor yani kimlerle yarıştığını da ihaleye giren şirketlerin bilmesi ve görmesi gerekiyor. İl sağlık müdürlüklerinin daha önce yapmış olduğu ihale kalemleri, katılan firmalar, verilen fiyatlar görülmekte, kurum menfaati gözetilerek fahiş rakamlara itirazlar yapılabilmekteydi. Dolayısıyla, verilen fiyatlar doğrultusunda rekabetin oluşması için sonraki ihalelerde verilecek fiyatlara da bu durum bir baz teşkil ediyordu. Şu anki sistemde ise firmalar, sadece kayıt ettirdikleri ürünlerle ihaleye katılıyor, sadece uhdesinde kalan firmanın fiyatı görülüyor. Dolayısıyla, firma, kaç firmayla bu yarışa girdiğini göremiyor, bu da ihalenin şeffaflığı açısından bir soru işareti yaratıyor.
Devlet Malzeme Ofisi tarafından taahhüt edilen doksan günlük ödeme sürelerinin aksatılmaması gerekiyor ama biraz önce de bu ödeme döngüsünü ifade ettim; oldukça çok sayıda bakanlık ve kurum kuruluş giriyor, bu da bir o kadar yazışma demek, süre demek. Aynı zamanda da bu sürenin aksaması durumunda, hâliyle firmaların aleyhine de bir kur farkı doğuyor ve bu kur farkının da ödenmesi için teknik ya da idari olarak tedbir alıyor musunuz, bunu sormak istiyorum. Eğer bu şekilde bir sorun ortadan kalkarsa ithalatçı firmalar satışlarını yaptıkları ürünlerin karşılığını tahsil ettikleri zaman zarar etmeden de stoklarına bu ürünleri tekrar koyabilirler.
Bir de "kur garantili mevduat sistemi" diye bir sistem konuşuldu Türkiye'de ve hayata da geçirildi. Bu daha çok tabii, parası olanları koruyan bir sistem yani parası olmayan zaten bankada parası bulunmayan bir vatandaş açısından kur korumalı mevduat sistemi aslında bir anlam ifade etmiyor. Nasıl bir anlam ifade ediyor? Bankada zaten parası olan, doları olan, vesairesi olan kişilere, şirketlere garanti edilen ödeme tutarını bu parası olmayan vatandaşların ödemek zorunda kaldığı bir sistem. Yalnız, bu mevcut sistem, girişimcilere ve bu sektörü ayakta tutmaya çalışan yerli ve millî şirketlere yani belki yüksek sermayesi bulunmayan şirketlere, yabancı sermaye desteği almadan ayakta kalmaya çalışan şirketlere bir katkı sağlamıyor. Mevcut sistemin bu şirketleri ayakta tutması, yerli ve millî üretimin desteklenmesi bakımından da Devlet Malzeme Ofisi tarafından aslında kur taahhüdü şeklinde sektöre verilmesi, ihalelerin buna göre yapılması ve böylelikle de tedarikçi firmaların ithal ettiği ya da edeceği ürünlerde daha aktif rol alarak yabancı sermayeli global firmaların verdikleri çok yüksek fiyatlarla kurum zararını da ortadan kaldırıp rekabet edebilecek bir duruma geleceklerdir. Yani, uzun lafın kısası, Devlet Malzeme Ofisinin ihalesine yabancı bir şirket, yabancı menşeli yani zaten gelirini dolar ve avro üzerinden sağlayan bir şirket girdiğinde yerli ve millî olup da dolar ve avronun yükselişiyle zarar eden ve can çekişen bizim şirketlerimizle karşılaştığında âdeta ihaleleri kapatıyor ve yerli ve millî şirketler birdenbire bu şirketlerin hegemonyası altına giriyor. Devlet Malzeme Ofisi de bu şartnameleriyle onları korumadığı için, ihalelerde dövizle ilgili bir tedbir alınmadığı veya kur taahhüdü verilmediği için bu yerli ve millî şirketlerin de yok olmasına aracılık etmiş oluyor. Yani bu konuda bir çalışmanız var mı, bunu soruyorum. Kur taahhüdü veya dövize endeksli ihalelerde bu yerli ve millî şirketleri veya ihaleye girecek şirketleri korumaya yönelik olarak tedbir almak üzere bir çalışma yapıyor musunuz?
Hastanelere verilen ürünlerde Devlet Malzeme Ofisinin ürünlere ait teknik şartnameleri, Sağlık Bakanlığının şartnameleri. Ben daha önce alt komisyonda da sormuştum, önceki yıl da sormuştum yani "Bir üründe bir problem varsa Devlet Malzeme Ofisi bunun bir yerinde mi, kontrolünü yapıyor mu, denetliyor mu?" diye sormuştum. Özellikle "Bu coronavirüsle ilgili çeşitli işte, dezenfektan, maske gibi konularda, bunların kontrolünü yapıyor mu?" diye sormuştum. Burada Devlet Malzeme Ofisinin ürünlerle ilgili doğabilecek bazı problemlerde devre dışında kalması yine çeşitli kurumlar, Sağlık Bakanlığı ve benzeri kurumlar ile yine ihaleyi alan ve hizmeti vermek durumunda olan şirketlerin bir şekilde karşı karşıya gelmelerini dahi güçleştiren, prosedürü uzatan bir sürece sokuyor. Dolayısıyla, Devlet Malzeme Ofisinin bu konuyla ilgili yine kendi bünyesinde uzman bir kadroyla bu konuyu desteklemesi ve Sağlık Bakanlığı ve bu firmalar arasında yani hizmet vericiler arasında bir görev alması söz konusu olabilir mi, bunu çalışıyor musunuz?
Yine, teknik şartnamede belirtilen çeşitli ürünler için kabaca bazı ifadeler ve tanımlamalar yapılıyor; işte, 20'lik, 30'luk, 40'lık vesaire gibi bir ürün tanımı yapılıyor. Ancak ölçüleri birbirinden değişik olduğu için bu ürünlerin, "20'lik, 30'luk, 40'lık" denilen ürünlerin bu ihale sisteminin içinde plan stok planlaması ve fiyatlamalarının da yapılması oldukça zorlaşıyor ve yapılamıyor da. Her ürünün ayrı ölçülendirilerek stok kodlarının oluşturulması ve bu doğrultudaki fiyat planlamasının yapılması noktasında bir çalışmanız var mı?
Diğer taraftan, ihalelerde teslimat sürelerinin uzatılması gibi durumlar oluşuyor. Bu teslimat süresinin uzatıldığı durumların da daha şeffaf hâle getirilmesi gerekli yani bu teslimat sürelerinin uzatılmasının kişilere ve firmalara göre değil, belirli bir kalıba oturtulması gerekiyor. Aksi takdirde, bu durum, rekabet koşullarını ortadan kaldırıyor ve sanki belirli şirketlere bazı torpillerin uygulandığı gibi durumlar ortaya çıkarıyor.
Yerli üretim yaptıklarını iddia eden birçok firmanın üretim kapasite raporlarının Devlet Malzeme Ofisi tarafından incelenmesi gerekiyor. Bu incelemeleri yapıyor musunuz, hangi sıklıkta yapıyorsunuz, hangi personelle yapıyorsunuz ve bugüne kadar, kaç firmanın üretim kapasite raporlarını temin ettiniz, incelediniz? Bunları, sizden -bir tablo olarak- hangi tarihte yapıldığını sormak istiyorum.
Diğer taraftan, yıllık üretim kapasitesi 100 bin adet olan bir firmanın, 500 bin adet yerli üretim belgesiyle ihaleye girmesi konusunda da bir çarpıklık var. Bu çarpıklıkla ilgili tespitleriniz var mı? Bugüne kadar, bu doğrultuda yaptığınız incelemeler nedeniyle iptal ettiğiniz bir ihale var mı, bunu soracağım.
Diğer sorularımı da geneli üzerinde sorayım.
Teşekkür ederim.