| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık'ın, 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297) hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 29 .01.2016 |
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Komisyonumuzun değerli üyeleri, değerli bürokratlar, saygıdeğer basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum ve bütçenin baştan hayırlı olmasını diliyorum.
Tabii, bilim, sanayi, teknoloji deyince çok fazla siyaset olmaması lazım ama Sayın Bakan geçen kanunda da nöbetçiydi, onun için baştan bir daha söyleyelim. Bu Bakanlık, hele hele yapısal önlem, büyüme ve önümüzdeki süreçte hem kalkınma planında hem Hükûmetin eylem planlarında yenilikçilik, AR-GE gibi sözünü çok ettiğimiz ama bir türlü tam olarak hayata geçiremediğimiz düzenlemeler, inşallah, bu yıl buna vesile olur, seçimlerin de şeyi geçti, daha normalleşmiş bir Türkiye'de öncelikli olur diye düşünüyorum. Sayın Bakan gelmeden önce de önceki dönem üniversitelerdeki araştırma merkezleriyle ilgili kanun bir ön adım oldu ama hâlâ daha birtakım çalışmaların yenilikle ilgili, teşviklerle ilgili yapılması gerekiyor. Onun için bu konuya siyasetüstü baktığımızı -önceki günlerde manevi şeyi olan eğitimle ilgili, aileyle ilgili bakanlıklarımız vardı ama- bunun da tamamen teknik olmakla beraber, ekonominin damarı olduğunu ve lokomotif olması gerektiğini, öncü olması gerektiğini hem özel sektör açısından hem kamu açısından hem de üniversitelerimiz açısından söylediğimiz... "Hep sözde kalır." dediğim ondan Sayın Bakanım, üniversite-sanayi iş birliğini herkes söyler, güzel. "Eğitimle beraber araştırma merkezlerinin hep birlikte kullanılması" diyoruz, kısmen oluyor, kısmen olmuyor, aceleyle kanun geliyor, biz de hep "Yetmez ama evet." diyoruz ama eksik kalıyor. Onun için, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak, yeni bir sanayi hamlesi, yenilikçilik, girişimcilik dediğimiz AR-GE lafıyla sadece araştırma merkezi olarak değil, yüksek teknolojili, yüksek katma değerli bir ekonomik yapı öngörüyoruz. Onun için de Bakanlığınızın iştigal sahasına giren konular, özellikle yeni dönemde, yeni dünyada yenilikçilik anlamında, AR-GE anlamında daha önemli.
Gerekli düzenlemelerin dün Sayın Şimşek'e ve ondan önce de Sayın Elvan'a, reformlardan sorumlu Bakanımıza ivedilikle yapılması gerektiğini söyledim. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizim de zaten seçim beyannamemizde en önemli gördüğümüz, tüketim ekonomisinden üretim ekonomisine geçmek için özel sektör dinamizmiyle, devletin yol göstericiliğiyle ama teşvik ederek, yönlendirerek öncelikli alanlara, öncelikli sektörlerimize... Türkiye açısından -demin bahsettiğimiz gibi- beş yıllık kalkınma planında da var. Yeniden Amerika'yı keşfetmeye gerek yok Sayın Bakanım. Yani, 20 tane, 25 tane dönüşüm alanı belirlemişler, bunun 10 tanesini öncelikle yapmamız lazım; bunun 5 tanesi de behemehâl bütün sektörleri tetikleyecek olan alanlar. Dolayısıyla, bir an önce neyse getirin, yapalım.
Şimdi, AR-GE'yle ilgili komisyonda görüşüyorsunuz, biliyoruz, Genel Kurula gelmeden -şimdi, bu aşama da bütçeye geldiği için çok ilgilenemedik ama- tekrar o geçmeden önce biz de ayrıntılarıyla biraz daha bakacağız, katkı sağlayacağımız bir şey varsa yapacağız. Gerçekten de bunu artık söz olmaktan çıkarıp bu reform paketini hiç olmazsa hayata geçirelim çünkü bütün kesimler bunu bekliyor. Daha önce birtakım eksiklikler vardı. İnşallah, bu AR-GE paketiyle belki onlar... İçerisine bakmadım derken onu söylüyorum. Üniversitelerin araştırma merkezlerinde konuştuk. Özel sektöre de bunların kullandırılması, sonrası için ortak laboratuvarlar, ortak araştırma merkezleri, asıl üniversite-sanayi iş birliği dediğimiz; birinci husus bu. Yani gerçekten eyleme geçelim, eylem planından vazgeçelim diyorum. Sizinkisi de lokomotif olabilecek bir şey. Aksi takdirde, üretmeden... Hep konuşuyoruz işte, işsizlik 10,5'a takıldı kaldı. Efendim "İşte istihdam yaratan bir..." Nasıl yaratacaksın? Üretmeden istihdam olmuyor ki. AVM yapmayla, mevcut şeyleri satmayla, finansal piyasalara biraz portföy yatırımcısının girmesiyle olmuyor.
Gerçek anlamda yabancı sermayede bize sanayi tesisi yapacak, yeni teknolojileri getirecek, "know-how" getirecek ve istihdam alanı açacak yabancı sermayeyi de teşvik etmemiz lazım. Biz yabancı sermaye deyince sıcak para anlıyoruz. Neden? Çünkü bağımlı hâle gelmişiz. Yani o bağımlılıktan çıkamayınca da, dün konuştuk, bu sefer bakıyoruz, ifrat tefrit arasında Merkez Bankası faizi düşürmedi, "Hain." demeye başlandı. Oysa eli sıkışık. Ya, çocuk harçlık istiyor. Elinde para yok, nereye kadar vereceksin? Olduğu kadar. Babanın geliri yoksa çocuğa ne kadar harçlık... Evet, çocuk istiyor; evet, baba da istiyor çocuğu rezil olmasın, el âlemden görüyor da... Ne kadar verecek? Ne zaman gelirini artırırsa o zaman para verecek. Onun için diyoruz, bizim üretim ekonomisine geçmemizin ayağı burasıdır.
İkincisi: Az önce TÜBA Başkanımızla da konuşuyordum, zaman zaman TÜBİTAK'lı arkadaşlarla değişik toplantılarda yani yarım da olsa, akademisyen olmamızın şeyiyle biraz daha ilgileniyoruz. "Üniversite-sanayi iş birliği" dedik, hep kaldı. Geçen sefer de söyledim Sayın Bakan, burada size ve TÜBİTAK'a daha çok görev düşüyor. Millî Eğitim Bakanlığıyla beraber, TÜBİTAK'la beraber Kalkınma Bakanlığındaki çalışmaları rehber edinerek bizim, lütfen arkadaşlarımız bu hususa dikkat etsinler. Kimin yaptığı önemli değil ama koordineli olmadığı zaman olmuyor. Çalışma Bakanlığıyla beraber oturup bir yükseköğrenim planlaması yapmamız lazım. Gelsin, Millî Eğitim Bakanımıza da aynısını söyleyeceğim çünkü yıllardır söylüyorum, yaptıramadım.
Yani önümüzdeki trendler belli. 2023 dedik, o artık yaklaştı. Dünyada 2020 ve 2050 trendleri belli Sayın Bakanım. Buna göre öncelikli alanlar, Türkiye'nin öncelikleri, gördüğümüz dönüşüm alanları, eğitimde de ne kadar neye ihtiyacımız var, kaç tane o alanda mühendise ihtiyacımız var, ara elemana ihtiyacımız var, teknikere ihtiyacımız var? Öncelik vereceğimiz sektörlere göre hem eleman açığını hem öğretim yapımızı, üniversitelerdeki bölümlerimizi, öğrenci kontenjanlarımızı dahi bunlara göre belirlememiz lazım. Artık geç kaldık. Yani ciddi anlamda... Diyoruz ki: "Fırsat penceresi var, genç nüfus..." ama hepsi üniversite bitiriyor, işsiz. Şu kadar öğretmen açığımız var, şu kadar doktor açığımız var ama boş gezen avukatlar var belli şehirlerde, belli şehirlerde ihtiyaç var. Buna göre bir... Hepimiz söylüyoruz ama nedense bir türlü... Siz de "Evet." diyorsunuz. Bakıyoruz, bir sene daha geçiyor, bir daha bütçe gelmiş, yine soruyoruz, "Çalışıyoruz, konuşuyoruz." Oluyor. Bunda da siz lokomotif olursanız, özellikle bu anlamda üniversite-sanayi iş birliğini sağlarken... Sanayi ara eleman bulamıyor. Niye? Adam dört yıllık bitirmiş "Ben teknisyen işinde çalışmam, ben işçi olmam." diyor. O zaman ona göre bir şey yapacağız. Yani sistemimiz... Meslek yüksekokulları çocukların evden kaçmak için, kız çocuklarının özgürlük sahibi olmak için gittiği iki yıllık kaçamak yerler olmuş. Yani evden kaçıp, artık baba sultasından... Sonra o çocuktan ne hayır bekliyorsunuz? Yani meslek öğrenmiyorsa sırf motivasyonu şey olmasın diye, bir daha "Üniversite kazandın mı, kazanamadın mı?" demesinler diye, mahalle baskısından gidip okuyor. Sonra işsiz, işsiz ordusuna katılıyor. Oysa oraların meslek liselerinden itibaren gerçekten o mesleğe gönül verenlerle doldurulup ister ara eleman olarak, teknisyen olarak isterse de mühendisliğine devam edip daha uzman kişi olarak üretim safhasına katılması lazım. Onun için, ben, sizin Bakanlığınız geldiği zaman o konularda daha bir hassas oluyorum.
Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulunda birtakım şeyler konuşuluyor, yapılıyor, ediliyor ama maalesef uygulamalarda bakanlıklar arasında oradan oraya giderken bürokraside bunlar kayboluyor. Eğer siz Kalkınma Bakanlığıyla beraber, Millî Eğitim Bakanlığıyla beraber bunu yaparsanız Türkiye'ye çok büyük hizmetler etmiş olursunuz. Onun için diyoruz, biz söylüyoruz, siyasi kalıyor. Az önce arkadaşlarımız sabahleyin TÜRK ENERJİ-SEN'den Başkanımız buradaydı. Her bakanımız geldiğinde söylüyoruz. Siz öyle söylüyorsunuz, belki siz iyi niyetli olarak bakıyorsunuz ama aşağıda müsteşar mı oluyor, genel müdür mü oluyor, insan kaynakları mı oluyor, yani siyasi tavır devam ediyor. Maalesef sendika ayrımı yapılıyor. Arkadaşlarımız şimdi dava kazanmış, "Bunları, hadi, şuraya sürelim; burunları sürtülsün." Yani, tamam, idareyle kavga eden belli şeye katlanır ama nasıl katlanır? İdari göreve getirmezsiniz ama özlük hakları açısından:
1) Maddiyatıyla oynayamazsınız, mahkemeden döner.
2) Hukuki olmayan bir görev verilmez.
Şimdi, burada size de ilettiler mektubu, söyledi bana sağ olsun Mehmet Başkan ama biz burada kayda da geçsin ki seneye tekrar bir şey olursa sorma şansımız olsun diye tutanağa geçiriyoruz. Ne olur ne olmaz. Çünkü Başkan diyor ki: "Tutanağı çıkarın." Akşam söyledi Sadi Bey, çıkardık tutanağı, birinde onun söylediği doğru ama ikisinde bizim söylediğimiz doğru çıktı. Çünkü şey yanılmıyor, yani tutanaktan arkadaşlar sağ olsun burada -bazen mikrofon kapalıyken konuşuyoruz, onların hepsini yakalayamıyorlar- gerçekten çok fedakârca çalışıyorlar, bize bunları getiriyorlar.
Siz isimleri bildiğiniz için ben girmiyorum ama bu KOSGEB Başkanlığıyla ilgili daha önce de bize çok sıkıntı geldi. Niye söylüyorum? Bir tane değil. Biz onların hepsini aksettirmedik, arkadaşlara söyledik, "Hukuki yola başvurun." dedik ama hukuki yoldan da kazandıktan sonra, hele hele kendilerinin normal, iki günlük toplantıyı bile yapmadığı yere adamı 2 sefer, 3 sefer görevlendirmeyi üç ay yaparsanız bu artık başka bir şey oluyor. Yani ben daha fazla söylemeyeyim. Siz notu aldığınızı söylediğiniz için ben onu uzatmıyorum. Ama değerli arkadaşlar, burada arkadaşlarıma da söylüyorum, hepimiz memuriyetten geçtik değişik dönemlerde...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Günal, mikrofon kapalı olarak konuşmayasınız diye size sözlerinizi tamamlamanız için ilave süre veriyorum.
Buyurun.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkür ederim.
Sözümüze müdahale etmek için hiç gecikmiyorsunuz ama mikrofonu açarken biraz daha gecikme oluyor demek ki.
Sayın Bakanım, ara sıra latife yapıyoruz. Bazen başkanlar bizden çok konuşmuş oluyor. Süreyi açıyoruz, onlar da arada... Diyorum "Kapalı tutun." Alışkanlık oldu sürekli müdahale etmek. Sayın Bakan isteyince "Efendim, birazdan söz vereceğiz." diyorlar ama Başkanın sürekli mikrofonu açık. O istediği anda karışabiliyor bize.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Allah muhabbetinizi arttırsın.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Bunlara hakikaten dikkat etmek lazım. Bu ülke hepimizin. Beraber olarak çalışamayabilirsiniz, idareci olamayabilir ama çalışanların hakkını, kul hakkını korumak lazım. Geçinemiyorsanız başka bir göreve gönderirsiniz ama bunu yaparken de yine adaletli olmak gerekiyor. Bizim, normal şartlarda, üst düzey bürokratlar -Milliyetçi Hareket Partisi olarak söylüyoruz- yani müsteşarı, müsteşar yardımcısı Hükûmetle gelsin, gitsin; o ayrı konu. Ama altta daire başkanı, genel müdür yardımcısı, şube müdürü; bunlar teknik ve uzman kişiler, çok fazla oynanmaması lazım. Eğer adam liyakatlıysa, işini yapıyorsa onunla bir şekilde çalışmak gerekir diye düşünüyorum.
Tabii ki KOSGEB'in sadece personelle ilgili kısmı değil, sizin sanayi kısmı, tamam ama küçük ve orta ölçekli işletmelerle ilgili de ciddi anlamda sıkıntılar var. Bu kapsamda, teşvik sistemi gözden geçirilirken biraz daha bu konulara ağırlık verilmesi gerekiyor. Yama tedbirler aldık, bazı torbalarda ufak tefek şeyler yaptık ama istihdam teşviklerinin de, yatırım teşviklerinin de, yeni iş kurmayla ilgili teşviklerin de bir daha gözden geçirilip bu söylediğim önceliklere göre, il bazında, sektör bazında yapılması lazım. Niye öyle söylüyorum? Kalkınma Bakanımıza da söyleyeceğiz ama sanayi teşvikleri açısından daha önemli, turizmde de var. Sayın Bakanım, 50 tane ilin teşvik edildiği bir teşvik sistemi olmaz. Yani rica ediyor burada milletvekili arkadaşımız, onu da listeye ekliyoruz, onu da ekliyoruz, bir anda 30'ken 40 oluyor, 40'ken 50 oluyor. Ben kendi ilimi her yerde söylüyorum, Antalya'nın tamamı birinci bölge olmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Günal.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Birinci bölge neden olmaz? Şimdi, turizm teşviki veriyor. Yani benim ilçem Manavgat ile Gündoğmuş'un arasındaki gelişmişlik farkı aynı değil, sektörler aynı değil. Benim Kumluca ilçemde seracılık en önemli şey hâline gelmiş, Manavgat'ta turizm en önemli. Yani Gündoğmuş'a çıktığımız zaman dağcılık, arıcılık, beri tarafta besicilik. Şimdi, hepsinin birinci derece olma şansı yok Sayın Bakanım. "Bir", dar bölgeli, sektörel, ilçe bazlı bile değil. Yani bir sektör bir yerde "bir" olabilir ama öbür sektör altıncı derece. Siz oraya "bir" dediğiniz zaman hayvancılıkta da Antalya birinci dereceye girmiş oluyor, tarımda da birinci dereceye girmiş. Yani gelişmişlik düzeyi ayrı, üretim kapasitesi ayrı...
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Tarımı kapsamıyor.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Yok, yok, şeyi söylüyorum: Yani bir dar bölgeli ve sektörel teşvik sistemine geçmemiz lazım. Örnek olarak kendi yerimizi veriyoruz ki yani millet alınmasın diye. Geçmiş zamanda burada bir Ağrı örneği verdik, Çelebi atladı daha cümleyi bitirmeden. Aynen demin söylediğim öğretim planlamasından bahsediyordum Sayın Bakanım. Dedim ki arkadaşımıza: Ya, Ağrı'da önce hukuk fakültesi kuracağına -kendisi de hukukçu olduğu için- veterinerlik fakültesi kurdur, Antalya'da da turizm fakültesini önce kuralım. Yani öğretim planlaması yaparken bölgesel hassasiyetleri, ham maddesini, sektörünü de dikkate alarak hem eğitimde hem sanayide eğer yaparsak o zaman ülkemizin kaynaklarını daha iyi kullanmış oluruz. Biz de diyoruz ki tamam, ikinci üniversite olabilir, üçüncü olabilir, o ayrı ama oradaki işimiz, turizm, ticaret, tarımsa önce onlara ağırlıklı fakülteleri orada kurmamız bizim için daha ehvendir. Dolayısıyla, bunları planlarsak herhâlde ülkenin kaynaklarını daha verimli kullanmış oluruz. 2023 hedeflerine de daha kısa sürede şimdilik ulaşmamız biraz zorlaştı ama en azından temellerini atıp 2053'te, fethin 600'üncü yıl dönümüne kadar bu eksikliğimizi tamamlamış, aradaki o fırsat penceresini de daha iyi değerlendirmiş oluruz diyor, bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum.
Saygılar sunuyorum.