KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, çok kıymetli bürokrat arkadaşlarım, saygıdeğer basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bakanlık bütçesinin hayırlı olmasını diliyorum.

Milyonlarca öğrencinin ve gencin olduğu ülkemizde "fırsat penceresi" dediğimiz genç nüfusun sorunlarıyla ilgilenen bir Bakanlığımız. O nedenle, biraz da Sayın Bakan işin altyapısını söyledi, birtakım projeler söyledi ama ben üstyapıyı çok daha fazla önemsiyorum. Önceki gün Diyanet İşleri Başkanlığında, Aile Bakanlığında da söyledim, Millî Eğitim Bakanlığında da aynısı söyleyeceğim, işin altyapısını yaptıkça burada konuşuyoruz ama üstyapıda, sosyal dokuda bozulma devam ediyor ve bu, gençlerde başlıyor. Anaokulundan itibaren başlayarak bir değerler eğitimi vermemiz gerekiyor.

Burada Sayın Bakanın gösterdiği projelerde birçok şey var ama ben o konulara girmeden bir tek, Sayın Kuşoğlu söyleyince Sayıştay raporlarına baktım, Sayıştaydaki arkadaşlara aslında soracağım, merakımı celbetti. Konya ve Ankara arasında bir farklılık var yani Ankara'ya kıyak mı geçtiniz, Konya'yı afişe mi ettiniz? Birinde teminat mektup numarası var, öbüründe firma isimleri var. Yani kimisi...

Sizinle ilgili değil, Sayıştaydan gönderen arkadaşlara soruyorum: Yani tablo 3'te Konya var, orada şirket isimleri yazmış; tablo 4'te Ankara var, orada teminat mektup numaralarını yazmışlar. Biz nereden bilelim teminat mektubunu ama bir şey mi var diye merak ettim. Böyle bir şey olduğu zaman, biz, amiyane tabirle, kıllanırız Sayın Bakanım. Çünkü arada bir şeyler mi var? Bir de Ankara'da iade edilmeyen, duran daha fazla var. Acaba onunla mı ilgili diye bir merakımı celp etti. Çünkü dün de baktım, bir tane kurumunkini çok fazla yazmışlar gelen bakanlığın içinde, ötekilerde hiçbir şey yok. Ya, bunu özellikle mi afişe ediyorsunuz dedim. Yani kiminde her ayrıntısını yazmış, diğerinde özeti verip geçip gitmişler. Bunu Sayıştay Değerlendirme Kurulu yapıyor, doğrudan sizinle ilgili değil ama bir şey mi var diye dikkatinize, hem de size de duyurmuş olayım.

Tabii, şimdi, gençlerin bu eğitimi önemli. O şey teminat mektuplarıyla ilgili, onlar anladı, onlar size iletirler yani bir soruşturma devam ediyor da. Sayın Kuşoğlu'nun söylediğine ben bakarken dikkatimi çekti, onun için söyledim Sayın Bakan.

Değerler eğitimi önemli, bunu ne kadar yurt da yapsak, kimsesizler yurdu da yapsak, Aile Bakanlığı içerisinde küçükleri korusak da eğer anaokulundan itibaren, ilkokulda bu eğitimi veremezsek bunları gerçekleştirme şansımız yok. Siz okurken bir taraftan rapora baktık. Bizim tamamını görme şansımız olmuyor. Az önce işte geldi, koydular, baktık ettik derken zaten ancak görüyoruz ama... Orada, örneğin, İyi İnsan Projesi var. Yani birtakım projelerden bahsettiniz. Bunların hayatın geneline yayılarak yani okul eğitimiyle beraber... Ama bunu tabii sadece öyle veremiyoruz, eğitim sisteminde sadece manevi kısmı alırsak olmuyor, millî kısmı ihmal edersek olmuyor, bunun ötesinde evrensel boyutunu ele alıp da topyekûn bir şey yapmazsak medeniyetin burada beşiği olmuş bir ülkede onun bugünkü temsilcileri olarak eğer yeniden bir medeniyet ihyası peşinde koşmadan, sadece altyapıda ve birtakım maddi şeylere bakarsak bunlar eksik kalıyor. Hem manevi boyutu olan, millî boyutu olan ama insani olarak evrensel de bir mesajı olan eğitim sistemini çocuklara öğretmemiz lazım ki onlar da birtakım şeyleri, iyiyi kötüyü ayırt edebilsinler.

Açıkçası, buradaki projelerden birkaç tanesiyle ilgili bir iki önerim var. Örneğin, güzel bir "Bağımsızlığa Giden Yolda, Kocatepe'den Dumlupınar Zafertepe'ye..." Bu hemen arkasında var demeyin, okudum yani aynısını, Çanakkale'ye de benzer bir proje yapalım. Ziyaretler yapmışsınız, vefa, yürüyüş ayrı bir şey ama Çanakkale bizim için çok önemli bir tarihî mekân yani başkalarının uğraşıp da millete anlatamayacağı şeyi orada bir defa gezdirdiğimiz zaman çocukları... O atmosferi görmeleri gerekiyor. Millî Eğitim Bakanlığı zaman zaman yapıyor ama bunu daha organize bir şekilde, deminki yaptığınız çerçevede, eğitici bir şekilde ama, yani orada şeyi göstermek anlamında değil, gerçek anlamda o tarih şuurunu vermek için bir proje hâlinde yapabiliriz diye düşünüyorum. Yürüyüş de önemlidir tabii ama diğer proje gibi, çocuklara belki yarışmalar, yan ürünler, birtakım şeylerle daha beyinlerine yer edebilecek, onlarla ilgili Millî Eğitim Bakanlığı da yapıyor, siz de ortak şeyler yapabilirsiniz, kompozisyon yarışmaları yapıyorlar, birtakım şiir yarışmaları yapıyorlar ama daha koordineli olursa bütün gençlerimizin orayı görmesinde fayda var diye düşünüyorum.

Diğer bir husus: Burada, tabii, spor kısmı var Sayın Bakanım. Açıkçası, okul ligleri, diğer şeylere baktım, ne yaptığınızı görmeye çalıştım, turnuvalar oluyor. Az önce Sayın Paylan'ın söylediğinden de yola çıkarak bir iki şey söyleyeyim. Benim 2 oğlum da basket oynuyordu, TEOG sınavından sonra liseye geçtiler ve bıraktılar. Hele küçük oğlum çok yetenekliydi, hâlâ üzülüyorum yani kandırıp yeniden başlatamadım, götürdüm bir iki kulübe ama ondan sonra "Okul takımıyla idare ederiz." diyorlar, "Arkadaşlarla idare ederiz." diyorlar ve açıkçası bir süre sonra şey gidiyor.

Bizim Manavgat'a bir beden eğitimi öğretmenimiz geldi Sayın Bakanım, kendisi de hem voleybol hem basketbolda Birinci, İkinci Lig'de oynamış, genç, yeni mezun idealist bir öğretmen. Manavgat'a voleybolu sevdirdi. Manavgat voleybolda Birinci Lig'e onun kurduğu altyapıyla... Orada bir voleybol altyapısı oluştu. Kaymakamlık kupaları düzenliyordu. Allah selamet versin, Semih Hoca, tam da idealistti, geldi, o sayede bütün hem okullar hem köy takımları, köylerde voleybol takımları, birçok köy vardı ama hepsinde voleybol takımları oluştu. O altyapıyla biz çok dayanamadık ama Birinci Lig'e kadar Manavgat çıkmış oldu. Dolayısıyla bu tip şeyler, okuldan başlayan eğitimler çok daha önemlidir diye düşünüyorum.

Üniversite Ligi, Ünilig var ama buradaki şeyi de tam bilemedim. Ayrıntı varsa, arkadaşlar beni de aydınlatırsa... Ne kadar geliştiğini merak ediyorum. Çünkü 14 branş, 123 üniversite, 551 takım, ortalama 3,5-4 branş düşüyor yani üniversite başına. Acaba belli alanlara mı yoğunlaşıyorlar? Futbol ligi güzel ama basketbol biraz... Şöyle yapmak lazım: Üniversitelerin zaten takımları ligde oynuyor diye zannediyorum farklı bir şey var, onu ayrı tutmak lazım yani Üniversite Ligi'ni biraz daha canlandırmak lazım çünkü bazıları normal profesyonel ligde oynuyor, onlarla beraber biraz daha diğer branşlarda da teşvik etmek amacıyla yapmak lazım ve bunu da liselerde biraz daha turnuvadan sanki lise ligine doğru da döndürürse daha iyi olur gibi. Turnuvalar yapılıyor, biliyorum, bölge turnuvaları oluyor, il turnuvaları, ilçe turnuvaları yapılıyor ama biraz daha çocukları spora doğru yönlendirirsek değerler eğitiminin bir parçası olarak onları da birtakım sokak şeylerinden uzak tutmuş oluruz diye düşünüyorum.

Onun için, bir proje önerim daha var Sayın Bakanım. Geçen bir yerde bir arkadaşım söyledi, çok hoşuma gitti, çok acayip böyle bir yurt projesi tasarlamış. Ben çok beğendim. Burada Genç Mimarlar Projesini görünce şöyle yapın diyorum: Yani YURTKUR'da kalan öğrenciler kendilerince özgün yurt tasarımı yapsınlar yani YURTKUR'da kalan yurt öğrencilerine, mimarlık mühendislik öğrencilerine... "Ya bunu nereden yaptınız?" dedim, "Ben sürekli yurtlarda bu sıkıntıyı çektim, kendim mimar olunca da..." O, özel tasarlamış, özel yurt yapmış, bir tane prototip de var ama hani hoşuma gitti yani bir yerde yurt yapmışlar. "Bunu nasıl yaptınız?" dedim, "Ben, hep bunu düşünüyordum, kendim mimar olunca oturdum yaptım." dedi. Daha böyle hem teşvik edici, yaratıcı. O mekânları çünkü çok şey yapıyoruz, bizim Meclisin buradaki halkla ilişkiler binası gibi. Yani amaca uygun yapmayınca maalesef böyle oluyor Sayın Bakanım. Eleştiriyoruz, söylüyoruz, Meclis Başkanına da söyledik ama böyle okul binası gibi, hastane gibi oldu, biz de girip çıkıyoruz. Onlar daha çok ihtiyaçları biliyorlar. Sadece büyük ağabeylere bırakmamak lazım diye düşünüyorum.

Bir de hep söylediğim bir şey vardı, hâlen daha devam ediyor. Yani artık futbol maçı çok fazla seyredemiyoruz ama ara sıra gidebilirsek Antalyaspor'un maçına. Denk gelince gidiyoruz sezon arasında. Yalnız, bu hakemliği hâlâ söylüyorum, YÖK Başkanına da söyleyeceğim Millî Eğitim gelince. Bu BESYO'larda bir hakemlik bölümü açılması için size geçen sene söylemiştim Sayın Bakanım. Ben fikrî takibi önemsiyorum bir akademisyen olarak. Yani milyarlarca para harcanıyor spora, çok büyük sektör var, antrenörlük bölümü var, öğretmenlik bölümü var, idarecilik bölümü var, bir de hakemlik bölümü olsun branşlara göre, başka türlü olmayacak bu. Üç ay sertifika eğitimiyle hakem yapıyorsunuz. Milyarlarca lira, az önce söylediniz, futbol kulübü... Örnek söylüyorum, şimdi federasyon var, hakem kurulu var da... Ne yapalım şimdi, Abdurrahman ağabeye mi çatalım burada? Yani şimdi oraya gidecek ucu da. Onun için yani bu, ülkenin sorunu. Siz de Bakanlar Kurulunda hem Millî Eğitim Bakanımız hem YÖK Başkanına bunları iletebilirseniz. "Bir çalışma yapıyoruz." diyorlar ama ben yemin ederim üç dört yıldır en az söylediğim... Yani dört beş sefer söylemişimdir hepinize.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Sayın Günal, ek süre vereyim mi?

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Bitiyorum.

BAŞKAN - Buyurun.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Müsaade ederseniz son önerilerimdi.

Gerçekten sporu hayatın bir parçası hâline getirmemiz için... Yani yaşam boyu spor ayrı bir şey ama okulda çocuklar küçük yaşta başlarsa gerçekten çok faydası oluyor ve o hayatın bir parçası hâline geliyor. O nedenle de buradan itibaren başlatalım ama en alttan en üste kadar ülkemizin iyi sporcu yetiştirmesi için tesisleri yapalım, altyapıyı yapalım ama sporun da bir ahlak boyutu olduğunu, eğitim boyutu olduğunu, insani gelişmeyle ilgili olduğunu ihmal etmeden yapalım. Sporla beraber de tüm gençliği, insanımızı, iyi insan olma yolunda, iyi ahlaklı insan olma yolunda eğitmenin bir aracı olarak görelim diyorum.

Hepinize teşekkür ediyorum. İnşallah, o hizmetleri biraz daha yapmış, seneye geldiğinizde verdiğimiz parayı "Hayırlı yere harcadık." diye mutlu mesut gelirsiniz diyorum Sayın Bakanım.