| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Bursa Milletvekili Osman Mesten ve 66 Milletvekilinin; Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkol Piyasasının Düzenlenmesine Dair Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4672) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 25 .10.2022 |
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
4733 sayılı Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkol Piyasasının Düzenlemesine Dair Kanun ile tütün mamulleri ve alkol piyasasının düzenlenmesi ve kayıt dışı üretime ve kaçakçılığa engel olunması, alkollü içkilerle ilgili olarak da düzenleme yapılması. Bu çerçevede, 4760 sayılı Yasa, 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu ve 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu'nda değişiklik yapılmasıyla ilgili düzenlemeleri içeriyor bu yasa teklifimiz.
Ben şuradan alacağım konuyu: Türkiye'de adalet sadece adliyelerde söz konusu değil, adliyelerde verilen kararlarla gerçekleşmiyor. Türkiye'de adalet, vergide vergi adaleti, sağlıkta adalet, eğitimde adalet, fırsat eşitliği ve birçok konuda adalet arayışları var. Şimdi, vatandaşımıza bakıyoruz. Biraz önce Turan kardeşim de belirtti, vatandaş adalet çığlıkları atıyor yani hak arama özgürlüğünü, Anayasa'da bulunan hak arama özgürlüğünü kullanamıyor, Anayasa'da bulunan hak ve özgürlükleri uygulamada kullanamıyor. Şimdi, bakıyorsunuz, FETÖ terör örgütüyle mücadele etmiş ve FETÖ terör örgütünün yargıyı ele geçirmesi karşısında 12 Eylül 2010 referandumundan sonra istifa etmiş avukat, Genel Başkanımızın avukatı Celal Çelik "FETÖ terör örgütü üyesi denilmiyor." ama "üyeliğiyle iltisak" gibi garabetlerle beş yıl önce gözaltına alınıyor, on dört gün gözaltında, ondan sonra serbest bırakılıyor ve daha sonra da üç yıl dosyaya hiçbir belge girmeden hakkında dava açılıyor. Düşünebiliyor musunuz? Davanın gerekçelerinden birisi "Digiturk'ten niye çıktın?" Gerekçeye bakın, böyle gerekçelerle dava açılıyor. Bu konuda soruşturmayı yapan savcı kim?
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Bakan Yardımcısı.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Bu konuda soruşturmayı yapan o zamanın Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan. Biraz önce Turan kardeşim söyledi. İrfan Fidan nerede şu anda? Aynı zamanda SBK soruşturmasını yapan da İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan bir gün Yargıtay üyeliğinde oturmadan şu anda Anayasa Mahkemesi üyesi, korumaya alındı ve Yargıtay Başsavcı Vekili kim? O dönemin Yargıtay Başsavcı Vekili bu, biraz önce anlattığım, Genel Başkanımızın avukatı Celal Çelik soruşturmasını yapan Hasan Yılmaz nerede? Şu anda nerede? Bakan Yardımcısı, Adalet Bakanlığı Bakan Yardımcısı. Buradan Adalet Bakanına sesleniyorum belki sesi duymaz ama: Sayın Adalet Bakanı, bu Hasan Yılmaz kim biliyor musunuz, kim? Bu Hasan Yılmaz SBK soruşturmasında yurt dışına çıkış yasağı ve mallar üzerindeki tedbiri, olmayan MASAK raporuna dayanarak kaldırılmasını talep eden Başsavcı Vekili. Başsavcı Vekili bu talebi nereye yapmış? Bu talebi, gitmiş, tarihi de açık ve net, 30 Eylül 2020 tarihinde, Yasin Karaca ismindeki İstanbul 3. Sulh Ceza Hâkimine yapmış ve İstanbul 3. Sulh Ceza Hâkimi Yasin Karaca bu tedbiri kaldırıyor ve SBK uçtu gitti, malları üzerinde tedbir yok, paralarını alıyor ve yurt dışına kaçıyor. Tabii, bir gün önce de Sayın İçişleri Bakanının şu Meclisin karşısındaki binasına girdiği söyleniyor. Bakınız, arkadaşlar, Hasan Yılmaz bu. Bu Hasan Yılmaz hakkında ben bir yıl iki ay önce Ankara Nöbetçi Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundum hakkında, Hasan Yılmaz Bakan Yardımcısı, Yasin Karaca İstanbul 3. Sulh Ceza Hâkimi ve tespit edilecek tüm diğer şüpheliler hakkında. Ne oldu? Bir tek gelişme yok. Ödüllendirildi ve SBK'nın kaçışında tedbir kararlarını kaldırma talebini, olmayan MASAK raporuna dayanarak talepte bulunan bu Başsavcı Hasan Yılmaz şu anda nerede? Bakan Yardımcısı olarak ödüllendirildi. Adalete bakın, adalet dağıtması gereken Adalet Bakanlığının Bakan Yardımcısına bakın. Diğer Bakan Yardımcısı kim? Akın Gürlek. Akın Gürlek kim? Akın Gürlek, İstanbul'da Çağlayan Adliyesinde gezici hâkim heyetinin başı. Geziyor, geziyor... Bu neler yapmış? Bir, ÇHD davası; iki, Tabipler Birliği davası; üç, Canan Kaftancıoğlu davası; dört, Enis Berberoğlu davası, Osman Kavala davası. Bu davaların reisi, gezici hâkim. Düşünebiliyor musunuz, Enis Berberoğlu davasında "Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu hak ihlalini tanımıyorum." diyen reis, nerede şimdi biliyor musunuz arkadaşlar? O da korumaya alındı, Bakan Yardımcısı oldu. Bakan Yardımcılarına bakın, Bakan Yardımcılarına. Sonra Adalet Bakanı çıkmış, adaletten bahsediyor. Sen ilk önce kendi Bakan Yardımcılarına bak, onlar hakkındaki soruşturmalara bak. Ondan sonra adaletten, hukuktan bahsediliyor, memleketin geldiği hâle bak. Bakan Yardımcısı bunlar olursa bu memlekette adalet mi olur, hukuk devleti mi olur, hak ve özgürlükler mi olur? O nedenle, buradan Adalet Bakanına çağrı yapıyorum: İlk önce yanındaki adamlara bak diyorum, yanındaki adamlara bak diyorum.
Değerli arkadaşlar, Anayasa'nın 56'ncı maddesi. Dedim ya: Adalet sadece adliyede değil. Vergi adaleti çok önemli, sağlık ve çevrede yaşama hakkıyla ilgili sağlık adaleti, çevre adaleti çok önemli. 56 diyor ki: "Herkes sağlıklı, dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir." Çok doğru. 58'e geçiyoruz. 57'ye geçmeyeyim, konut hakkı var orada, "Devlet konut hakkını sağlar." diyor, konut hakkını sağlayamadığını biliyorsunuz. Sayın Cumhurbaşkanının damadı 2019'da "Her yıl 100 bin tane konut yapacağız TOKİ'yle." dedi. Bu konutlar yapılamadığı gibi, şu anda da 250 bin konut, 500 bin konuttan bahsediliyor. Oraya girersek yani barınma hakkının nasıl ihlal edildiğini hepiniz biliyorsunuz. 58'inci madde arkadaşlar "Devlet gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır." Anayasa. Anayasa'nın 58'inci maddesinin ikinci fıkrası.
Bu çerçevede, yirmi yıllık bir iktidarınız var. Yirmi yıllık AKP iktidarında bu çerçevede, Sayın Cumhurbaşkanımızın da açıklamaları var. Sayın Cumhurbaşkanımız açıklamalarında şöyle diyor. Bunlar çok önemli arkadaşlar. Bunlar, şu anda biraz sonra geleceğim, yaşam hakkına müdahale, "Türkiye'deki vatandaşların yaşam hakkına müdahale" denilen noktaya geleceğim. Diyor ki Sayın Cumhurbaşkanı, 31 Mayıs 2020 tarihinde Cumhurbaşkanı Erdoğan video konferans yoluyla katıldığı konuşmada şunları söylüyor: "Biz bu sigara müptelası olan vatandaşlarımızı çok seviyoruz. Onların sigara fiyatlarını arttıralım, belki o zaman bu işten yavaş yavaş kaçarlar diye düşünüyoruz fakat yine de kaçmıyorlar nedense ama biz yine vergiyi sigaraya bindireceğiz, böylece de bu yola devam edeceğiz. Özellikle BM, Yeşilay, TÜBİTAK olarak da bu konudaki vergi dışı çalışmalarımızı sürdürmeye devam ediyoruz. Bu mücadelemizi sonuna kadar devam ettireceğiz." Şimdi, bu lafın içinde Sayın Erdoğan'ın "sevgi" ve "vergiyi bindirme" söylemini alacağız ve yaşam tarzına karşı hayata geçirilmiş birkaç politikasını da ortaya koyacağız. Sonra diyor ki Sayın Erdoğan yine 6 Kasım 2019'da: "Dindar nesil bilecek ki alkol haramdır. İlahiyat camiasına büyük görev düşüyor, her bir ilahiyatçımız bilgisiyle, duruşuyla, samimiyetiyle, ahlakıyla, ibadetiyle örnek olma mecburiyetindedir. Böylece -dikkat edelim arkadaşlar- İslam yaşayışını toplumun her kesimine yayabiliriz." diye konuşuyor. Erdoğan yine Nisan 2018'de "gençleri alkol kullanımına yönelik uyarırken "Belediye Başkanlığımdan bu yana bulunduğum her yerde alkolü ben kaldırdım. Çok başlıklar attılar, çok köşe yazarları yazdılar. Ya, bunları yazıyorsun da Anayasa'ya niye bakmıyorsun? Anayasa'da devletin gençlikle ilgili görevi sayılırken orada 'Gençlerini kumardan, uyuşturucudan korur.' diyor." ifadeleri var yani bunları değerlendirdiğimiz zaman AKP iktidarı alkol karşıtlığının sağlık gerekçesiyle değil, siyasi ve ideolojik saiklerle yapıldığına ilişkin net veriler ortaya koyuyor. Bu ifadeler alkol tüketiminin bağımlılık yaratma potansiyeliyle uyuşturucu kullanımına eşitlendiğini ortaya koyuyor, çok önemli bakın, alkol tüketiminin bağımlılık yaratma potansiyeliyle uyuşturucu kullanımına eşitlendiğini ortaya koyuyor. Memlekette, 7 milyona yakın gencin işsiz olduğu memleketimizde, her 3 gençten 1 gencin işsiz olduğu memleketimizde, ülkeyi büyük bir umutsuzlukla... "İmkânım varsa yurt dışında yaşamak isterim." diyen gençlerin olduğu ülkemizde saray iktidarının gençleri düşünerek sadece alkol tüketimine odaklanması bu anlamda o kadar manidar.
Buradan yola çıkarak değerli arkadaşlar, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak geçen yıl tüm boyutlarıyla sahte içki gerçeği çerçevesinde Genel Başkanımızın talimatıyla Toplumsal Felaket ve Mağduriyet Komisyonu kurduk, bu Komisyonda ben de varım ve sahte içki nedeniyle toplumda ölümlerin araştırmasını yaptık. Bu konuda dünyada, Avrupa'da ve Türkiye'de sahte içki gerçeği ve vergisel açıdan "yerli ve millî içki" denilen rakının geldiği nokta ve tütündeki fiyat artışlarını değerlendirdik. Bu sonuçlarda nereye ulaştık arkadaşlar? Bakınız, değerli arkadaşlar, size bir iki tane veri vereceğim, sahte içki üretimi konusunda bir iki tane veri vereceğim. Şimdi, arkadaşlar, 27 Mayıs 2022 tarihi itibarıyla 1 litre alkoldeki ÖTV 602,48 liraya çıkmış durumda, alkol üzerinden alınan ÖTV'de son on iki yıldaki vergi artış oranı ise yüzde 1.070 olmuş durumda, yüzde 1.070 artmış arkadaşlar. Bir yılda alkole gelen -7 kere zam gelmiş- zamların toplamı neredeyse yüzde 100 olmuş ve 1 şişe bira 14 liradan 28 liraya gelmiş. Bunun restoranlara etkisi ise 2 ya da 3 kat şeklinde artmış. Sigaraya ise 6 kere de zam gelmiş.
Şimdi, bakıyorum... Biraz önce Hayati arkadaşımız dedi ki: "Sağlıklı kalmanın ve genç kalmanın yolunu bulmak zorundayız." Çok doğru, çok doğru. Şimdi, uyuşturucuyu da yani bağımlılık gerektiren alkol kullanmayı da bir ayırmamız gerekiyor. Şimdi, sağlıklı kalmanın yolu ölmemek anlamına geliyor. Sağlıklı kalmanın yolu... Devlet yönetimi, iktidar vatandaşını öldürmeyecek arkadaşlar, öldürmeyecek. Vatandaşa ÖTV adı altında, günah vergisi adı altında -uyuşturucu anlamında- alkol ve sigaraya verilen zamlarla vatandaşı nereye götürmeyecek? Merdiven altı kimya mühendisliğine götürmeyecek yani siz içkiye bu kadar zam yapıp da vatandaşın içki üretimi, içki tüketimi azalıyor mu zannediyorsunuz? Veriler açık ve net; Türkiye'de alkol tüketimini düşürmek amacıyla siz resmî ya da özel alkol fabrikalarında alkol üretimini azaltırsanız, 40 milyon litreden 30 milyon litreye -2019, 2020'de- düşürürseniz alkol tüketimi azalıyor mu? Hayır azalmıyor, azalmıyor çünkü açıkça veriler net.
Şimdi, bu vergiler ne vergisi? Günah vergisi, dünyada bunun ismi "sin tax" denilen yani uluslararası literatürde "günah vergisi" deniyor. Yoğun şekilde kullanımında halk sağlığı açısından sakınca görülen ürünler yani alkol, sigara tüketimini azaltmak amacıyla araç olarak vergileri artırıyorsunuz, bu artırımla beraber alkolle mücadeleyi sağlamak istiyorsunuz ama Türkiye'de bu mücadele o kadar uçuk olmuş durumda ki alkole ilişkin artırılan ÖTV'nin bu kadar yüksek artırılması -biraz önce dediğim gibi- vatandaşı kimyager yapmış, tüketimi azaltmamış ve vatandaş bu etil alkol ve metil alkol nedeniyle de ölümler yaşamış. Hatırlarsınız değil mi? 2020'de Ekim ve Aralık ayında Türkiye'de 200 kişiye varan ölüm olayına neden oldu.
Şimdi, burada ne yapmak lazım? "Ek vergi oranları" denen oranların belirlenmesinde aşırıya kaçırmaması gerekiyor. Burada sağlık sorunlarının ve ölümlerin yaşanabileceğini düşünerek bu konuda vatandaşın yaşam şekline müdahaleyi siyaset tarzı olarak görmemek gerekiyor.
Bu olumsuzluklara ek olarak söz konusu "günah vergisi" denen bu vergiler yoksul tüketiciler üzerinde daha fazla yük yarattığı ve onları daha yoksullaştırdığı ve kaçak, kontrolsüz tüketime iterek yoksulları daha büyük riske soktuğu açıkça yapılan tüm araştırmalarda ortaya çıkmış hem Türkiye'de hem de Avrupa'da ve dünyada. Yani burada yaygın kanaatin aksine, yapılan araştırmalarda alkol fiyatlarının alkol tüketimi üzerine etkisinin çok yüksek olmadığı açıkça ortaya konmuş. Tüketiciler ek vergilere karşın alkole erişmeyi sürdürmekte ancak merdiven altı üretim gibi yollara olan talepleri de arttırmakta. Bu çerçevede çok ilginç satış fiyatı, Türkiye'de alkolün satış fiyatı AB üyesi ülkelerden sadece Norveç ve İzlanda'dan bir adım geride. Türkiye'nin günah vergisi uygulamasında son derece seçici olmaması nedeniyle, sadece alkollü içkiler konusunda günah vergisini uçuk bir şekilde getirmesi nedeniyle Türkiye dengesiz bir şekilde vatandaşının sağlığı ve halk sağlığı açısından büyük sıkıntılara neden oluyor.
Değerli arkadaşlar, Dünya Sağlık Örgütünün alkol ve sağlık konulu küresel durum raporunda Türkiye'nin alkol bağımlılığı ve alkol tüketimiyle ilgili sağlık sorunları bakımından Avrupa ortalamasının altında olduğu gerçek. O zaman siz neden yaşam şekline müdahale edip de alkole yönelik ÖTV konusunda ve vergi dilimleri konusunda günah vergisini uçuruyorsunuz?
MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) - Avrupa olmayalım diye.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Efendim?
MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) - Avrupa'da çok büyük halk sağlığı sorunu... Onlar gibi mi olmamız lazım? Çok güzel bir şey mi?
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - İşte, ben raporları sunuyorum. Bu nedenle yani uçuk vergiye gerek yok, günah vergisini uçurmamak lazım.
BAŞKAN ABDULLAH GÜLER - Siz notlarınızı alın Tuba Hanım, siz cevap vereceksiniz tabii.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Değerli arkadaşlar, yani burada günah vergisi uygulamasının aşırıya kaçılması durumunda kayıt dışı üretimin ve kaçakçılığın artış eğilimine gireceği açıkça belli, ilk önce bunu belirlememiz gerekiyor. Bu çerçevede bu günah vergisi uygulaması arttığı takdirde, uçuk uygulama arttığı takdirde hem halk sağlığı açısından ölümlere hem de vergi açısından da gerekli dilimlere ulaşamayacağımız bir gerçek.
Sayıştayın 2019-2020'de yapmış olduğu bu vergi dilimi açısından, alkole ve tütüne yönelik vergi dilimlerinin Türkiye'deki toplanan vergi üzerindeki etkilerine baktığımız zaman alkolde özellikle vergi dilimi uçmuş şekilde yani 2,7'ye tekabül ediyor, tüm toplanan vergilerin 2,7'sine tekabül ediyor, ÖTV ve KDV olarak da 110 milyar liraya tekabül ediyor arkadaşlar; az da bir vergi değil bu.
Şimdi, buradan yola çıkarak alkollü içeceklerden alınan ek vergilerdeki artışın da beraberinde merdiven altı üretimi ve içki kaçakçılığını teşvik ettiğine dair açıkça bulgular ortada. Bu çerçevede yapacağımız iş, dünya örnekleri ışığında Türkiye'de alkolden alınan verginin değerlendirilmesi gerekir diye düşünüyorum.
Son birkaç noktada da... Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetleme yetkisi bulunan Sayıştay Başkanlığının sahte içki üretimindeki artışa ve buna bağlı olarak Hazinenin vergi gelirlerinde eksilmeye ilişkin raporu ardından sahte içki konusu çok önemli bir şekilde değerlendirilmeli, bu kanun teklifi çerçevesinde bu vergi dilimleri açıkça tartışılmalıdır diye düşünüyorum.
Bir de bunun tabii hukuki boyutu var. Hukuki boyutlarından biri de... Güvenlik birimlerinin kaçakçılığa yönelik faaliyetlerini inceledim. Bu güvenlik birimlerinin kaçakçılığa yönelik faaliyetlerinde sahte içki imalathanesi; örneğin, 2013'te 135.191 şişe yakalanmışken -yani Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Dairesi Başkanlığından aldım bu raporu- 2018'de, 2019'da 800 bin şişeyi aşmış durumda. Bu çerçevede mutlaka düzenlemeler ve denetlemeler yapılması gerekiyor, bu çerçevede yapılacak yasal düzenlemelere de ihtiyaç var diye düşünüyorum.
Ve son olarak diyeceğim bir nokta var; uyuşturucu. 58'inci, 59'uncu madde açık uyuşturucu. Arkadaşlar, uyuşturucu yaşı artık 10 yaşına indi, Türkiye'de uyuşturucu yaşı 10 yaşına indi. Uyuşturucudan ölen kişilerin ortalama yaşı da 33,5 yaşına indi yani 33,5 yaşına gelen kişiler dahi artık uyuşturucudan ölümlerle karşı karşıya kalıyor. Düşünüyorum ben, Türkiye'de yıllar önce uyuşturucu belası var mıydı? Ben soruyorum, şöyle bakıyoruz, sağ olsun Emniyet Genel Müdürlüğü, sağ olsun Jandarma, sağ olsun güvenlik birimleri uyuşturucu konusunda gerekli azami çalışmayı gösteriyor yakalama açısından ama sorun ne? Artık Türkiye, uyuşturucu adıyla dünyada geçiş güzergâhı ülkesi olarak anılmaya başlandı. Ya arkadaşlar, gazeteleri açıyorsun hemen hemen her gün "Şu kadar uyuşturucu yakalandı." "Şu kadar uyuşturucu gitti." haberleriyle karşılaşıyoruz. Neden oldu bu olay? Neden? Bizim bilmediğimiz ülkelerden Honduras'tan, Guatemala'dan; oradan birçok kokain, birçok esrar, birçok eroin Türkiye'yi adres olarak görüyor. Neden? Bu nedeni tartışmak zorundayız. Türkiye'nin bu uyuşturucu pazarındaki yerini açıkça tartışıp bir araştırma komisyonu kurmalıyız. Bu konuda Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizim taleplerimiz devamlı reddediliyor yani aklıma birden şey geldi, gri liste geldi, gri, gri! Ya bu griyi de hiç unutmuyorum ben, gri listeyi. Ya, arkadaşlar, geçen sene bu yasa teklifi geldi, "Siyasetle uğraşanların yakınları ve akrabaları OECD'nin 12'nci tavsiye kararı çerçevesinde kara paranın aklanması ve uyuşturucuyla mücadeleyle ilgili olarak yasal düzenlemenin içine sokulması ve ceza maddeleri tayin edilmesi..." diye biz Mecliste Cumhuriyet Halk Partisi olarak bas bas bağırırken, Komisyonda bas bas bağırırken neden sokulmadı diye aklımda delice şüpheler doğuyor. Yani bu işin medya, siyaset ve ticaret ayağı içerisinde, uyuşturucu ayağı içerisinde acaba diyorum bir yerlerden ya da bir şeylerden destek mi alıyor? Bu nedenle alkolle ilgili olarak ortaya konan bu sürecin, anlattığım sürecin aynı şekilde uyuşturucu üzerinde yapılmadığı kanaati bende oluşuyor.
Ama hiç üzülmemek lazım -bugün hep Turan kardeşimin söylediği gibi diyorum- önümüzdeki dönemde büyük bir ihtimalle uyuşturucu ve bu sigara konusunda -Abdurrahman kardeşimin söylediği gibi- ve alkol konusunda halk sağlığı açısından ve vatandaşın sağlığı açısından her türlü yasa teklifini biz getireceğiz ve Türkiye'yi normalleştireceğiz diyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum.