| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/286) ve 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/285) ile Sayıştay tezkereleri |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 26 .10.2022 |
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Merhaba arkadaşlar, şimdi Hükûmetin 2023 yılı bütçesi, 2021 yılı kesin hesaplarını görüşüyoruz. Her bütçeye, âdettir, bir ad konulur; işte zenginleşme bütçesi, uçma bütçesi, Türkiye yüzyılı bütçesi filan. Bu bütçeye ne denir? Biraz evvel Sayın Bakanımız şöyle bir tanım yaptı: Gelir dengesi bozukluğunu iyice derinleştiren bir bütçe. Ne diyebiliriz? Hamaset bütçesi diyebilir miyiz? Bindiği dalı kesen bütçe filan denilebilir. Niye hamaset bütçesi dedim? Şimdi, sunum yapıyor Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, teknik bir sunum yapıyor, bütçe sunuyor rakamlarla, programlarla filan ne olacağı. Yani sanki bütçe değil bir propaganda broşürü... "yerli ve millî politikalarla, günü kurtarmanın değil..." Ya, KKM nedir? KKM, kur, kura endeksli mevduatlar nedir arkadaşlar? Yani günü kurtarmadan başka ne olabilir yani. "İçeriden ve dışarıdan milletimizin çıkarına ters düşen dayatmalara karşı durarak rotamızı daima istiklalden yana belirledik. Vesayetler, darbeler, terör ağları, spekülatif saldırılar ya da yaptırım tehditleri bizi ideallerimizden asla koparmadı." filan, böyle devam ediyor. Hamaset... Ya, bunlar denir mi? Yani denir ama bütçede denmez çünkü baştan sona bunlardan ibaret.
Değerli arkadaşlarım, yani böyle bir bütçe üzerinde konuşuyoruz ve bu bütçenin gerçeklikle çok fazla bir ilgisi yok, programlarınızın yani şu anda uyguladığınız programın gerçeklikle ilgisi olmadığı gibi.
Bakın, başka ne diyor Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı? Baktığınız zaman, bu bütçenin işçisinden işverenine, emeklisinden çiftçisine, sağlık personelinden polislerimize, genç ve yaşlı, toplumun tüm kesimlerini kapsadığını, 85 milyonu kapsadığını iddia ediyor. Ya, öyle değil, sizin yaptığınız işler zaten öyle değil. Siz işçiye, garibana bir şey verirken bile sadece onu bir araç olarak kullanıyorsunuz, daha varsıla, daha zengine veriyorsunuz. Bir tane örnek vereyim size: Geçenlerde Sayın Cumhurbaşkanı ilan etti "Biz 2 bin lira kadar olan borçları siliyoruz." filan dedi. Bir baktık ki bu silme, şirketlerin isteğine bağlıymış; onu bıraktım, varlık yönetim şirketlerine devredilen borçların 2 bin lirası silindi ya; ya, bir baktık ki oradaki şeyin yarısını bütçeden ödeyeceğiz. Değerli arkadaşlar, hiçbir firma varlık yönetim şirketlerine yüzde 30'dan fazla vermiyor; yüzde 10'la, yüzde 20'yle veriyor, sorduk. Zaten alabilseydi o alacağını yüzde 20'yle alacaktı; yüzde 50'sini vereceğiz yani siz gerçekten "Garibana vereceğiz." derken bile varlıklıya bir kıyak yapıyorsunuz. Başka bir yerinde, bir sürü şeye bağlıyor, hani ekonomide kötü gidişi bir süreden beri kabul ediyorlar ama bunları, hepsini işte birtakım gerekçelere "Covid pandemisi vardı, savaş var, dış güçler var, şu geldi, bu geldi." bunlara bağlıyorlar. Son zamanlarda da şöyle bir şey ortaya çıktı, Sayın Bakanın sunumunda da var: Birleşmiş Milletler, Uluslararası Para Fonu, Dünya Bankası filan "Aman faiz yükseltmeyin." diyorlarmış güya -ya, öyle değil- dolayısıyla "Erdoğanizm" dediğimiz ya da "Erdoğanomics" diye yazılan bu teoriye dünyadan katkı... Zaten Sayın Cumhurbaşkanı da söylüyor "Aman siz neyini yapıyorsunuz, nasıl yapıyorsunuz?" diye bize söylüyorlar." burada da onu diyor. Onlar diyorlar ki: "Aman faizi..." Ya, onlar faizi artırmayın filan, öyle bir şey demiyorlar. Bu kadar hızlı bir şekilde artırılırsa bir resesyon ortaya çıkar diye dünya ekonomilerini ve ülkeleri uyarıyorlar yani; yaptıkları şey budur. Niye bunları söylüyorum? Gerekçesinden rakamlarına kadar problemli bir bütçe bu değerli arkadaşlarım.
Şimdi, bir yerde 2021 yılı için diyor ki: "Son yılların en yüksek büyüme hızı..." Ya, arkadaşlar "baz etkisi" diye bir şey var. Ondan önceki yıl nasıl düştü, nasıl çakıldık, niye çakıldık? Hep biliyoruz. Kimse size demiyor ki "2021'de niye düşüktü?" Çünkü problemler belliydi, pandemi belliydi, her şey böyleydi. Yani şimdi, ondan sonra yüzde 11 büyüdü, son yılların en büyük büyümesi... İşte hikâyeler anlatılacak, romanlar yazılacak, şiirler yazılacak. Ha böyle değil, böyle değil ya, yapmayın yani. Bu millet, bu kadar hamaset dinleyecek değil ki.
Yani bir de gelirler filan büyümeyi anlatıyorsunuz, ya büyüme kalemlerine bir bakın ya. Büyüme kalemleri, aslında siz büyüme kalemlerini bir inceleyin, gelir kalemlerini falan bir inceleyin, o uygulamakta olduğunuz ekonomik modelin ne olduğunu açık bir şekilde koyuyor.
Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı bütçenin gelirlerini yazmış ama kalemleri yazmamış. En büyük kalem nedir arkadaşlar? İthalatta alınan KDV, en büyük kalem o. Zaten ithalat ve ihracat arasındaki büyük fark, en büyük problemimiz de budur. Bunu bir defa koymuyor oraya ve gelecek yıllara da bir projeksiyon yaptığınız zaman aynı şey, 2023'te de bakıyoruz 900 milyar TL'ye kadar gidiyor ithalatta alınacak vergi, KDV. Yani siz ithalatla büyüyorsunuz ve bu büyümenin ne anlama geldiğini biraz sonra vaktim kalırsa birkaç cümleyle de söylemeye çalışacağım.
Şimdi "Cari açık, cari işlemler açığını düzelteceğiz." falan gibi cümleler var. Arkadaşlar, ya şu anda uygulanan ekonomik politikayla cari açıklar dengesini nasıl düzelteceksiniz? Bunlar tartışılır.
Arkadaşlar, gülersiniz, başka bir yerinde diyor ki: "Şeffaf bir bütçe." diyor. Neresi şeffaf? Bir tane rakam... Belki benden önceki konuşmacılarda sordu, bundan sonrakiler de soracaklardır. Ya burada şeffaf bütçeyle ilgili en önemli kalemi, geçen bir kanun yaparken Merkez Bankasından gelen temsilciye sorduk, açıklamadı. Niye açıklamadı? Biz kanun yapıyoruz. Yani Türkiye'de birkaç 100 milyar para bir yerden bir yere gidecek ya da gitmeyecek, bunu öngörecek bir kanun yapıyoruz ve en önemli rakamı istiyoruz. KKM'yle, kura endeksli mevduatlarla Merkez Bankasından ne kadar döviz farkı ödeyeceksin? "Bunu söylemem." diyor. Ya nasıl, anlamıyorum. Bunu kime dayanarak söylemiyor? Size dayanarak söylemiyor Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, size güvenerek söylemiyor ve ondan sonra da şeffaf bir bütçe yapıyorsunuz... Şeffaflık filan yok, öyle bir şey söz konusu bile değil.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, borçlanma faizleriyle ilgili şeyler var. İşte, borçlanma faizleriyle ilgili yıllara sarih bir şey anlatılmış, iyiye doğru gidildiği falan söyleniyor. Ya, arkadaşlar, yapmayın etmeyin ya. Borçlanma yani içeride Türk lirası borçlandınız, para basıp ödediniz filan; bu değil. Dolar, dışarıdan ne alıyorsunuz? Hatta içeriden dolarla borçlanırken kaç veriyorsunuz? Ya yüzde 11. CDS dediğimiz rakam 900'lere çıktı, şimdi 800'lerde. Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, yani insanların gözünün içine baka baka böyle konuşulmaz ki. Ben, yalan konuşuyorsunuz şeyini kullanmıyorum, doğru konuşmuyorsunuz çünkü mahkemelerde başımız derde giriyor. Sayın Bakan'la da başım derde girdi mahkemede ama çok şükür Ankara'da yargıçlar var, Yargıtaydan geri döndü. Sayın Bakan, parayı hazırla, geri alacağım, icraya verdim sizi. Evet, benden bir miktar para aldı, sonra kazandım, şimdi geri alacağım o paraları. Doğru söylemiyorsunuz arkadaşlar, bunlar yakışmaz size. Yirmi yıllık iktidar "Daha yirmi yıl daha yöneteceğiz." diyenlere bunlar yakışmaz değerli arkadaşlarım ama maalesef bunları söylüyorsunuz.
Bakın, bir yerde güzel bir şey yapmışsınız. Öğrencilere, yapacağınız yardımlarla ilgili 1 milyar liraya kadar döküm vermişsiniz. İşte, neler yapacaksınız? 41 milyar kredilere, şu kadar milyar şunlara; ne güzel ama gelir kalemlerinde ithalattan alacağınız şeyi yazmıyorsunuz. Efendim, KKM'ye ödenecek Merkez Bankasının vereceği parayı yazmıyorsunuz. Niye yazmıyorsunuz? İşinize gelmiyor. Temel'in hesabı "İstanbul'a geleyim de beni asacaksın." der ya yargıca, Temel'in meşhur hesabı; bu şekilde yapıyorsunuz. Başka kalemlerde de sakladığınız bir sürü şeyler var şeffaf bütçede. Mesela, şehir hastanelerine ne kadar para ödeyeceksiniz garantilerden dolayı, gelir garantilerinden dolayı? Bunlar yok.
Başka bir şey söyleyeyim EYT çıkaracaksınız Sayın Bakan, EYT çıkacak. Biz de yıllardan beri destekliyoruz. Çıkmayacak mı? Niye başını şöyle sallıyorsun? Çıkacak. Peki, 583 milyar lira ayırmışsınız sosyal güvenlik kurumlarına transfer; EYT çıkarsa ne kadar daha para gerekir? Niye bunları saklıyorsunuz Sayın Bakan? Ya, gerçekten siz, sizden sonra gelen hükûmete enkaz bile bırakmayacaksınız. Bu bütçe, aslında bunu gösteren bir bütçe aynı zamanda değerli arkadaşlarım, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız.
Şimdi, değerli arkadaşlarımız, siz ne yapıyorsunuz, niye bunlar bu hâle geldi? Bunu biraz özetlemek gerekiyor. Nasıl geldik bu "Türkiye Ekonomi Modeli"ne? Değerli arkadaşlarım, aslında, bunun altında -şimdi benden beklemeyeceğiniz bir şey var- ta, 2002'lerle 2011'ler arasında uygulamış olduğunuz yanlış ekonomik politikalar yatıyor. Yani o zaman çok doğruydunuz da sonra yanlış değil. O zaman yanlışla başladınız. Neydi yanlışınız? Kemal Derviş, yıkılan, dağılan bir ekonomiyi onarmak için IMF destekli bir program yaptı. Bu program, en fazla on sekiz ay, yirmi dört ay devam edecekken siz on seneden fazla bu programı uyguladınız. Bu program nasıl bir programdı biliyor musunuz değerli arkadaşlarım? Bu program, dışarıdan gelen -o arada sıcak para da dünyada akıyordu- paralara dayanan bir programdı. Faiz yükseltildi, enflasyon düştü, dolar kuru da düştü, insanlar dışarıdan aldılar. Buna dayalı bir büyüme devam etti ve Türkiye'nin yıllardan beri biriktirmiş olduğu her şeyi, fabrikalarını sattı. Bakın, o dönemde, bu uyguladığınız politikalardan dolayı Türkiye'deki fabrikalar özelleştirildi, saçıldı. Geçen gün Sayın Genel Başkanımız söyledi, Sivas Demir Çelik... Daha neler saçıldı? Bulgaristan'a, Romanya'ya, Kahire'ye fabrikalar gitti bu uyguladığınız politikalardan dolayı. Tıkandınız, ondan sonra, şimdi, geldiniz, işte en son Türkiye Ekonomi Modeli. Peki, nedir bu Türkiye Ekonomi Modeli arkadaşlar, neye dayanıyor? Ne yapıyorsunuz siz de Türkiye Ekonomi Modeli oluyor?
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Hangi yıllar dediniz?
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Yani temeli 2002 ile 2010 arasında atıldı. Daha sonra 2015'ten sonra ve özellikle de 2018'den sonra Sayın Cumhurbaşkanı, işte Cumhurbaşkanı seçildikten sonra Londra'ya gidip işte ben... Heterodoksu sonra keşfettiler, kitaplara baktılar "Acaba yaptığımıza ne ad vereceğiz." diye. Heterodoks, nöroekonomi falan birtakım şeyler buldular ama orada gitti, dedi ki: "Ben faizi düşüreceğim kardeşim ya! Faiz sebeptir, enflasyon sonuçtur." Ama esasen nedir yani böyle bir şey mümkün mü? Bu, arkadaşlar, aslında neoliberal şeye de uyar, ithal ikameci politikalardan başka bir şey değil. Yani sen nereden battığını keşfetmişsin... İhracat ile ithalat arasında büyük bir dengesizlik var. Ben, içeride üretirken ihracatı yaparken bile korkunç bir şekilde dışarıdan alıyorum. İşte bu senenin ihracat ve ithalat rakamları, dış ticaret açığı ortada arkadaşlar, yani 260 küsur milyar ihracatımız var, 360 milyar ithalatımız var. Bu sürdürülebilir bir şey değil dolayısıyla bunu değiştirmemiz gerekiyor. "İçeride bazı şeyler üretmemiz lazım, dışarıya satmamız lazım." filan dediniz ama bunun yapılabilmesi için ithal ikameci politikaların diğer argümanlarını da yapmamız lazım, onları yok ettiniz. Yani kim üretecek ara ürünleri? Ya, arkadaşlar, siz 12-13 milyar dolarlık paslanmış demir alıp burada -getirdiğiniz çöpleri filan saymıyorum- demir üretirken kendi demir cevherinizden demir işleme kapasitelerinizi yok ettiniz; AR-GE'nizi de, teknolojinizi de yok ettiniz. Bunu yapabilmeniz için en az on seneye ihtiyacınız var. E, ne oldu şimdi bütün bunları yapınca? İşte büyüme duruyor. Büyümeye de inanıyorsunuz "Büyüme olmadan olmaz, biz büyümeyle seçim kazanıyoruz." O zaman büyümenin devam etmesi gerekiyor. Sayın Albayrak, nerelerde şimdi, yaşıyor mu bilmiyorum. İşte, onun zamanında Albayrak'a yüklenildi, garibana, dolarla borçlanıldı, para lazım, parasız bir şey olmaz. Bizde para problemi var yani ihracat ithalat arasındaki dengeyi parayla kapatacağız. İçeride tasarruf yok, nereden gelecek bu paralar? Borçla gelmiyor, gelmiyor değerli arkadaşlarım, son üç senede 7 milyara yakın Türk kağıtlarını sattılar ve dışarı çıktılar yabancılar. Böyle bir şey yok. Para gelmiyor, para borçlanılmaya bir yerlerden borç bulmaya çalışıldı yani gelen borçlarla bir şeyler yapabiliriz diye çalışıldı. Olmadı. Ne yaptı? Büyümeyi de yapmamız lazım. İşte Kredi Garanti Fonu, çok övdünüz. Ya, şu anda en son yaşadığımız krizin temelinde Kredi Garanti Fonu var değerli arkadaşlarımız. Orada verilen krediler var, ucuz krediler verdiniz, insanlar o paraları aldı, sizin geleceğinizi de görmüyordu, ekonomi politikalarınıza inanmadığı için gitti dolar aldı, döviz aldı. Bunu Sayın Cumhurbaşkanı da bütün... Daha sonra hepsini söylediler ve kime yüklediler bunları? Berat Albayrak'a yüklediler, adam gitti. Peki, ondan sonraki gelenler ne yaptı? KKM'yi icat ettiler. KKM ne biliyor musunuz? KKM kendi dolarını basmaktır. Kimi kandırıyorsunuz ya? Ya, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, koca sarayda oturup koca Cumhurbaşkanı, bu kadar heyet milleti kandırmak için bunu mu buldunuz? Kim bunu kakaladı bize ya, bu millete? KKM, sahte dolar basmaktır değerli arkadaşlarım, dolarizasyonun şahıdır. Niye sahte dolar basmaktır? Berat Albayrak, dolarla borç alıyordu, yüzde 7'ydi filan. Şimdi, dolarla borç almaya kalktığınız zaman yüzde 11'le bulamıyorsunuz. CDS puanı 800 değerli arkadaşlar. Niye öyledir KKM? Öyledir değerli arkadaşlarım, dolar yükseliyor, tepeye çıktı. "Dolar varlıklarınızı, Türk lirası varlıklarınızı getirin, şu andaki dolar kuruyla yazalım, ondan sonra milletin cebinden biz size para vereceğiz. Ne vereceğiz? Efendim, dolar farkını Türk parası getirmişseniz Hazine verecek; dolar getirmişseniz, döviz getirmişseniz Merkez Bankası verecek. Sadece onunla değil, daha başka ne yapacağız? Vergi de almayacağız bunlardan." Değerli arkadaşlarım, siz yüzde 12 faize, şu anda 10,5 faize... "Nas buna aykırı." derken nasıl bir faiz getirdiniz biliyor musunuz? Bu ay ne vereceksiniz bilmiyorum ama temmuz ayında yüzde 70 civarında faiz ödediniz KKM'ye. "Ha faiz değil, getiridir." Ya, etmeyin arkadaşlar ya yukarıdakini nasıl kandıracaksın? Beni kandırın. Ben sizi seviyorum "Getiri dediniz." getiri, "faiz" demediniz. Kurtardınız mı ya? Peki, millet ne oldu arkadaşlar? "Bunlarla biz büyüyoruz." Peki, büyüyorsunuz da nasıl büyüyoruz? Abdüllatif Bakanımızın söylediği şeye geleyim, nasıl büyüyorsunuz, ne oluyor? Rakamlara bir baktınız mı? Son zamanlarda borsada ne oluyor? Ha, borsada yapılan yolsuzluğu falan söylemiyorum, oradaki soygunu söylemiyorum. Borsada banka hisseleri nasıl büyüdü arkadaşlar? Niye önce yabancılar geldiler, 500 milyon dolar yatırdılar, yerliler de bir şey var diye hücum ettiler, sonra onları da batırdılar. Niye böyle oldu? Çünkü bankalar korkunç bir şey zenginlediler; yüzde 200, 300, 400 kâr ettiler. Niye ettiler? Çünkü Merkez Bankası politika faiziyle onlara para veriyor; yüzde 12'yle, neyse, para veriyor; gidiyor o parayı yüzde 30'la 35'le satıyor arkadaşlar. Şirket kârlılıklarına bir bakın Allah için. Yüzde 1.600 de kazanan var; -isimlerini saymayayım şirketlerin- yüzde 1.500 de, yüzde 200 de şirket kârları var, banka kârları var. E gariban? "Garibana da verdik şu kadar asgari ücret verdik, memura da şu kadar verdik." Ya, verdiniz de iki ay dayanmadı. Onu verdiniz, paralar arttı, çok çabuk hemen o ay vergi dilimine girdi. Onun için bir düzenleme getirmediniz. "Gariban için düzenleme yapıyoruz." diye getirdiğiniz şeylerde gittiniz garibanı orada çarptınız, gene varlık denetim şirketlerine para verdiniz; böyle bir büyüme.
Değerli arkadaşlarım, bakın, bu çürüme sadece öyle ekonomik falan değil, bu çürüme bütünüyle. Bakın, üniversite diye bir şeyiniz yok, lütfen kimseyle alay etmeyin, üniversite diye bir şey kalmadı. Geçen bir bina yıkıldı; gülecektim ama sonra ağlamadım ama ağlayacak gibi oldum yani. Üniversite diye bir şey kalmadı, her yere üniversite açıyoruz İbrahim; Kars'a açtık, Ağrı'ya açtık, Van'a açtık. Ya, arkadaşlar, ben gittim, ilimizi söylemeyeyim, psikoloji bölümü açılmış. Ya o ilde, psikoloji mezunu bir lise öğretmeni yok, 1 sosyoloji mezunu öğretmen var, 3-4 tane de ilahiyat mezunu lise öğretmeni var. O ilahiyatda bir dönem mi, bir sömestr mi ne din psikolojisi okumuşlar dolayısıyla bunlar psikoloji dersi veriyorlar ve psikolog mezun ediyorsunuz üniversitelerden arkadaşlar; çürüdük çürüdük. Bakın, son zamanlarda KPSS'den başlayın da İBB'deki soyguna kadar, bilmem ne paraları kaçıran adamlardan çiftlik bilmem nelerine kadar. Ya, gidiyor gidiyor, ülke gidiyor. Yargı sistemi gidiyor, dökülüyoruz. Vallahi çürüdük değerli arkadaşlarım, gerçekten önünüze bakın. Bu ülke bizim ülkemiz ya, biz geçtik, siz geçtiniz, hiç önemli değil; biz geçince ne yapacağız? Büyük korkunç bir enkaz bırakıyorsunuz. Eğer hep beraber, bir seferberlik şeklinde bu ekonomiyi, bu ülkeyi ele almazsak, bakın, bu ülke elimizde kalmaz, çoluk çocuğumuza bir ülke bırakamayız. Sadece ekonomi değil... Bu gidiş, bu toplumun birbirini yemesine kadar gider, Allah korusun değerli arkadaşlarım. İlle de iktidar da kalacağız diye... Bakın, ağzınızla kuş tutsanız bile... Sayın Cumhurbaşkanına söyleyin, biraz dinlensin, ağzıyla kuş tutsa bile artık ekonomi, dünya, burası, çocuklar, kimse... Ya, bırakın, bu hani, işte, yüzde 20-30...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Bekaroğlu, teşekkür ediyorum.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bitiriyorum efendim, bitiriyorum.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son bir cümle, lütfen.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Kendisine inanların kendisini alkışlamalarını, işte, gül şeylerine boğmalarına bakmayın; kimse ona inanmaz. Gelsin, en doğru politikaları uygulasın; neyse o en doğru politikalar, bilmiyorum. "Faiz artırmaktır en doğru politika." demiyorum ben değerli arkadaşlarım. Dikkat ederseniz, sözüme başlarken 2002 ile 2011'de uygulanan politikaların şu anda yaşamakta olduğumuz ekonomik sıkıntının temelinde bulunduğu söyledim.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum Sayın Bekaroğlu.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Abdüllatif Şener de bundan... Onu yapmayın ama Sayın Cumhurbaşkanının...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Daha bir ay buradayız.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bitiriyorum efendim.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Başka...
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Cumhurbaşkanın artık bir güveni kalmamıştır. Dolayısıyla bıraksın, çekilsin; sizden bir delikanlı gelsin, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız aday olsun. Ülke derin bir nefes alsın.