KOMİSYON KONUŞMASI

ERHAN USTA (Samsun) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, değerli bürokratlar, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlarım.

2023 yılı bütçesinin şimdiden hayırlı ve uğurlu olmasını Cenab-ı Allah'tan niyaz ederim.

Adalet ve Kalkınma Partisinin 21'inci bütçesi, cumhuriyetin 100'üncü bütçesi. Yani şöyle bir baktığımızda, aslında, cumhuriyet tarihinin beşte 1'i Adalet ve Kalkınma Partisinin bütçeleriyle geçmiş. Ama Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısının bu sunuş konuşmasında veya Sayın Cumhurbaşkanının konuşmalarında...

Efendim, eğer şeyseniz, siz konuşacaksanız biz bir miktar bekleyelim Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı.

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY - Siz konuşurken ben bir şey demiyorum.

ERHAN USTA (Samsun) - Hayır, hayır ama ben...

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY - Hiçbir şekilde dâhil...

ERHAN USTA (Samsun) - Hayır, bir şeyiniz varsa biraz bekleyebiliriz diyorum. Efendim, siz bizi dinlemeyecek misiniz?

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY - Ben sizi dinliyorum.

ERHAN USTA (Samsun) - Hah, işte ben de onu diyorum yani biz bekleyebiliriz biraz diyorum.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Usta, devam edelim lütfen.

ERHAN USTA (Samsun) - Hayır, ama yani şimdi benim karşımda Cumhurbaşkanı Yardımcısı...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Burada her zaman olan bir şey, bir bürokrat bir bilgi veriyor olabilir, siz de yaşadınız bu süreçleri.

ERHAN USTA (Samsun) - Bürokratlar, ara veririz, o zaman bilgi verirler, bu süreçleri yaşadık ama bunu her zaman da söyledik.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Veya bakan yardımcısı...

ERHAN USTA (Samsun) - Tamam, peki, ben de zaten onu istiyorum, ben de dinlemenizi istiyorum zaten.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Lütfen.

ERHAN USTA (Samsun) - Biz önemseniyoruz yeteri kadar, problem değil.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Usta, konuşmanızı gerçekleştirin, lütfen.

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY - Bu nasıl bir saygısızlık ya! Kusura bakmayın!

ERHAN USTA (Samsun) - Saygısızlık sizin yaptığınız Beyefendi! Saygısızlık sizin yaptığınız!

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Usta...

ERHAN USTA (Samsun) - Burada bir milletvekili, hele hele bir siyasi parti grubu adına konuşuyorsa...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Usta...

ERHAN USTA (Samsun) - Ben size hitaben konuşuyorum, size saygı sunarak başladım ben bu konuşmaya ama siz yani şimdi...

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY - Ben sizi dinliyorum burada.

ERHAN USTA (Samsun) - Tamam, dinliyorsanız mesele yok zaten, dinliyorsanız mesele yok.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Usta, lütfen konuşmamıza dönelim.

Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) - Bakın, bu zaten bir miktar daha devam etseydi -çoğu zaman- Sayın Başkan da muhtemelen zaten sizi ikaz edecekti çünkü usul budur yani. Yani burada biz size hitaben bir şey konuşuyoruz; konuştuğumuz şey kıymetli olur, kıymetsiz olur ama bunun mutlaka dinlenmesi gerekir.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Usta, siz gelmeden de birçok yorum, birçok şey oldu. Şimdi bir izah edelim de yanlış anlama olmasın.

ERHAN USTA (Samsun) - Peki.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Birçok yorum, birçok soru oluyor, arada hani hazırlık anlamında gelip bilgilendirmeler yapılıyor ama bu dinlemediği anlamına gelmez sizi, o anlık bir bilgi arz edilmiştir muhtemelen.

ERHAN USTA (Samsun) - Tamam, siz de kabul ediyorsunuz, peki.

Dört dakikam bu şekilde geçmiş oldu, Sayın Başkanım istirham ederim.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - İlave ederiz onu.

Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim.

Şimdi, bir defa başlangıçta şunu söyleyeyim: Tabii, bizim buna ilişkin şu anda zaten basınla paylaştığımız şeylerimiz var; Genel Kurulda konuştuk, bir kısım muhalefet ettiğimiz hususlar var, onları bundan sonraki süreçte de gün gün hem Komisyonda hem de Genel Kurulda ifade edeceğiz. Yani bu bütçenin Türkiye Cumhuriyeti devletine ve milletine hayırlı bir bütçe olmadığını bir defa baştan ifade etmek gerekiyor. Ama buna rağmen biz özellikle savunma ve güvenlikle ilgili bütçelere de hem Plan ve Bütçe Komisyonunda hem de Genel Kurulda olumlu oy kullandığımızı da ve yine başından itibaren var olan bu tutumumuzu devam ettireceğimizi de ifade etmek isterim.

Şimdi, öyle anlaşılıyor ki bu bütçe bir veda bütçesi. Yani artık yirmi bir yılın sonunda bir veda bütçesi olduğu anlaşılıyor. Çünkü 2002 yılı bütçe gerçekleşmelerine bakarsanız zaten bunu net olarak göreceksiniz. Birazdan vaktim kalırsa bunların detaylarını konuşacağım. Yani 2022 bütçe gerçekleşmeleri bunu gösteriyor.

Faiz ve borç anapara ödemelerinin hem aylık bazda hem de yıllık bazda hep seçim sonrasına doğru atılmış olması, bütün yükün seçim sonrasına yığılmış olması bunun bir veda bütçesi olduğunu gösteriyor. Yine, yatırımlara yeterince kaynak ayrılmaması yani bu da çok net bir şekilde artık Adalet ve Kalkınma Partisinin veda ettiğini gösteriyor.

Yapısal bir çözüm yok hem işte buradan evvelsi gün çıkan, Genel Kurulda bugün görüşülmeye başlanacak olan torba kanunda hem de buralarda sadece pansuman tedbirleri var. Yapısal hiçbir çözümün olmaması da yine bunun bir veda bütçesi olduğunu gösteriyor.

Şimdi, konuşulacak çok şey var, sıkıntı çok fazla, bunları başından itibaren de söylüyoruz fakat bunların tamamını söyleyince ben şöyle düşünmeye başladım: "Ya, çok şey söylüyoruz, zannediyorum anlatmakta sıkıntı çekiyoruz. Biraz az konuya değinelim ama biraz daha vurgulu değinelim." diye, bu sefer de böyle bir yöntem deneyeceğiz. Çünkü biz ne kadar anlatırsak anlatalım... Mesela, geçen yılla şimdi burada mukayese edeceğiz, geçen yıl anlattıklarımızın bugün maalesef nasıl gerçekleştiğini, Türkiye'nin o riskleri yaşadığını, o sıkıntıyı yaşadığını birazdan konuşacağız. Bunları size geçen yıl uzun uzadıya anlattık fakat anlatmakta maalesef zorlandık.

Şimdi, 2022 yılı... Yani konuşmanızda buna çok fazla yer vermemişsiniz Sayın Oktay. Yani şöyle bir bakmak lazım normal şartlarda, 2022 için siz ne dediniz, bu milletten ne için onay aldınız, nasıl bir 2022 var?

Sadece birkaç tane göstergeye bakmak zaten başarısızlığı göstermek açısından yetiyor. "Enflasyon 9,8 olacak." demişsiniz, şu anda enflasyon yüzde 83,5. Bakın, 9,8; bu 10 filan değil ha! Şu anda 83,5; o da inanırsanız TÜİK rakamı. Efendim, ENAG rakamı -artık orayı takip edemez olduk- yüzde 186'ydı herhâlde. Yine TÜİK'in ÜFE rakamı yüzde 150'nin üzerinde. Şimdi böyle bir vaziyet var; yıl sonu tahmininiz -o nasıl olacak, onu bilmiyorum- yüzde 65.

Yine aynı şekilde "Deflatör 12,9 olacak." demişsiniz. Deflatör şu arkadaşlar: "Millî geliri de esas alan enflasyon." diyebiliriz. Onun şu anda 76,5 olacağını yine sizin dokümanlarınız söylüyor.

"Cari denge -bunu birazdan çok detaylı konuşacağız- 18 milyar dolar açık verecek 2022 yılında." demişsiniz, bugün getirdiğiniz dokümanda 47 milyar açığa çıkartıyorsunuz. Bu da şu anda ocak-ağustos itibarıyla 40 milyar dolar.

Dolayısıyla, konuşmanızda şimdi hâlâ gidip 2002... Yani 2002'yle mukayese yani 21'inci bütçede hâlâ 2002. Ya, 2003 bütçesi olsa bunu anlarım, 2004'te de hadi anlarım, ya yirmi bir yıl geçmiş, bitiremediniz şu 2002'yi arkadaş ya! Yirmi yılda dünyanın kaderi değişiyor, ülkeler değişiyor. Yani yirmi yılda Kore ne olmuş bir bakın bakalım! Onlar hâlâ gidip işte devraldıkları günle mi mukayese ediyorlar? Bütçeyi yirmi yılda bir yapmıyoruz Sayın Oktay ve değerli ekibi yani bütçeyi yirmi yılda bir yapıyor olsak hadi mukayese 2002'yle yaparsın, bütçe her yıl yapılıyor ya!

Geçen yıl buraya gelip o davudi sesinizle gür gür, bağıra bağıra aldığınız, onaylattığınız şeyler bugün nereye gidiyor, ne oluyor, konusunun hesap verme yeri burası, bu hesap yok sizin konuşmanızda.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Usta...

ERHAN USTA (Samsun) - 9,8 enflasyonla gelmişsiniz, şimdi 83,5 olmuş enflasyon, hâlâ burada herhangi bir şekilde... Yani bir şey söylemek lazım.

Şimdi, 2022'ler böyle.

2023 hedefleri... Yani bakın, 2011 yılından itibaren -biz de o zaman bürokrattık- Adalet ve Kalkınma Partisi seçim öncesinde dört yıl, 3 seçim dönemi için on iki yıllık hedeflerini açıkladı o zaman, tam 2023'e geliyordu.

O gün söylediğiniz -rakamları hatırlatmayacağım, herkes biliyor zaten- 2023 hedefleri vardı. Şimdi, yani buna ilişkin... Yani şimdi tabii 2023'ü unuttunuz, 2053, 2071 diyorsunuz, çok güzel tarihler onlar, onlara hiçbir şeyimiz yok da ya şu 2023 ne olmuş? Yani bununla siz kaç defa, belki 10 defa seçime girdiniz ve her defasında bunu vatandaşa anlata anlata vatandaştan onay aldınız, vatandaş size destek verdi. "2023'te Türkiye'yi şuraya götüreceğiz." dediniz. Şimdi, şu konuşmanızda ya birazcık yani hiç olmazsa mazeret söyleyin! "2023'te biz 25 bin dolar demiştik, kusura bakmayın, bu 9 bin dolara düştü." deyin veya "10 bin dolar yapacağız." deyin. "2 trilyon dolardı, buna şimdi 800 milyar dolar diyoruz." deyin. "Efendim, ilk 10'da olacaktık, şimdi 22'ye düştük ama şöyle şöyle nedenler oldu, biz çok iyi gittik de başkaları bizden daha iyi gitti." deyin ama bir şey söyleyin!

Yani, şimdi, her gün övündüğünüz ihracat hedefiniz 500 milyar dolardı 2023'te, şu anda getirdiniz dokümanda "2023'te 265 milyar dolar olacak." diyorsunuz. İşsizlik oranı, 4,6 hedefiniz, şu anda getirdiğiniz dokümanda 10,4. Hepsinde ciddi sapmalar var, bunlara ilişkin...

Yani ne diyoruz? Yani "hesap verebilirlik" diyoruz. Yani siz buradan yetki alıyorsunuz, icraatınızı yapıyorsunuz, kaynak kullanıyorsunuz, şimdi yeni bir yetki almaya geliyorsunuz, hem geçen yıla ilişkin bir hesap dökümü yapmanız lazım hem de gelecek yıl ne yapacağınızı söylemeniz lazım. Bu, yok; tekrar git 2002'ye, git 2002'ye.

Ha, bir ara ben şunu söyledim: "Bu Mecliste size 2002'yi konuşturmayacağım." dedim, konuşturmuyordum hakikaten, Genel Kurulda 2002 filan konuşulamıyordu ama şu anda 2002'ye ilişkin savunma yapması gereken merciler farklı, artık onların kendi şeyi ama 2023'e ilişkin milletin hayallerinin yıkıldığını görmek lazım.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Usta, Komisyon Başkanı olarak bir şey söylemek zorundayım.

ERHAN USTA (Samsun) - Buyurun Sayın Başkanım.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Hesap verebilirlik, hesap sorma, hesap alma, azarlama demek değil.

ERHAN USTA (Samsun) - Hayır, azarlama...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Kusura bakmayın "Ben sizi konuşturmayacağım, ben 2002'den söz ettirmeyeceğim." gibi bütün Meclise, vekillerimize azarlayıcı tutumu doğru bulmadığımı ifade etmek istiyorum.

ERHAN USTA (Samsun) - Azarlama yok, azarlama olarak anlaşıldıysa özür dilerim bakın...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bir Grup Başkan Vekilisiniz...

ERHAN USTA (Samsun) - Hayır, azarlama yok, öyle bir şey olmaz.

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY - Bizi azarlamak hiç kimsenin haddine değildir Sayın Başkan.

ERHAN USTA (Samsun) - İşte bu, işte bu; bir atanmışın tavrı bu arkadaşlar. İşte o yüzden bu ülkede...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, bakın, bütün fikirlerimizi ifade edelim.

ERHAN USTA (Samsun) - Bir atanmışın tavrı bu.

Ben azarlamıyorum diyorum, azarlama yok, ben onu kabul etmiyorum, kabul etmiyorum; Başkan söyledi. Yani işte o sizin tavrınız, zaten sizin tavrınızı biz biliyoruz, Genel Kurulda çok anlattık ama bu polemiğe sizinle girmeyeceğim, teknik konuları konuşalım.

Şimdi, siz geldiniz buraya; bakın arkadaşlar, geçen yıl -ya sizin insafınıza söylüyorum; açın tutanakları, geçen yılki bütçe ya, çok geri değil- ne denildi burada? İlk önce Şahap Kavcıoğlu, sonra Maliye Bakanı, sonra Sayın Cumhurbaşkanı, sonra arkadaşların tamamı söylediler: "Efendim, biz cari fazla vereceğiz, bu cari fazlayla dolar bollaşacak, dolar bollaşınca enflasyon düşecek." Ya, bu olmaz. Bakın, ağustos, eylül, ekim aylarında üç ay cari fazlayı gördünüz diye... Bakın, aynen söyledim, İbrahim Şenel orada, bu bir kriz karakteristiğidir dedim. Bakın, bu üç aylık cari fazlaya güvenerek Türkiye'nin cari fazla vereceğini zannetmeyin dedim. Ay ay geçmişte nasıl cari fazla verdiğimizi ve onların aslında bir krizden kaynaklanan problemler olduğunu tek tek anlattım, bunun dokuz ay üst üste verildiği dönemler olduğunu söyledim. Buna güvenerek siz cari fazla diye bir hedef koyuyorsunuz ve onun üzerine bir politika inşa ediyorsunuz ve Türkiye'nin kaderini oraya bağlıyorsunuz. Arkadaşlar, olmadığını gördük. "Cari fazla vereceğiz." dediğiniz bir yılda şu anda sekiz ayda 40 milyar dolar cari açık verdik ve bu devam edecek maalesef. Enerji menerji filan demeyin. Ya, Ukrayna-Rusya savaşı, bir yıldır oraya yığınak yapıyorlardı, bağıra bağıra geldi. Yani bu kadar mı öngörüsüz Türkiye'nin siyasetçileri ve bürokratları? Böyle bir şey olabilir mi?

Şimdi, bakın "Türkiye ekonomi modeli işte o yüzden çalışmaz. Böyle bir şey yok, yanlış bir kurgu yapıyorsunuz, yanlış kurgunun üzerinden de millet sıkıntı çekecek." dedik. Nitekim sıkıntı çekildi, işte, kur fırladı, bilmem ne oldu; ondan sonra da kur korumalı mevduatlarla milletin üzerine milyarlarca liralık yükü yükledik yani millet fakirleşti.

Şimdi, yani şunu, bu cari fazla meselesini bir anlatın bize. Bir anlatın, niye cari fazla verecektik de veremedik madem öyle? Bizim bu Türkiye ekonomi modeli veya yeni ekonomi modeli programımız ne oldu; bunları bir anlatmak lazım. Yani, şimdi, enflasyonu bunun üzerine getirdiniz, enflasyonla mücadeleyi, para politikasını etkisizleştirdiniz "Etkisizleştireceğiz." diye zaten beyan ettiniz; bunu hem Maliye Bakanı söyledi hem Merkez Bankası Başkanı söyledi hem de Cumhurbaşkanı söyledi. Geldiğiniz noktada, hani "2002" diyorsunuz ya, niye bunu hiç mukayese etmiyorsunuz? 29,7'yle TÜFE aldınız; 30,8'le ÜFE teslim aldınız, bunları bugün 3-5 katına çıkardınız ve o günkü aldığınız enflasyon trendi aşağıya doğruydu beyler, bu çok önemli. Trend aşağıya doğruydu yani aşağı doğru giden bir enflasyon aldınız ve aldığınız rakam yüzde 30 mertebesinde. Bugün yüzde 180, yüzde 150 bu rakamlar. O zaman 2002'yle mukayese ederken bunları da söyleyin lütfen. Bunları söylemeden böyle bir şey olabilir mi?

Şimdi...

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Erhan Bey... Erhan Bey...

ERHAN USTA (Samsun) - Ağabeyciğim, lütfen insicamımı bozmayın; sizin konuşma hakkınız var, konuşabilirsiniz, tamam mı?

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Arkadaşlar, sırası geldiğinde herkes görüşlerini ifade etsin lütfen.

Buyurun, devam edin.

ERHAN USTA (Samsun) - Şimdi, artık bu ödemeler dengesi meselesi zannediyorum anlaşılmıştır. Dolayısıyla, cari fazla üzerinden bir model inşa edip bu modelin çöktüğünü, Türkiye'nin nasıl fakirleştiğini hep beraber gördük.

Şimdi, bir tek varsa varsa bir büyüme rakamı var, değil mi? Yani yine "Türkiye ekonomisi 6,7 büyüdü." filan diye söyleniyor. Ya, bu büyümeye...

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - 7,6...

ERHAN USTA (Samsun) - İkinci çeyreği söylüyorum; 7,6.

Bu büyümeye hiç baktınız mı? Bu büyüme ne anlatıyor, baktınız mı? Gini katsayısından bahsediyorsunuz, ömrümüz bu rakamlarla geçti. Elinizde verdiğiniz Gini katsayısı, orada da gidip ta 2006'yla mukayese ediyorsunuz; bugünkü Gini katsayısı hesabıyla 2006'nın hesapları mukayese edilemez, seri değişti. O yüzden TÜİK 2014'le veriyor, bakın, TÜİK'in internet sitesine girin, Gini katsayısını 2014'le veriyor. 2014 ile bugünkü Gini katsayısına bir bakın bakalım bozulmuş mu, düzelmiş mi. Az önce İsmail Bey de "Gini katsayısında düzelme var." dedi. Mukayese edilebilir seri 2014. Kaldı ki, iddiam şu: Yani zaten kötüleşme var ama bozulma... Bakın, 2021 Gini katsayısı, 2020 yılı hane halkı gelirlerine dayalıdır arkadaşlar. Esas bozulmanın şahı da 2020'den sonra başladı yani şu andaki Gini katsayısı güncel bir Gini katsayısı değil.

Şimdi, bu büyüme milleti fakirleştiren bir büyüme, birazdan izah edeceğim niye olduğunu; rakamlarla, TÜİK rakamlarıyla izah edeceğim. Enflasyonu patlattı, gelir dağılımını bozdu ama bu büyümenin -"hesap vermek" diyoruz- bir hesabını vermek lazım. Bu büyüme nasıl bir sonuç doğurdu, Türkiye'yi ne hâle getirdi, milleti ne hâle getirdi; bu hesabı vermek lazım. Ben şunu Sayın Oktay'a sormak istiyorum: Siz, bu millî gelir rakamlarını... Biliyorsunuz millî gelir 3 türlü; üretim yönüyle, harcama yönüyle ve gelir yönüyle millî gelir açıklanıyor. Ana hesaplama üretim yoluyla yapılır, diğerleri farklı yöntemlerle yapılıyor ama esas, diğerine yakınlaştırılır. Ya, bu millî gelirin gelir cinsinden dağılımına hiç baktınız mı? Orada ne oluyor hiç bakıyor musunuz? Hani "Büyüyor." diyoruz ya orada 30 milyon çalışanın olduğu, ücretlilerin dağılımında nasıl bir sıkıntı var, ne var? Nasıl bir gelişme var? Kimin payı artmış? Nihayetinde gelir yaratıyorsak... Tamam, pastayı büyütmek önemlidir ama pastayı büyütmek kadar o pastanın adil dağılımını sağlamak lazım yani orayı çarçur ediyoruz, ora bozuluyorsa, orada fahiş bir yanlış varsa bu büyümeyle nasıl övünebilirsiniz? Büyüme rakamının gerçekçi olduğunu varsayıyorum. Çok teknik konu, burada vaktimiz yetmez, bu büyüme rakamları yanlış da ama doğru olduğu varsayımıyla söylüyorum. Niye yanlış? Çünkü enflasyonu, TÜFE'yi yüzde 83 alırsan, deflatörü küçük kullanırsan cari fiyatlarla elde ettiğini sabit fiyatlara çevirirken büyüme çıkar. Kullan bakayım yüzde 90, yüzde 100 enflasyonu, ÜFE'ye yakınlaştır bakayım deflatörü büyüme çıkıyor mu, çıkmıyor mu o zaman görürsünüz. Bu söylediğimiz ne kadar anlaşıldı onu bilmiyorum.

Şimdi, bakın, burada çok net bir şekilde şu TÜİK rakamları değerli arkadaşlar -size de yardımcı olayım, kopya isteyene verebilirim- ücretlerin GSYİH içindeki payı, ikinci çeyrek itibarıyla söylüyorum...

(Gürültüler)

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Sayın Bakan Yardımcısı, onun, beyefendinin tavrına artık alıştık da size ne oluyor, onu anlamıyorum. Elinize kolunuza sahip olun!

ERHAN USTA (Samsun) - O da farksız, o da farksız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Eline koluna sahip olsun!

ERHAN USTA (Samsun) - Yazıktır ya, yazıktır ya!

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, kişisel şeylere girmeyelim, fikirlerimizi ifade edelim, lütfen.

ERHAN USTA (Samsun) - Yakışanı yapıyorsunuz kardeşim, yakışanı yapıyorsun!

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Erhan Bey, devam edin lütfen.

(Gürültüler)

ERHAN USTA (Samsun) - Sabote etme, sabote etme; gel, bu rakamları dinle. Bu rakamları duyacaksınız arkadaşlar, bu rakamları...

(AK PARTİ ve İYİ Parti sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, kişisel tartışmalar yerine konumuza odaklanalım lütfen.

ERHAN USTA (Samsun) - Naci Beyciğim, onların amacı bunları duymamak çünkü bunları duyunca demek ki küçük kırıntılar var, oralarda bir sızlama oluyor, bunu duymamaya çalışıyorlar.

Bakın, ücretlerin GSYİH içindeki payı 1998 yılının ikinci çeyreğinden itibaren...

(Gürültüler)

ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Başkan, susturur musunuz şu arkadaşı!

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar...

ERHAN USTA (Samsun) - Susturur musunuz!

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Yeter ya, yeter!

ERHAN USTA (Samsun) - Niye duymak istemiyorsunuz rakamı? TÜİK rakamı söylüyorum sana, TÜİK rakamı söylüyorum. Olur mu öyle şey!

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Erhan Bey...

ERHAN USTA (Samsun) - Şimdi, ücretlerin GSYİH içindeki payı, bakın, ikinci çeyrekte 27,2; 1998 yılı. Bu geliyor; 28, 29, 30. Ya, şu anda düşürdüğünüz nokta 22,7. Değerli arkadaşlar, 1998'den itibaren elimizde TÜİK serisi var, ücretlerin millî gelir payı içerisinde 1998 yılından beri bu kadar düştüğü bir dönem yok. Arkadaşlar not alsın, cevap versinler burada bir yanlışlık varsa. Hem de radikal bir düşüş var, öyle 1-2 puan olsa hadi dersin ki "1-2 puan şu..." Şimdi, bu veri dururken kimse bize 2021 Gini katsayısını söylemesin. Bu veri tabii, şimdi bu verinin bu kadar "highlight" edileceğini bilmiş olsanız burayla da oynattırırdınız; o ayrı bir hikâye ama bu işte, neyse, oraya kadar ufkunuz yetmedi diyelim ama böyle bir şey yok.

Şuna bakın ya, arkadaşlar, iki yıl içerisinde ücretlerin millî gelir içerisinde aldığı pay 32,9'dan 22,7'ye düşmüş. Bunun anlamı ne biliyor musunuz? Yani bunun anlamı -katrilyon cinsinden söyleyeyim yani söylediğim şey anlaşılır olsun diye söylüyorum- bunun 1 puan düşmesinin ücretlilerin cebinden alınan para, çalınan para olarak anlamı 125 milyar TL'dir, 1 puan düşmesinin. 10 puan düşürmüşsünüz; 1,3 trilyon lira ücretlilerin cebinden alınmış; sizin büyüme dediğiniz şey işte böyle bir şey. 1,3 trilyon yani 1.300 katrilyon diyelim belki anlaşılsın diye, hani böyle konuşulup söylenmez ama anlaşılması açısından söylüyorum. 1 puan düşmesinin etkisi 125 milyar lira; TÜİK rakamı beyler, TÜİK rakamı. Şimdi bunlar dururken bana Gini katsayısını filan anlatıyorsunuz. Gini katsayısı, dediğim gibi, 2020 yılı gelirlerine göre yapılmıştır. Dolayısıyla şu anda, emin olun, millet işte bu yüzden fakirleşmiş, millet bu yüzden inim inim inliyor.

Siz "Büyüyor." diyorsunuz, siz yandaşı büyütüyorsunuz, siz faizciyi büyütüyorsunuz, siz çok çok... Yani ben sermaye düşmanı filan değilim, yatırımcı düşmanı da değiliz ama bir kesim yatırımcı var ki onlar da size çok yakın, onlar KÖİ projeleri, şunları bunları yapanlar, onların gelirleri muhteşem artıyor çünkü onları büyüten bir büyüme bu. Bu büyümede esnaf yok, çiftçi yok. Çiftçilerin millî gelir içerisindeki payı düşüyor. Çalışan zaten hiç yok, çalışanın 1.300 katrilyonuna el koymuş bir büyümedir bu ve bunu siz yaptınız ve tutup bununla şimdi övünüyorsunuz ya "Türkiye büyüyor." diye. Bu büyümeden kime ne fayda var arkadaşlar? Gelir dağılımının bu kadar bozulduğu bir büyümeyi nasıl savunabilirsiniz? Yani karşınızdakilerin hiçbir şey bilmediğini mi düşünüyorsunuz, anlamıyorum ki ben. Dolayısıyla bir düzen kurdunuz, bir servet transferi, bir gelir transferi düzeni kurdunuz, bu çarklar döndükçe millet eziliyor; bu çarklar döndükçe esnaf, çiftçi, köylü, ücretli, küçük sanayici, KOBİ'ci bunun altında kalıyor, eziliyor ve bu çarkları öyle bir döndürüyorsunuz ki her gün bunların canını çıkartıyorsunuz. Rezervleri satarak gelir ve servet transferi gerçekleştirdiniz, döviz ve altın cinsinden borçlanmalarla müthiş bir gelir ve servet transferi gerçekleştirdiniz, kur korumalı mevduatı söylemeye bile gerek yok, rakamını veremiyorsunuz. Bakın, buraya Merkez Bankası Genel Müdürü geliyor, efendim, Merkez Bankası Genel Müdürünü bekliyor Komisyon, Merkez Bankasından Genel Müdür geliyor, bilgi vermiyor, bütün Komisyona saygısızlıktır. Ya, günlük bilanço açıklayan bir Merkez Bankası kur korumalı mevduat rakamını söylemeye...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Usta, normal süreniz dolmuştur, beş dakika ek süre veriyorum.

ERHAN USTA (Samsun) - Dört dakika da başlangıçtan var Başkanım.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Dört dakika değil, iki dakika geçti, ben ona dikkat ettim, iki dakika; toplam yedi dakika olacak.

Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) - Konuşamadığımızı Genel Kurulda konuşuruz, şey değil, söyleyeceğimiz şey...

Ucuz kredi... Kamu bankaları üzerinden bir ucuz kredi yarattınız, yandaşları besliyorsunuz, işte o yüzden bu gelir dağılımı bozuluyor. Yani yüzde 9'la, yüzde 10'la, yüzde 11'le... Sorduğum soru önergeleri var, hiçbirine cevap veremiyorsunuz. "İhtisas kredileri" diye şu anda Merkez Bankası üzerinden kredi veriliyor, 15 tane firmaya verildi, kimlere verildi? Hangi yandaşlara verildi? Kaç lira faizle verildi? Yüzde 150 enflasyonun olduğu ortamda yüzde 7'yle, yüzde 8'le yandaşlara kredi veriyorsunuz, işte yarattığınız bu çark, bu ücretlileri bu kadar ezdi. İki yıl içerisinde ücretlerin millî gelir içerisindeki payının 10 puan düşürülmesi ne demek biliyor musunuz? Gülüyorsunuz da bilmediğiniz için gülüyorsunuz bu felakete.

(Gürültüler)

ERHAN USTA (Samsun) - Ben biliyorum tabii, ben yirmi altı yılımı verdim, AFAD Başkanlığından gelmedim ben buraya.

Şimdi "İstihdam artıyor." diyorsunuz...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Erhan Bey, bu üslup, hiç doğru bir üslup değil, kusura bakmayın; hiç doğru bir üslup değil.

ERHAN USTA (Samsun) - Ya, kendisi diyor "Siz biliyorsunuz." diyor.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Ne demek "AFAD Başkanlığından gelmedim." ya! Böyle bir üslup olur mu Allah aşkına!

ERHAN USTA (Samsun) - Yirmi altı yılımı Devlet Planlama Teşkilatında geçirdim ben.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Siz bir Grup Başkan Vekilisiniz.

ERHAN USTA (Samsun) - Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Üsluba en çok dikkat etmesi gereken, İç Tüzük'e en çok uyması gereken insanlardan birisiniz.

ERHAN USTA (Samsun) - Ya, oradaki üsluba dikkat etsene! Beyefendinin üslubuna dikkat etsene! "Çok biliyorsun sen, çok biliyorsun sen!" diye konuşuyor; böyle bir şey olabilir mi!

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Temiz bir üslup kullanmaya davet ediyorum sizi, İç Tüzük'e uymaya davet ediyorum. Lütfen...

ERHAN USTA (Samsun) - Böyle bir şey olabilir mi ya! Onun karşısında bir milletvekili var, bu milletin bir temsilcisi var arkadaş!

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Hiç doğru bir üslup kullanmıyorsunuz.

ERHAN USTA (Samsun) - Böyle bir şey olmaz!

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Siz milletvekillerine de az önce çok çeşitli laflar söylediniz, kusura bakmayın.

ERHAN USTA (Samsun) - Bir milletvekiline karşı bir atanmış nasıl konuşacağını bilmek durumundadır. Bileceksiniz nasıl konuşacağınızı!

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Milletvekillerine neler söylediğinizi de biliyorum. Lütfen... Sizi İç Tüzük'e uymaya ve temiz bir dil kullanmaya davet ediyorum.

ERHAN USTA (Samsun) - Temiz dil kullanıyorum.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bir Grup Başkan Vekilisiniz.

ERHAN USTA (Samsun) - Sizin ikaz edeceğiniz yer orası.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - İç Tüzük'e uymaya, temiz bir dil kullanmaya, doğru bir üslup kullanmaya davet ediyorum.

ERHAN USTA (Samsun) - Oraya bir şey söyleyemeyince bana söylüyorsunuz; yok böyle bir şey! Sizi de vicdanlı olmaya ve hukuka davet ediyorum Sayın Başkan.

Şimdi "İstihdam artıyor." diyorsunuz değil mi? İstihdam artıyorsa toplam çalışılan saatin artması lazım. Şimdi, siz işsizlik verisiyle oynayabilirsiniz, istihdam verisiyle oynayabilirsiniz ama unuttuğunuz var, yine TÜİK rakamı olarak değerli arkadaşlar, toplam çalışılan saat var. Ya, vicdanınıza soruyorum: Bir ülkede istihdam 2-3 milyon artıyorsa yani toplam çalışılan saatin artması gerekmez mi istihdamın arttığı bir ülkede? Artmış mı? Şimdi ne oldu? Ne oldu bakın şimdi? Haftalık çalışma saati 1 milyon 267 bin, tamam mı? En son veri, "Arttı." denilen istihdamda. Mevsimsel düzeltilmiş olduğu için ayları birbirleriyle mukayese edebiliriz, tamam mı? Şimdi 1 milyon 267 bin; "İstihdam şahlandı." dediğiniz bir dönemde. Ya, fazla geriye gitmeye gerek yok, 2017 yılının Eylül ayında bu 1 milyon 341 bin. Yani 2017 yılı Eylül ayından daha düşük. Aradan kaç yıl geçmiş oluyor? Yaklaşık beş yıl.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Arada ne var arada?

ERHAN USTA (Samsun) - Beş yıl geçtiği bir dönemde siz şimdi...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Arada neler yaşandı?

ERHAN USTA (Samsun) - Hayır istihdam verisi, istihdam verisi.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ya, arada neler yaşandı? Neler yaşandı dünyada?

ERHAN USTA (Samsun) - Ne yaşandı, 2017'den sonra ne yaşandı?

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Karşılıklı konuşmayalım arkadaşlar. Karşılıklı konuşmayalım, lütfen.

ERHAN USTA (Samsun) - Ne yaşandı ya! Kendi yarattığınız kriz yaşandı; 2018 krizini yarattınız bu memlekette, o yaşandı; kur krizini yarattınız, o yaşandı. Ukrayna krizine mi bağlayacaksın bunu? 2017'den sonra arada ne yaşandı, bana söyler misin? Tam tersine 2015 yılında pandemi...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Dünyada neler yaşandı? Sayın Usta...

ERHAN USTA (Samsun) - Ama ne söylüyorlar, bakın şimdi, ne söylüyorlar beyefendiler? Diyorlar ki: "Pandemi öncesini şu kadar geçtik." Ben onun için bunu söylüyorum. Ne söylediğime dikkat ediyorum ben. "Pandemi öncesini şu kadar geçtik, bu kadar geçtik." şeklinde bir tavır var. Al sana işte 2017 kardeşim, 1 milyon 341 bin saatten bugün geldiğimiz nokta 1 milyon 267 bin saat, arada başka aylar da var. Bu faslı da daha fazla uzatmayacağım. Öyle istihdamda, istihdam verisiyle... Şimdi tabii, TÜİK kalmadığı için ortada neye bakıyor millet? İstihdam datasına bakıyor, oraya müdahale et ama altında TÜİK'in açıkladığı diğer bir veriye müdahale etmek akıllarına gelmediği için burası kalıyor veya az önce söylediğim gibi, Gini katsayısına müdahale et, kaldı ki Gini katsayısı zaten 2020 yılı geliri. Bakın, 2021 yılı rakam olabilir ama TÜİK orada ikaz ediyor, diyor ki: "Bu, 2020 yılı gelirleri esas alınarak yapılmıştır." Ben zaten şunu iddia ediyorum: 2020'den sonra özellikle çok ciddi bozulma var diyorum. Ücretlilerin millî gelir içerisindeki aldığı pay, ister katma değere bakın, ister millî gelire bakın ister mevsimsel düzeltilmişe bakın, neye bakarsanız bakın ikinci çeyrekte yaklaşık 10 puan düşmüş arkadaşlar. Bunun yıllık etkisi 1.300 katrilyon demektir. Ücretlinin cebinden alınmış bu para. Yani özellikle -şimdi çok tekniğe kaçacak- şeyi de söylemek isterim, mesela biz hep şunu iddia ediyoruz, diyoruz ki: Bakın, enflasyon kadar altı ay gecikmeli şekilde...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son iki dakikanızı kullanıyorsunuz, bilgi vereyim.

Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) - Enflasyon kadar ücretlilerin veya emeklilerin gelirlerine artış yapmak, enflasyondan korumak anlamına gelmez çünkü altı ayın sonunda veriyorsun. Enflasyon ay ay geliyor, bakın, şimdi 100 olan geliri ay ay, ocakta başladı, temmuza kadar devam ediyor değil mi 100 olarak? Ama enflasyonu arada yaşıyoruz. Burada bir refah kaybı oluyor, orada bir üçgen oluşuyor. Temmuzda düzeltiyor olabiliriz, tamam, enflasyon kadar verdik ama tekrar aynı şey oluşuyor. Eğer teknisyen arkadaşlar bakarlarsa millî gelirdeki özellikle ikinci ve üçüncü çeyrekteki geçmiş yıllardaki bu yüksek enflasyon dönemindeki pay azalması, işte bu enflasyon kadar vermekten kaynaklanıyor. O yüzden şunu iddia ediyoruz, diyoruz ki: Enflasyon kadar pay vermek milletin refahındaki azalmayı telafi etmez. Buna başka bir çözüm bulunması gerekir diye söylüyoruz.

Şimdi, önümüzdeki döneme yığıldı diyoruz. Maliye Bakanlığı bütçesinde daha detaylı konuşacağız ama şunu söyleyeyim: Yani gerçekten veda bütçesi. Niye veda bütçesi biliyor musunuz? Şimdi, bakın, Hazine sayfasından alınmış bir şey, "merkezî yönetim iç borç ödeme projeksiyonları" değerli arkadaşlar, ana para ve faiz, eylül ayında 30, 61, 30, 24 diye gidiyor, şöyle baktım, ortalamasını aldım, eylül-nisan döneminde ortalama iç borç ana para ve faiz ödemesi 33 milyar TL. Ortalamasını alıyorum, nisandan sonra, mayısta patlayıp gidiyor. Ondan sonraki ortalama -arada 115 milyarı bulduğu da oluyor- 94 milyar lira. Seçime kadar bir şey yapılıyor, Rus ruleti oynanıyor, tamam mı? "Seçime kadar oldu oldu, olmazsa gelen düşünsün. Kendim gelirsem de gelmenin bedeli olarak ona da katlanırım." anlayışıyla bir iç borç borçlanma stratejisi ve ödeme stratejisi yapılmış. O yüzden "veda bütçesi" diyorum ama daha kötüsünü söyleyeyim izninizle, daha kötüsünü söyleyeyim. Daha kötüsü ne biliyor musunuz? Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bir şey yaşattınız bu millete yani 70'li yıllarda, 80'li yıllarda, 90'lı yıllarda...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - İki dakikanız da geçti, lütfen toparlayın, son cümlelerinizi alalım.

ERHAN USTA (Samsun) - Son konu, bir iki dakikaya bitiriyorum Sayın Başkanım.

Şimdi, ilk kez iç borç ödemelerinde...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Herkese uyguladığımız eşit süreyi size de uyguluyoruz. Ayrıcalık istiyorsanız buyurun lütfen.

ERHAN USTA (Samsun) - Hayır, ayrıcalık istemiyorum da çok kesildi onu telafi etmek istiyorum.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bir tek siz aştınız bu süreyi.

ERHAN USTA (Samsun) - Faiz ödemeleri ilk kez ana parayı geçti bu yılın nisan ayından itibaren ve burada bunun teferruatını Maliye Bakanlığı bütçesinde konuşuruz ama tek bir rakam vereceğim, o rakam ne biliyor musunuz? Ocak-eylül döneminde -teknisyen arkadaşlar buna bir baksınlar, itiraz etsinler, Maliye Bakanlığı bütçesinde cevap versinler- Sayın Başkan, toplam vergi gelirimiz 1 trilyon 648 milyar lira; 85 milyon insandan topladığımız vergi 1 trilyon 648 milyar lira. Bu ocak-eylül döneminde, bu yanlış politikalar nedeniyle, bu TEM, şu bu politikaları nedeniyle iç borç faiz ve ana para yükümlülüğündeki artış; bakın, toplam borç ana para ödemelerini demiyorum, sadece yükümlülükteki artış yanlış politikalarla 1 trilyon 879 milyar lira. O kadar yanlış politikalar uyguladınız ki 85 milyondan topladığınız vergi bu dokuz aylık dönem içerisinde topladığınız vergi, bu dokuz aylık dönem içerisindeki yanlış politikalar nedeniyle iç borç ana para ve faiz ödemelerindeki artışı karşılamaya yetmiyor.