| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/286) ve 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/285) ile Sayıştay tezkereleri |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 26 .10.2022 |
CAVİT ARI (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, değerli bürokratlar; ben de öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu bütçeyle ilgili bir iyi değerlendirme, bir de kötü değerlendirme yapabilirim öncelikle. Önce, kötü değerlendirmeyi söyleyeyim: Bu bütçeyi incelediğimizde bütçenin yatırımdan ziyade faize ayrılan ödenekler, kamu-özel iş birlikleri projelerine ayrılan ödenekler, kur korumalı mevduat sistemine aktarılan ödenekler gibi benzeri ödeneklere ayrılmış bütçe kalemlerini görmekteyiz. Yatırıma dönük esaslı bir şey göremiyoruz; bu kötü tarafı. İyi tarafı ise şu: AKP iktidarının son bütçesi oluşu, iyi tarafı da bu. Biz tabii olaya iyi tarafından bakıyoruz; neyse ki bir daha böyle bir bütçe yapmaya imkân olmayacak. İnşallah emeklinin, çalışanın, işçinin, öğrencinin, esnafın, iş adamının, herkesin derdine derman olacak bir bütçe yapma imkânını önümüzdeki süreçte bizler bulacağız.
Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısının sunum kitapçığında şöyle bir cümle görüyorum: "Türkiye'yi dünyanın önde gelen ekonomilerden biri hâline getirmeye kararlıyız." Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız, hedefiniz güzel ama ben size söyleyeyim, biraz geç kaldınız. Şurada önümüzde altı aylık bir seçim süreci kaldı, bu seçim sürecinde ülkemizin refah seviyesini yükseltecek, ülkemizdeki sorunları çözecek olan artık bizler olacağız. Yirmi yıldır keşke bu işleri yapabilmiş olsaydınız, giderayak aklınıza böyle düşünceler gelmiş.
Yine, sizin sunum kitapçığınızda şöyle bir cümle var, onu da tekraren burada ifade etmek istiyorum: "Yirmi yıl önce iktidara geldiğimizde ülkemizin eğitim, sağlık, güvenlik ve adalet üzerinde yükseleceğini söylemiştik, geriye dönüp baktığımızda tarihî reformlara imza attığımız görülmektedir." Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, bu cümleden yola çıkarak ben şunu söylemek istiyorum: Sizin geriye dönüp baktığınızda reformlardan ziyade özellikle saydığınız kalemler yönüyle bakarsak, eğitimi yirmi yıl önceden bugüne getirdiğiniz hâl ortada; eğitim kalitesizleştirildi, eğitim maalesef içinden çıkılmaz bir hâle geldi. Yanlış hatırlamıyorsam 8 bakan değişti, 8 bakanla birlikte sizin iktidarınızda 8 ayrı eğitim politikası belirlendi. Her bakanla beraber arkasında oturan buradaki bürokratlar değişti ve yine sizin sunum kitapçığınızda olduğu gibi neredeyse her yere üniversiteler açarak ülkeyi üniversite kalitesi gerçekten tartışmalı üniversitelere kavuşturdunuz. Keşke dünyada ilk 500'e girebilen üniversiteler olsaydı, bugünkü gibi değil de kaliteli üniversite sayısı daha fazla olsaydı. Ve yine, üniversitelerde kontenjanlar sınava giren öğrencilerin tercihleriyle dolmadığı için sizler kontenjanları kaldırmak zorunda kaldığınız bir eğitim sistemine dönüştürdünüz; ve yine, eğitimi paralı hâle dönüşen bir eğitim hâline getirdiniz.
Sağlık da yine aynı şekilde eleştirilmeye çok açık. Bugün bir MR için gelecek yıl hazirana randevu verilen bir durumdayız. Yine bir biyopsi için neredeyse bir sene sonraya randevu verilir hâle geldik. Sağlık da yine özel hastanelerin eline, kaderine terk edilmiş durumda. Şehir hastaneleriyle de, kamu-özel iş birliği projeleriyle de devletin kaynakları oralara aktarılmış durumda gözükmekte.
Yine, güvenlik konusuyla ilgili şunu söylemek istiyorum: Bakın, bu ülkeyi yolgeçen hanına çevirdiniz. Bu ülkeyi şu an kontrolsüz şekilde giren -sayısını biliyor musunuz, ben bilmiyorum ama- sayısız Suriyeli, Afganlı mültecilerle doldurdunuz; bakın, bu, bir güvenlik sorunudur. Diğer sorunları bir kenara koyuyorum ama en önemli güvenlik sorunu budur.
Sınırlarda Mehmetçik yirmi dört saat esasıyla yağmur çamur, kar fırtına demeden orada nöbet tutar, sınırdan kontrolsüz kimse geçemez ama sizin açtığınız kapılardan milyonlarca Suriyeli geçti. Ve yine, 2 bin kilometreye yakın mesafeden 25-35 yaş grubu içerisinde ellerini kollarını sallayarak gelen erkek Afganlılarla bu ülkeyi doldurdunuz; bakın, bu, bir güvenlik sorunudur. İşte ülkeye yapılabilecek en büyük yanlışlardan birisi budur; bunu, özellikle hatırlatmak istiyorum.
Ve yine, adalet üzerinde yükseleceğini ifade ettiniz ama ben size söyleyeyim: Bugün adalette yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını ve yine adalete olan güvenci maalesef ki yerlerde sürünür hâle getirdiniz. Geçen yıl "Adalete güven bu ülkede nedir?" diye sormuştuk. Siz vermiş olduğunuz yazılı bir cevapta dediniz ki: "Adalette yargıya, bağımsızlığına ve tarafsızlığına güven yüzde 38'ler seviyesinde." Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, bir ülkede yargıya güven eğer yüzde 38'ler seviyesinde ise artık o ülkede yargıya güven kalmamıştır. Yani sizin yirmi sene önce hedeflediğiniz ne varsa yirmi yılın sonunda bakın, hepsinde maalesef ki geriye düşürdünüz bu ülkeyi. Yargı maalesef tarafsızlığını kaybetti, bağımsızlığını kaybetti; her merciye AKP'yle bağlantılı olan insanları hâkim, savcı olarak atamakla meşgulsünüz. AKP'nin il, ilçe kademelerinde görev yapmış, milletvekili adayı olmuş, belediye başkanı adayı olmuş partinize bağlı kişiler bugün hâkim, savcı kürsülerinde oturmaya devam ediyor. Nasıl tarafsızlığı ve bağımsızlığı sağlayacaksınız bu koşullarda? Yine, İstanbul Başsavcısı iken Yargıtaya atanıp dosya kapağını dahi bir kere çevirmeyen bir kişinin Anayasa Mahkemesi üyeliğine atanmasıyla mı sağlayacaksınız? Yine, İçişleri Bakan Yardımcısı olarak siyasi kimliğiyle orada görev yaparken, bütçe sunumlarında gelip sizin yanınızda durup siyasi kimliğiyle İçişleri Bakan Yardımcılığı yapan kişinin Danıştaya atanıp Danıştayda belki kendisine bir koltuk, bir oda dahi tahsis edilmeden, bir dosyanın kapağını dahi çevirmeden Anayasa Mahkemesi üyeliğine atanmasıyla mı sağlayacaksınız? Yargıyı siyasallaştırdınız. İşte, yargı sizin sayenizde artık bu ülkede vatandaşlara güven vermez hâle geldi. Yani bu koşullarda siz biraz önce ifade ettiğim gibi yirmi yıldan daha geriye düşürdünüz bu ülkeyi.
Bakın, ekonomiyle ilgili çok önemli değerlendirmeler yapıldı, bütçe kalemleriyle ilgili önemli değerlendirmeler yapıldı ancak bunların toplamı olarak ben şunu söylemek istiyorum: Bakın, iktidarınız sürecinde bu ülkede iç huzur kalmadı, iç barış kalmadı, güven kalmadı, adalete olan inanç kalmadı, eşitliğe olan inanç kalmadı. Kısacası, şöyle çıkın sokağa bir vatandaşın yüzü artık gülemez hâle geldi, yüzü gülmüyor vatandaşın; yarın güvencesi kalmadı. Gençlerin yarınla ilgili kaygısı var; üniversiteyi bitiren, mühendis olmuş, tıp doktoru olmuş gençlerimiz sizin iktidarınız döneminde çareyi yurt dışlarında arar oldu.
Ve yine, bütçe kalemleri maalesef doğru kullanılmıyor Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı. Şimdi kaynakların belirli yerlere, belirli yandaşlara aktarıldığı burada ifade edildi. Bakın, belediyelerle ilgili bir beyanda bulunayım. Bu belediyeler hepimizin belediyesi, belediye başkanları seçildikten sonra o beldede bulunan tüm vatandaşlara hizmet eder ama sizler eğer belediye başkanı bizdense uygulamanız başka, değilse başka türlü uygulamalar yapmaktasınız. Belediyelere yapılan desteklemeler, örneğin Belediyeler Birliği, İller Bankası desteklemeleri başta olmak üzere araç desteği, kredi desteği, proje desteği gibi desteklemeler neredeyse ortalama yüzde 95 dolaylarında Cumhur İttifakı'na ait belediyelere yapılıyor Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, geriye kalan yüzde 5 civarında ise diğer belediyelere. E, bu koşullarda siz nasıl eşitliği veya nasıl adaleti sağlayacaksınız? Nasıl orada hakkaniyeti sağlayacaksınız? Yani her belediye sizin iktidarınızdan olmak zorunda mı? Yani oradaki vatandaşlar eğer bir başka partiyi tercih etmişse... O vatandaşlar arasında orada size de oy vermiş olan vatandaşlar olabilir, onlar da cezalandırılıyor bu koşullar içerisinde.
Şimdi iktidara bağlı arkadaşları dinledik, dinliyoruz, sizleri de dinledik ve süreçte de dinleyeceğiz. Bakın, bir hastalık var, bu hastalığı şöyle açıklayayım. Daha doğrusu bu konuda iki değerlendirme yapacağım; birincisi, rakamlarla ilgili verileri değerlendirme yaparken, kullanırken 2002'den başlama hastalığı var; 2002'den bu tarafa yirmi yıl geçti. Yirmi yıldan bu tarafa artık ülkede yaşananların tüm sorumluluğu bu iktidarda, sizlerde. 2002'den bu tarafa rakamları alıp bugünküyle kıyaslama yaparak kendi yaptıklarınızın daha doğru olduğunu ifade etmeye çalışan matematiksel hesaplamalar içerisine girme alışkanlığı bu bütçe sunumunda da, bu bütçede de ortada ama gelin görün ki bakın, 2002'deki reel gerçeklikle sizin burada ifade etmek istediğiniz gerçeklik farklı. O günkü sayıların, rakamların karşılıkları daha düşük olabilir ama gerçek anlamda gücü ve etkisi daha fazlaydı çünkü oranları yönüyle bakarsanız, gerek dolar bazında gerek bütçe oranları yönüyle çok daha iyi durumdaydı.
Ve yine, şu hastalık devam ediyor: Bakın, bir olumsuzluk varsa, ki çok sayıda olumsuzluk yaşanıyor bu ülkede, bahaneyi mutlaka dış güçlere bağlama hastalığı bu bütçede de kendini gösterdi, buradaki konuşmalarda da kendini gösterdi. Ya, Ukrayna-Rusya savaşı şurada çıkalı daha dört beş ay olmuş ama sizin ülkenin bugünkü yirmi yıllık faturasını Ukrayna-Rusya savaşına bağlayacak kadar her şeyi dışarıya bağlama hastalığı devam ediyor. Pandemi iki yıl önce çıktı, yirmi yıllık faturayı iki yıl önceki pandemiye bağlama hastalığı kendini yine burada da gösterdi veya yurt dışında başka benzeri durumlar varsa "dış güçler veya dışarıdaki etkiler"... Sormazlar mı insana, eğer siz iktidar olarak dışarıdan gelebilecek tesirlere bu kadar açıksanız madem ülkeyi niye korunaklı hâle getirmediniz de bu dış güçlerden etkilenir vaziyettesiniz? Kısacası, biz artık bu numaraları yemiyoruz, vatandaş da yemiyor. Artık başka söylemlerde bulunun şu altı ay içerisinde çünkü altı ay sonra bunları söyleme imkânınız kalmayacak.
Şimdi bu bütçe şunu gösteriyor değerli arkadaşlar: Sadece seçime dönük vaatler içerir bir tarafı var; bu, gerek önceki dönemde, önceki günlerde görüştüğümüz torba yasalarda kendini göstermekte gerekse buradaki birtakım projelerde kendini göstermekte. Şimdi artık sizler de iktidar olarak gidici olduğunuzu görüyorsunuz. Vatandaşın sizlere karşı olan ilgisi, alakası değişti, sokakta bu hissediliyor yani siz ne kadar "Öyle değil." deseniz de siz de gidici olduğunuzu -iktidar anlamında söylüyorum, şahsınızı kastetmeden, bir bütün olarak söylüyorum- iktidarın gidici olduğunu herkes görüyor, biz de görüyoruz, siz de görüyorsunuz. O nedenle devletin imkânlarını, hepimizin vergileriyle oluşan o bütçeyi siyasetinize alet edebilmek adına kullanma gayreti içerisindesiniz. İşte, torba yasalarla birtakım vazgeçmeler var. İşte Genel Başkanımızın gündeme taşıdığı -ki o taşımasaydı torba yasa içine girmeyecekti- KYK borçlarındaki faizlerin silinmesi var, belli icra dosyalarından vazgeçmeler var. Önceki gün görüşüldü, cemevleriyle ilgili bu zamana kadar hepimizin defalarca değişik kerelerde söylediğimiz birtakım iyileştirmeler var ama ne zaman aklınıza geldi? Yirminci yılın sonunda. Neden? Altı ay sonra seçim var.
Ve yine, şunu da söyleyeyim: Bakın, insanların hayalleriyle oynamaya devam ediyorsunuz; gerek şehit yakınları, gerek ekonomik durumu olmayanlar, emekliler, gençler bugün sizin sattığınız hayalle meşgul; o da nedir? O da TOKİ aracılığıyla konut sahibi olabilme girişimleri.
Şimdi, TOKİ üzerinden tabii ki ev yapılsın, karşı değiliz, yapılmalı da. İhtiyacı olan, ekonomisi iyi olmayan gençlerimize, emeklilerimize, gazi ve şehit yakınlarına yapılsın; biz buna karşı değiliz ama bu, sizin son dönemde vadettiğiniz projeyi keşke yirmi yıldır bu, süreçte yapabilmiş olsaydınız. İşte gelmiş seçim ya, siz bu altı aylık süre içinde hangi projeyi hazırlayacaksınız? Hangi inşaata başlayacaksınız? Bu, tamamen seçime dönük, ihtiyaç sahibi vatandaşlarımızın inanın duygularıyla oynamaktan başka bir şey değildir. Ve kaldı ki buradaki ödeme koşullarına şöyle baktığınızda o projeye giren bir genç arkadaşımız ömür boyu neredeyse borç ödemek zorunda kalacak. İşte bunların hepsi son dönemeçte sizin seçime dönük ne varsa yapalım gayretinizden başka bir şey değil.
Ve yine, bütçeyle ilgili şunu söyleyeyim değerli arkadaşlar: Bakın, bütçe kalemi olarak 2023 yılı gelir bütçesinde dediniz ki: "Çok arttırdık, 3 trilyon 810 milyar lira bütçeyi artırdık yine gider bütçesi de ona göre arttı." Şimdi, şöyle söyleyeyim: Bu bütçeyi eğer dolar bazında hesap edersek -ben hesap ettim- geçen yılki bütçeyle veya 2021 yılı bütçesiyle arasında hiçbir fark yok. Karşılaştırın, dolara çarpın, bölün; aşağı yukarı birbiriyle aynı rakamlar. Neden rakam yüksek? Enflasyon. İşte, sizin yarattığınız enflasyonla artık paranın alım gücü kalmadı, döviz karşısında değeri azaldı. Siz buraya TL bazında rakamları ne kadar büyük yazarsanız yazın gerçek anlamında değeri nedir ona bakmak lazım. İşte, gerçek anlamda değeri maalesef ki özellikle dolar bazında, döviz bazında bakarsanız erimiş durumda. Geçen yılki bütçeyle hatta 2021 yılı bütçesiyle arada hiçbir fark yok, hatta şunu da söyleyeyim: Geçen yıl siz, burada, bütçe görüşmeleri yapılırken 1 trilyon 750 milyarlık bir bütçe hazırlayıp geldiniz, o bütçeyi de böyle yerlere göklere sığdıramadınız. Biz dedik ki burada "Ya, bakın, siz daha bu bütçeyi yapıyorsunuz ama bu bütçe yapılırken daha karar aşamasına gelmeden bile eridi." Yani bu, Komisyonda defalarca söylendi "Ek bütçe ihdas edilsin veya bütçe ona göre revize edilsin yoksa bu bütçe yarı yolda işlevini kaybedecek, hiçbir şeye çare olmayacak." dedik ve sonuçta da öyle oldu.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son yarım dakikanız Sayın Arı.
CAVİT ARI (Antalya) - Haziran ayı ortalarında ek bir bütçe yapmak zorunda kaldınız.
Zamanım da bitmek üzere, sonuç itibarıyla keşke bu bütçe vatandaşımızın derdine derman olsaydı ama mümkün gözükmüyor. Neyse ki zaman çok az kaldı, vatandaşımıza şimdiden söylemek isterim ki derdine derman olacak bütçeyi en kısa zamanda Millet İttifakı olarak bizlerin yapabileceğini buradan ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.