| Komisyon Adı | : | İÇİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Antalya Milletvekili Kemal Çelik, Kocaeli Milletvekili Cemil Yaman ve 86 Milletvekilinin Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4674) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 26 .10.2022 |
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - İçişleri Komisyonumuzun Değerli Başkanı, değerli milletvekili arkadaşlarım, Bakanlığımızın Bakan Yardımcısı ve bürokrat arkadaşlar; ben de Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun sözcüsü olarak sizleri saygıyla selamlıyorum.
Bugün Komisyonumuz 27'nci Dönemin Altıncı Toplantısı'nı gerçekleştiriyor. Yani, beş yıldır, 2018'den bugüne kadar, olağanüstü hâl kapsamıyla ilgili 2018 yılında toplanmıştık, Karayolları Kanunu'yla ilgili yine 2018 yılında toplanmıştık; 2019 yılında, 2020'de ve 2021'de birer toplantı yaparak Komisyonumuz yasama görevini yerine getirmek için gayret göstermiştir.
Maalesef, Türkiye kararnamelerle yönetildiği için, kuşkusuz, bakanlıklar da -açıkça ifade etmek gerekiyor ki- yönetmeliklerle yönetiliyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi bir yasama üyesi olarak bu üzüntümü sizlerle paylaşmak istiyorum arkadaşlar. Türkiye'nin en önemli Bakanlığı olan ve Jandarmayı, Emniyeti içinde bulunduran; Türkiye'nin, tüm dünya ülkelerine karşı, düşman ülkelere karşı birliğini ve beraberliğini koruması gereken bir Bakanlığın yasamadan bu kadar kaçınarak, sadece genelgelerle, yönetmeliklerle yönetilmesinin doğru olmadığını ifade etmek istiyorum. Her bakana göre yönetmelik, her genel müdüre göre yönetmelik, her daire başkanına göre yönetmelikle yönetilirse, işte, İçişleri Bakanlığının geldiği durum da bu olur.
Ben yasa teklifinin geneliyle ilgili bir değerlendirmeye geçecek olursam; Milletvekilimiz, teklif sahibimiz Sayın Çelik kanun teklifini özetlerken böyle, işte, biraz geçiştirdi; "İçerik şöyledir, böyledir..." detaya girmeden, tecrübesini de kullanarak geçiştirmeli bir sunum yaptı. Bu sunumdan birçok arkadaşımızın, haberdar olmadığı gibi, konuyu anlama şansı da maalesef eksik oldu.
Tabii, oylamaya geçmeden önce de Sayın Başkanım, bizim, bu kanun teklifiyle ilgili kaygılarımız, tereddütlerimiz, Anayasa'ya aykırılıkları konusunda birtakım sorularımız olacak. Bu sorularımızın da gerek bürokratlar tarafından gerekse ilgili Bakan Yardımcısı tarafından cevaplandırılmasını talep etmekteyiz.
Değerli arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 38'inci maddesi "Bir kanunun Anayasa'ya uygunluğunun incelenmesi" maddesidir. Komisyonlar, kendilerine havale edilen tekliflerin ilk önce Anayasa'nın metin ve ruhuna aykırı olup olmadığını tetkik etmekle yükümlüdür. Bizim, Komisyon olarak, bu kanun teklifinin Anayasa'ya aykırı olup olmadığını, Anayasa metnine ve ruhuna aykırı olup olmadığını maalesef tetkik etme şansımız olmadı. Bir komisyon, bir teklifin Anayasa'ya aykırı olduğunu gördüğü takdirde, gerekçesini de belirterek maddelerin müzakeresine geçmeden reddeder. Bizim, bu kanun teklifinin müzakeresini çok detaylı bir şekilde yapmamız gerekiyor ki Anayasa'ya aykırı ise ya bir alt komisyona göndermemiz veya da reddetmemiz gerekiyor. Bu hüküm ilki usul, diğeri içerik olmak üzere iki ön koşul ön görmektedir. Usul, zamana ilişkindir; içerik ise incelemeye ilişkindir. Usul ve içerik konusunda bir hata yaptığımızı düşünüyorum; bunun da değerlendirilmesini talep ediyorum. İlk önce, usul ve içerik konusunda yasa önerisi görüşülmeye başlamadan önce Anayasa'ya uygunluk değerlendirmesinin yapılmasını gerekli kılan Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'müzün 38'inci maddesi bu amir hükmündedir. Dolayısıyla, bu müzakerelerin bu kanun teklifi üzerinde, bu aşamada daha detaylı yapılmasını talep etmekteyiz.
Sayın Başkanım, bunların kayda alınmasını ve oylamaya geçmeden önce cevaplandırılması talep ediyorum, bir kez daha tekrara düşmüş olduk ama.
BAŞKAN CELALETTİN GÜVENÇ - Tabii, tabii.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Değerli arkadaşlar, kanun teklifinin maddelerine baktığımızda, 1'inci maddesi güvenlik korucularına verilecek disiplin cezalarının çeşitleri. Disiplin cezalarında ağırlaştırıcı ve hafifletici hâller bulunmaktadır ama fiilî kıstaslar nasıl uygulanacaktır? Bu, açıkçası, belirtilmemiştir. Fıkranın (10)'uncu bendinde ifade edilen "borçlarını kasten ödemeyerek hakkında yasal yollara başvurulmasına neden olmak" ibaresi de oldukça sorunlu bir düzenlemedir. Disiplin cezası personelin iş yeri içerisindeki fiil ve davranışlarıyla bağlantılı olarak verilmesi gereken cezalardır. İş yeri ve işle ilgili olmayan ve kişinin özel hayatıyla ilgili bir durumun, adli yargının konusu olması gereken bir durumun disiplin kovuşturmasına neden olarak tanımlanması disiplin sisteminin özüne aykırıdır arkadaşlar. Bu maddenin bir kez daha gözden geçirilmesini talep ediyoruz.
Yine, kanunun 4'üncü maddesine baktığımızda, Emniyet Teşkilat Kanunu'nuna geçici madde eklenerek devlet memurluğunda sağlık şartlarıyla ilgili hususlardan faydalanılması hakkında bir düzenleme yapılıyor. 4'üncü maddeye baktığımızda, madde gerekçesi ile madde birbiriyle uyuşmamaktadır yani gerekçe ile madde metni birbiriyle uyuşmamaktadır; dolayısıyla, madde gerekçesiyle uyumlulaştırılamayan bu düzenlemenin yapılması da doğru olmayacaktır, hiçbir anlam ifade etmeyecektir.
Kanun teklifinin 6'ncı maddesine baktığımızda, yine, Sahil Güvenlik Kanunu'na ek madde eklenerek "Personelin ödev, hak ve sorumlulukları Bakanlık tarafından yürürlüğe konulacak -maalesef- yönetmelikle belirlenir." diyor. Yani, bizler yönetmelikleri onaylamak için kurulan bir mekanizma değiliz. Bizler yasama üyesiyiz, yasa çıkartmak zorundayız. Bunu yasayla belirlemiyoruz da niye bu yönetmelik hakkını ilgili bakana, ilgili hükûmete, ilgili genel müdüre ve daire başkanına bırakıyoruz?
6'ncı maddenin genel durumuna baktığımızda, Anayasa'mızın 128'inci maddesinin ikinci fıkrasında açık bir biçimde kamu görevlilerinin hak ve sorumlulukları, özlük hakları ile disipline ilişkin düzenlemelerin kanunla düzenlenmesi öngörülmüştür. Bir kanun teklifi maddesiyle bu yönetmelikle düzenleneceğine ilişkin yetki devrine ilişkin bir düzenleme Anayasa'mızın 128'inci maddesi hükümlerine aykırılık taşıdığı için aynı zamanda Anayasa'nın 2'nci ve 7'nci maddelerine de aykırılık taşımaktadır. Nitekim, kanun teklifinin 1'inci maddesinde güvenlik korucularına ilişkin Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesi aynı yöndedir. Yani, daha önce denenmiş, iptal edilmiş; bunda ısrar etmenin anlamı nedir arkadaşlar? Bunun, bu 6'ncı maddenin bir kez daha gözden geçirilmesini talep ediyoruz.
Yine, kanun teklifinin 7'nci maddesine baktığımızda, Jandarma Asayiş Vakfının, Dernek ve Vakıfların Kamu Kurum ve Kuruluşları ile İlişkilerine Dair Kanun'daki "vakıflar" kapsamına alındığını söylüyor. Değerli arkadaşlar, yine, öncelikle bu düzenlemenin yapılmak istendiği kanun yanlış seçilmiştir, yanlış yere konulmuştur. Maddenin Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu'na değil, Dernek ve Vakıfların Kamu Kurum ve Kuruluşları ile İlişkilerine Dair Kanun'a eklenmesi gerekiyordu -bu 7'nci madde gerçekten çok önemli- çünkü bu konunun, vakfın isminde "jandarma" sözcüğünün bulunması dışında Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu'yla bir ilgisi bulunmamaktadır. Nitekim, benzeri bir muafiyet sağlanan Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfıyla ilgili düzenleme Dernek ve Vakıfların Kamu Kurum ve Kuruluşları ile İlişkilerine Dair Kanun'a eklenen bir maddeyle yapılmış idi. Yani, hatırlayacağınız üzere, bunun denenmişliği var, örneği var; bu örneğe de uygun olması gerekir diye düşünüyorum.
Evet, önemli bir madde de yine 8'inci madde; yine "Personelin ödevleri, hak ve sorumlulukları İçişleri Bakanlığı tarafından yönetmelikle belirlenir." diyor arkadaşlar.
Yine, Anayasa'mızın 128'inci maddesinin ikinci fıkrasında açık bir şekilde kamu görevlilerinin hak ve sorumlulukları ile özlük hakları ve disipline ilişkin düzenlemenin kanunla düzenlenmesi öngörülmüştür. Bu net, bu açık, hâlâ yönetmelikle iddia etmemizin, bunu bu şekilde taslağa koymamızın bir anlamı olmadığını söylemek istiyorum.
Yine, kanun teklifinin 1'inci maddesinde güvenlik korucularına ilişkin Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesi aynı yöndedir. Dolayısıyla, bir komisyon usul ve esas yönünden Anayasa'ya aykırılık içeren bir kanun teklifini değerlendirir, alt komisyona havale edebilir veya reddedebilir. Maddelere geçilmeden, bölümlere geçilmeden de bu teklifle ilgili bizim kafamızda bulunan bu sorunların giderilmesi konusunda cevap hakkımızı ilgililerden bekliyoruz Sayın Başkanım.
Sonuç olarak, bu kanun teklifinin totaline baktığımızda, kuşkusuz Anayasa'ya aykırılıkların dışında teşkilata birtakım imkânlar sunuyor olarak gözüküyor. Siyasette bugün a partisi vardır, yarın b partisi vardır; yazılı sınavların mülakat aşamasına gelindiğinde maalesef her türlü siyasi baskıya uğradığımızı hepimiz -bizler, sizler- biliyoruz. Sayın Başkan, o nedenle, bizim, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak 13'üncü maddede bir önergemiz var, eğer zorunluluk hâllerinde ille de mülakata yapılması gerekiyorsa bunun kayıt altına alınması konusunda bir önergemiz var. Bu önerge işleme alınır kabul edilirse hem iktidar partisi mensupları hem bürokratlar hem de tüm siyasetle uğraşan kişiler rahatlamış olacaktır diye düşünüyoruz.
Son olarak Sayın Başkanım, kuşkusuz hepinize olduğu kadar Emniyet teşkilatı polis memuru arkadaşlarımızın bizlere de çok yoğun talepleri var. Bunlardan bir tanesi -zannediyorum Emniyetten arkadaşlarımız buradadır- başpolisliğe terfi edilen 2011 yılı itibarıyla rütbeli personel gibi görev yapılan sürenin komiser yardımcısı ve komiser rütbelerinde bekleme süresinden sayılarak başkomiser rütbesine terfi ettirilmeleri istenmektedir. Bunun yasal düzenlemesi nedir, uygulamada ne şekilde hayata geçirilebilir? Onun da cevabını yetkili arkadaşlarımızdan istiyoruz.
Son olarak, bunun da gerçekten çok önemli olduğunu düşündüğüm için Komisyonumuzun gündemine getirdim: Bu, eğitim sonu mülakatta elenen kursiyerler hakkında arkadaşlar. Bu, Türkiye açısından çok vahim bir konu, bize çok sayıda öğrenci arkadaşımız ulaştı. Biliyorsunuz, polis meslek yüksekokulu iki yıl, polis eğitim merkezi dokuz ay, polis amirleri eğitim merkezi bir yıl, polis özel harekât kursu ise altı ay sürmekte. Kurslara öğrenci alınırken mülakat yapılıyor, kursiyerler eğitim süreleri sonunda yazılı ve sözlü sınava giriyor, yazılı sınavda başarılı olanlar bir dakikalık, otuz saniyelik, iki dakikalık sözlü sınavda başarısız oluyorlar ve evlerine geri gönderiliyorlar. Bu sistemin daha da adaletli hâle getirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Yani siz bu kadar kursa tabi tutuyorsunuz, yazılıya tabi tutuyorsunuz, bir dakikalık bir mülakatla eliyorsunuz ve evine geri gönderiyorsunuz. Tabii, giden kardeşlerimizin, gençlerimizin de annesi babası tarafından "Evladım, sen bu sınava katılmıştın, bu mülakatı geçmiştin, bu kadar eğitim sürecini tamamladın, şimdi sen niye eve geri geldin?" denilen Türkiye'de 5 bine yakın gencimizin olduğu söyleniyor. Bu uygulama hakkında da biraz bilgi almak istiyoruz.
Beni dinlediğiniz için Sayın Başkanımıza ve Komisyonumuzun değerli üyelerine çok teşekkür ediyorum. Maddelere geldiğimizde tekrar söz alırız diye düşünüyoruz, teşekkür ediyoruz.