KOMİSYON KONUŞMASI

CAVİT ARI (Antalya) - Sayın Başkan, Değerli Bakan, Bakan Yardımcıları, milletvekillerimiz, değerli bürokratlar ve basın mensubu arkadaşlarım; ben de öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakanın sunum kitapçığını dinledik ve tekraren de okudum. Şimdi, ben öncelikle tarım olarak şunu söylemek istiyorum: Her şeyden önce, tarımda esas olanın üretim olması gerektiğini ve üretimin önemini yıllardır, insanlığın var olduğundan bu tarafa biliyoruz ama özellikle de son dönemde, bu pandemiyle birlikte daha da iyi anladık. Üretim olmadan cebinizdeki paranın hiçbir değeri, önemi olmadığı açıkça ortaya çıktı. O nedenle, biz, yıllardır, partimizin düşüncesi olarak üretimin desteklenmesini hep önceledik, öne sürdük. İşte bu süreçte, bu gerçeklerle ortaya çıktı. Şimdi, üretim alanlarının daraldığını hep birlikte görüyoruz Sayın Bakan. Yani bu çok önemli bir konu. Üretim alanları gerçekten Anadolu'muzu şöyle dolaştığınızda -ki biz de dolaşıyoruz, görüyoruz da- üretim alanları gerçekten daralmakta çünkü vatandaşlarımız bilinçli ya da bilinçsiz -ben "bilinçli" diyorum ama yine de -tırnak içerisinde bilinçsiz- bir şekilde üretimden çekilmekte. Değişik desteklemelerle, teşviklerle üretimden çekilen vatandaşlarımızın boşalttığı alanlar var. Bugün, üretici sayısının 500 binlerin altına kadar düştüğüne dair değişik rakamlar var. Ben size şöyle bir örnek vereyim. Bakın, üretim maliyetlerini arkadaşlarımız çok detay bir şekilde dile getirdiler, üretim girdi maliyetleri gerçekten çok yüksek Sayın Bakan. Örneğin, benim ilim Antalya'da bu güzlük ekim örtü altı sebzeciliğin, sera üretimlerinin, bakın, güz ekiminde yüzde 50-60 üretimden vazgeçme var Sayın Bakan. Bakın, ben size şimdiden söylüyorum: Seracılıkta güz ekiminde yüzde 50-60 üretimden vazgeçme var. Bu neyi gösterir? Bu, üretim maliyetlerinin yüksekliğini ve artık üreticinin ektiğinden para kazanamaz hâle geldiğini gösteriyor ve ekip zarar etmektense ekmemeyi tercih ettiği bir döneme geldiğimizi gösteriyor.

Şimdi, siz sunum kitapçığınızda "Üretimde sürdürülebilirlik için planlamayı, planlama için ileri teknolojiyi önceleyerek tarım politikalarını bu doğrultuda geliştiriyoruz." demişsiniz. Bakın, ben size söyleyeyim: Türkiye'nin üretimle ilgili en önemli sorunu plansızlık. Siz, bize "Planlamayı önceliyoruz." derken peki, ülkede nasıl bir planlama yaptınız? Bugüne kadar nasıl bir planlama yapılabildi? Bugüne kadar hangi bölgede hangi ürünün ne şekilde ekileceği ve o ürünün ne şekilde değerlendirileceği konusunda yapılmış bir planlama var mı? Şimdi, bakın, bizim çiftçimiz belli bölgelerde bir dönem ürününü eker; para kazanırsa bölgede bulunan bütün çiftçiler aynı ürünü eker, hep beraber zarar ederler yani daha bunun önüne geçilemedi. Yani, şimdi, bir üretimde belli bölgelerde hangi ürünlerin destekleneceği, hangi ürünlere belli kotalar konularak o ürünlerin satın alınacağına dair... İktidarınız döneminde yirmi yıldır daha bunu başaramadınız yani sizin bu "Planlamayı hedefliyoruz." gibi söylemleriniz yirmi yıllık iktidar döneminde, sonuç itibarıyla boşa çıktı yani bu ülkenin en önemli sorunu plansızlıktır ve yine şunu da söylemek istiyorum: Sizin Bakanlığınız sekiz ay olabilir ama siz de sonuçta bu iktidarın bir bakanısınız, yirmi yıllık tüm fatura, sonuç itibarıyla Bakanlığınıza ve sonuçta da size aittir.

Şimdi, bu plansızlık öyle ki Sayın Bakan, mesela, Antalya, sonuçta narenciye bölgesidir ama bir dönem geliyor, insanlar narenciye ağaçlarını kesiyor, nar dikiyor. Bir dönem geliyor, bakıyorsunuz, o tarım politikası... Narla ilgili ekilenin dikilenin karşılığını alamamış insanlar çünkü devlet olarak siz, o ekim dikim yapanların elde ettiği ürünü doğru kullanabileceği bir pazar oluşturamamışsınız, bir yan sanayi oluşturamamışsınız. Efendim, şimdi, nar bahçeleri kesiliyor. Ne yapılıyor? Muz, seralarda muz. Sayın Bakan, gidin Akdeniz'i, özellikle, Antalya'yı, Manavgat'ı, Serik'i, Alanya bölgesini bir gezin. Oralarda narenciye ağaçları, nar ağaçları kesiliyor ve yüksek metrelerde seralarda muz ekimi var. Bir taraftan, su kaynakları ciddi tehdit altında, bir taraftan da oradaki doğal yapı bozulmakta ve sonuç itibarıyla da iklimi gerçekten ciddi şekilde etkileyecek bir hâle gelmiş durumda. Peki, muz ekenler hâlinden, hayatından şu an çok memnun mu? O da ayrı bir tartışma konusu. İlk etapta verilen bu kadar teşviklerle geniş ekim alanları oluştu muzda ve şimdi de gerçekten sıkıntılı bir sürece girer hâle geldiler. Neden? Çünkü bir taraftan da ithalata devam ediyorsunuz.

Şimdi, siz de... Bu AKP'li bakanların bütün sunumlarında göstermiş oldukları bir hastalık var, 2002 hastalığı. İşte, tarım ve gıda ürünleri ihracatımız 2002'de 3,8 milyar iken 2021'de 25 milyar dolara kadar çıkardığınızı ifade etmişsiniz ama sunum kitapçığınızda görüyorum ki ithalatla ilgili herhangi bir rakamdan bahsetmemişsiniz. Bakın, sizin yarışacak olduğunuz yıl 2002 değil, 2002 yirmi sene geride kaldı. İktidar olarak her dönemde bir önceki yıla göre daha kötüye giden bir tablo izlediğiniz için, sonuçta, sizin ancak 2002 süreçleriyle geldiğinizi görüyoruz. Bir taraftan "Üretimi artırdık, ihracatı..." derken AKP iktidarı olarak, hâlâ karpuz, elma, buğday ve hatta samanı da ithal eden bir ülke konumuna getirdiğinizi söylememiz gerekir.

Sütle ilgili şunu söyleyeyim: Bakın, şimdiye kadar süt üreticileri "Eğer tanıdığınız peynir ve sütle ilgili bir işletmeci varsa sütümüzü biz oraya verelim." diye zaman zaman bizi ararken bakın, ilk defa peynir ve süt ürünlerini işleyen bir işletmenin sahibi, bir süt kooperatifi başkanı kendisine süt alımı konusunda aracı olmamı istemiştir. İşte, süt üretiminde ülkeyi getirdiğiniz hâl budur yani artık insanlar ineklerini keser bir vaziyete geldi sayenizde, süt üretimi ciddi anlamda düştü.

Yine, sunum kitapçığınızda, bakın, planlamadan bahsettiniz ama Türkiye'nin en stratejik ürünleri olan fındıktan, çaydan, şeker pancarından, tütünden hiç bir kelime dahi bahsetmemişsiniz Sayın Bakan; sadece fındık ve şeker pancarı bir yerde geçiyor kelime olarak, o da fiyatıyla ilgili. Şimdi, sizin böyle stratejik konularda bile gösterdiğiniz bir açılımınız maalesef ki yok Sayın Bakan.

Bu orman yangınlarıyla ilgili şunu söyleyeyim sadece: Örneğin "Manavgat yangını" olarak geçen yangın sürecinde binlerce dönümlük alanda orman yangını oldu biliyorsunuz -sadece Manavgat değil, Akseki, Alanya, Gündoğmuş gibi ilçelerimizde- ancak o yangın sürecinden sonra tarihin en büyük vurgunu orada gerçekleşti Sayın Bakan, tarihin en büyük vurgunu orada gerçekleşti çünkü orada, yangın bölgesinde yer alan ve sağlam olan o ağaçlar apar topar çok geniş alanlarla ihaleye çıkarıldı; çok küçük rakamlarla, metreküpleri 80, 90, 100, 110 TL gibi rakamlarla satışa çıkarılan ağaçlar süreç içerisinde 1.000, 1.500, 2.000, 2.500 gibi rakamlara çıktı. Biz bu hususu süreçte devamlı dile getirdik, tarihin belki de en büyük usulsüzlüğü orada gerçekleşti, bunun da gözümüzden kaçmadığını ifade etmek istiyorum.

Tarım topraklarının korunmasıyla ilgili...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - On saniyeniz vardır, son cümlenizi alayım.

CAVİT ARI (Antalya) - Başkanım, şu cümleyi bitireyim: Tarım topraklarıyla ilgili alanları koruduğunuzu ifade ettiniz ve şunu söyleyeyim ben size: Antalya ili Korkuteli ilçesi Dereköy Mahallesi'nde bakın 5 bin dönümlük bir alanın 2 bin dönümünü kapsayan bir alanına linyit kömür ocağı açılmasıyla ilgili bir konu var. Bu konuyla ilgili Toprak Koruma Kurulunda 2 kere "Ret." kararı çıktı ancak bu "Ret." kararına 3 imza onay verdi, 3 kişi "Olabilir." dedi. Sizin Bakanlık olarak benim verdiğim yazılı soru önergesine cevabınızda "İşte, burası sulu mutlak tarım alanıdır, marjinal tarım arazisidir. Bu nedenle uygun görmedik." diye bir cümle var ama burada hâlâ o kömür mücadelesi devam ediyor.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyoruz Sayın Arı.

CAVİT ARI (Antalya) - Ancak buna onay veren kim biliyor musunuz Sayın Bakan? Sizin tarım il müdürünüz.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CAVİT ARI (Antalya) - Oradaki tarım alanının yok edilip kömür alanının açılmasıyla ilgili karara imza atan sizin tarım il müdürünüz.