KOMİSYON KONUŞMASI

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Teşekkürler Sayın Başkan. Katılımcıları, hazırunu saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, önceki yıllarda toplumsal cinsiyete duyarlı bütçe oluşturmayı vadederken -burada, bütçede birçok kez bu sözleri duymuştuk- şimdi "toplumsal cinsiyet" sözünü nerelerden nasıl çizeceğinizi bilemediğiniz bir noktaya vardınız maalesef. "LGBTİ+'ların hakları tabii ki olmalı olmaz mı" dediğiniz en asgari bir noktadan neredeyse onların varlığını yasaklayacağınız bir noktaya geldiğiniz için sizi eleştirmek ya da öneri sunmak, gerçekten, aslında biraz anlamsızlaştı. Zaten yurttaşlara kulak verseniz sorunlarını da isteklerini de gayet net, açık anlattıklarını görürsünüz. Biz onlara biraz kulak verdik ve geçtiğimiz hafta sonu Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçe Çalıştayı düzenledik, geleneksel olarak yapıyoruz bunu. Hem alanda hem de alanla eş güdümlü olarak akademik çalışma yürüten kadınlar bakın, neler diyorlar: Bu ülkede her 3 kadından 2'sinin kendine ait geliri yok. Kadınlar ev içindeki işlere dört buçuk saat harcarken erkekler elli dakika harcıyorlar. Kadınlar ev işlerinden, hanedeki çocuk, engelli, yaşlı ve hastalara bakmaktan fırsat bulup ücretli bir işte çalışsa dahi erkeklerden daha az kazanıyorlar. Gündelik işlerde güvencesiz çalışan kadınlar bel fıtığı, menüsküs gibi mesleki hastalıklar edinirken diğer yandan sağlık hizmetlerinden faydalanamıyorlar ve güvence istiyorlar. Bakanlığınızdan sosyal yardım alan kadınlar vakıf görevlilerinin denetimine tabi tutuluyor ve görevliler tarafından "Bu eve erkek giriyor mu?" "Çocuğu kreşe gönderme." "Çalış da mahkûm olma." "Bu evde biz erkek ayakkabısı gördük." ya da "Neden ailenin yanına dönmüyorsun?" gibi özel hayatı ihlal eden sorulara maruz kalabiliyorlar. Kırsaldaki ekolojik yıkımla tarlası, bağı bahçesi elinden alınan, mülksüzleştirilen, kendi kendine geçinebilme yetisi elimden alınan kadınlar aynı zamanda çevre kirliliğine bağlı hastalıklarla da baş başa kalıyorlar. Roman kadınlar, sigortasız çalışma oranının çok yüksek olduğunu ifade ediyor ve "İş bulma serüvenine üç adım geriden başlıyoruz." diyorlar. Göçmen kadınlar evde şiddete, sokakta ayrımcılığa uğradığında başvuracak kurum bulamıyor ya da başvuru yaptıklarında geri gönderilme korkusu yaşıyorlar.

Şimdi, çalıştayda bana çok çarpıcı gelen bir bilgi de şuydu: Çoğunluğu Latin Amerikalı, Afrikalı, yabancı uyruklu mahpus kadınlar hapishanelerde güvencesiz ve çok fazla çalıştırılırken ayda sadece 338 ila 400 lira arasında kazanabiliyor. Bu kadınlar, ülkelerini telefonla aramak istediklerinde ise dakikasına 100 lira ödemek zorunda. Ayda sadece 1 kere ve altı dakika yakınlarıyla haberleşebiliyorlar yani kazandıkları parayı aslında telefona veriyorlar. Cezaevlerinde 3 öğün yemek ve musluk suyu dışında her şey ücretli. Mahpus kadınlar sadece kettle, mini buzdolabı ve belki küçük bir televizyona ayda 400 ila 500 lira elektrik faturası ödüyor. Bir yıl önce 400 lira olan kantin masrafı şu anda kaç lira? 2 bin lira, üstelik bir ürün kantinde varsa dışarıdan daha ucuza istemek de yasak.

Şiddet gören kadınlar karakola, savcılığa, adliyeye defalarca şikâyette bulunduğu hâlde öldürülmeye devam ediyor. Son örneklerden biri -Ayşe Vekilimiz de anlattı- Hülya Şellavcı.

Engelliliğin bireysel değil, toplumsal bir sorun olduğu görmezden geliniyor. İşte, evde, eğitimde engelli kadınlara bariyerler örülüyor. Ayrıca, şu anda bu Mecliste iki gündür bastonla dolaşarak bu Meclisin fiziki koşullarının da ne kadar engelli dostu olmadığını bizzat kendim de görmüş oldum; bunu da ifade etmek isterim Sayın Bakan.

Her yurttaş gibi sorumluluklarını yerine getiren ama haklarından mahrum bırakılan LGBTİ+'lar ne diyor biliyor musunuz? "Vergi veriyoruz, nefret alıyoruz." diyorlar. Daha çok fazla sorunu ifade etti tüm katılımcılar ancak süre kısıtlı, hepsini anlatmam mümkün değil.

Peki, bütün bunlar neden oluyor? Bütün bunlar, aslında bütçeler bürokratlarla masa başında yapıldığı için oluyor. Yani gerçekten halkın bütçesi olmadığı zaman bir bütçe, masa başında yapıldığında o bütçe gerçek insanlara karşılığını veremiyor. Onun için ben size bugün farklı bir şey anlatmak istiyorum. Halkın vergilerini halkın ihtiyaçları için değil, politik öncelikleri için kullananlara, alın terinin ve emeğin hakkını savaşa ve talana ayıranlara, açılığa mahkûm ettiği halkı "nankörler" diye azarlayanlara, kadınları yalnızca aile içinde varsayarak bütçe oluşturanlara karşı bir yerel yönetim örneği üzerinden halk temelli bir bütçe anlayışı nasıl oluru anlatmak istiyorum, çalıştayda da biz bu örnekleri dinledik.

Şimdi, 2019'da kazandığımız 65 belediyenin 59'una el konuldu, kalan 6 belediyemiz ise katılımcı, eşitlikçi, cinsiyete duyarlı bütçe hazırlamada örnek oluyorlar. Örneğin Silopi Belediyesi, masa başında hazırlatmak yerine bütçesini halkın tüm kesimleriyle bir araya gelerek yapıyor. Kayyumlar binlerce kadını işten çıkarırken Silopi'de belediye çalışanlarının en az yarısının kadın olması şartı var çünkü karar alma mekanizmalarındaki kadınların varlığı tüm bütçelemedeki ihtiyaçları da görünür kılıyor. Kadın yoksa bütçede kadını da yeterince göremezsiniz. Hak öznelerinin kararlara doğrudan katılımı sağlanıyor. Ülkenin her yerinde ulaşım ve seyahat hakkı ekonomik krizle imkânsızlaşırken Silopi'de kadınlar "Jinkart" uygulamasıyla 25 kuruşa toplu taşıma kullanıyorlar, yanlış duymadınız 25 kuruşa. Yine suya erişim de öyle; aylık 8 liraya kadınların su ihtiyacı karşılanıyor. Silopi'deki yönetimde projeler kadın kurullarında değerlendirilip ona göre kararlar veriliyor. Yine mahallelerde kadın toplantıları yapıyorlar, bu toplantılara kadınlarla beraber çocuklar da gelerek taleplerini dile getiriyorlar. Kadın esnaflara da kamuda çalışan kadınlara da gidip bir önceki yıl belediye bütçesiyle kadınlar için yaptıklarını ve ileride yapacakları çalışmaları aktarıyorlar. İstihdam konusunda kadınların her alanda çalışabileceğini düşünerek ilerliyorlar yani "Kadın işi, erkek işi." diye bir ayrım yok. Örneğin, kadınlar temizlik, bahçe, fen işleri müdürlüğü, imar işleri müdürlüklerine kadar her alanda çalışıyor ve şöyle diyorlar: "İlk başta özellikle fen işleri, imar gibi müdürlüklere kadınları seçtiğimizde erkekler tarafından çok tepki almıştı çünkü onlar için kadınlar arabadan da malzemeden de araçtan da paradan da anlamazdı ama biz eşit temsiliyet getirdik." Silopi'de hanelerin maddi durumunu tespit etme anketi yaparak 100 bin nüfusun, 15 bin hanenin tüm maddi durumunu biliyorlar ve sosyal yardımları bu şekilde ulaştırıyorlar. Üniversitelerde ve birçok yerde petmatiklerin olması için öneriler geliştiriyorlar, gençlerin ulaşımını sağlıyor ve ilk kez üniversiteye giden öğrencilere bir kez olmak üzere burs veriyorlar. Evet, belediyelerimiz gasbedilmesinden önce bütün HDP'li belediyelerde kadın müdürlükleri vardı ve belediyelerimizde kararları yönetimler vermiyor kısacası, bütçeyi genç, kadın, çocuk birlikte yapıyorlar ama ne oluyor? AKP yargısı şöyle algılıyor, Van'da Edremit Belediyesi Eş Başkanı Rojbin Çetin'in duruşmasında Mahkeme Başkanı şunu soruyor, toplumsal cinsiyet eğitimleri verdikleri için "Bunu kimin talimatıyla yaptınız?" diyorlar. Örneğin, Van'da Kadına Yönelik Şiddet İstasyonu, sığınmaevi ve bunlarla ilgili alt müdürlükler vardı, tüm bu yerler kapatılıp Ensar Vakfına devredildi. Olsun, biz biliyoruz ve olması gerekeni her yerde hayata geçireceğimizi biliyoruz.

Bütün bu herkesin gardını aldığı ve birbirini ötekileştirdiği, düşmanlaştırdığı dönem bitince ulaşabileceğimiz gerçek bir bütçe ve halkın bütçesi olması dileğiyle.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son yarım dakikanız.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Burada Salih Cora yok ama ben "Buraya yazmak yetmez." diyorum, dünya haykırıyor "..."( ) "x" olarak geçmesin diye Türkçesini de söyleyeyim: "Kadın, yaşam, özgürlük" Kadınlar olarak biz bunu istiyoruz.

Teşekkür eder, saygılar sunarım.