KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, ben hem Sayın Bakanı hem de iktidar partisinden konuşan arkadaşları destekleyeceğim bu konuşmamda, şaşıracaklar.

Gerçekten sosyal yardımlarda müthişsiniz. Bu, bir araştırma sonucu yani doğru, yanlış; tam şey yapamıyorum 2022 yılında 27 milyon insana ulaşmışsınız; dehşet bir şey bu. Bu, gerçekten dehşet bir şey arkadaşlar, sizin açınızdan da dehşet bir şey yani bu kadar insan sosyal yardım almak zorunda kalmış. Daha yüksek rakamları söyleyenler de ifade edenler de mevcut.

Bütçe yeterlidir, yetersizdir; onlar tartışılabilir. Yani 2021'de kesin hesapta 97,80 milyar ayrılmış, şimdi 2022'de -ne kadar kesinleşecek göreceğiz- 104 milyar, 2023'te 258 milyar ayrılmış. Bu tartışılabilir ama bunlarla ilgili bir karşılaştırma yapabilirim Sayın Bakanım.

Şimdi, 2023 bütçesinde sosyal yardımlara başlangıç ödeneği 258 milyar TL ayrılmış, faizlere 581 milyar TL ayrılmış. Başka... Bir 994 milyar TL var, bu da zenginlere ayrılmış. Bu 994 milyar TL vazgeçilen vergi harcamaları yani "teşvik" filan adı altında vazgeçtiğiniz vergi harcamaları. Yani öyle şişinmeye filan gerek yok, zaten söyledi. Çok insana çok yardım etmek, nasıl bir ekonomik düzen kurduğunuzu da gösteriyor ama öyle şey yok yani. "Efendim, biz fakirlere şu kadar, 2023 yılı için 258 milyar TL ayırıyoruz, bu ne büyük bir şey." demeyin, zenginlere 994 milyar TL ayırıyorsunuz yani manzara bu.

Başka, KÖİ'lere de -KÖİ var ya- kamu-özel iş birliğine de 102 milyar lira ayrılmış ama ne kadar gerçekleşecek; bu da ayrıca tartışılabilir.

Değerli arkadaşlarım, bunlar doğru, kalemleri var. Bu çalışmaları yapmışsınız, çok değişik şeylere, aile yardımları, barınma, gıda, sağlık, eğitim yani bu rakamlara bir şey demiyorum. Fakat sizin yardım anlayışınızda bir problem var yani. Bu Bakanın bir şey ortaya koyması gerekirdi yani sosyal yardım konusunda böyle bir stratejimiz var, böyle bir anlayışımız var, bu şekilde biliriz bu işi, insanı, insanlığı; bu konuyla ilgili hiçbir söylemedi. Ben size söyleyeyim: "Yardım" kelimesi filan bile rahatsız edici bir kelime. Modern devlette, sosyal devlette böyle bir şey olmaz. Sosyal devlette yardım bu şekilde olmaz, sizin yaptığınız gibi olmaz.

Bakın, nasıl yapıyorsunuz? Örnek vereyim: Sizin partinizin bir ilçe yönetim kurulu üyesi aynı zamanda bu yardımların organize edildiği vakfın da üyesi oluyor, şeyin de. Bakın, onlarca örnek getirebilirim "İftira miftira" demeyin. Yani çağırıyorsunuz, işte, bir konuda bir yardım yapıyorsunuz "Gelecek ay bu yardımı almak istiyorsan şu kadar üye yapacaksınız." "Gelecek sene de kömür almak istiyorsan bu kadar üye yapacaksınız." Diyorsunuz. Başka bir şey daha var: "Biz verdik. Biz yaptık" diyorsunuz. Siz kimsiniz arkadaşlar? Sayın Cumhurbaşkanına söylüyorum: Sayın Cumhurbaşkanı, siz kimsiniz? Kimin cebinden veriyorsunuz? Babanızın kesesinden mi veriyorsunuz ya? Devletin vergileri ya. Bu millet hiçbir yurttaşını, hiçbir komşusunu aç bırakmaz; bu millet komşusu açken tok yatmaz. Bunu yapıyorsunuz. Siz burada aracılık yapıyorsunuz; biz verdik. Üstelik de bu vermeyi seçime tahvil etmeye çalışmak ne kötü bir şey.

Değerli arkadaşlarım, sosyal devlet şudur, modern devlet de budur, aslında devlet de budur: Herkese, her yurttaşa insan gibi yaşayabileceği, bir gelir elde edebileceği sosyal ve ekonomik işleyiş kurar. Buna rağmen işsiz kalanlar varsa bunlara devlet sosyal yardımda bulunur. Başka...Bir de çalışamayacak durumda olanlar var, engeliler, yaşlılar, onlara verir. Ve sağ elin verdiğini sol el görmeyecek şekilde yapar. Sizin yaptığınız gibi sosyal yardımını bağıra bağıra yapmaz, bağıra bağıra yapmaz, reklamını yapmaz; ayıptır bu ya! Bu çok ayıp bir şeydir yani. "2022 yılında şu kadar sosyal yardım yaptık." diye seçim propagandası yapmak ayıptır; tek kelimeyle, en basit kelimeyle size söylüyorum.

Değerli arkadaşlarım, elbette yoksulluk çok derinleşmiş vaziyettedir de bunları yapmak durumunda kalıyorsunuz. Yoksulluk sınırı, açlık sınırıyla ilgili rakamlar her ay değişiyor. İşte, sendikalarımız yayınlıyorlar bu rakamları; 7 bin küsur lira açlık sınırı, 20 bin küsur lira yoksulluk sınırı, böyle bir ülkede yaşıyoruz ve...

Şimdi, hem Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı bütçenin genelini sunarken hem de Sayın Bakan -başkaları da yapacaktır- "Gelir dağılımı endeksi Gini şöyle iyileşti." Yapmayın ya, neye göre iyileşti? O rakamları kim, nereden verdi? TÜİK verdi değil mi?

Şimdi, "yalan" kelimesini söylüyorum, iktidar partisi milletvekilleri "Ya, devlet yalan söyler mi?" "Bakan yalan söyler mi?" Niye? Ya, doğru değil, bunlar doğru değil değerli arkadaşlarım. Niye doğru değil? Bakın, size anlatayım arkadaşlarım.

Bakın, şirket ve banka kârları açıklandı bu sıkıntılı dönemde yani pandemide falan açıklandı. Banka kârları yüzde 300'leri geçmiş vaziyette, tek tek bankalardan 600 kâr eden de var, yüzde 1.500 kâr eden şirketler de var ama ortalama -yukarıdaki şirketlerin, ilk 500 şirketin- şirket kârları yüzde 234. Evet, birileri zenginleşiyor, hiç şüpheniz olmasın. Eğer, Gini katsayısı zenginleri gösteriyorsa, evet, zenginleşiyor.

Peki, garibanlar ne oldu? Garibanlar ne oldu? Asgari ücret yani net asgari ücret üzerinde konuşalım değerli arkadaşlarım. 2014'te 1.071 lira brütü, neti 846 lira değerli arkadaşlarım; bir sene öncesine göre yüzde 9 artmış. 2019'da 2.558 lira brütü, neti 2.020 lira; yüzde 26 artmış. 2021'de 3.577 lira brütü, neti 2.825 lira. Net 2022'de ilk altı ayda 4.253'tü; yüzde 50 artmış. Değerli arkadaşlarım, şirketlerle, şirketlerin elde ettikleri, bankaların elde ettikleriyle vatandaşa verilenleri -daha diğer memurları falan saymıyorum, aşağı yukarı budur net gelirleri- karşılaştırdığınız zaman "Gelir dağılımı düzelmiştir." filan, öyle bir şey yok, gelir dağılımı daha da kötüye gitmiştir. Sizin uygulamış olduğunuz ekonomik politikalar zaten sosyal devleti filan ortadan kaldırır. "Neoliberal politikalar" derler bunlara, ezber bir şey değil arkadaşlar; açın, okuyun. Neoliberal politikalar 70'li yıllardan beri dünyayı kasıp kavuruyor. En son hedef olarak sosyal devleti önüne koymuştur. "Verme." diyor sosyal devlete, "Bana vereceksin." diyor. İşte, siz, bu verdiğim rakamlarla ona vermişsiniz, zengine vermişsiniz. Ne yapıyorsunuz? 250 milyar lira yoksula veriyorsunuz, 300 milyar küsur, 500 milyar lira faize veriyorsunuz, 900 milyarı da yine zengine vergi indirimi yaparak veriyorsunuz. Siz böyle bir politika uyguluyorsunuz. Yerli ve millî buysa battık yani. Böyle, yerli ve millî mi olur? Hani Türkiye ekonomik modeli bu ise batmış vaziyetteyiz; böyle değil.

Değerli arkadaşlarım, süre doluyor yani şeylere girmiyorum, çok ciddi problemler var. Çocuklar okula aç gidiyor, gelir dağılımı da çarpıklığın nerelere geldiğini gösteriyor. Beşikten mezara rehin çocuklar, yoksul çocuklar, yoksul çocuklar, değerli arkadaşlarım, yoksul çocuklar... İnsanlar yoksulluk dolayısıyla, ödemelerini yapamadığından dolayı intihar ediyor. Kaç sene oldu, Fatih'te intihar eden 4 kardeşi düşünün. Yani sayın milletvekili hanımefendi şeyi anlattı, kendisi teşekkür filan almış. Peki, bu ailelere de gitseydi ne diyecekti? 4 kardeş elektrikleri kesilmiş "Ekmek parası bulamadık, biz ne işe yarıyoruz bu ülkede?" diye birlikte intihar ettiler. Bu rakamlara, bunlara girmiyorum.

OECD'de 4'üncü ülkeyiz yani sokaktaki işte... Bu uyuşturucu bağımlılık, bağımlılıkla mücadele... Bağımlılıkla mücadele olur elbette, bilgilendirme de olur ama bağımlılığın -ben psikiyatri uzmanıyım- temelinde en önemli şey maddeye ulaşmadır, maddeye ulaşma. Bir ülkeye gemi gemi uyuşturucu madde geliyorsa ne yaparsanız yapın... Her gün Bakan açıklıyor, bugün Cumhurbaşkanı da açıkladı; bin tane uyuşturucu organize suç örgütü şey yaptık. Bin tane sadece uyuşturucuyla ilgili organize suç örgütü varsa bu ülke batmıştır değerli arkadaşlarım ya! Ya, ondan sonra da Kılıçdaroğlu şöyle dedi, böyle dedi.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son yarım dakikanız.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bitiriyorum, son yarım dakika.

Bakın "aile" filan dediniz değerli arkadaşlarım, aile, aile ne oluyor? İşte, aileyle ilgili düzenleme yapacağız. Ya, aile buraya mı kaldı? Boşanmaların temelinde, değerli arkadaşlar, İstanbul Sözleşmesi mi var, LGBT'liler mi var? Boşanmanın temelinde -demin de anlattığım- bu çarpık ekonomik model var değerli arkadaşlarım, uyuşturucunun temelinde de bu var ve sizin dindar ve muhafazakâr olmanız hiç kimsenin çocuğunu bu kötülüklerden maalesef kurtaramıyor değerli arkadaşlar. Sizin inandığınız değerleri artık çocuklarınız, bizim, hepimizin çocukları yetersiz buluyor. Niye? Uygulamış olduğunuz ekonomik ve sosyal politikalar sizi bu hâle getirmiştir.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Lütfen, yoksulluğu hiç olmazsa seçim aracı hâline getirmeyin. Yoksulluğu yönetmeyin, yoksullukla mücadele yoksulluğu yönetmek değildir.

Teşekkürler.