KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben bir bütçe konuşması hazırlamıştım Millî Eğitim Bakanıyla ilgili ve bunu hazırlarken de grubumuzun eğitim danışmanı Ali Taştan'ın hazırladığı rapordan istifade etmiştim fakat öğleden önce burada konuşulan bir konudan dolayı hazırlığımı bir tarafa bırakıp başka bir konuşma yapmaya karar verdim. İsteyen olursa bu raporu iletebilirim.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, burada öğleden evvel bir konuyu tartıştık. Konu, bu salonun ihale yoluyla hazırlatılması. Değerli arkadaşlar, kanım dondu yani Türkiye Büyük Millet Meclisi, 5 bin çalışanı olan Meclis, şu kadar yıllık tecrübesi, TRT'si, her şey... Kamerasıyla salonu ihale etmesi... Şaştım arkadaşlar ve sizin hakkınızda yeniden düşünmeye başladım. Adalet ve Kalkınma Partisi mi yoksa YİİP mi, yandaşa ihale ve iş sağlayan parti mi? Değerli arkadaşlar, bu ne demek ya? Yani buna tepki göstereceği yerde Sayın Başkanımızın bunu savunması, sizlerden bunu eleştirecek bir cümlenin çıkmaması beni gerçekten hayal kırıklığına uğrattı.

Değerli arkadaşlarım, bakın, sadece bunlardan ibaret değil; şu üniversitelerin hâline bakın değerli arkadaşlarım, şu üniversitelerde olup bitenlere bakın. İhalelerin büyük çoğunluğu 21/B'ye göre yapılmış; hepsi acil, pazarlık yoluyla yapılmış değerli arkadaşlar. Hizmet alımları da aynı şekilde yapılmış. Vermiyorum tek tek, çok fazla vaktimiz yok.

Başka? Üniversitelerde "nepotizm" dediğimiz iş almış başını gidiyor değerli arkadaşlar. Nepotizm yani eş, dost, akraba... Rektör; dayısını, hanımını, kayınının bilmem... Bütün üniversitelerde... Bunları gelip burada tek tek size verebilirim.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Sayın Başkanım, bütün üniversitelerimizi itham altında bırakıyor.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Değerli arkadaşlarım, bir tane üniversitenizin...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - "Eş dost, akraba" diyerek bütün üniversitelerimizi itham altında bırakıyor.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - ...rektörü bugün çıkan haberlere göre yalanlayıp...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - YÖK Başkanımız herhâlde cevap verir en sonunda.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ama Başkanım, günün sonunda cevap verilecek.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - ...400 bin lira...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Hiçbir rektörümüz burada yok, isim versin.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) -Ne oluyor Sayın Başkanım ya?

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Size sıra geldiğinde cevap verirsiniz.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Sayın Başkanım, böyle bir şey yok. İsim versin Sayın Başkanım, isimle konuşsun!

(Gürültüler)

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, katılmayabilirsiniz, sıra size geldiğinde cevap verirsiniz.

Buyurun.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Hiçbir rektörümüz burada yok, itham altında...

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - YÖK Başkanı burada.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - YÖK Başkanı var, sen kimsin ya?

YILDIRIM KAYA (Ankara) - YÖK Başkanı burada.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Devam edin lütfen, devam edin.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - İsim versin!

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Uğur Bey, sıra size geldiğinde fikirlerinizi ifade edin. Rica ediyorum...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ortaya konuşmasın, isim versin!

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bu bir hak, katılmayabilirsiniz ama bir fikir ifade ediliyor.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Dinle, daha başka şeyler de söyleyeceğim.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sıra size geldiğinde siz de fikrinizi söylersiniz.

Buyurun.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - İki dakikam gitti, iki dakika istiyorum.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - İki dakika gitmedi de bir miktar ilave ederiz.

Buyurun.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Bütün rektörleri zan altında bırakıyor!

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Bir üniversite hakkında konuşmak için bütün rektörler burada mı olacak?

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - İsim versin!

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Değerli arkadaşlar...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, hatibe müsaade edelim lütfen.

Devam edin lütfen.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Zan altında bırakıyor, olur mu böyle şey! Böyle bir şey olur mu!

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Bırak, konuşsun.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ben de "Bütün CHP'li belediyeler böyle böyle..." desem beni susturmayacak mısın?

Yakışıyor mu Sayın Hocam?

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Konuşurken sen de sorunu sorarsın.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Evet, kifayetimüzakere... Yeter bu kadar, sonra sıra size geldiğinde siz de eleştirirsiniz.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Dört dakika vaktimi aldı.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Dört dakika olmadı.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Neyse, en az üç dakika.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Yok, yok.

Siz devam edin.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Değerli arkadaşlarım, Uğur Bey'in hatırını kırmayacağım, isim vereceğim.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Siz de krizi fırsata dönüştürmeyin lütfen.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - İsim veriyorum: Şırnak Üniversitesiyle ilgili bir haber çıktı -doğru yanlış, YÖK Başkanı söylesin- yıllık kirası, bindiği bir tane arabanın yıllık kirası 400 bin lira. Ya, 50 milyonluk arabaya mı biniyor bu adam arkadaşlar, bunlar nedir? Bu saltanat nedir değerli arkadaşlarım?

Bakın, Bülent Ecevit'in bu ülkeye hediye ettiği çok önemli iki şey var. Yani "devrim" diyorsunuz ya, devrim böyle olur. Ne? Biri KPSS, biri KİK; Kamu İhale Kurulu. Değerli arkadaşlarım, bunu bozdunuz, yıktınız, paramparça ettiniz. Ya, mülakat ne arkadaşlar, mülakat? Ya, zaten mülakat gerektiği yerlerde yapılıyor yani asker mülakatla giriyor, bekçi mülakatla giriyor, polis mülakatla giriyor; bütün öğretmenler, herkes mülakat... Ya, siz bunlara güvenlik açısından güvenlik soruşturması yapıyorsunuz; hasta mı, değil mi, sağlam raporu alıyorsunuz, ondan sonra mülakat "Ben torpil yapacağım, kendi adamımı alacağım." diyorsunuz ve böyle yaptınız... KPSS'de olan rezaletler nedir değerli arkadaşlarım? Şu anda ÖSYM Başkanı ne... Ayrılmış, soruşturma izni verilmiş filan. "Yoktur, moktur." yazmışlar. E, niye aldın?

Sadece bunlar mı? İşte, bir cemaat... Hükûmet ortağıydı o zaman ve yapılanların hepsini birlikte yaptınız. Ben biliyorum arkadaşlar, tek tek sayabilirim Uğur Bey çok merak ederse. Bakın bir kısmı, orada işe giren, bizim çocuklarımız işe giremezken işe giren ailelerin çocuklarının bir kısmı FETÖ'den kaçtılar gittiler, bir kısmı şimdi bu sıralarda... "Bu sıralarda" demeyeyim ama sizin içinizdeler. Dolayısıyla, siz iki önemli devrimi yok ettiniz ya! Sizden devrimci mi olur? Hadi oradan! Ne devrimcisi ya?

Değerli arkadaşlarım, eğitimin kalitesinden söz ediyorsunuz. Evet, kalite, çok önemli. Ha, sayılarla ilgili bir sürü şey söylediniz, onların da hepsi doğru değil; "Ortaöğretimde 22 kişi." dedi derslik sayısına, aradım baktım; Sincan'da bir tane o okulda 32 Sayın Başkan, 32 kişi Sayın Bakanım. Ya, şimdi, bakın, öyle değil. Neyse, yaptınız. Kemiyet, bir şey demiyorum. Zaten siz büyüklerle bozmuşsunuz; büyük oldu mu bitti. Hayır, nitelik.

Değerli arkadaşlarım, kimseye hakaret olsun diye söylemiyorum ama vasattan öteye gidemiyoruz. "PISA misa." filan Sayın Bakan, evet birtakım ilerleme var ama OECD ülkelerinin en arkasındayız yani onun için, buraya getirmeyin bunları, övünmeyin, böyle bir şey yok, olamaz da zaten değerli arkadaşlarım.

Bir öğretmene... Bakın, rakamlar veriyorum: Yeni başlayan öğretmen 9 bin lira, sekiz senelik öğretmen 11.100 lira maaş alıyor. Ya, değerli arkadaşlarım, yoksulluk sınırı 25 bin lira, açlık sınırı bu kadar. Bir öğretmen, iki çocuklu bir öğretmen bu maaşı alıyorsa -sekiz yıllık öğretmen- bu öğretmenden, bu öğretmen çok yetenekli, donanımlı öğretmen olsa bile bu öğretmenden ne bekliyorsunuz? En büyük zalimliktir bu değerli arkadaşlarım ve bu çocukları bunlara teslim etmek... Ya, öğretmenin bir kabahati yok, bütün kabahat sizdedir. Nerelere para ayırıyorsunuz değerli arkadaşlarım? Bakın, dün söyledik, faize 350 milyar, KÖİ'lere 100 ayırmışsınız ama belki de 100, 200 milyar. Zenginler için 990 milyar TL vergiden vazgeçiyorsunuz değerli arkadaşlarım ama öğretmene bu maaşı veriyorsunuz ve bu öğretmenden bir şey bekliyorsunuz. Böyle bir şey olur mu? Onun için, vasatlığın ötesine gidemiyoruz maalesef. Şimdi, bu vasatlığın içinde sınavlar koyacaksınız, birtakım şeyler yapacaksınız kolay sorular sorarak. PISA'da da kolay sorular sorarak bunları elde ettiniz değerli arkadaşlarım. Dolayısıyla, öğretmenlerimiz dökülüyor, çocuklarımız bu öğretmen arkadaşlarımızın elindedir ve onların bir suçu yok.

Sayın Bakanım size bir şey soracağım: Bu rakam doğru mu? 4 milyon öğrenci, ortaöğretim öğrencisi filan... Yok bunlar yani... Gerçekten bu rakamlar doğru mu Sayın Bakanım? Bununla ilgili bir şey söyleyin. 1 milyon 201 bin öğrenci -pandemide geri çekilen öğrencilerden- geri dönmemiş.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI MAHMUT ÖZER - Açıkladık zaten.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Açık öğretim lisesi ne demek değerli arkadaşlarım ya? Lise sona geçen öğrencilerimizin büyük çoğunluğunun açık öğretime gitmesi, bunlar ne anlama geliyor? Böyle bir şey yok. Bu şekilde, 4 milyon öğrenciyi zaten ayırmışsınız, 4 milyon. Ondan sonra ne yapmış YÖK? Puanları düşürerek, tabanı kaldırarak, sınırı kaldırarak bütün öğrencileri üniversitelere almış, vakıf üniversitelerini -ki bu vakıf üniversitesi diye bir şey yok Türkiye'de, şirket üniversiteleri- buraları doldurmuş değerli arkadaşlarım. Bunun sonucu ne olmuş? Ben size söyleyeyim bunun sonucunu değerli arkadaşlarım: Eğitim, üniversitede eğitim çökmüş. Bakın, rakamlı da vereyim size...

Daha en vahimini söyleyeceğim ama mesela, benim mesleğimle yakın olduğu için, psikoloji ve psikolojik danışmanlık ve rehberlikle ilgili söyleyeyim: 122 psikoloji bölümü var, senede 6 bin mezun veriyor. Ne yapıyorsunuz? Nereden mezun oluyor bu öğrenciler? Kim eğitiyor bu öğrencileri? 122 üniversitede bu öğrencileri kim eğitiyor? Geçen verdim, söylemek istemiyorum. Bakın, 1 sosyoloji mezunu lise öğretmeni, 2 ilahiyat mezunu lise öğretmeninin gittiği, başka öğretim elemanının olmadığı psikoloji okullarında psikolog mezun ediyorsunuz. PDR'de de durum çok farklı değil. 6.500 öğrenci alıyorsunuz, 5.700 mezun var. Bu çocukların... PDR'de 20 bin, psikoloji de 35 bin çocuk işsiz değerli arkadaşlar. Bekçi olmak için, oy karşılığında, sizin o torpilli şeylerinize girmeye çalışıyorlar değerli arkadaşlar.

En önemlisi, YÖK Başkanı, buradasınız; tıp eğitimini bitirdiniz, tıp eğitimini.

Bakın, "SUT" diye bir şey icat etti bu Hükûmet, "SUT". SUT nedir? Sağlık Uygulama Tebliği. SUT'a göre, sürekli kendisi, şehir hastanelerinde özel anlaşmalar yaparak paraları aldı, üniversite hastaneleri 5 lira yaptıkları yerde, SUT değişmediğinden dolayı 2 lira ödedi Sosyal Güvenlik Kurumu ve üniversite hastanesinin en kaliteli hocaları gitti. Üniversitede tıp eğitimini bitirdiniz değerli arkadaşlarım! Sağlıkta kalite arıyorsunuz. Hadi psikolojiyi bıraktım, onu bıraktım; hiçbir şey bırakamayız ama tıp iyiydi. Hiç elinizi sallamayın YÖK Başkanı; ben işin içindeyim, biliyorum. Tıp eğitimine sizin verdiğiniz zarar var ya; ben "ihanet" kelimesini kullanmak istemiyorum...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bir dakika uzatıyorum sürenizi.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Üç dakikamı veriyor musunuz efendim?

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Üç değil, ben sordum, bir dakika.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ne bir dakikası ya! Bir dakika sadece şey konuştu.

"Her ilde üniversiteyi açılmış da..." Her ilde üniversite açılmış doğru ama bu üniversitelerde ne olmuş? Şimdi oturun, biraz kaliteyle ilgili çalışın.

Değerli arkadaşlarım, gençlerimizde, bu okullardan mezun, geçen gençlerimizde müthiş belirsizlik var yani geleceği görmüyor. Ne olacak? Çoluk çocuğunun geleceğini görmüyor. Onun için gidiyorlar ama Cumhurbaşkanımız çıkıyor "Süfli hevesler..." Yahu, insanın iyi bir cep telefonu kullanması, bir arabaya binmek istemesi, iyi bir hayat, çoluk çocuğuna gelecek... Yani bunlar aşağılık hedefler olabilir mi ya? Yani bu sokaklarda gezeceksiniz öyle mi? Ha, ha, ha! Değerli arkadaşlarım, sizin adınıza çok üzülürüm yani, öyle bir şey yok.

Sayın Başkanım fazladan zaman vermesin. Bir şey daha söyleyeceğim.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bitmedi daha var ya, ne oldu?

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bir dakikayı geçti ek süreniz.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bitiriyorum, bir son cümle, bitiriyorum.

Bakın, bundan birkaç sene evvel, büyük gürültülerle "1 milyon yazılımcı yetiştiriyoruz." diye eski Maliye Bakanı Sayın Albayrak açıklamıştı. Ya, bu 1 milyon yazılımcı ne oldu Sayın Millî Eğitim Bakanı?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI MAHMUT ÖZER - Maliye Bakanına sorun.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - 1 milyon yazılımcı yetişecekti. Nerede bu 1 milyon yazılımcı? Var mı arkadaşlar, o yazılımcıları gören bilen var mı?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ediyoruz.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - İki dakikaya yaklaştı, rica ediyorum Sayın Bekaroğlu.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bakın, ben şunu gösterdim...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum.

Diğer konuları da başka arkadaşlarımız dile getirsinler, rica ediyorum.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sizin devriminizin negatif taraflarını gösterdim. Onun için, Uğur Bey hiç kırma, kızma, de ki: "Ne diyor bu Bekaroğlu, bir bakayım."

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Peki, teşekkür ediyorum, sağ olun.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sen düzgün bir adamsın.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Bekaroğlu, bir şey söyleyeceğim...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Uyar, uyar çünkü sorumluluk sana aittir, bunların hepsine el kaldırdınız...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ama isim söyle, isim.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - 10 tane varlık barışına el kaldırdınız.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ortaya konuşma, isim söyle.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - "Genel söylemeyin, isim verin." diyor.

Eyvallah, tamam.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sokaklarda uyuşturucudan ölen çocukların sorumluluğu da var, bunu da bilin.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - İsim ver, ben üzerime düşeni yapacağım.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Bekaroğlu, bana yönelik olarak da bir eleştiriniz oldu; saygıyla karşılıyorum.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - 1 değil, 5 eleştirim var.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Eleştirebilirsiniz elbette. Hata da yapabiliriz, eyvallah.

Fakat şunu ifade edeyim: Burada daha sağlıklı bir çalışma ortamı hazırlamak üzere birkaç yıldır böyle bir hizmet alımı yapılıyor. Bütün hizmetler için alım yapılmıyor yalnız, onu düzelteyim. Burada sadece rutin olarak yapılmayan, Meclisin vermediği birtakım ek hizmetler için bir hizmet alımı yapılıyor. Onun da mantığı şu: On iki ay boyunca biz bu işi yapmıyoruz, sadece bir süre, bir aya yakın bir süre bu işi yapıyoruz. Sadece geçici bir süre ihtiyaç duyduğumuz bir iş için on iki ay boyunca bir malzemeyi tutmak çok ekonomik bir yaklaşım değil. Ha, yine de tartışılabilir tabii, siz başka türlü düşünürsünüz.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Konuşmayın, söyledikçe batıyorsunuz, ne yapıyorsunuz!

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sizin yetkiniz olursa başka türlü yaparsınız ama bütün dünyada da kurumlar hizmet alımı da yaparlar, kendileri de hizmet sunarlar.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Yani kayıt alınamıyor mu? Bu Mecliste 5 tane, 10 tane komisyon çalışırken aynı anda kayda alınıyor da siz burada bunu kayda alamıyor musunuz?

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bunda ayıp bir şey yok, hukuka aykırı bir şey yok, gayet mantıklı bir hizmet alımı yapılmıştır.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Şu anda başka komisyon yok, nasıl oluyor da kayda alamıyorsunuz? 5 bin kişi... Kimin parası bu ya!

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, şimdi devam ediyoruz.

Yine ben, isim isim okumak istiyorum.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Öğretmenlere vermediğiniz paraları burada yandaş müteahhitlere dağıtıyorsunuz!