KOMİSYON KONUŞMASI

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Evet, değerli sunumlarınız için teşekkür ediyoruz.

Şimdi, benim konuya ana yaklaşımımı böyle basit bir mantıkla önce açıklamak istiyorum. Amasra maden ocağında bir patlama oldu yani bir varsayımdan hareket etmiyoruz, şu anda bir patlama yaşandı ve bunu değerlendiriyoruz. Can kayıplarımız var, bu bir kaza mı yoksa bir sabotaj mı? Bu sabotaj değil bu kaza. Peki, bu kazaya ne sebep oldu? Grizu patlaması. Grizu patlamasının şartı nedir? Metan gazının havadaki yoğunluğunun patlama seviyesine gelmesidir. Dolayısıyla bu patlama da gerçekleştiğine göre buradaki metan gazı seviyesi de patlama sınırına ulaşmış demektir. Peki, metan gazının havadaki yoğunluğu patlama sınırına ulaştıysa burada bir havalandırmada bir sorun var mıdır? Evet, vardır çünkü metan gazının yoğunluğunu seyreltip de havanın içinde düşürecek olan şeyin adı havalandırma sistemi. Dolayısıyla bu maden ocağındaki bu patlamada havalandırmanın doğrudan bir ilgisi var, konu bu. Yani benim basit analizim bu, olayın karmaşık taraflarını bir kenara bırakırsak durum bu. Şimdi peki havadaki metan gazı oranı yükseldi ve ortamda da yeterli hava hızı sağlanamadı, havalandırmada problemler var. İşte bilirkişi raporuna yansıyanlar var, Sayıştay raporlarında o noktayı ifade eden bazı hususlar var, buna benzer konular var, tanık ifadeleri var; havalandırma hızı konusu sıkıntılı. Peki, metan gazı oranı buna rağmen yükseldi, şimdi bunun uyarıcı sistemleri var. Yükseldi diyelim, 1'i aştı, 1,5'e geldi, 1,69 oldu ve saat 18.09'da son alınan veri de bu. Soru şu: 1.69 verisinin alındığı sensör doğru yerde mi? Bir kere en önemli konu bu. Şimdi dün itibarıyla TTK bize hayatını kaybeden madencilerin yerini gösteren bir haritasını verdi maden ocağının. Bu haritada aynı zamanda metan gazı sensörleri de konumlandırılmış. Bilemiyorum kontrol ettiniz mi bunları?

PROF. DR. KEMAL BARIŞ - Ben gördüm, biliyorum.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Acaba bu haritadaki metan gazı sensörlerinin yeri gerçekten buralar mı? Çok kritik, bu sorunun yanıtı çok kritik çünkü 320 damarı üzerinde, -bir tanık ifadesinde, ki tanık çok önemli bir tanık, bakın ifadesinin okuyacağım- izleme operatörü Mehmet Özdemir olay günü 2 kişi çalışması gerekirken personel eksikliği nedeniyle tek kişi çalıştığını açıklayarak şöyle söylüyor diyor ki: "Ara ara tek kişi çalıştığımız oluyordu, ben işe başladığım ilk gün de tek kişi çalışmıştım." İşe başladığı ilk gün bile, hani oryantasyon diye bir kavram vardır, tek kişi ve her an bu metan gazı bu ocakta çıkabilir çünkü zaten metan gazının yoğun olduğu bir yapısı var Amasra'daki maden ocaklarının. Yani neredeyse diğer müesseselerdeki maden ocaklarının 2 katı kadar... Dün biz raporlarıyla da burada konuştuk, bende açıklamıştım. "Personel yetersizliğinden dolayı tek kişi kalıyorduk, bunu amirlerimiz de biliyordu." dedi. Özdemir acil durumlarda tüm işçileri uyaran bir sistem bulunmadığını açıklayarak şunları söyledi: "Telsiz telefonla iletişim kurulmaktadır, diafon bulunmaktadır ancak diafon bize, gaz izleme merkezine bağlı değildir. Bunu üstlerimize söyledik ancak hususta iyileştirme yapılmadı, telsiz kayıtları tutulmasını istedik ancak bu da yapılmadı." Özdemir olay günü saat 18.04'te Rıdvan Acet'e metanın 1,5'e çıktığını haber verdiğini belirterek "Ben metanın yükseldiğini eksi 300 kot birinci rekupta sağ kalın damar üst taban yolu olarak tespit ettim. Bana eksi 320 kotundan herhangi bir veri gelmedi. Zaten burada sensör yok ancak yer altında...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - ...eksi 320'de sensör bulunuyorsa da bizim sistemimizde kayıtlı değildir." Yani şimdi izleme operatörünün eksi 320'de sensör olmadığını söylemesine mi yanalım yoksa varsa da bizim sistemimizde kayıtlı değildir demesine mi ya da üçüncü bir varsayım izleme operatörünün yanlış bir bilgiye sahip olduğunu düşünüyorsak yani gaz izleme sisteminin başında oturan kişinin yanlış bir bilgiyle orada oturuyor olmasının durumunun vahametine mi üzülelim? "'İlk veriyi kesen 27 numaralı metan sensörü 300 kot birinci rekup sağ kalın damar üst taban yoludur. diye bilgi verdi.'" diyor. Burada, ifadesi bu. TTK'nin yer altı maden ocağıyla ilgili verdiği harita bu, burada metan gazı sensörü de işaretlenmiş, teknik olarak siz bu sorulara daha rahatlıkla yanıt verebileceğinizi düşünüyorum. Şimdi bu tanık ifadesine ilave bir ifade de bilirkişi raporunda var, diyor ki: İş Sağlığı, Güvenliği ve Eğitim Şube Müdür Vekili Volkan Soylu'nun Amasra İlçe Emniyet Müdürlüğü 20/10/2022 tarihli ifadesindeki bilgilerden "Eksi 320 kalın damar tavan yolu galerisindeki metan sensörü ile arın arasında 60-70 metre mesafe olduğu, arından yayılan metan gazının sensör tarafından algılanmasının üç dört dakika aldığını beyan etmiştir." diyor. Yani "Bir kaza bu kadar göz göre göre gelebilir. Baca içerisindeki hava hızının 0,2-0,3 metre/saniye arasında olduğu kolayca hesaplanabilir." diyor bilirkişi raporu. "Bu değerdeki hava hızının havalandırmadan beklenen tehlikeli gaz ve tozların seyreltilip hızlıca ortamdan uzaklaştırılması görevini yerine getirmesi mümkün değildir. Bu durumda eksi 320 kalın damar kılavuzuna gönderilmesi gereken temiz hava miktarının ancak beşte 1'inin ulaştığı söylenebilir." Diyor. Yani yine donüyor sensörle ilgili soru işaretleri devam, havalandırma hızı düşük; konu bu ve metan gazının patlaması âdeta burada başarılmış. Yani bu başarılmış, merkezî gaz izleme servisinin başında 2 kişi olması gerekiyor, biri yok, yüzde yüz yok. Yani bir insan bedeni hayal edelim, iki kolu, iki bacağı var, bir bacağını, bir kolunu keselim, ne kadar eksikse orada insan bedeninin yarı uzuvlarının olmaması gaz izleme merkezî sisteminde 2 kişiden 1'inin olmaması da bir kazanın olma ihtimalini ve bunun haber verilmesi ve engellenme ihtimalini yüzde yüz olarak engellenmeme durumunu yüzde yüz olarak artırıyor; açık, net. O gaz izleme servisinin başında personelin olmaması ta zincirleme olarak Cumhurbaşkanına giden bir konudur. Defalarca kez biz vekiller olarak Cumhuriyet Halk Partisi vekilleri olarak bu konuda açıklama yaptık.

Şimdi, benim sormak istediğim, burada bir ters soru soralım, diyelim ki: Ani gaz degajı veya birdenbire metan gazının artması ve yoğunlaşması orada. O nedenle benim sorum aslında bu sorunun çözümlenmesine yönelik yani konuyla ilgili ben spesifik olarak bir hocamızı işaret etmeyeceğim, bilgi verebilecek olanlar. Bir, havadaki gaz yoğunluğu yüzde 1 seviyesinden yüzde 5 seviyesine bir saniyede çıkabilir mi, beş saniyede çıkar mı, bir zaman mı alır, bu neye bağlıdır parametre olarak? Yani bu seviyeye yüksekken kömür üretimi orada devam edince daha mı hızla artar, artmaz, bunu sormak istiyorum. Böylece bu ihtimalin üzerinde bilimsel bir değerlendirme yapılmış olabilir. Yani ani gaz degajı ani yükselme de bu ani ne kadar sürede, ne kadar yoğunlukta, ne kadarlık bir alanın içinde olur kısmını özellikle sormak istiyorum; birinci sorum bu.

Diğer sorumu Kemal Hocama sormak istiyorum. Hocam, bu baraj konusunu tam olarak anlatabilir misiniz? Yani bu barajlarda kapı olur mu, olmaz mı, sızdırmazlığı nedir, hangi tip malzeme kullanılır yani bu baraj...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN TANER YILDIZ - Buyurun lütfen.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - ...kömür tozunun yoğunlaşmasına mı ağırlıklı olarak bağlı, karbonmonoksit gazına mı bağlı, metan gazıyla bir ilgisi var mı, yok mu; bu konuyu da yine havalandırmayla çok bağlantılı düşündüğüm için soruyorum. Belki o bağlantı da kesiliyordur ama bu konuda bilgi istiyorum.

Bir sorum da şu: Ben bu soruyu dün sordum ama bunun tabii Kurumdan yanıtı ayrı, bilim insanlarından yanıtı ayrı, o yüzden size sormak istiyorum. Şimdi Amasra maden ocağında yer altı işletmesi temiz hava kuyusu artı 40 eksi 250 arasında kuyuyla yapılırken işletmenin işletme çalışma derinliği eksi 350 kotuna ulaşmıştır. Neden kuyu eksi 300, eksi 350, eksi 400 kotuna kadar derinleştirilmez? Derinleştirilmiş olsaydı eğer gerek havalandırma sistemi gerekse de diğer yönleri itibarıyla burası daha güvenli bir çalışma ve o süreçlere müdahale etme bakımından daha büyük bir imkân sağlanabilir miydi? Bu arada altını da tekrar bir çizgiyle çizmek istiyorum. Eksi 400 kotunun altında zaten TTK Amasra Müessesi bir üretim yapmayacak, üretim derinliğinin sonu. Bu son kimin tercihi? Bu son siyasi iktidarın tercihi. O eksi 400'ün altını TTK kendi bünyesinde çalışmaya devam edip 16 milyon ton rezerv alanında çalışırken 606 milyon tonluk eksi 400 kotunun altında çalışabilme vizyonu oluşabilecekken o vizyonu ortadan kaldırıp özel bir şirkete bu alan tahsis edildi. Dolayısıyla kuyu derinliğinin inmesinin bir maliyeti olabilir ama eksi 400'ün altında çalışma eğer devam ettirilseydi burada kuyu inebilir miydi? Her hâlükârda inseydi ne gibi sonuçlar olurdu, katkıları veya türlü yönleri ne olurdu; onu sormak istiyorum. Temiz hava artı 40 eksi 250 kotları arasında kuyuyla oradan desandreler, galerilerle eksi 350 kotuna, oradan dönüş hava yolu olarak eksi 35 kotundan artı 40 kotuna kadar panolar, galeriler, desandrelerden geçerken kilometrelerce galeride bir direnç kaybı yaşanmaz mı? Bu yapıda alternatif havalandırma imkânı da yokken bu çok riskli değil mi? Neden bugüne kadar yapılan denetimlerde buna dikkat edilmedi? Bunu sormak istiyorum.

Bir de son olarak kritik bir konu söyleyeceğim: Bu, sensörler ve çeşitli elektronik cihazların "kalibrasyonu" diye bir şey var. Ya, bu kalibrasyon şöyle anlatılabilir: İşte, askere gidilir, askerde bir G3 piyade tüfeği verilir. G3 piyade tüfeğiyle de bir hedefe nişan alırsınız, işte 15 metre, 50 metre... Eğer bu tüfeğin sıfırlaması yapılmadıysa ki bu da bir kalibrasyondur; siz istediğiniz kadar iyi atış yapın, hedefe doğrultursunuz, gez göz arpacık yaparsınız ama tetiğe bastığınızda mermi dağlara taşlara, bambaşka yerlere gider, hedefe gitmez. Kalibrasyon çok kritik bir konudur. Herkesin taktığı gözlüklerin numarası bir kalibrasyondur aslında yani yanlış numaralı gözlük takılırsa göremezsiniz, görmeyi bozar. Şimdi, dolayısıyla buradaki sensörlerin ve yine bütün maden ocağındaki ekipmanın kalibrasyonları yapıldı mı, yapılıyor mu? Arıza bakım yapıldıktan sonra "atex"li teçhizat yapılabilir, arızalanabilir, bakımı yapıldı, tekrar kalibrasyona gidiyor mu kısmı da çok kritik. Bu, sensör kalibrasyonlarıyla ilgili, kalibrasyon yapılmadığı takdirde bunun ne gibi sonuçlara yol açabileceğini, bilgiyi ölçerken, verileri toplarken ne kadarlık bir sapma yapabileceğini siz bilim insanlarına sormak istiyorum.

Verdiğiniz bilgiler için teşekkür ediyorum.

Bir de AR-GE sorusu, bir tane. Böyle biraz uç, belki de zorlama bir ifade olacak ama artık teknolojide ilerledikçe... Yani kokusuz, renksiz bir gaz metan gazı ama yine de onu açığa çıkarıp onun yoğunluğunu belirli bir renk formatında gösterebilecek dünyada herhangi bir teknoloji veya buna benzer teknolojilerle ilgili bir duyumunuz var mı? Yani normal şartlarda kokusuzluğunu ortadan kaldırmak için ona bir koku ilave ediliyor; bu bir yol, böylece koku problemi ortadan kalkıyor. E, bir de renksiz olmasından dolayı ayırt edilememe durumu var. Bununla ilgili dünyada yapılan bir AR-GE çalışması duydunuz mu? Bunu birincil önlem amaçlı sormuyorum, bir ilave önlem, tedbir amaçlı olarak bunu da sormak istiyorum.

Teşekkür ederim.