KOMİSYON KONUŞMASI

RIDVAN TURAN (Mersin) - Teşekkürler Sayın Başkan, bütün hazırunu saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, fizikte "normal şartlar altında" diye bir kavram var ama sosyal bilimlerde "normal şartlar altında" diye bir kavram yok. Fizikte 0 santigrat derece 76 cıva basıncında yapacağınız deneyler belli bir standarda hitap eder fakat toplum bilimleri alanında bu böyle asla ve asla olmaz. Niye olmaz biliyor musunuz? Şundan olmaz...

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Rıdvan Bey "ceteris paribus"iktisatçılar bilir, tıpta yoktur...

RIDVAN TURAN (Mersin) - ...Şimdi, 500 milyar liralık ihracat rakamı diye biz döne döne konuşuyoruz.

(Gürültüler)

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, ikili konuşmayalım.

Buyurun.

RIDVAN TURAN (Mersin) - Ben ikili konuşmuyorum Sayın Başkanım. Bu tarafgirliğiniz de hoş değil.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Arkadaşımızı uyarıyorum, sizi uyarmadım ki. Sizin konuşmanız için diyaloğa girmeyin diyorum, bunu her zaman söylüyorum.

RIDVAN TURAN (Mersin) - Ben ikili konuşmuyorum dikkat ederseniz.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Size söylemedim ben, niye kendi üzerinize aldınız?

RIDVAN TURAN (Mersin) - "İki" deyince başka kim var burada?

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Arkadaşımız var.

RIDVAN TURAN (Mersin) - Bir orada İbrahim Bey var, bir de ben varım.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Tamam, İbrahim Bey'e söyledim, diyaloğa girmeyin dedim.

RIDVAN TURAN (Mersin) - Zamanımı baştan başlatır mısınız Sayın Başkan?

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Başlatmam, kusura bakmayın.

Buyurun, devam edin.

RIDVAN TURAN (Mersin) - Yani bundan sonra ben de herkesin sözünü keserim, buranın iç barışını da tehdit ederim o zaman.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Kesin tamam, eğer kendinize yakıştırıyorsanız yapın.

RIDVAN TURAN (Mersin) - Peki, tamam öyleyse öyle.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Buyurun.

RIDVAN TURAN (Mersin) - Siz kendinize onu yakıştırıyorsanız, bu kadar tarafgirliği, eyvallah.

Şimdi 500 milyar liralık bir ihracat rakamından, bir performanstan bahsedilirken bugün yarısı dahi yakalanmamış. Efendim, savaş oldu, bilmem ne oldu, bunu öngöremedik, şunu öngöremedik... Kardeşim, burada Sayın Bakan da söyledi, enflasyona ilişkin küresel ekonomi, pandemi, Ukrayna savaşına ilişkin bir sürü laf söylemiş. Erdoğan etkisini niye konuşmuyorsunuz? Erdoğan'ın "Faiz sebep, enflasyon sonuçtur." dehasının bu ülkede enflasyonu bu hâle getirdiğinden niye bahsetmiyorsunuz? Bakın, ben size bahsedeyim. Geçen sene bu zamanlar dolar 9,7 lirayken petrolün varili 776 liraya tekabül ediyordu, şimdi 18,61 lira, bu dolar tam 2 katına çıkmış durumda ve varil fiyatı 1.816 liraya çıkmış durumda.

(Gürültüler)

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, hatibe müdahale etmeyelim, herkes zamanı gelince fikrini ifade ediyor.

RIDVAN TURAN (Mersin) - Şimdi, burada dünyadaki brent ham petrolün fiyatının hiç değişmemiş olduğunu bile varsaysak, yine 80 dolar üzerinden hesap yapsak burada yarısından fazla sırf Erdoğan'ın para politikalarını ve maliye politikalarını etkin biçimde kullanmaması sebebiyle "Faiz sebep, enflasyon sonuçtur." dehası sebebiyle ortaya çıkan bir durum var. Ya, siz bunu konuşmayacaksınız, neyi konuşacaksınız? Böyle bir şey olur mu? Yok, efendim, 500 milyar olmuyormuş da işte dünyada savaş çıkmış. Önce bunu bir defa konuşup ondan sonra diğer mevzuları ele almak gerekiyor.

Şimdi, burada elimde TÜİK'in verileri var. Bak şimdi, Bakanlığa soruyorum: İhracat -hep anlatıyorsunuz bunu- yüzde 9,2 artmış, ithalat da yüzde 38 artmış. Ocak-Eylül döneminde ihracat yüzde 17, ithalat yüzde 40 artmış; TÜİK'in rakamları, ben uydurmuyorum bunları, hem de TÜİK'e güvenmediğimi söyleyerek, daha da yüksek olabileceğini varsayarak bunları söylüyorum, işsizlikte güvenmediğim gibi. Türkiye'de ithalatın ihracatı karşılama oranı 88'lerden 70'e düşmüş, sayenizde düşmüş. Bunları niye konuşmuyorsunuz? Daha başka ne olmuş: Dış ticaret açığı eylül ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 268 oranında artmış. Bunlar palavra değil arkadaşlar. Yine, dış ticaret açığı Ocak-Eylül ayında yüzde 156,3 oranında artmış. Hani "ihracat, ihracat" diyorsunuz ya, bakın, burada enteresan bir şey var: Ya, yüksek teknolojili ürünlerin, imalat sanayi ihracatı içindeki payı yüzde 2,6 yani bu, sen teknolojik olarak düşük nitelikli ürünler üretip satabiliyorsun anlamına geliyor, ara mallar satabiliyorsun anlamına geliyor. Bu rakam yüzde 3'lerden yüzde 2,6'ya düşmüş. Niye düşmüş biliyor musunuz? Sizin bilimle, teknolojiyle kurduğunuz ilişki sebebiyle düşmüş. Boğaziçi Üniversitesi başta olmak üzere, bu ülkedeki bilim üreten insanları zapturapt altına alma, bir otarşinin kulu kölesi yapma politikalarınız sonucunda bu yüksek teknolojili ürünler bu hâle gelmiş ve bu pay yüzde 2,6'ya kadar düşmüş.

Şimdi, arkadaşlar, bakın, bir de reel efektif döviz kuru mevzusundan bahsetmek lazım. 54-55'lerde seyrediyor bu reel efektif döviz kuru, 100'ün altına düşmemesi gerekir. Aslında, ürettiğimiz şeyin aldıklarımızın karşısında kıymetiharbiyesi giderek azalmış. Bu politikalarınız sayesinde uluslararası sermaye -"emperyalizm" diyelim biz ona- emperyalist sistem tarafından sistematik bir biçimde hem kur hem faiz hem de bu reel efektif döviz kuru sayesinde sömürülen bir ülkeyi inşa etmiş durumdasınız. Şimdi, rakamlar bu kadar net, bu kadar açıkken, bir büyümeden fakat yoksullaştıran bir büyümeden bahsedilirken, bu konuda da gerçekten belki dünyaya örnek olacak nitelikte, literatüre geçecek nitelikte eserler verirken en azından çıkıp da Ticaret Bakanlığına demeyin ki "Ya, işler iyi gidiyor." Arkadaşlar, görüyoruz işlerin iyi gittiğini, dış ticaret hadlerinin ne olduğunu görüyoruz, cari açığın ne hâle geldiğini biliyoruz. Düşük Türk lirası politikasının günün sonunda, bu ülkenin ihracatını artırdığından 3-4 kat daha fazla ithalatını artırdığını hep beraber biliyoruz. Bu ülkenin hızla değerleri sömürülen, emek değerleri sömürülen bir ülke hâline getirildiğini hep beraber görüyoruz. Yani bunun içerisinde iyi olan şey nerede bunu anlayabilmiş durumda değilim.

"Tüm dünyada gıda fiyatları artıyor." deniyor, doğru değil, altı aydır dünyada gıda fiyatları düşme eğilimine girdi; Türkiye'de, tarımın ana vatanında gıda fiyatları düşmüyor. Şimdi, enflasyon baz etkisi sebebiyle -laf ola beri gele- yüzde 60 küsurlara düşecek, hiçbir şey yaptığınız için değil, sırf teknik olarak düşecek. Diyeceksiniz ki: "Faiz sebep, enflasyon sonuçmuş." Ama gıda ürünlerin fiyatları artmaya devam edecek, belki artış hızı çok fazla hızlı gitmeyecek ama herkes bugün aldığını yarın daha ucuza alamaz hâle gelecek. Şimdi, bunu konuşmayacak mıyız yani Türkiye tarımının getirildiği hâl, içine düşürüldüğü hâl; bu, tarımsal üretici fiyatlarının enflasyonunu artıran bir faktör değil midir? Erdoğan'ın dışarıdan bu politikalar sonucunda yüksek fiyatlı akaryakıtı almasının doğal sonuçlarını biz gübrede, mazotta, ilaçlarda -tarım alanı için söylüyorum- yaşamıyor muyuz? Bunları yaşıyoruz ama bunları eleştirme...

Şimdi, burada -zaman dar- ciddi problemler var yani benim görebildiğim son derece ciddi problemler var: Bunlardan bir tanesi, bu kooperatifler meselesi. Şimdi, kooperatifler mevzuatı baştan sona sorunlu. Biz bu konuda -daha önce de söyledim- bir mevzuat hazırlığı yaptık. 3 tane bakanlığın altında 3 tane mevzuata tabi bir kooperatifler mevzuatı var. Gariban köylü gittiğinde, bu kooperatifi nasıl kuracağını arada aracılar olmazsa bir türlü beceremiyor. O sebeple, bu 12 Eylülden kalma ve kooperatifleri bir komünist icadı olarak yaftalayan, kooperatiflerin yani özgür üreticinin örgütlenme inisiyatifinin önünde var olan bütün engellerin kaldırılması ve bu yasanın demokratikleştirmesi lazım; bu bir. İkincisi, en az bunun kadar önemli olan şey, bu mevzuatın tekleştirilmesidir. Üçüncüsü, "kooperatifler bankası" ve "kooperatifler bakanlığı" gibi yeni kurumlar ihdas edilmesi lazım. Ziraat Bankasının ne işler gördüğünü hepimiz biliyoruz, Demirören'e kredi vermekle meşgul bir bankadan bahsediyoruz. Bunu bir bakanlık çerçevesi içerisine almak gerekir. Üretenlerin ürettikleri gibi aynı zamanda ürünün geleceğinde söz sahibi olabileceği özgür örgütlenmeler hâline getirmek lazım kooperatifleri. Bu Bakanlığın bütçesinde de bunu söylüyorum, diğer bakanlıkların bütçesinde de söylüyorum. Bu kooperatifler mevzuatıyla bunun içerisine dilediğiniz kadar böyle hoş laflar, janjanlı laflar katın, burada herhangi bir ileri dönük adım atılamaz.

Bir başka konu, tağşiş meselesi. Ya, şunu anlamak mümkün değil, hani tarım alanında uzun süre çalıştığım için söylüyorum: Firma tağşiş yapmış, ceza almış, o adam ceza almış, o isimle değil başka isimle tekrar firma kurup tekrar üretim yapabiliyor. Bunun önüne geçmek gerekmiyor mu arkadaşlar?

Gıda güvenliğinden bahsediyorsunuz. Geçen, bu bütçe görüşmelerinde yine söyledim "RASFF" diye bir erken uyarı sistemi var Avrupa Birliğinin, biliyorsunuz. Hele bir girin bakın ya, Türkiye'den gönderilen gıda ve tohumda ne kadar fazla pestisit kalıntısı var. Hiç baktınız mı arkadaşlar? Oraya bakın, orada deniz ürünlerinden tutun, bitkisel üretime kadar Türkiye'den gönderilen tonla üründe pestisit kalıntıları, paralitik toksinler var. Şimdi, gıda güvenliğinden bahsediyoruz ama gıda güvenliği gerçekten ülkemizde ne biçimde uygulanıyor, ne düzeyde gıda güvenliği var? Bence tartışmaya bile hiç gerek olmayan bir durum.

Sözün özü şu: Şimdi, iktidarın pek çok bakanlığında olduğu gibi Ticaret Bakanlığında da...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Süreniz dolmuştur, son cümlelerinizi alalım lütfen.

RIDVAN TURAN (Mersin) - Son cümlemiz.

...büyük eksikliklerle, büyük yanlışlıklarla malul bir durum var. Türkiye'yi bu fasit daireden çıkarabilmenin gerek koşulu iktidarın değişmesidir ama yeter koşulu mutlaka kamucu, demokratik planlamacı yeni bir ekonomi politikasının iktidara gelmesidir.