| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/286) ve 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/285) ile Sayıştay tezkereleri a) Dışişleri Bakanlığı b) Avrupa Birliği Başkanlığı c) Türk Akreditasyon Kurumu ç) Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı (Türkiye Ulusal Ajansı) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 08 .11.2022 |
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Bakanım, kıymetli bürokrat arkadaşlarım, sayın basın mensupları; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli Bakanım, size önce bir teşekkürle başlamak isterim. Sizden önceki hiçbir bakan, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı dâhil, Sayıştay raporlarından bahsetmedi. Zatıaliniz bütçenin ruhuna uygun olarak Sayıştay raporlarından bahsedip en azından onunla ilgili birkaç yorum yaparak bütçenin ruhuna da uygun davrandınız, sorumluluğunuzu da yerine getirdiğinizi düşünüyorum. Teşekkür ederim tekrar.
Görevim dolayısıyla dolaştığım ülkelerden ve temasta olduğum yabancı diplomatlardan sizin çabalarınızı, çok çalıştığınızı tespit ediyoruz; teşekkür ederiz onun için de. Fakat bu çabalarınız, bu enerjiniz değerli Bakanlığınızın kadim gelenekleri ve bilgisi yeteri kadar kullanılmadığı için doğru bir şekilde ülkenin avantajları için kullanılamıyor maalesef. Bunun nedeni de saray iradesi, sarayda kurulan paralel bir irade, Bakanlığınıza paralel kurulmuş bir irade; bununla ilgili bildiğim örnekleri isterseniz verebilirim. AK PARTİ'nin genel siyaseti seksen sene öncesine götürdüğünü ben iddia ediyorum yani 1946 öncesine götürdüğünü iddia ediyorum. Büyüklerimizin, bizden önceki nesillerin 1946'yla beraber verdiği mücadeleyi biz bugün tekrar verir hâle geldik maalesef. Ekonomiyi de elli sene öncesine, 70'lere götürdüğünü maalesef görüyoruz; bir millî güvenlik sorunu hâline gelen bir ekonomik buhranla şu anda baş başayız. Dış politikamızı da bu son zamanlardaki gelişmelerden tespit ediyorum ki 1952 öncesine götürdü AK PARTİ, yine Dışişleri Bakanlığınızın iradesinin dışında maalesef. Nedir bu 1952? NATO'ya girişimizin hikâyesinden bahsediyorum. Biz, NATO'ya sadece güvenlik amacıyla girmedik; NATO'ya biz bir tercih yaparak girdik, o da otokrasi mi, demokrasi mi tercihini yaptık ve biz millet olarak da devlet olarak da demokrasi tercihini yaptığımız için NATO'ya girdik. Fakat bugün bir otokrat organizasyonun peşine takıldığı izlenimini alıyoruz; Şanghay İşbirliği Organizasyonu. Hem de ne zaman? Bundan daha üç ay önce -haziran ayında yanlış hatırlamıyorsam- NATO'nun Stratejik Konsept Belgesi'ni imzaladıktan sonra. Nedir bu stratejik konsept? Rusya'nın bir düşman olarak görüldüğünü, Çin'in de ezeli bir tehdit olarak görüldüğünü, sistematik bir tehdit olarak görüldüğünü imzaladıktan sonra. Kim imzalamış? Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak biz imzalamışız. Bizim dış politikadaki sorunumuz budur işte, güven sorunu, zikzaklar.
Bir başka sorunumuz da iç politika için yapılan dış politika maalesef. Bunun örneklerini de yine konuşmam içinde verebilirim. Bu arada bunları, bu eleştirilerimi yaparken de zatıalinizi de dâhil Dışişleri Bakanlığınızı da saygıyla anmak isterim çünkü sizlerin maalesef bu konuda çok fazla da bir dahliniz yok. Bunlar bilgisizlikten mi yapılıyor derseniz? Hayır, bilgisizlikten de yapılmıyor. Yalnızca dış politikadaki hatalar değil, tarım politikaları, ekonomik politikalar, pek çok hatalar, bugüne kadar gelmiş, yirmi yıllık iktidarınız boyunca yapılmış olan bu hataların artık ben bilgisizlikten yapıldığına inanmıyorum. Bunlar hep taammüden yapılmış, bilerek yapılmış işlerdir; hata da değil, işlerdir ama tabii, bizim açımızdan büyük hatalar.
Bugünkü enflasyonu da konuşuyoruz bütçe boyunca. Enflasyonun da yanlışlıkla, bilgisizlikten yapıldığını görmüyoruz zaten. Şu anki görüştüğümüz bütçede, enflasyon sayesinde şişirilmiş ve bir enflasyon vergisine dönüşmüş bir gizli vergi sayesinde de devletimiz maalesef finanse edilir hâle gelmiş. Bir de tabii, ayrıca, kara parayla da finanse edilir hâle gelmiş ki bu bizi utandırıyor.
Yine gündeme geldi, Bakanlık dışından yapılan atamalar. Şuradan bir bakıyorum ki Washington -ne kadar önemli bir merkez- Pekin, Viyana, Prag, Budapeşte, Lahey, Zagreb; bir çırpıda sayabileceğimiz çok kritik başkentlere Bakanlık dışından yapılmış atamalar ve buradaki bazı sıkıntıları, sorunları da biz yaşıyoruz.
Zaman çok çabuk akıyor, jeopolitik durumdan bahsettiniz; çok doğru. Jeopolitik her zaman önemliydi ama artık çok çok daha fazla önemli ve Türkiye de dünyanın en şanslı ülkesi jeopolitik açıdan. Jeopolitik durumumuz bu kadar kritik ve önemliyken bizim dış politikada, uluslararası ilişkilerde kuvvetsiz olmamız, önemli bir rol oynamamamız zaten imkânsız, yeter ki güven veren bir yönetim ve iktidar ülkenin başında olsun. Buna rağmen, biz, şu anda, bölgemizde önemli bir rol oynamaya tekrar başladık. Eğer ki güven veren, sizin çalışmalarınızı, Bakanlığınızın bilgisini, tecrübesini kullanan bir yönetim olsaydı bizim durumumuz, güvenilirliğimiz, rolümüz çok çok daha fazla artardı; bundan da lütfen emin olunuz.
Pek çok sorun var, Türk-Amerikan ilişkileri, yine bir güven probleminden orada söz edebiliriz. Türk-Amerikan ilişkilerinde karşılıklı olarak hiçbir güven maalesef kalmadı. Bu güveni tesis ederek önümüze tekrar bakmamız lazım. Amerika'nın dünyada siyasetteki önemi herhâlde yadsınamaz. Bu bakımdan da onu akılcı bir şekilde yani akılla yapılan bir dış politikayla tekrar onarmamız icap ettiğini düşünüyorum.
Bu arada, ben, özellikle Rusya ilişkilerimizden bahsetmek isterim. Ben Erzurum Milletvekiliyim malumunuz, 3 defa Rus işgali görmüş bir şehrin milletvekiliyim ve çok acı tecrübeler, ailemin de bana aktardığı çok acı tecrübeler var. En son Ermeni mezalimiyle sonuçlanan ve yüz dört sene önce kurtulduğumuz bir Rusya'dan bahsediyorum. Böyle ilişkiler varken bizim gereksiz yere çok fazla samimiyet kurduğumuzu düşünüyorum Rusya'yla. Rusya'sız tabii ki bölgede siyaset yapmamızın doğru olduğunu söylemiyorum fakat en azından kol mesafesinde kalabilsek bundan bir mutluluk duyarım diye size ifade etmek isterim. Rusya'yla olan bir enerji meselemiz var, Türkiye'nin bir enerji "hub"ı olma konusu mevzubahis, çok tehlikeli buluyorum Sayın Bakanım. Putin zeki bir insan ve köşeye sıkışmış durumda, şu anda durumu iyi değil ve bizi kullanarak bir tuzak kurduğunu düşünüyorum, bu tuzağa lütfen uyanık olalım, Türkiye'yi de arada ezdirmeyelim. Amerika ile Avrupa'nın arasını açmak için Türkiye'yi kullandığını düşünüyorum ve bu tuzağın çok çabuk atladık üstüne, bunun iyice enine boyuna düşünülüp ağırdan karar almak lazım. Hızlı karar her zaman doğru karar olmuyor. Bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin bir özelliği hızlı karar almaktı, öyle dendi. Evet, hızlı kararlar alınıyor ama yanlış kararlar alınıyor. Hızlı yanlış karar almanın da hiçbir manası yok.
Yine, Rusya'nın bizim başımıza açtığı bir başka dert Akkuyu Nükleer Santrali. Buna nasıl izin verebildiniz Sayın Bakanım, hakikaten çok merak ediyorum. Akkuyu Nükleer Santralı bir Rus santralı. Ben bunu kanun Mecliste kabul edilirken Genel Kurulda yaptığım konuşmada da söyledim. Biz bugün bu kanunu kabul etmekle hem de yine biraz önce belirttiğim gibi, Erzurum'un ve Türkiye'nin Rus işgalinden kurtuluşunun yüz dört sene sonra iki gün öncesinde nispet yapar gibi bu kanun kabul edildi. Sordum biz Rusya'ya bugün bu Kanun'la bin hektar toprak, Akdeniz'de kıyı şeridi ve liman mı veriyoruz diye sordum, cevap alamadım fakat bireysel ilişkilerimizin olduğu bazı bürokrat arkadaşlara sorduğumda "Evet, maalesef bunu yapıyoruz." dediler bana. Hicap duydum, büyük üzüntü duydum, tarihî bir hataya imza attınız, buna nasıl izin verdiğinizi ben hakikaten hâlâ anlayabilmiş değilim. Direnmeniz lazımdı, kimin ne ilişkisi varsa kiminle bunun sizi ilgilendirmemesi lazımdı, aynı Kaşıkçı dosyasının Suudi Arabistan'a iade edilirken egemenlik haklarımızın çiğnendiği gibi. Burada da Dışişleri Bakanlığımızın, başta zatıalinizin direnç göstermesini beklerdim.
NATO meselesinde, evet, NATO'da çok güçlüyüz hamdolsun ama neden? Şerefli ordumuzun, askerî gücümüzün gücünden dolayı. Nispeten sözümüzün geçtiği uluslararası bir kuruluş fakat NATO'da çok daha güçlü olabiliriz. Nasıl? Demokratik değerlerimizi daha yukarı çekebilirsek biz NATO'da çok daha güçlü oluruz. Bendeniz de malumunuz NATO Parlamenterler Meclisi üyesi bir milletvekiliyim ve ülkemin de şerefle orada temsil etmeye çalışıyorum ve siyasetten de en çok keyif aldığım zamanları orada yaşıyorum. Particilikten uzak, sadece bir Türkiye milletvekili olarak ülkemizin hakkını, hukukunu değerli arkadaşlarımla birlikte savunuyoruz. NATO'da benim tespit ettiğim özellikle son zamanlarda demokratik değerlerin, hukukun üstünlüğünün çok daha fazla ön plana çıktığı ve demokratik ülkelerin dışında ülkelerin orada barınmasının artık imkânsız olduğu. Bugün biz NATO'ya girmek istesek bizi herhâlde zor alırlar, lütfen maceralara kendimizi kaptırmayalım.
İsveç, Finlandiya meselesine gelirsek yine burada da çok çabuk pes ettiğimizi düşünüyorum. Bugün benim katıldığım uluslararası toplantılarda görüyorum ki yabancı muhataplarımız "İsveç ve Finlandiya hoş geldiniz." diyorlar, girmiş kabul ediyor herkes. Bu da benim kanıma dokunuyor, bizim burada irademizin zayıf kaldığını düşünüyorum ama tezlerimizde haklı olduğumuzu da ifade etmek isterim.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son cümlenizi alalım.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Daha konuşacak çok konu vardı maalesef değinemedim. Avrupa Birliği meselesi de çok çok önemli.
Sizleri ve Değerli Bakanlık bürokratlarımızı, değerli milletvekillerini saygıyla, hürmetle selamlıyorum.