| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/286) ve 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/285) ile Sayıştay tezkereleri a) Hazine ve Maliye Bakanlığı b) Gelir İdaresi Başkanlığı c) Türkiye İstatistik Kurumu ç) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu d) Sermaye Piyasası Kurulu e) Kamu İhale Kurumu f) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu g) Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu ğ) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı h) Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ı) Yatırımcı Tazmin Merkezi |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 10 .11.2022 |
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle, Bakanlığınızın 2023 yılı bütçesinin tüm milletimize hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın Bakan, tabii, ekonomi iyi gitmiyor, bunu hepimiz görüyoruz, hissediyoruz sokakta. Peki, neden bu hâle geldik, önce onu açıklamak istiyorum. Türkiye bugün itibarıyla, hiçbir bilimsel temeli olmayan ekonomi politikaları nedeniyle ekonomisi giderek daralan, dış borçları ve faiz yükü giderek artan, dış ticaret açıkları ve enflasyon rakamları rekorlar kıran, vatandaşların giderek yoksullaştığı bir kısır döngünün içine girmiştir. Bu kısır döngü, özellikle, tek adam rejiminin yürürlüğe girdiği 2018 yılından itibaren hızlanmış ve geçtiğimiz yıl yaşadığımız kur şokuyla çok daha fazla derinleşmiş, sonuç olarak da ortaya yüzde 185'lere varan gerçek enflasyon rakamları çıkmıştır ve yoksulluk da giderek derinleşmiştir. Türkiye'de, makyajlı TÜİK verilerine göre bile, TÜFE yüzde 85,4; ÜFE yüzde 157,69'a çıkmıştır. TÜFE ile ÜFE rakamları arasındaki bu fark yüzde 72 olmuştur ama cumhuriyet tarihinde TÜFE ile ÜFE arasındaki makasın bu kadar açıldığı bir dönem hiçbir zaman yaşanmamıştır. TÜİK'in makyajlı vermiş olduğu yüzde 85'lik enflasyon oranının ÜFE'yle arasındaki makasın açılmasıyla birlikte aslında gerçek bir enflasyon olmadığını, TÜİK'in gerçek enflasyonu gizlediği ortaya çıkmaktadır. Öte yandan, net hata noksan kalemi yani kaynağı belirsiz yani sahibi belli olmayan döviz girişi 28 milyar dolarla cumhuriyet tarihinin rekorunu kırmıştır. Yine, Türkiye'nin dış borç stoku 444 milyar dolara çıkmıştır. Merkez Bankasının net rezervi de eksi 58 milyar dolar olmuştur. Bugün, Türkiye net hata noksan kalemindeki bu fahiş artışlar nedeniyle gri listeye girmiştir. Yine, bugün Türkiye, bu kötü ekonomik tablo nedeniyle dünyada ekonomisi en kırılgan ülke olarak gösterilmekte ve her an bir ödemeler dengesi kriziyle karşı karşıya kalabilecek yani dış borçlarında temerrüde düşebilecek ülkeler arasında gösterilmektedir. Türkiye, savaşta olan Rusya'nın ve Konya'dan daha küçük bir nüfusa ve yüz ölçüme sahip Katar'ın gönderdiği bir avuç dolara muhtaç hâle gelmiş ve çarkını oralardan gelen kaynağı belirsiz paralarla döndürecek hâle gelmiştir.
Peki, Sayın Bakan, nasıl bu hâle geldik yani Türkiye nasıl bu noktaya geldi? 2018 yılında başlayan ekonomik kriz, ne oldu da ekonomik buhrana döndü? Faizi düşürmek ve kuru tutabilmek için vatandaşı bu sefalete nasıl sürüklediğinizi hatırlatmakta yarar görüyorum. Merkez Bankası, tek adamın talimatıyla 23 Eylül 2020 tarihinde faiz indirmeye başladı ve o zaman, bir kur şoku yaşadık ve 8,67 olan dolar kuru 18,53'e fırladı, bugün itibarıyla 18,65 ama gerçek rakam bu mu? Gerçek rakam, bugün bu rakam değil. Bunu, özellikle, arka kapıdan sattığınız dövizlerle bu noktada tutuyorsunuz, gerçek rakam dolar bazında 25-30 liralar olması gerekirken bu seviyelerde tutuyorsunuz şimdilik. Ama dediğim gibi, az önce ifade ettiğim gibi, Türkiye her an yeni bir kur şokuyla karşı karşıya gelebilir. Peki, dövizi bu rakamlarda tutabilmek için ne yaptınız? "Kur korumalı mevduat" diye bir şey getirdiniz. Evet, kendi içinizde belki tutarlı bir politika gibi gözükse de kur korumalı mevduatın, hakikaten, hazineye ve milletimize yükü çok ağır olmuştur. Kur korumalı mevduatla, aslında, yoksullardan zenginlere bir gelir transferi sağlanmıştır. Yani kur korumalı mevduattan yararlanan insanlar, zaten geliri olan, bankada birikim ve tasarruf yapabilen insanlardır. Dolayısıyla, burada yanlış bir uygulama vardır, bu uygulamadan yani kur korumalı mevduattan nasıl çıkılacağı da belli değildir şu anda. Bu uygulamanın Türkiye'ye maliyetinin önümüzdeki dönemde çok çok daha ağır olması beklenmektedir.