KOMİSYON KONUŞMASI

TAMER OSMANAĞAOĞLU (İzmir) - Teşekkür ediyorum Başkanım.

Sayın Bakanım, saygıdeğer milletvekilleri, Sayın Bakan Yardımcılarımız, Bakanlığımızın kıymetli bürokratları, değerli basın mensupları; hepinizi saygı ve muhabbetlerimle selamlıyorum.

Sözlerimin başında, seksen dört yıl önce ebediyete uğurladığımız, yaşamı bugün dahi azmimizin kaynağını oluşturan, İzmir'imizin hemşehrisi olmakla övündüğü, devletimizin kurucusu Gazi Paşa'mız Mustafa Kemal Atatürk'ü rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum. Onun, istiklal mücadelemizin kahramanlarının manevi şahsiyetleri karşısında hürmetlerimi sunuyorum.

Türk milletinin maddi sermayesinin ve ekonomik dinamiklerinin en etkin şekilde kullanılması devletimizin yaşam kaynağının kesilmemesiyle eş değerdir. Bu sebeple ki beytülmalin layıkıyla kullanılması, onun korunması, gelir dağılımında adaletin mütemadiyen tesis edilmesi için çaba sarf edilmesi Türk devletlerinde Maliye teşkilatının en önemli sorumluluklarının arasında yer almıştır. Dolayısıyla unutulmaması gereken en önemli husus, devletin hazinesinin vekili ve milletin cümle malının nazırı olan Hazine ve Maliye teşkilatının bu mukaddes sorumluluğunun her zaman farkında olmasıdır. Elbette, küresel etkileri beraberinde getiren hadiseler, meydana gelen jeopolitik gelişmeler, hadiselerin ve gelişmelerin doğrudan içinde olmasa da ülkemizi birincil dereceden ilgilendirmekte ve etkilemektedir. Müsebbibi olmasak da çıkan sorunları derinleştirmek yerine çözüm odaklı yaklaşımlar sergilesek de küresel sistemin önemli aktörlerinden biri hâline gelen devletimizin harici gelişmelerin tesiri altında kalması kaçınılmazdır.

Bu gerçekler ışığında, şimdiye kadar eşi ve benzeri görülmemiş tehditlerle mücadele eden devletimizin her şeye rağmen ilkelerinden taviz vermeyerek, esas hedeflerine yani sürdürülebilir ekonomik büyümeye ve istikrarlı bir refah sistemine kavuşma kararlılığını sergiliyor olması önemsenmesi gereken bir iradedir. Bu iradenin en önemli ayaklarından biri olan, belki de yegâne temel unsuru olan beşerî sermayenin sürece entegrasyonunun sağlanmasına yönelik adımlardan taviz verilmemesi de önem arz etmektedir.

Bu kapsamda, 2022 yılının ikinci yarısında ek bütçe yapılarak destek, teşvik, çalışan ve emeklilerimizin ekonomik refahının korunmasına yönelik atılan adımlar devletimizin bu konudaki kararlılığının en somut örneğidir.

Ekonomide istikrar için gerekli olanın her şeyden evvel siyasi istikrar ve kararlı bir siyasi irade olduğunu ise rakamlara baktığımızda çok daha iyi idrak edebileceğimizi düşünüyorum. Karşımızda 2020 yılında OECD ülkelerinin içinde Çin'in ardından yüzde 1,8 ile en çok büyüyen, 2'nci olan bir Türkiye vardır. Bu oranın siyasi, ekonomik ve toplumsal etkileri hâlen devam etmekte olan küresel salgının en belirsiz döneminde yakalandığı kamuoyunun da malumudur. Ulusal ve uluslararası bütün otoritelerin teyit ettiği 2021 yılında yakalanan yüzde 11'lik büyümeyle, dengeli, istikrarlı ve sağlıklı bir büyüme süreci içinde olan ülkemiz küresel resmin içindeki varlığını sağlamlaştırmıştır. Yüzde 11'lik büyüme oranının yakalandığı 2021 yılının tüm dünyada "toparlanma süreci" olarak adlandırıldığı söylenecekse de aslında çok gelişmiş bir ülke için bu dönemin afallama süreci olduğu bugünkü ekonomik verilere bakıldığında net bir şekilde anlaşılmaktadır. Elimizdeki verilere baktığımızda, 2022 yılında da bu büyümenin devam ettiği, daha önce gelişmiş ülkelere dair büyüme tahminlerinin negatif yönlü revize edilirken Türkiye'yle ilgili tahminlerin pozitif yönlü revize edilmesi 2023 yılına dair beklentilerin işaretini de vermektedir. Çünkü küresel tedarik zincirinin bozulduğu en zor dönemlerde dahi tedarikçisi olduğu ülkelerin güvenini ve takdirini kazanan bir Türkiye vardır. Çünkü küresel arz güvenliğinin ortadan kalktığı en karanlık dönemde dahi sistem çarkının dönmesini sağlayan, mali disiplinden taviz vermeyen, dost ve kardeş milletler başta olmak üzere mazlum coğrafyaların umudu olan bir Türkiye vardır.

Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; Rusya ve Ukrayna arasında küresel salgının hemen ardından çıkan savaşla birlikte ekonomik dalgalanmaların zirveye ulaştığı bir gerçektir. Enerji arz güvenliğinin ortadan kalktığı, alışılagelmiş tedarik zincirinin bozulduğu, güven ve teamüllere dayalı milletlerarası ilişkilerin rafa kaldırıldığı bir ortamdan geçildiği de ortadadır. Özellikle Batı'nın Rusya'ya karşı gösterdiği refleksin Ukrayna'yı desteklemekten öte savaşın kızışmasına, barış ortamının tesis edilmesinden öte çatışma ortamının derinleşmesine, ekonomik istikrarsızlığı ortadan kaldırmaktan ziyade daha da belirsizleşmesine sebep olduğu kabul etmemiz gereken şeydir. Elbette, devletimiz, tüm organlarıyla tahıl koridorunun açılması, enerji arzı konusunda güvenli bir rotanın merkezinde olduğunu göstermesi ve bölgeye sükûnetin gelmesi için attığı adımlardaki emin tavrıyla küresel ekonominin belini doğrultmasına da katkı sunma gayreti taşımaktadır. Önümüzdeki süreçte ekonomik büyümemizi devam ettirecek istikbalimizin teminatı, ekonomik bağımsızlığımızın temini noktasında önem arz eden mali politikaların devam etmesi de büyük önem arz etmektedir.

Hiç şüphe yok ki Türkiye, bu önemli hedefe ulaşılması için attığı adımlarla tüm dünyadan farklı bir yol izleyerek ayrışmaktadır. Bu ayrışmayı önemli gördüğümüzden altını çizmek istiyorum. Çünkü enflasyon oranlarının tüm dünyada artması, insanların alım güçlerinin ciddi bir şekilde düşmesi, yaşam kalitelerinde sosyal patlamalara sebep olacak derecede gerilemelerin meydana gelmesi hükûmetleri sıkı para politikalarına sevk etmiş, üretimin azalmasına sebep olacak önlemler almaya yönlendirmiştir. Bu önlemlerle birlikte, küresel çapta üretimin önümüzdeki yıllarda da düşmesini beklemek, küresel işsizlik oranlarının artmasını beklemek, yeni küresel sorunların ve çıkmazların doğacağını beklemek gerçekçi bir okuma olarak önümüzde durmaktadır. Böylesine tehlikeli bir sürece girilirken Türkiye ekonomisi 2022 yılında özgün karakteriyle güven vermeye devam etmektedir. Enerji fiyatları başta olmak üzere emtia fiyatlarındaki artışların olumsuz etkileri inkâr edilemeyecek olsa da ihracat rakamlarının yükselen seyri ekonomik büyümemizin istikrarlı bir şekilde devam edeceğinin sinyallerini de vermektedir. Tüm bunların yanında, yeni pazarların devreye girmesi, reel sektörün dinamik yapısını koruması, ihracatçılarımızın devletimizin de teşvik ve desteğiyle gücünü koruması gelecek açısından ümit verdiği gibi Türk ekonomisine de güvenin bir göstergesidir.

Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli Bey'in ifade ettikleri gibi, Türkiye, büyüyen, güçlenen ve zenginleşen bir ülkedir. Dönemsel sorunlar geçicidir, her şey eskisinden daha iyi olacaktır.

Sayın Bakanım, bir vesileyle seçim bölgem İzmir'de gerçekleştirdiğim çalışmalar esnasında şoför esnafımızın sıklıkla dile getirdiği bir talebi sizlerin takdirine sunmak istiyorum. Malum olduğu üzere, şehir içi ulaşımda önemli bir yeri olan ticari taksilerde ÖTV oranı yüzde 45'tir. Ticari taksilerde bu oranın kaldırılması ya da en azından yüzde 15'lere çekilmesi esnafımızın beklentileri arasındadır. Elbette, uzman değerlendirmeleriniz olacaktır. Ancak, on iki yıllık yasal sınırının dolması beklenmeden üç yıl içinde araç değiştirme zorunluluğu getirilirse devletimizin bir vergi kaybına uğramayacağı da göz önünde bulundurulmalıdır.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Süreniz dolmuştur. Bir iki cümleyle toparlayalım lütfen.

TAMER OSMANAĞAOĞLU (İzmir) - Bitiriyorum Sayın Bakanım.

Böylelikle, vatandaşlarımızın daha kaliteli bir hizmet almasının önünün açılacağı muhakkaktır. İzmir'imizde 3.815, yurt genelinde ise 130 bine yakın ticari taksinin faaliyet gösterdiği göz önünde bulundurulursa bu sektörden ekmek yiyen ve bu sektörün hizmet ettiği milyonlarca vatandaşımızın beklentilerinin karşılanması için gerekli hassasiyeti göstereceğinizden şüphem yoktur.

Sözlerime son verirken bütçemizin devletimize, milletimize hayırlı olmasını diliyorum.

Teşekkür ediyorum.