KOMİSYON KONUŞMASI

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım, Sayın Bakan, değerli bürokratlar, basının değerli emekçileri ve bu salonda bize hizmet eden değerli emekçi kardeşlerim; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

"Arkadaşlar, kapitalizmin sağlıksız büyüme modeli insanlığı tahrip ediyor, emekçilerin hayatını yok ediyor. Ortaya çıkan kriz kapitalizmin sürdürülemez olduğunu ortaya çıkarmıştır." Kim yapmış olabilir bu açıklamayı arkadaşlar? Vallahi, ben bu açıklamayı ilk okuduğumda sosyalist bir partinin bir yetkilisinin yapmış olduğunu düşündüm ama bu açıklamayı AKP'nin Çalışma Bakanı Sayın Vedat Bilgin yaptı; kendisine teşekkür ediyorum. Biz de bunun altına imza atıyoruz Sayın Bakanım. Kapitalizmin bu sağlıksız büyüme modeli insanlığı tahrip ediyor, işçilerimizi öldürüyor, çalışanlarımızı maalesef bir emek sömürüsü düzeni içinde yoksulluğa, mahrumiyete mahkûm ediyor. Sayın Bakan, bu açıklamayı siz yaptınız. Sizin bir de bir Kabine arkadaşınız var. Sizin yaptığınız açıklama perhiz bölümü, bir de bunun lahana turşusu bölümü var. Bir kabine arkadaşınız da şunu söylüyor, diyor ki: "Bu sistemden -yani uyguladığı ekonomik sistemden- dar gelirliler hariç patronlar kazanıyor." Allah Allah, bir bakan bunu söylüyor, gözlerinden ışık saçan Sayın Nebati de diyor ki: "Bu sistemden dar gelirliler hariç patronlar kazanıyor." Sayın Bakan, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. Şimdi, siz sosyalist bir çizgide bir açıklama yapıyorsunuz, diğer Bakan Sayın Nebati vahşi kapitalist çizgide bir açıklama yapıyor. Yani şunu itiraf ediyor: "Bu epistemolojik, nörolojik, heterodoks politikalar yüzde 1'e, patronlara yarıyor, dar gelirlileri perişan ediyor." diyor. Sayın Bakan, dar gelirliler perişan durumda, siz bunu biliyorsunuz. Ya, bir de şu Sayın Nebati'ye niye anlatmıyorsunuz bu durumu? Siz Kabinede bunları konuşmuyor musunuz veya Sayın Nebati'yle "Sayın Nebati, bu uyguladığın epistemolojik, nörolojik, heterodoks politikalar dar gelirliyi perişan ediyor; işçiyi, emekçiyi yokluğa sürüklüyor." demiyor musunuz Sayın Bakan?

SALİH CORA (Trabzon) - Sayın Nebati buradayken söylemiyordunuz, Nebati buradayken takdir ediyordunuz, dün takdir ediyordunuz.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, müdahale etmeyelim hatibe lütfen.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bakın, başka ne dedi biliyor musunuz? Sayın Bakan dedi ki: "Bu sistemin acı verici olacağını biliyorduk." Allah Allah, şimdi "Bu sistemin acı verici olacağını biliyorduk." diyor. Ben Sayın Nebati'ye sordum; "Siz acı çekiyor musunuz?" dedim; "Yok." dedi. Belli, keyfi yerindeydi, gülücükler saçıyor. Güzel, bir Bakanın gülücükler saçması güzel ama sabahtan beri sizin güldüğünüzü hiç görmedim Sayın Bakan, belli ki dertlisiniz; ben de dertliyim, yurttaşlarımız da dertli Sayın Bakan, hepimiz dertliyiz. Niye? Çünkü yoksulların yanına gidiyoruz, dar gelirlilerin yanına gidiyoruz, şunu görüyoruz: İşçi çocuğuna ayakkabı alamıyor, işçi evine yeterli gıdayı götüremiyor Sayın Bakanım. Bakın, kapitalist düzenlerde, adaletten bahsedemezsiniz, bunu siz de biliyorsunuz. Ama vahşi kapitalist düzenlerde açıkça söyleyeyim, adalet tamamen yok olmuştur arkadaşlar. İşte, bu kapitalist düzenlerde adaleti biraz sağlayanlar hayata biraz sosyalist gözle bakabilenlerdir ve adaletli vergi politikalarıyla zenginden alıp yoksula verdikçe biraz adaleti sağlayabilirsiniz yoksa kapitalist düzende tam bir adaletten bahsedemezsiniz. Ama uyguladığımız politikalar neye yol açıyor Sayın Bakan? Yoksuldan vergileri topluyoruz, değil mi, hazineye atıyoruz, hazinenin altında hortum var, o hortumun vanası açılıyor yandaşlara gidiyor, açılıyor vanası KKM üzerinden faizcilere, rantiyecilere gidiyor. Sayın Bakan, işte, bu vanaları biz işçiye, emekçiye doğru akıtabildiğimiz zaman, o zaman sosyal adaleti sağlayacağız. Bir şey daha var, şunu unutmayalım: Bakın, işçilerin güçlü olduğu yerde ekonomi de güçlü olabilir yani işçilerin alım gücünün güçlü olduğu yerde ekonomi güçlü olabilir. Bakın, Bill Gates, Warren Buffett bile ne diyor biliyor musunuz? "Benden vergi alın, işçiye verin." diyor. Çocukluğumuzda misket oyunu vardı, misketler bir kişide toplandığı zaman oyun biterdi ama misketler dağıldığı zaman oyun devam ederdi değil mi Sayın Vedat Bey? Misketlerin dağılması lazım ama siz misketlerin hepsini Sayın Nebati'de topluyorsunuz, o da yandaşlarına veriyor, yüzde 1'e veriyor. Bak, milletin alım gücü olmazsa yarın patronlar da ürettikleri malları satamazlar ve oraya doğru gidiyoruz yani vatandaşa borç yüklüyoruz, yandaşlara servet yüklüyoruz. Bu düzeni tersine çevirmemiz lazım Sayın Bakan. Sizden ricam, Sayın Cumhurbaşkanıyla lütfen konuşun "Epistemolojik, nörolojik, heterodoks politikalar vatandaşı perişan ediyor." deyin. Sayın Cumhurbaşkanı saraydan çıkmıyor sanıyorum; ya, bu anlamda halkın arasına karışsın, dertlerini dinlesin, bu yoldan vazgeçsin.

Bakın, pek çok vergi topluyor Sayın Nebati ama en adaletsiz vergi nedir Sayın Bakan? Enflasyon vergisidir değil mi arkadaşlar? Yani enflasyon vergisi hiç fark etmeden yurttaşın cebinden alım gücünü alıp götürür ve enflasyon vergisi dar gelirlileri mahveder; bunu siz de biliyorsunuz.

Bakın, benim çocukluğumda -açıkça söyleyeyim- bir evde 1 kişi çalışıp 4 kişiyi geçindirebiliyordu Sayın Bakan. Bugün bir evde 4 kişi çalışsa bir evi geçindiremiyor. Bak, asgari ücret 5.500 lira, çarpı 4 yapın, 22 bin lira; yoksulluk sınırı 25 bin lira yani 4 kişi asgari ücretle çalışsa yoksulluk sınırını aşamıyor.

Sayın Bakan, yılbaşında siz müjdeyle asgari ücret açıkladınız, ne oldu? Daha işçinin cebine girmeden gitti, enflasyon götürdü; 6'ncı ayda artış yaptık, yine cebine girmeden gitti, enflasyon götürüyor yani enflasyon-ücret sarmalı içindeyiz. Şimdi Batı enflasyonla mücadele ediyor. Niye? Diyor ki: "Kısa vadede belki acı verebilir mücadele ama orta, uzun vadede dar gelirlinin, işçinin alım gücünü korur." Ama Sayın Nebati'nin öyle bir derdi yok, Sayın Cumhurbaşkanının da öyle bir derdi yok. Ama Sayın Bakan, bakın, enflasyon en çok dar gelirlilerin canını acıtır; bu açıdan, buna müdahale etmemiz lazım.

Bir şey daha var, şunun da kavgasını vermenizi sizden rica ediyorum: TÜİK'in açıkladığı enflasyonun, yüzde 85'in doğru olduğuna inanıyor musunuz? Vallahi, marketten, çarşıdan, pazardan siz mi alışveriş ediyorsunuz, eşiniz mi alışveriş ediyor, bilmiyorum. Eşiniz alışveriş ediyorsa eşiniz size muhtemelen söylüyordur veya siz ediyorsanız siz de biliyorsunuzdur. Kendi alışverişimizi ben yapıyorum. Niye? Çarşıda, pazarda fiyatları görmek için. Dün burada bir kupür gösterdim, Diyarbakır'da geçtiğimiz yıl 30 lira olan peynir bugün 130 lira. Allah Allah! Enflasyon yüzde 85'ti ama peynir Diyarbakır'da yüzde 350 artmış. Şimdi TÜİK diyor ki: "Yüzde 99 artmış." Hangisi doğru? Benim çarşıda, pazarda aldığım fiyat mı, TÜİK'in söylediği mi? Diyor ki: "Kiralar yüzde 25, yüzde 35, yüzde 45..." Hayır. Ben kirada oturuyorum Sayın Bakan, 7 bin lira kiraya oturuyorum, mal sahibim dedi ki: "25 bin lira yapacağız." Ya, düşünebiliyor musunuz? Yüzde 250 artış talep ediyor mal sahibim benden. Bütün kiracılardan bu şekilde artış talep ediliyor. Şimdi neye inanacağız? TÜİK'in "yüzde 30, yüzde 40" demesine mi inanacağız, yoksa piyasada olan yüzde 200-300 artışa mı inanacağız? İşte, enflasyon bu şekilde para sahiplerine, mülk sahiplerine yarar, borsayı uçurur. İşçinin, emekçinin borsayla bir ilgisi var mı Sayın Bakan? Borsa uçmuş, endeks 4.500'e çıkmış. İlgisi var mı? Yok. Gayrimenkul fiyatları zenginleri uçuruyor, dolar sahipleri zenginleşiyor ama Sayın Bakanın gözlerindeki ışıltı patronları ışıldatıyor ama yüzde 90 sefalete sürükleniyor Sayın Bakan. Bu açıdan, bu alım gücü hırsızlığına son vermemiz gerekiyor, bu alım gücü hırsızlığı nedeniyle sizin masaya yumruğunuzu vurmanız gerekiyor, Sayın Nebati'ye bunun işçiyi, emekliyi perişan ettiğini anlatmanız gerekiyor Sayın Bakan; bu sizin göreviniz.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Garo, dün yüzüne niye söylemedin?

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bakın, 3.500 liraya yükselttik değil mi en düşük emekli maaşını? Bugün bir emekli, çocuklarını, torunlarını alsın, orta hâlli bir lokantaya gitsin, rehin kalır, bir öğünde rehin kalır ama bir patron bir lokantaya gidiyor, bir öğünde 3.500 lira yiyor ya, bir öğünde. Ya, bakın, siz de lüks bir Mercedes'le geldiniz buraya, 20 milyonluk Maybach'le geldiniz. Bak, o Maybachlerde kuyruk var, biliyor musunuz; niye?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Zenginlik var.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Çünkü patronlar servetine servet katmış. Bunların önüne geçmemiz lazım Sayın Bakan. Bakın, bunlar toplumsal adaleti, toplumsal barışı bozar.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son yarım dakikanız.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Öyle mi? Bir dakika daha ilave edelim, farkında değilim Başkanım sürenin.

Sayın Bakan, son olarak da şunu söyleyeyim, bitireyim o zaman: EYT, EYT... Bakın, emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili "1,5 milyon kişi faydalanacak." dediniz, değil mi; rakamınız o. EYT'liler diyor ki platformları: "5 milyon kişi var." Sayın Bakan, niye 1,5 milyon kişi faydalanıyor? Belli ki emeklilikte yaşa takılanları, emeklilikte prime takılan yapacaksınız yani beş bin günlük prim sayısını sekiz bin, dokuz bin günlere taşıyacaksınız, bu sayede de yalnızca 1 milyon kişi, 1,5 milyon kişi yararlanacak. Sayın Bakan, emeklilikte yaşa takılanları, emeklilikte prime takılan mı yapacaksınız? Bunu soruyorum, bir. İkincisi: 1999'dan önce stajyerlik ve çıraklık yapanlar başlangıç tarihi olarak sayacak mısınız? Bununla ilgili ciddi bir beklenti var; bu açıdan emeklilikte yaşa takılanları, emeklilikte prime takılanlar yapıp yapmayacağınızı yurttaşlarımız ciddi anlamda merak ediyor.

Sizi bu vicdanlı söyleminizden dolayı kutluyorum ama bu söyleminizi Sayın Nebati'ye de Sayın Cumhurbaşkanına da aktarmanız için sizden talepte bulunuyorum.

Saygılar sunarım.