KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum

Ya, bu ülkede "büyük devlet", "beka" ya, bu söylemlerden geçilmiyor. Öbür taraftan da yani herkes belki böyle hissetmeyebilir ama büyük bir çoğunluk ciddi bir yozlaşma, bir çürümeden söz ediyor. Sayın Bakan uzun uzun anlattı yaptıklarıyla ilgili fakat hâlâ insanlarımızın büyük çoğunluğunun kendilerine bir haksızlık, yanlışlık yapıldığında haklarının kendilerine iade edileceğine dair inancı çok zayıf, yok. Sayın Bakanım, bu ülkede bunun en temel sebebi: Cezasızlık. Özellikle devlet ve devlet görevlilerinin dâhil olduğu olaylarda bir şey var yani "cezasızlık" dediğimiz gelişmeler var. Bakın, bir sürü işler oluyor: Mafya, çete, siyaset, yargı, gazeteci iç içe, gazeteciler bir kara para aklayıcısının otelinde, yargıçlar orada, bir sürü isimler çıkıyor, devlet görevlilerinin adları çıkıyor, olaylar tek tek tanımlanıyor; hiç kimse duymuyor, hiçbir şey yapılmıyor.

Sayın Bakanım, bakın, siz Adalet Bakanısınız, bir başka Bakan arkadaşınız çıktı dedi ki: "Bir siyasetçi mafyadan ayda 10 bin dolar alıyor." Mafya da dedi ki: "Ne 10 bini? Ben valizlerle verdim." Her neyse... Ya, Bakan dedi, mafyacıyı bıraktık, Bakan dedi. Ya, Sayın Bakanım, bu konuyla ilgili bir açıklama, bir araştırma, bir soruşturma açılmaz mı? Bütün milletvekilleri ve siyasetçiler zan altında. Böyle bir ülkede insanlar nasıl kendilerini huzur içinde hissedebilecekler? E, şu oldu, olur. 128 milyar... "E, efendim, kim astı? Afiş asanları toplayın." Ya, bir sorun, gerçekten 128 milyar dolar bir yerden bir yere gitti mi? Burada bir ihmal, hata, sıkıntı, problem var mı? Hiçbir şekilde ilgilenilmiyor bunlarla, "Yeter ki vatan sağ olsun" diye bir şey söyleniyor.

Bakın, Sedat Peker adlı bir vatandaş, işte, suç örgütü lideri aranıyor, neyse, dünya kadar şey söyledi, hiçbir şeyi... Her şeyi görmezden gelin. "Yok böyle bir şey." Ya, yok da... Bazı soruşturmalar açtınız, araştırmalar yaptınız, bazılarını görevden aldınız. Yok, ne oldu? Bütün bu pislikleri "Efendim, bunu söyleyen bir mafya lideridir, onu mu dinleyeceğiz?" diye bıraktınız. Daha evvel de bunu söyleyen aslında ortağınızdı, giderayak şeytanlaştırarak terör örgütü lideri "FETÖ'cüler yaptı." diye dünya kadar yolsuzluk görmezden gelindi, örtüldü. Arkadaşlar, bütün bunlar oldu; bu "tape"leri dinledik. Bunların hepsi yanlış olabilir ama soruşturma açılması gerekiyor, bu konuların yargının önüne gelmesi gerekiyor ve bir şeyler yapılması gerekiyor. Bunlar yapılmadığı zaman ne oluyor? İnsanlarda müthiş bir güvensizlik ortaya çıkıyor ve Türkiye böyle güvensiz bir toplum. Bakın, devlet, devlet görev görevlisi, devletlu, arkadaş, dokunulmaz bir şey... Ya, bir olay oluyor, "Efendim, bu olayla ilgili devlet görevlileri filan var." Kıyamet kopuyor, "Hayır, hiç sesinizi çıkarmayacaksınız, yok." Allah Allah ya, devlet soyut bir şey; devletin eli yok, kulağı yok, devletin eli kolu insanlardır, onlar yapıyor ne yapıyorsa. Bunun yapılıp yapılmadığını ortaya çıkaracak bizim bir terazimiz, ölçümüz de mahkemelerdir. Niye mahkemelere çıkartmıyorsunuz bunları? Geçenlerde Sayın Genel Başkanımız dedi ki: "Efendim, cari açık uyuşturucuyla finanse ediliyor." Efendim, kıyamet koptu, işte, "Devleti uyuşturucu ticareti yapmakla suçluyorlar." Kimse uyuşturucu ticareti yapmakla suçlanmadı. Jandarmaya suç duyurusu yaptırıldı, işte, Emniyete... Bir şey demedi ki, Genel Başkan bir şey demedi ki, Emniyet bunu yapıyor, şu bunu yapıyor diye bir şey demedi. Ya, Sayın Cumhurbaşkanı da diyor ki: "Efendim, bunlar şeyle gelen parayı kara para olarak görmeye başladılar." -Beş dakika verdiniz herhâlde bana süreyi- Kara para olarak değerlendiriyor varlık barışıyla geleni. Değerli arkadaşlarım, daha evvelki bütçelerde de söyledim: Bir ülkede, ekonomi hacmi bizim gibi olan bir ülkede yılda 30 milyar dolar net hata noksan olmaz; 200 milyon olur, 300 milyon dolar olur, 30 milyar dolara yakın para... Bunlar 10 defa çıkarılan varlık barışıyla gelmiştir. Dünyadaki bütün OECD ülkelerine önerildi, bir kere varlık barışı çıkardılar, vergi dolayısıyla dışarıya giden paraları içeri aldılar. 10 defa ve hâlâ yürürlükte. Hangi para geliyor? Peki, geldiği zaman bu paranın kaynağını soruyor musunuz? "Hangi para" diye soruyor musunuz? İlk getirdiğiniz kanunla, 2016'da gelen kanunların birinde yazmıştınız, sonra itirazla kaldırdınız. "Hiçbir soruşturma, araştırma; idari, adli yargılama yapılamaz." diye yazmıştınız.

Sayın Bakanım, İnsan Hakları Eylem Planı var. Bu İnsan Hakları Eylem Planı'nı Sayın Cumhurbaşkanı 2021 Mart ayında açıklamıştı. Dünya kadar başlık var, önemli şeyler de söylenmişti. Gerçi kaçıncı eylem planınız, o da ayrı bir şey; işte, 9 tane amaç, 50 tane hedef, 393 faaliyet filan. Peki, Sayın Bakanım, bu eylem planı ne kadar uygulandı, ne oldu bu başlıklarla ilgili? Siz anlattınız, her şeyi yapmışsınız. Peki, dışarıdan şeyler var, bunlara da katılmazsınız. Niye? Avrupa Birliği filan, dış güçler; hadi attık, onları yırttık. İnsan Hakları Derneği dünya kadar hak ihlalini rapor ediyor her sene. Buna da şey yapamazsanız, bunlar da komünist filan, bunlar da başıbozuk; bunları da attık.

Peki, bakın, size başka bir şey söyleyeyim: Adalete erişimle ilgili bir rapor; araştırma yaptı, kim yaptı biliyor musunuz? İLKE Vakfı. Ne yazmış İLKE Vakfı, bunun şeylerini incelediniz mi değerli arkadaşlarım yani cezasızlığın ne olduğunu, insanların yargılamayla ilgili ne gibi problemlerinin olduğunu? Hiç sizin verdiğiniz rakamlar yok Sayın Bakanım, sizin verdiğiniz rakamlar yok. Başka? Yargının sağlıklı bir şekilde işlemediğine dair ciddi rakamlar var, bunlara hiç bakmıyorsunuz.

Bunun yanında, bunlara itiraz eden insanları, Türkiye'nin yüz yıllık kurumlarını karalayacak işler ve girişimlerde bulunuyorsunuz. Sayın Bakan, bu çoklu baro nedir? Ne oldu çoklu baroda Sayın Bakan, çoklu baro kurdunuz da ne oldu? "Ele geçirme" dedi biraz evvel Sayın Durmuş, ele geçirme, böyle bir şey olmaz. Yıllardan beri baro vardır; nasıl seçilir, ne olur, işler var. Niye bozuyorsunuz kardeşim ya, niye böyle bir şey yapıyorsunuz? Şimdi de tabip odası... E, tabip odası başkanı ya da üyeleri bir şey yapmış olabilir; tabip odasını yok edecek, kaldıracak; yasaklayın, kaldırın! Ya, Anayasa Mahkemesini bile "Kaldırın." diyen siyasetçiler burada grup konuşmaları yapıyor. Bunlar anlaşılır şeyler değil değerli arkadaşlarım.

Bakın, Cumhurbaşkanına hakaret suçu insanlara eziyet, işkence olarak kullanılıyor değerli arkadaşlarım ya. Böyle bir şey olmaz, elbette hakaret suçtur, Cumhurbaşkanına hakaret etme özgürlüğü diye bir özgürlük yoktur ama her şeyi... Bakın, sizin dediğiniz gibi olmuyor, Cumhurbaşkanının tarif ettiği gibi olmuyor. Dışarıda yaranmak isteyen birisi, alttaki bir eleman yaranmak için önüne geleni Cumhurbaşkanına hakaretten içeri atıyor.

Sayın Bakanım, sizin bu İnsan Hakları Eylem Planı'nın en temel problemlerinden bir tanesi terörizmin tarifidir. Arkadaşlar, silah kullanılıyorsa, şiddet kullanılıyorsa "terör" diyeceksiniz. Bakın, sizin tarifinize göre Türkiye'de milyonlarca terörist var. İşinize gelmeyen herkesi teröre yazıyorsunuz; ana muhalefet partisini teröre yazıyorsunuz, öbür partiyi teröre yazıyorsunuz; o örgütü, bu kamu kuruluşu niteliğindeki sivil toplum örgütünü teröre yazıyorsunuz; muhalefet eden herkesi teröre yazıyorsunuz. Bakın, şu anda devam eden davalarda on binlerce insan terörle yargılanıyor. Bu kadar teröristin bulunduğu bir ülke olabilir mi Sayın Bakan, böyle bir şeye olabilir mi, bu nedir yani? Bir grup iktidara gelince diğerini "terörist..." Bakın, FETÖ diye bir olay var, FETÖ. Yeni yeni FETÖ oldu, sizin yanınızda cemaatti; güzel, iyi insanlardı filan bunlar. Ya arkadaş, onlar daha evvel bir grup insanı "terör" diye içeri attılar; siz onlarla kavga ettiniz, onları "terör" diye içeri atıyorsunuz; bu nereye kadar gidecek Sayın Bakan? Bir de yargının bağımsızlığı, denetimi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Avrupa sözleşmelerinin üstünlüğünden filan...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son yirmi saniyeniz.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bakın, değerli arkadaşlar, bütün dünya bize gülüyor ya, bütün dünya raporlarına giriyor ya; bir Osman Kavala davası var ki... Anayasa Mahkemesinin kararlarını görmezden geldiniz, yerel mahkemeler görmedi. Böyle bir hukuk düzenine kim güvenecek Sayın Bakanım? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararları var; uymuyorsunuz.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son cümlenizi alalım.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - "Uyduk buna." diyor, nasıl "Uyduk buna." arkadaşlar? Devlet böyle bir şey yapar mı?

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum Sayın Bekaroğlu.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bitiriyorum, bir cümlem var.

O davada, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi "Serbest bırakılsın." dedi, "Tamam, biz zaten o davadan beraat ettirdik." dendi; anında, adam dışarı çıkmadan başka bir dava uydurdunuz ve tekrar adamı ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm ettiniz. Ya, böyle bir şey olmaz, böyle bir ülkeye, böyle bir devlete...