KOMİSYON KONUŞMASI

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Bakan, kıymetli milletvekilleri, değerli hazırun; herkesi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, İstiklal Caddesi'nde küçücük bir çocuk ile babasının, bir anne-kızın ve bir çiftin canını alan, onlarca sivilin hayatına kasteden bombalı saldırıyı kınıyor, katledilenlerin ailelerine başsağlığı, yaralılara da acil şifalar diliyorum, halklarımızın başı sağ olsun.

Değerli milletvekilleri, Sayın Bakan; aslında daha önce de bu kitabı Sayın Gül'e önermiştim; totaliterlik, otoriterlik ve faşizm araştırmalarında bir klasik değeri taşıyan bu kitabı, Ernst Fraenkel'in Diktatörlük Teorisine Bir Katkı - İkili Devlet kaynağını okumanızı tavsiye ederim. Kabul etmeniz hâlinde de hediye etmek isterim çünkü bu kitabı okuduğumuzda aslında Nazi Almanyası ile Türkiye'deki bu yargı rejiminin değişimi arasındaki o dönüşüm ve benzerliği çok net bir şekilde görebiliyoruz, çünkü sizin bütçe sunuşu yaptığınız kitapçığı takip ettiğimizde aslında sizin norm devleti anlattığınızı bir şekilde görebiliyoruz. Şunu net bir şekilde söyleyebiliriz bu "ikili devlet" kuramı nedir? Bir yandan kendi koyduğu yasa ve kurallara uyan, en azından kitabına uyduran bir norm devleti var; diğer yandan, siyasi icaplara göre verdiği keyfî kararlarla yöneten ve herhangi bir normla kendini bağlı saymayan bir önlem devleti var. Nazi Almanyasındaki uygulama tam da buydu.

Yine, bu ikili devlet, aslında bu iki sistemin yan yana var olduğu bir rejim. Kısmen belirli bir alanın norm veya önlem devletin hükmü altında olduğu bir tür iş bölümünden söz edilebilir. Bazen birbirine paralel, bazen de birbiriyle kesişen ve hatta zıtlaşan bir yerde ama en nihayetinde, her seferinde asıl kudretin önlem devletinde olduğu bir sistem. Niye bunu anlatıyorum? Sadece yargının içinde bulunduğu duruma bakmak için şu birkaç başlığı sabahtan beri arkadaşlarımız söyledi: İktidar partisi üyelerinin suç iddialarına rağmen yargılanmaması, yargıda kadrolaşma, cezaevlerindeki hak ihlalleri, İmralı tecridi, rehin alınan siyasetçiler, yargıda yolsuzluk iddiaları, HDP kapatma davası, Kobani kumpas davası gibi devam eden bu listeye baktığımızda, sadece 2 tanesine baktığımızda aslında Türkiye'deki yargı durumunu görebiliyoruz. Kobani davasında -arkadaşlarımız da değindi- 2014 yılında bir soruşturma başlatılıyor, 2018'e kadar tek bir hareketlilik yok; 2018'de Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde sistematik olarak hedef gösterme sonrası bir savcı atanıyor ve bu savcı aslında yeri değiştirilmesine rağmen tekrar aynı dosyayı takip etmesi için -ki özel görev verildiği anlaşılıyor- tekrar Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına dönüyor ve sonrasında zaten, bildiğiniz üzere, Kobani kumpas davasının geldiği durum belli.

Yine, kapatma davasına da baktığımızda, aslında yargının ne kadar tarafsız ve bağımsız olmadığını ve aslında siyasi temennilerle hareket ettiğini görebiliyoruz. Bunu nereden biliyoruz? Partimize yönelik kapatma davasına ilişkin ilk iddianame tarihi 17 Mart 2021 yani MHP Büyük Kongresi'nden bir gün önce, Cumhur İttifakı ortağının büyük kongresinden bir gün önce. Yine, Anayasa Mahkemesinin eksik bularak iade ettiği iddianame tekrardan -hiçbir eksiklik de giderilmeden- ikinci iddianame ne zaman geliyor? Bu sefer de 7 Haziran seçimlerinin yıl dönümünde tekrar Anayasa Mahkemesine sunuluyor. 7 Haziranın önemi ne? Aslında, HDP'nin başarısıyla AKP'nin yenilmezlik mitinin tarumar edildiği ve tek başına AKP'nin iktidar olamadığı seçim olarak karşımıza çıkıyor. Yani aslında bu iki durum bile yargının nasıl siyasi temennilerle ve iktidarın temennileri, baskısı ve yönlendirmesiyle hareket ettiğini bize göstermekte.

Tabii, aslında Hitler'in yargıçları ve Führer devletinin inşası üzerine bu konuya biraz değinmek istiyordum ama vakit kalmadığı için sadece şunu söyleyeyim: Adaletin küçüldüğü ülkelerde büyük olan artık suçlulardır Sayın Bakan. Bugün artık Türkiye'de çok çok büyük suçlular var.

Ali Şeriati'nin güzel bir tavsiyesi vardır, size tekrar hatırlatmak isterim, "Yola Ebû Zer çıkıp Muaviye olmayın." der. Ben de bunu iktidar partisinin yetkililerine ve Sayın Bakanımıza tekrardan hatırlatmak istiyorum. Çünkü bu durum, ülkeyi daha fazla sorunla karşı karşıya bırakma noktasına götürüyor.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son cümlenizi alabilirsem.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) - Tabii.

Sadece şunu size söyleyeyim: Türkiye'de Kürt meselesini çözmediğimiz için 20 Temmuz 2015'ten bu yana en az 6.264 kişi saldırı ve çatışmalarda can verdi ve hep birlikte buna son vermeye çalışacağız.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Evet, sürenizi aştınız. Teşekkür ediyorum.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) - Teşekkürler.