KOMİSYON KONUŞMASI

CAVİT ARI (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım, Sayın Bakan, Bakan Yardımcıları, ilgili kurumların temsilcileri, yüksek mahkemelerin temsilcileri, değerli bürokratlar, basın mensupları; ben de öncelikle hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Sayın Bakan, yaklaşık otuz yıllık bir avukat olarak ben ülkede en önemli sorunun yargıya güven sorunu olduğunu bir kez daha ifade etmek istiyorum. Şimdi, bütçe görüşmelerinde daha çok ekonomiyle ilgili değerlendirmelerimizi devamlı yapıyoruz ancak Adalet Bakanlığı görüşmelerinde en önemli esas, bu ülkede yargıya güvenin ne olduğudur. Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısına daha önce biz sormuştuk, kendisi de bize resmî bir cevapla Türkiye'de yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığına dair Türk halkının güveninin yüzde 38'lerde olduğuna dair cevap verdi. Şimdi, eğer bir yargıya yüzde 38'lerde bir güven kalmışsa artık o ülkede adalet kalmamıştır yani vatandaşın adalete olan inancı ve güveni kalmamış demektir.

Şimdi, şunu ifade etmek istiyorum: Bakın, yargı siyasetin etkisi altında mı? Maalesef ki siyasetin etkisi altında. Şimdi, siz özellikle sunumunuzda yargıya olan güveni artırmayla ilgili birtakım çalışmalarınız, gayretleriniz olduğunu ifade ettiniz. Peki, bu anlamda, Sayın Bakan, şöyle bir çalışmanız var mı örneğin: Geçmiş süreçte AKP'ye kayıtlı milletvekili adayı, belediye başkanı adayı olmuş, efendim, il ilçe başkanlığı yapmış olan ve sayıları yaklaşık 1.100'e kadar ulaştığı bilinen, siyasi kimliğini ortaya koymuş olan ve şu an hâkim, savcı koltuklarında oturan kişilerin görevlerinin sonlandırılmasıyla ilgili bir çalışmanız var mı? Veya bunlar bu koltuklarda oturduğu müddetçe yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığı, daha doğrusu AKP siyasetinden uzaklaştırıldığına dair bir düşünce ortaya koyabiliyor musunuz? Veya yazılı sınavlarda dereceye giren o kadar gencimiz, AKP'li siyasetçilerden referans almadığı için sınavlarda, daha doğrusu mülakatta elenen gençlerimiz acaba tekrar bu mesleğe kabul mu edilmek üzere... Yani nasıl sağlıyorsunuz yargıya olan güveni? Veya başsavcıların illerde iktidarla, iktidarın temsilcisi olan kişilerle yakın ilişki içerisinde görünmek gayretinden mi uzaklaştığına dair bir durum var da oradan bu ifadeyi kullanıyorsunuz.

Sayın Bakan, bakın, sunum kitapçığı sayfa 6'da "Anayasa Mahkemesi üyelerinin ilk defa halkın seçtiği Cumhurbaşkanı ve Türkiye Büyük Millet Meclisince seçilmesi usulünü benimseyerek Anayasa Mahkemesine demokratik meşruiyet kazandırdık." diye bir cümleniz var. Önce şunu sorayım mefhumumuhalifinden: Bu düzenleme yapılıncaya kadar Anayasa Mahkemesinin demokratik meşruiyeti yok muydu Sayın Bakan? Önce bunu sormak istiyorum size ve devamında da şunu soruyorum: Bakın, Anayasa Mahkemesine seçimi yapan sadece bir Cumhurbaşkanı değil, bugün Anayasa Mahkemesine seçimi yapan kişi aynı zamanda AKP'nin Genel Başkanı yani eskiden sadece Cumhurbaşkanı iken bugün AKP'nin yani bir siyasi partinin Genel Başkanı bu seçimi yapmakta ve bakın, bu seçim nedeniyle Anayasa Mahkemesi siyasi bir mahkeme hâline dönüşmek üzere.

Şimdi, son dönemdeki seçimlere baktığımızda, örneğin Türkiye Büyük Millet Meclisinden yapılan seçime baktığınızda Türkiye Büyük Millet Meclisinin nasıl bir etki altında, nasıl bir kararla seçim yaptığını hepimiz biliyoruz ve bu seçim süreçlerinde yine Cumhurbaşkanı tarafından yapılan seçimlerle Adalet Bakanlığında görev yapmış, Adalet Bakanlığı Müsteşarı olmuş bir kişinin Anayasa Mahkemesine seçildiği; yine, milletvekili olmuş bir kişinin Anayasa Mahkemesine seçildiği; yine, İçişleri Bakanlığında siyasi kimliğini ortaya koyarak Bakan Yardımcısı görevinde bulunan bir kişinin Sayıştay üzerinden Anayasa Mahkemesine seçildiği; yine, dosyanın kapağını bir gün dahi çevirmeyen bir başsavcının yine aynı şekilde seçildiği; barodan gelen AKP milletvekili adayının yine, Anayasa Mahkemesine seçildiği bir ortamı yaşıyoruz Sayın Bakan. Yani siz böyle bir Anayasa Mahkemesinin nasıl demokratik meşruiyet kazandığını söyleyebilirsiniz? Bugün partili Cumhurbaşkanlığı süreci yaşanmakta. İşte "kuvvetler ayrılığı" dediğimiz, olması gereken en temel bir sistemi maalesef ki bu tek adamlık anlayışı sürecinde ortadan kaldırdınız. Bakın, bugün yargı, siyasetin etkisindedir, ben açıkça söylüyorum. İllere gidin şöyle, bunu gayet açık yüreklilikle görürsünüz: İktidarı ilgilendiren konularda hâkimler, savcılar karar vermekte zorlanır ve gözleri bir yerlere bakar vaziyete geldi.

Şimdi, örneğin Antalya'da, Antalya için çok önemli, hayati nitelik taşıyan bir dava vardı; belediyelerden birini, hatta bütün Antalya'yı ilgilendiren bir konu. Bilirkişi raporunda yapılan imar uygulamalarının tamamen usule uygun olduğu çok net şekilde yazılıydı ama ne yaptı mahkeme? Bu, bilirkişi raporlarına hiç değinmeden iki tane gerekçeyle karar verdi Sayın Bakan, imar uygulamasını iptal etti; istinafa gitti. Bakın, istinaf mahkemesi ne karar verdi biliyor musunuz Sayın Bakanım? Bakın, ben otuz yıllık avukatım, böyle bir kararı hayatımda görmedim. Diyor ki istinaf mahkemesi: "Yerel mahkemenin yani Antalya İdare Mahkemesinin kararındaki gerekçelerde hukuki isabet görülmemiş ise de karar, sonucu itibarıyla hukuka uygundur." Siz de avukatsınız, böyle bir kararı hayatınızda gördünüz mü Sayın Bakan? Yani "Gerekçe uygun değil ama sonuç doğru." İşte, bugün yargı, muhalefetin üzerinde, CHP'li belediyelerin üzerinde maalesef bir baskı aracı olarak kendisini göstermekte.

Şimdi, "güven" diyoruz; bugün ülkede yargıya güvenle ilgili gerçekten büyük bir sorun var. Şimdi, örneğin, geçtiğimiz sene baroların genel kurullarını Covid bahanesiyle önlediniz; esas amacınızın Türkiye Barolar Birliğini şekillendirmek olduğunu hepimiz biliyoruz ama o, aynı günlerde ne yaptınız? AKP'nin il kongrelerini, ilçe kongrelerini, kadın kolları, gençlik kolları kongrelerini yapmaktan geri kalmadınız. E, nasıl güvenecek şimdi size vatandaş? Yani siz karar verici olarak bir taraftan kendi kongrelerinizi yaptığınız dönemde baroların yapmış olduğu müracaatları, genel kurul taleplerini reddeden seçim kurulları oldu. Bu kararları veren hâkimler neden o kararları verdi? Sizin, Türkiye Barolar Birliğini şekillendirme gayretinize destek oldular. Siz böyle kararlar alır ve yargıyı böyle kullanırsanız nasıl güvenecek vatandaş size, nasıl tarafsız ve bağımsız bir yargıdan bahsedilebilecek? İşte temel sorun bu Sayın Bakan. Yoksa teknolojinin gelişen koşullarını kullanarak da...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son bir dakikanız.

CAVİT ARI (Antalya) - Bakın, teknoloji gelişiyor ve bu çerçevede de birtakım düzenlemeler, birtakım iyileştirmeler yargı süreciyle ilgili var mı? Var, bunlar olağandır zaten, günün koşulları da buna uygun ama o kararı veren hâkimle ilgili, tarafların gönlünde, vicdanında siyasi nedenlerle bir sorgulama varsa işte orada bütün iş bitmiş demektir. Sayın Bakan, bugün gidin bakın, bir karar verildiğinde tarafların aklında "Acaba bu kişiye siyasi bir baskı mı gitti?" algısı maalesef çok şiddetli şekilde var, işte temel sorun da burada yatar, yoksa diğer teknolojik...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Süreniz doldu Cavit Bey.

Son bir cümle alayım.

CAVİT ARI (Antalya) - Bitiriyorum.

Son cümle: Sayın Bakanım, bakın, şunu söyleyeyim: Adliyede sadece hâkim, savcı yok bildiğimiz üzere, 159.265 personel var. Adliye çalışanlarının özlük haklarının iyileştirilmesi gerekmekte. Efendim, yargıyla ilgili 6 tane paket geçti, hiçbirinde adliye çalışanlarıyla ilgili bir düzenleme yok.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Evet, teşekkür ediyorum.

CAVİT ARI (Antalya) - Eğer gerçekten yargı kalitesine ulaşacaksak adliye çalışanlarının da özlük hakları iyileştirilmeli çünkü kaliteli bir yargı için adliye çalışanlarının da hak ettiği değeri görmesi gerekir diyorum.

Teşekkür ediyorum.