AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Sayın Başkan, Sayın Bakanım; madem bütçe konuşuyoruz, bir fıkrayla başlayayım, Altan Erbulak'tan dinlemiştim. Adana'ya tiyatroya gitmişler, gösteriye. Yaz, çok sıcak, kan ter içerisinde, hamam böceklerinin bol olduğu ucuz bir oteldeler. Oyunu oynamışlar, gece pencere, kapı açık yatıyorlar. Sabaha karşı bir kokuyla uyanmış, taze ekmek kokusu. "Kokuyu takip ederek bir sokak iti gibi fırını buldum." dedi, Allah rahmet eylesin. Fırıncıya yaklaşmış, biraz da böyle ezik "Kardeşim, senden rica etsem bana 2 ekmek verir misin?" demiş. Hani "Adalet" "taze ekmek" dediler de ondan aklıma geldi. Fırıncı şöyle dönmüş, bakmış, kürekle ekmeği almış "Niye vermeyeyim lan, parasıyla değil mi? Parasını ver al." Şimdi, "adalet" dediğiniz şey de böyle, parasını verip alacaksınız ama ne kadar alacaksınız? Kime alacaksınız? Paranız neye yetecek? Bütün bunları değerlendirmek gerekiyor.

Bana sorarsanız adalete 1,57 pay ayırmak yetmiyor. Ciddi bir kalite bozukluğu var, çok ciddi sorunlarımız var, kapasite yetersizliği var ve bu bütçeyle bu adaletin Türkiye'de sağlanabilmesini olanaklı görmüyorum.

Strateji Geliştirme Başkanlığındaki arkadaşlardan rica ettim "Bakanlık ne kadar talep etti, siz ne kadarını uygun gördünüz, verdiniz?" diye, herhâlde birazdan rakamı getirirler. Bu para yetersizdir Türkiye'de adaleti sağlamak için. Gelin, bütün gruplarla görüşün, bu işin orta yolunu bulalım. Ne kadar paraya ihtiyacınız varsa verelim, ekmek kadar değerli olan adaleti bugün düştüğü yerden kaldırıp baş üstüne koyalım.

Adalet sizin elinizde bir lastiğe dönüştü. Ne demek istiyorum? Bazı savcının boyunu tutuyor, bazı yargıcın boyunu tutuyor, bazı olayın boyunu tutuyor, bazısında hiç denk gelmiyor, lastik küçülüveriyor. İstediğiniz kadar sündürüp çekebildiğiniz gibi, istediğiniz gibi daraltabilme imkânınız var.

Cezaevlerinin durumu bir rezalet, iş düzenekleri çok kötü. Ben geçmişte de Ceza ve Tevkifevleri genel müdürleriyle iddialara girerdim. İşte, silah çıkacak mı... Hepsini ben kazandım. Şimdi de söylüyorum: Fukaranın suya ödeyecek parası yok, atlet karşılığı su hakkını satıyor. Fukaranın sıcak suya verecek parası yok, tişört karşılığı, pantolon karşılığı, suyunu satıyor, kendisi banyo yapmıyor. Fukaranın elektriğe verecek parası yok. Fukara, cezaevinde en alttaki insan. O insana yardım elini mutlaka uzatmalıyız. O insanı çaresiz bırakmak kendi çaresizliğimizdir.

Şimdi, elli iki, elli bir, elli... Sayın Başkanım, adalete para yetmiyor, adil olmaya vicdan yetmiyor, milletvekili olsanız adalet hakkında konuşmaya süre yetmiyor. Yazık, çok yazık!

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Siz eski gazetecisiniz, az sürede çok şey söylemeyi başarırsınız diye düşünüyorum.

Buyurun.

AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Teşekkür ederim iltifatınız için.

Ben hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Adalet damdaki kuş değil, eldeki kuş, hep damdaki kuşu anlattık.

Sayın Bakanım, Ali Şeriati'ye arkadaşlar atfettiler, ben de bir sözüyle bitireyim. Diyor ki: "Ne söyleyen söylediğinin farkında ne dinleyen dinlediğinin farkında, herkes hafızın sesinden bahsediyor." Sayın Bakanım, çok güzel bir konuşma hazırlamış. Hafızın sesi çok güzel, icraat sıfır efendim.

Saygılar sunarım.