KOMİSYON KONUŞMASI

ZEYNEL EMRE (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, Sayın Bakan, kıymetli hazırun; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Sayın Bakan; iki konuda şahitliğimi bildirmek isterim. Birincisi: 7 Haziran 2015 tarihinden bugüne kadar Parlamentodayım. Şahit olduğum bu 8'inci bütçe, bütçe görüşmeleri, AKP iktidarı tarafından yönetilen bu süre içerisindeki 8'inci bütçe görüşmesi. 8'inde de her seferinde daha geriye giden, daha kötü olan, sonuçları daha yakıcı olan bir dönemi yaptığımıza şahitlik ederim. 2011'deki açıkladığınız yani halktan oy alırken "Bizi seçin ey vatandaşlarım!" deyip de oy aldığınız dönem, bizim halkımıza vadettiğiniz yıllık 2 trilyon dolarlık bir bütçeydi, kişi başına da 25 bin dolarlık bir bütçe vaadiyle vatandaşlarımızdan oy istediniz. Vatandaşlarımız size oy verdi. Şimdi, bugün yaklaşık 9 bin dolarda kişi başına düşen millî gelir. Yine, gayrisafi millî hasılaya da baktığımızda 800 milyar dolar civarında olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla buralardaki hedefleriniz tutmadığı gibi daha kötüye gittiğini görüyoruz.

İkinci şahitliğim: Yine bu sekiz yıllık dönem boyunca Adalet Komisyonu üyesi olarak görev yapıyorum. Türkiye'de adaletin, yargının daha kötüye gittiğine de şahitlik ediyorum. Bunu sürekli günden güne gözledik ve özellikle son dönemle birlikte yani maalesef bir sistem probleminden kaynaklı, hâkim, savcıların göreve alınması, atanması, kurulların oluşturulması, yani bunlardan da kaynaklı olduğunu düşündüğümüz son dönem itibarıyla bu erozyon çok daha büyük bir hızla arttı. Buna da şahitlik ediyoruz.

Değerli arkadaşlar, bakın, Türkiye'de ikili bir hukuk sistemi var; eğer iktidar yanındaysanız, iktidarı destekliyorsanız ona göre bir hukuki muameleyle karşılaşıyorsunuz, eğer iktidara muhalifseniz hukuk size ona göre uygulanıyor. Bakın, ben burada başta hukukçu olmak üzere tüm arkadaşlarımıza sormak isterim: Bir kimsenin hakaret etme özgürlüğü yoktur değil mi? Hep bu tartışılıyor yani hakaret davalarıyla ilgili hep dile getiriliyor. Bir Bakanın hakaret etme özgürlüğü var mıdır? Yoktur değil mi? Biz bunu sürekli yaşıyoruz. Mesela biz geçtiğimiz hafta yine adliyeye gittik. Adliyeye gitme gerekçemiz ne? Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın İmamoğlu yargılanıyor, Bakan Sayın Soylu kendisine "ahmak" demiş kendisine verdiği cevaba istinaden bu sefer sanık sandalyesine oturtuluyor. Şimdi, yani bu denli iki başlı bir hukuk olmaz. Bir de üstüne üstlük, o sürece ilişkin normal yargılamanın işleyişine baktığımızda daha büyük fecaat, yani daha henüz süresi bitmeyen, yer değiştirme cezası aldıysa bunun nedeni bilinmeyen ve hakkında yazılan yazılara göre, birtakım iddialara göre Sayın İmamoğlu'na istenenden daha az cezayı vermeyi düşündüğü için görevden el çektirildiği ya da uzaklaştırıldığı söylenen bir hâkim var, buna ilişkin beyanatlar var, bunlar da orta yerde duruyor. Bakın, bunları biz böyle iddialarla karşılaştığımız zaman soruyoruz yani Anayasa bize yetki vermiş değil mi? Siz yürütmesiniz, biz de yasama üyesiyiz. Millet de bizi seçmiş, yetki vermiş. Anayasa der ki: "On beş gün içinde cevaplamanız lazım." Ben Sayın Bakana sordum yani bu tayini, basına yansıyan tayini, HSK bünyesinde bir inceleme olup olmadığını, Hâkim Hüseyin Zengin'in Samsun'a tayin edilme sebebinin ne olduğunu, tayin zamanına daha süre olmasına rağmen neden gittiğini...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Süreniz doldu, son bir cümle alayım.

ZEYNEL EMRE (İstanbul) - Bakın, bunlar süresi içinde henüz cevaplanmadı, belki yenidir, siz buna cevap verirsiniz ama şunu not düşeyim: Benim sorduğum zor soruların hiçbirine hiçbir bakanlık yanıt vermiyor. Mesela, afla ilgili sorduğum sorular.

Teşekkür ederim.