KOMİSYON KONUŞMASI

AHMET YILDIRIM (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli komisyon üyeleri, Sayın Bakan ve değerli bürokrat arkadaşlar; ben de hepinize iyi bir gün dileyerek başlamak istiyorum.

Hani usul tartışması bölümünde söyledim ama şunu düzeltmek isterim: Şüphesiz en az ulaştırma kadar önemli bir bakanlığın bütçesi görüşülüyor. Bu anlamda da süre daha fazla tanınabilir ama bunun doğru planlanması temelinde. Çünkü enerjiyi doğru planlamamış olanların eğitim, sağlık, ulaştırma, haberleşme, komünikasyon ve bir bütün olarak ülkedeki toplumsal yaşamın akışını sağlayabilmesi mümkün değil. Bunun bilincindeyiz.

Ancak Sayın Bakan konuşmasında uzun uzun özellikle geçmiş dönemde gerçekleşen realize olan enerji politikaları ile önümüzdeki dönem projeksiyonlarını sunarken kömüre, HES'lere, doğal gaza, petrole değindi. Bunlarda sorun yok. Özellikle artan ihtiyaçla birlikte enerji teminimizde, enerji kaynakları temininde de çok yıllı planlamaları doğru yapmamız gerektiğinin farkındayız. Ama Sayın Bakandan üç beş cümle de güneş enerjisi ve rüzgârla ilgili toplam enerji içerisindeki payımızın nasıl artırılacağını, ne kadar artırılacağını dinlemek isterdik; dünyanın yelken açtığı, ilerlediği, istikamet olarak kendine belirlediği özellikle çevreci yenilenebilir enerjiyle ilgili hususları dinlemek isterdik.

Veya hani doğal gaz, petrol konuşuyoruz Sayın Bakan. Allah aşkına Rusya politikaları, dış politikalar bağlamında enerjilerimizin geleceğine dair de birkaç şey bilmek isterdik. Bunların hepsi bir muamma. Çünkü dış politika bağlamından bağımsız bir enerji politikamız olamaz, mümkün değil.

Düşünün, bakın, sadece birkaç rakam üzerinden devam edeyim. Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde 2.993 saat güneşlenme süresine sahibiz, Akdeniz Bölgesi'nde 2.965 saat -2'nci sırada- Doğu Anadolu, İç Anadolu takip ediyor gidiyor. Ama, bakın, bizden yüzde 60 daha az güneşlenme ve ışınım süresine sahip olan Almanya dünya 3'üncüsü, güneş enerjisinden istifade etme anlamında dünya 3'üncüsü.

Şöyle söyleyelim: Almanya'nın, Sayın Bakan, 2000 yılında toplam enerji üretimi içerisindeki payı 6,3'tü, 2014'te yüzde 30'a çıkardılar, 2025 projeksiyonları yüzde 40-45, 2050 projeksiyonları yüzde 80. Türkiye ne düşünüyor? 2 katından daha fazla güneşlenme süresine sahip Türkiye Almanya'dan. Allah aşkına biz bu çevreyi tahrip etmeyen, doğayla barışık olan bu enerji kaynağının tam -deyim yerindeyse hani abartmak istemem- cennetinde yaşıyoruz ama bir güneş enerjisi politikamız hâlâ yok veya varsa bile toplam enerji üretim ve tüketimimiz içerisindeki payı çok çok sınırlı. Aynı şekilde bu durum RES'ler için de geçerli, rüzgâr enerjisi santralleri için de geçerli.

Şimdi, Rusya'ya gelmişken söyleyeyim. Benden önceki hatip hani özellikle yüzde 55 doğal gaz bağımlılığımızı bir ülkeye indirgememizden söz etti, onu bir yana bırakalım. Onun üzerine, sadece orada değil, benim karşı çıktığım, bir coğrafyacı ve ekolojist olarak karşı çıktığım nükleer enerjilerde de Rusya'ya bağımlı hâle geldik biz. Şu anda santrallerin planlamalarından projelendirilmesine, inşasına kadar Rusya'ya bağımlıyız, Daha öteye gidiyorum. Nükleer enerji santrallerinde çalışacak teknik elemanların ve öğrencilerin eğitimi için Rusya'ya bağımlıyız, burslu öğrencilerin tamamı Rusya'dan eğitim alıyorlar. Tabii, bu son yaşanan krizden sonra hem santraldeki inşa çalışmaları durdu hem burslu öğrencilerin tamamı geri gönderildi. Bilmiyorum mutlaka haberdarsınızdır Sayın Bakan bundan. Ve yeni arayışlar için söyleyeyim...

Kaldı ki biz, evet, doğal gaz kaynakları, rezervleri fazla olan bir ülke olamayabiliriz ama dört bir tarafından -pardon dört bir tarafı demeyeyim ama- kuzeyi doğusu güneyi, üç bir tarafından yüksek doğal gaz rezervlerine sahip ülkelerle komşuyuz, sınır komşusuyuz. Azerbaycan, İran, Kürdistan federe devleti, bunlardan çok rahat temin edebilirdik. Ve bakın, Kürdistan federe devletiyle 2013 yılında...

EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Kuzey Irak mı?

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Neresi orası?

AHMET YILDIRIM (Muş) - Aa, bakın, iş oraya geldiyse, bir ay önce Kürdistan federe devleti başkanının Sayın Mesut Barzani'nin Cumhurbaşkanını ziyaretinde arkasındaki üç renkli bayrağı koyan Cumhurbaşkanına soracaksınız. Oranın adı "Kürdistan federe devleti"dir. Türkiye de böyle tanıyor. En fazla ihracat ve ithalat ilişkisine sahip olduğu bölgelerden, bir yapıdan söz ediyorum. Siz bunu kabul etmeyebilirsiniz. Adı "Kürdistan federe devleti"dir. Bunu ben koymadım, siz de koymadınız ama Başbakan da Cumhurbaşkanı da böyle karşıladı. Arkasında Irak bayrağı yoktu, Kürdistan federe devletinin yeşil-kırmızı-sarı bayrağı vardı. Yani buradan hiç topa girmeyelim bence çünkü konumuz enerji. Biz enerjiyi konuşalım.

Bir diğer husus: Sayın Bakan, bakın, Amerikan Enerji Enstitüsü Kürdistan federe devletinin 5 ayrı doğal gaz yatağında 3 trilyon metreküp rezervin olduğunu açıklamış. Biz de 2013'te bir çerçeve antlaşması imzalamışız. Ama Rusya'yla sorun yokken oradan almaya devam etmişiz, hiçbir adım atmamışız çerçeve anlaşmayla ilgili. İşte biraz Başika, Silopi, Cizre, burada çıkan çatışmalar hepsi o 5 yataktaki 3 trilyon metreküp rezerve sahip olan doğal gazın Türkiye'ye deplase edilmesiyle ilgilidir. Bu kötü bir şey değildir. İyi niyetli ilişkilerin geliştirilmesi, karşılıklı halkların ve devletlerin arasındaki iyi niyet ilişkilerinin geliştirilmesinde hiçbir sorun yok. Ama biz körü körüne doğal gazımızın yüzde 55'ini bir ülkeye bağladık. Bunları söylemişken...

Sayın Bakan, bakın, kendi döneminizde yapılanları söylediniz yapılamayanları söyleyin. Ben de size söyleyeyim, buradan hemen ifade edeyim. 2009'da Kazakistan ve Türkmenistan'la protokolü imzalanmış olan Nabucco nerede? 2010 başlanacaktı, 2013 tamamlanacaktı, 2018'e kadar 10 ila 23 milyar metreküp deplase edilmesi için Avrupa'ya Türkiye üzerinden tam kapasiteyle şeye girecekti. Yok ortada, hâlâ adım yok. Rusya bırakmıyor işte. Çünkü kendi enerji kaynaklarının uluslararası ticari dolaşımda değerinin düşmesini istemiyor. Böyle Türkiye'nin basiretini bağlamış.

Yine sizin döneminizde, 2011, 26 Aralık 2011'de TANAP protokolü imzalandı Azerbaycan'la. Hangi aşamadayız? Hangi aşamadayız?

MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) - Devam ediyor.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Devam ediyor... Ama 2017'de faaliyete girmesi gerekiyordu. Hâlâ projelendirme süreçleri devam ediyor.

Bakın, hani 2002'den önceki iktidarlarla hiçbir işim olmaz. Ama bakın, Mavi Akım, 1997'de protokol imzalandı Rusya'yla Karadeniz'in altından geçirilip 2003'te devreye sokulacaktı. Öncesinde, bir yıl önceden, biz Rusya'dan o Mavi Akım kapsamında doğal gaz alıyoruz işte. Böyle 2012'de ihtilal olmadı, devrim olmadı, bir ülke gelip bu ülkenin topraklarına el koymadı. En nihayetinde aynı sistemle, aynı seçimlerle buraya gelen hükûmetler vardı.

Bu anlamda, Orta Doğu politikaları bağlamında duvara toslayan dış politikamız ferasetimizi bağladı, bir tek ülkeye bağımlı hâle geldik, alternatiflerle olan ilişkilerimizi rehavetten ötürü hiçbir şekilde geliştirmedik, onunla da toslayınca şimdi yüz üstü kalmış durumdayız. Ya değilse, bu işler tezeklerle çözülecek işler değil. Arabaya tezek atamıyorsunuz, bilgisayarı tezekle çalıştıramıyorsunuz, ameliyathane böyle çalışmıyor işte.

Bir diğer husus Sayın Bakan: Bakın, coğrafyacıların reddettiği bir hususu kitapçığınıza sunum olarak almışsınız. Toplam elektrik üretimimizin yüzde 31,5'inin yenilenebilir enerji olduğunu söylemişsiniz. Ama bunun içine... bizim yenilenebilir enerjiden anladığımız, rüzgârdır, güneştir, kısmen jeotermaldir ama o yüzde 31'in siz de çok iyi bilirsiniz ki yüzde 99'u HES'tir. HES yenilenebilir bir enerji değildir, coğrafyacılar bunu dönemsel yenilenebilir enerji olarak kabul ediyor. Klimatik şartlar değişti, baraj rezervuar alanına su gelmedi veya azaldı, öngöremezsiniz. Bir doğal afette zarar gördü, öngöremezsiniz siz bunu. O nedenle, HES'ler yenilenebilir enerji kapsamında tümüyle değerlendirilemez. Oraya yüzde 31,5'i koyarak, işte, HES'lerin yanına da SOS olarak güneş enerjisi ile rüzgâr enerjisini koymuşuz.

Bir diğer husus: Şimdi, özellikle güneş enerjisinin teşvik edilmesi hususunda, bakın, Boğaziçi Üniversitesi ile ODTÜ'den akademisyenler, Ilısu Barajı'na dair yapmış olduğu çalışma ve raporda, oradaki baraj inşaatı, kamulaştırmalar...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yıldırım, sözlerinizi tamamlamanız için ilave süre veriyorum.

Buyurun, lütfen.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Teşekkürler.

...tarihî eserlerin, antik kentlerin ve yerleşim birimlerinin taşınması maliyetini; baraj alanında birikecek su döneminde, otuz beş, kırk ya da kırk beş yıl boyunca tarım alanlarının işletilmemesinin toplam maliyetini çıkarmışlar. Aynı meblağ üzerinden, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde güneş enerjisine yatırım yapılırsa neredeyse aynı megavata yakın enerji elde edilecek ama dert başka, tarih gidecek, tarım gidecek, yerli malı gidecek, antik kentler sular altında kalacak, doğa tahrip olacak; e, biz yüzde 31,5 elektrik enerjimizi yenilenebilir enerjiden alıyoruz, oraya da sanki HES'in, RES'in ve GES'in payları eşitmiş gibi güneş ile rüzgârı yazıyoruz. Yok böyle bir şey.

Ve ben, sonuç olarak, süre kısıtlı olduğu için, söylenebilecek çok şey var ama bu elektrik faturalarıyla ilgili olarak, 5 Ocak 2016 günü, bir ay önce -hani diyoruz ya "Muhtara zam yaptık, asgari ücretliye zam yaptık." Oradaki zam oranımız da belli- dağıtım bedeline, bakın, fatura içerisindeki dağıtım bedeline -ki dağıtım bedeli toplam faturanın yüzde 29'udur- yüzde 216 zam yapıldı, bir ay önce. Dağıtım bedeli de, bir elektrik faturasının toplamının yüzde 29'udur.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - 22'sidir.

AHMET YILDIRIM (Muş) - 22'si olsun, 15'i olsun. Ama bir kalemde, düşünün Değerli Milletvekili, yüzde 216 zam.

Bir diğer husus...

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sözleşmeler var.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Müsaade ederseniz... Süre kısıtlı.

Gider kalemlerinin detayı yok Sayın Bakan. İnsanlar hangi vergileri ödediğini bilmek istiyor. Gider kalemlerinde; TRT payı, dağıtım bedeli, sayaç okuma bedeli, iletişim bedeli; bedeller... Neden detaylarını bilmiyoruz biz, nereye gidiyor? Ben ödediğim her paranın ayrıntısını bilmek istiyorum. Fatura varsın, 2 santim uzasın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yıldırım, sözlerinizi tamamlamanız için tekrar ilave süre veriyorum, lütfen tamamlayın.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Ve en son şunu söyleyeyim Sayın Bakan nükleer enerjiyle ilgili olarak: Bakın, lütfen, G20'den söz ettiniz, G20 içerisindeki ülkelerin, Değerli Bakan, Avrupa Birliği üyesi ülkelerin, Amerika Birleşik Devletleri'nin nükleer enerjinin toplam enerji içerisindeki son yirmi yılının grafiğine bakın, giderek azalıyor. Biz ise pik bir çıkış yaptırmaya çalışıyoruz. Gelişmiş ülkelerin terk ettiği enerji üretim yöntemlerini biz gelişmekte olan bir ülke olarak 2010'lu yıllarda yeni keşfettik.

Bakın, değerli arkadaşlar, ABD, Almanya, Fransa, İngiltere, Japonya, oralarda inişte artık. Nükleer enerjinin toplam enerji içerisindeki payı son yirmi yıldır tedricî olarak düşüyor ve çevreci enerjinin, enerji kaynakları olarak belirttiğimiz güneşin, rüzgârın payı artıyor. Biz ise dünyayı yeniden keşfettik, kalkmışız nükleer enerjiyi bir popülarite olarak sunuyoruz. Ve Sayın Bakanın ne kadar haberi var bilmiyorum, Akkuyu'dan sonra, Sayın Bakan, Mersin Millî Eğitim Müdürlüğü, okullarda nükleer enerjinin ne kadar iyi bir enerji türü olduğuna dair eğitimler veriyor. Allah akıl, ihsan versin diyorum.

2016 bütçeniz de size hayırlı olsun.