KOMİSYON KONUŞMASI

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Teşekkür ediyorum.

Şimdi, kurum yetkilisi arkadaşların yaptığı açıklamaya bakarsak zannedersiniz ki mevzuata göre havalandırma hızı en fazla 0,5 metre/saniye olur. Şimdi, Profesör Doktor Kemal Barış daha önce diyor ki: "Mevzuatta havalandırma hızının en az 0,5 metre/saniye olacağı yazıyor ancak bu yeterli değil. Bu demek değildir ki bütün maden ocaklarında hava hızı 0,5 metre/ saniye olacak." Şimdi, adı geçtiği için ifadesinin de daha doğru bir şekilde tutanaklara geçmesi gerekiyor.

Şimdi, ben, yine burada birkaç öneriyle konuşmaya devam edeceğim. Şimdi, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bir denetim yapıyor, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bir denetim yapıyor, kurumun teftiş kurulu bünyesinde bir denetim gerçekleşiyor ama bu durum kazaların olmasını engellemiyor. Şimdi, buradan bakalım. Şimdi, demek ki bizim burada daha farklı bir denetim mekanizmasını hayata geçirmeyi de düşünmemiz, planlamamız gerekli. Bu bakımdan, ne olabilir? Bu bakımdan, aslında, daha bağımsız otoriteler maden ocaklarında denetim sürecine dâhil olabilir. Ne gibi? Bu, altı biraz daha farklı isimlerle doldurulabilecek bir kavram -tırnak içinde söylüyorum- maden polisi diyebileceğimiz yani doğrudan gidip maden ocağında kontrol yapabilecek, inceleme yapabilecek, rapor tanzim edebilecek; belirli, özel, bağımsız bir otoriteye bağlı olarak bu denetimlerini yapabilecek ve yaptığı denetimler itibarıyla da çalışılan maden ocaklarının sigortalanmasına dönük olarak böyle arkasında mali bir finansal bir yapının da oluşturulup ve finansal yapının da aynı zamanda bu maden ocaklarının sağlıklı işleyişiyle ilgili denetim sürecine dâhil olabilecekleri bir öneri yani bir araştırma yapılması gerekir.

Şimdi, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığındaki yetkililerin yaptığı açıklama, diyorlar ki: "5-11 Ekim tarihleri arasında bir denetim yapıldı, denetimde merkezî izleme servisindeki veriler incelendi, bakıldı, sensör verilerine de bakıldı, kiminde 1,5-2'nin üzerinde veri de vardı, sonra bu veriler 1,5-2'nin üzerine çıktığında onunla ilgili gerekli adımlar atıldı mı atılmadı mı kontrol edildi, atıldığı düşünülüyorsa veya atılacağı ifade edildiyse rapor ona göre tanzim edildi." Ya, şimdi, böyle bir denetim raporlaması olmaz ve varsa böyle bir raporlama tekniği değişmesi gerekir. Bir kere ne, ne zaman, hangi gün, hangi saat, hangi saniye -neredeyse- tespit edildiyse onun raporun ilişiğine eklenmesi gerekir. Bakın, bahsettiğimiz konu metan gazı biriktikten sonra 0,1 saniye sonra patlamanın olduğuyla ilgili. Şimdi, böyle bir hassasiyetin olduğu "çok tehlikeli iş" diye tabir edilen madencilik sektöründe "5'yle 11'i arasında tespit ettik, 2'nin üzerine çıkmış yani tehlikeli bir duruma gelmiş maden ocağı ama biz de öneriyi getirdik, onlar da tedbir aldı, almadı; hangi gün, hangi saat belli değil." derseniz bu önden riskin yükseldiğine dair uyarıları aslında görmezden gelmişsiniz demek olur. Neden? Şimdi denetimin yapıldığı 5-11 Ekim tarihleri arasındaki yedi günlük periyot... Yani sadece fiziken de gidilerek denetim yapıldığı süreyi kastediyorum, normal şartlarda geriye dönük de bütün veriler incelenmeli.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Şimdi, burada teknik olarak çeşitli parametrelerle bu periyotlardaki gaz değerlerinin yükseldiği gün ve saatlerin, daha önce Amasra maden ocağında aynı periyodun, metan gazının bu şekilde çok hızla yükseldiği ve tekraren yükseldiği periyodun, daha önce hangi tarih aralıklarında buna benzer bir yükselişin olduğunun incelenmesi gerekirdi. Bu aslında çok kritik bir durum, bu incelendi mi? Eğer incelenmiş olsaydı şu anda bu patlamanın gerçekleşmesi alınacak artırılan tedbirlerle mümkün olacaktı. Belki yükseldiği anlaşıldığında bir periyot karşılaştırması yapıldığında, işte ne diyelim, 1 Ocak-7 Ocak 2020 tarihinde de aynen bu şekilde metan gazı yükselmiş bir hazırlık ocağında, aynı, eşleştirme yapıldığında veriler birbirine benzer çıkıyor neticede doğa kanunu, birbiriyle belirli bir uyumu her hâlükârda vardır yani o tespit edilir, edilemez; bu tespit edildiğinde belki de bu sürecin nasıl aşıldığıyla ilgili altında şöyle bir not görülecekti: "Bu hızla yükselen metan gazı periyodun içinde havalandırmanın hızı 0,5 metre/saniyeden 1 metre/saniyeye çıkarılmıştır. Aspiratörlerin çalışma gücü şu seviyeye getirilmiştir." ifadesi yer alacaktı ve o periyodun içindeki o yükselişte de o "know-how" diyelim, yani o kurum hafızasından denetleyenler de istifade etmek suretiyle sürekli aynı problemler, sürekli yükselen riskler için "A, biz ne yapacağız?" sorusu sorulmayacak veya umursamazca "Ya, metan gazı bu, birikir zaten, bizim de havalandırma hızı bu..." Yani madem 0,5 o zaman aspiratörlerin gücü de ona göre olur değil mi? Ama ona göre değil. Niye? Çünkü yerine göre, zamanına göre, riskine göre seviye ve ayarları değiştirilerek havalandırmanın hızının yükseltilmesi gerekiyor. Dolayısıyla, böyle bir karşılaştırmanın da yapılmadığını görüyoruz. Yapıldıysa söyleyin, gözden kaçan nedir? Genel bir veri izleme, merkezî gaz izleme veri grafiğinin içinde hep metan gazı aynı seviyede gitse, 1'in altında gitse gösterseniz, deseniz "Bak, hep 1'in altındaydı ama bir yerde yükseldiğinde patlama da olabilir." O yüzden bizim istediğimiz şey onu o seviyenin bir kere bile... Aslında o riski minimize etmek için o seviyenin altında tutulmaya çalışılması gerekir. Bir kere yükseldi mi tedbir alacaksınız, bir daha yükseldi mi daha farklı tedbirler, bir daha mı yükseldi daha farklı tedbirler; burada kaç kere yükselmiş, hep aynı metotla tedbir alındığı ifade edilmiş; olmaz, bu olmaz, hata. Hataları tespit edeceğiz ki yani bunları düzeltecek mevzuatlar tariflensin, olsun.

Şimdi, kazanın yani patlamanın, facianın gerçekleştiği yerde yani simülasyonda tahmin edilen yerde ATEX belgeli hangi cihazlar var? Bunun listesini istiyorum sizden. Kıvılcım ateşleme etkisi yaratabilecek hangi ekipmanlar var -potansiyel bu riski taşıyan- ve ATEX özelliğini kaybetmiş olma ihtimali olan ekipmanlar hangileri? Yani bir ekipman vardır, kullanım tarihi on yıldır ama 3'üncü yıl arızalanmıştır. Buna da arıza bakım onarım yapılırken belki ATEX özelliğini, alev sızdırmaz özelliğini kaybetmiştir. Bu da bu patlamayla ilgili olarak alternatif senaryolar için de kritik bir nokta çünkü birinci patlatma yapıldıktan sonra metan gazı belirli bir seviyeye yükseldiğinde içeride bazı haberleşmeler oluyor yükseldiğine dair, sonra ikinci bir patlama olup ondan mı kaynaklandı, ikinci patlamada kastedilen ateşlenme ATEX özelliğini yitirmiş bir ekipmandan mı kaynaklandı, bunların hiçbirini bilmiyoruz. Dolayısıyla bunun da netleştirilmesi gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Toparlıyorum.

Evet, bir konu da şu: Bu merkezî gaz izleme sistemindeki personelin odasında televizyonun olması konusu; çok acayip bir konu. Yani bu aslında genel olarak müessesedeki iş disipliniyle ilgili fikir veriyor. Yani bir televizyon gördüğünde bu tip bir merkezde, konunun sadece televizyon olmadığını anlamış olması gerekiyor denetleyenlerin. O televizyonun oraya gelmesine sebep olan süreç nasıl gelişti? O disiplinsizlik nasıl oluştu? Bunu denetlemesi, kontrol etmesi gerekenler nasıl kontrol etmedi de... Yani Çalışma ve Sosyal Güvenlik müfettişleri oraya gittiğinde bunu fark ediyor, bu da acayip bir durum.

Şimdi, şöyle bir durum var, tabii milletvekili arkadaşlar sürekli soruyorlar, diyorlar ki: "Siz haberli mi gidiyorsunuz?" diye. Şimdi, bu aslında benim biraz "maden polisi" kavramıyla getirdiğim öneri, tabii geliştirilebilir, farklı bir formatta da değerlendirilebilir ama. Şimdi, ben Zonguldak Atatürk Anadolu Lisesinde öğrenciydim ortaokulda, o zaman dediler ki: "Millî Eğitim Bakanı gelecek." Bizi Millî Eğitim Bakanının geleceği yola dizdiler. Hava soğuk -bir de öyle durumlar var- dizildik hepimiz. Millî Eğitim Bakanı da Köksal Toptan. Şimdi, gelecek diye bekledik saatlerce. Neyse geldi, sonra okula döndük, okulu da ziyaret edecek çünkü, bir nevi bir teftiş gibi de değerlendirilebilir. Ya, sınıfa bir girdik, sınıftaki bütün o üstü çizik çuzuk sıralarının hepsi değişmiş yani Millî Eğitim Bakanı geliyor diye sıralar değişmiş. Bir kısım öğrenci arkadaşlar da isyan etti, o kadar hani neredeyse sanatsal faaliyet yapan var sıraların üstünde "Onlar da gitti şimdi." falan diye. Sonra Sayın Köksal Toptan ziyareti tamamladı, bizim sınıfa da gelmedi ve gitti. Gittikten sonra ertesi gün tekrar sınıfa geldik, bir baktık yeni sıralar gitmiş, eskiler geri gelmiş, tabii karışık bir şekilde.

Şimdi, şöyle de bakmak durumundayız, son birkaç cümle olarak söylüyorum: Yani temelde standartların olduğu, kuralların çok işlediği maalesef bir yaşam düzeni ülkede henüz tesis edilmemiş, dolayısıyla da o kurallara uyanın ve standartları yerine getirenlerin daha çok korunduğu, güvende olduğu bir yaşam olmadığı için hâliyle bunun da maden ocaklarına

yansıma ihtimali çok yüksek. Yani bu da insani hata payının yüksek olduğunu gösteriyor ama burada kritik olan şey, bakanlıkların görevi mevzuat tarafındaki -kanun olarak yani bu Türkiye Büyük Millet Meclisini de ilgilendiren taraf ama özellikle iktidar partisini ilgilendiriyor son yirmi yılda tek başına iktidar olduğunu düşünürsek AK PARTİ'nin- bütün açıkları gidermesi ve yönetmeliklerle yine bu düzenlemeleri yapması gerekiyor. Yapılmadığını görüyoruz, sorun bu yani sistemin öyle bir sistem olması lazım ki maden ocağında, birinin bilerek, isteyerek bile oradaki disiplini ve oradaki çalışma düzenini bozamayacağı kadar iyi bir denetim olması lazım. Ya, ben bakıyorum, hava kapıları var maden ocağında, hava kapılarını kaç işçi kontrol ediyordu? Hava hızını kaç işçi, bütün Amasra maden ocağında patlamanın olduğu saatlerde kaç işçi kontrol ediyordu, kaç teknik personel kontrol ediyordu muhtemelen? Yani bunların cevabını sizin vermeniz gerekiyor. Havalandırma kapılarının olduğu yerde hava kaçağı var mıydı? Hava kapıları, hava kaçağının olmasına müsaade edecek şekilde bir yapıda ve malzemeyle mi yapılmıştı? Bu hava kapıları eğer açık olursa, bir şekilde açık kalırsa buradaki kazanın, felaketin boyutlarını nasıl artırabilir? Artırmış mı? Bunların hepsi, bu personel sayısı, teknik kadro sayısıyla çok ilgili yani bir cümleyle Sayın Bakan Yardımcısı burada "Bu personel sayısı da aslında yeterli gibiydi." deyince tüylerim diken diken oluyor. Hâlâ bu personel sayısının yeterli olduğunu savunmak yeni kazalarla ilgili riskleri görmezden gelmek demek. Yani anlatıyoruz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Peki, bitirmiş olayım.

Teşekkür ederim.