| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/286) ve 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/285) ile Sayıştay tezkereleri a)Kültür ve Turizm Bakanlığı b)Radyo ve Televizyon Üst Kurulu c)Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü ç)Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü d)Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı e)Vakıflar Genel Müdürlüğü f)Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı g)Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı ğ)Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Kurumu h)Atatürk Araştırma Merkezi ı)Atatürk Kültür Merkezi i)Türk Dil Kurumu j)Türk Tarih Kurumu k)Kapadokya Alan Başkanlığı l)Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 17 .11.2022 |
TAMER OSMANAĞAOĞLU (İzmir) - Sayın Başkanım, Komisyonumuzun kıymetli üyeleri, Sayın Bakanım, Kültür ve Turizm Bakanlığımızın değerli bürokratları; hepinizi saygı ve muhabbetlerimle selamlıyorum.
Kültür bir toplumu diğer toplumlardan farklı kılan, geçmişten beri değişerek devam eden, kendine özgü sanatı, inançları, örf ve adetleri, anlayış ve davranışlarıyla onun kimliğini oluşturan yaşayış ve düşünüş tarzıdır. Yani kültür bir bireyi, toplumu diğer birey veya toplumlardan ayıran en önemli özellikleri içerisinde barındırır. Bununla beraber, kültürler bir kimliğin, bir milletin tarifine karşılık gelir.
Türk kültürü de Türk milletinin kadim varlığını somut veya somut olmayan unsurlarla bize aktaran en güçlü tarihsel kanıttır. Avcılığın ve balıkçılığın Aral Gölü civarında başladığı Kelteminar; Anav kültürünün Tanrı Dağları'ndan Ural Nehri'ne kadarki sahada daha gelişmiş hâli olan Andronova; demir madeninin bulunduğu ve işlendiği Karasuk; çeşitli aletlerin yapılmaya başlandığı Tagar ve Taştık; Türk kültürünün ata yurdu Asya, ana yurdu Anadolu'dur. Tarihin en eski coğrafyaları arasında bu mesafe, aynı zamanda, Türk hâkimiyet sahasının, Türk kültürünün kudretinin de başka bir yorumu olarak görülmelidir. Türkistan'dan Macaristan sahasına kadar uzanan uçsuz bucaksız saha Türk kültürünün ortaya çıktığı, geliştiği ve dünyaya yayılmasına şahitlik eden kutlu toprakların ta kendisidir.
Bu coğrafyanın her bir karışında Türklüğün izlerine tesadüf etmek mümkündür. Bu gerçek; kimi zaman Orhun Yazıtları'nda Bilge Kağan'ın öğütleri, kimi zaman Rey'de Tuğrul Bey'in anıt mezarı, kimi zaman Ahlat'ta Selçuklu yadigârı, kimi zaman Kırım'da Hansaray'ı, kimi zaman da Dimetoka'da Akıncıların aziz hatıraları, kimi zaman Macaristan'da Gül Baba'nın ebedî istirahatgâhı, kimi zaman da Kahlenberg Tepesi'nde Viyana'yı gözetleyen Kara Mustafa Paşa'nın kudretli ruhunda tevarüs eder. İşte, Milliyetçi Hareket Partisi, Türklük pınarından kana kana içen, bu pınarın taşıdığı bütün hâkimiyet sahasında Türklüğün ve Türk kültürünün yüksek varlığının yaşaması için çaba sarf eden büyük bir güce, Türk medeniyet birikimine ayaklarını net bir şekilde sabitlemiştir. Cumhur İttifakı da bu anlayış ve inançtan müteşekkil bir millet iradesi, devlet aklı olduğu gibi Türk milletinin bir anlamda kültürel atılımını da temsil etmektedir. Hiç şüphe yok ki önümüzdeki asrın Türk asrı olması, Türk kültürünün merkezi olan bir medeniyet inşasının başarıyla tamamlanmasıyla taçlanacaktır. Böylesine müstesna bir hedefe ulaşılması muvaffakiyetlerin en muhteşemi, gelecek nesillere armağan edilecek eserlerin en ihtişamlısı olacaktır.
Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; gelişen teknoloji, artan ve çeşitlenen ulaşım imkânlarıyla mesafeler kısalmış, tabiri caizse dünya âdeta küçülmüştür. Artık fiziki sınırların önemi en azından kültürel akış noktasında pek bir anlam ifade etmemektedir. İletişim ve bilgi çağının tam ortasında olduğumuz bir süreçte "küreselleşme" adlı ideolojik sürecin tehdidine maruz kalan en önemli değerlerin kültür olduğu da muhakkaktır. Çünkü doğru kavranmayan, adı net bir şekilde konulup sınırı kesin olarak tayin edilmeyen her küreselleşme hamlesi ancak ve ancak kültürlerin özgün varlığına kasteden, benzeşmeyi esas alan bir emperyalizmin olabilir. Bu anlamda kültürel emperyalizmin büyük ülkelerin kapısına dayandığı ve bu kapıyı zorladığı gerçeği ülkemiz için de geçerlidir. Türk kültürünü de ciddi bir şekilde tehdit eden bu fikir, kapitalizmin küresel sermayedarlarının finanse ettiği bir fikir olmakla birlikte kültürleri ve medeniyetlerin varlığını reddetmesi açısından da akla ziyan bir hayaldir.
İşte bu kültür emperyalizminin en büyük işgal sahası dilimiz ve gençlerimizdir. Sosyal medyanın yaygınlaşması, bilinçsiz kullanımla birlikte Türk diline çeşitli yabancı kelimelerin zorla dâhil edilme sürecini de beraberinde getirmektedir. Bu noktada Türk dilinin korunması ve geliştirilmesinin en çok Türk kültürünün varlığına hizmet edeceği gerçeğinden hareketle özellikle sosyal medya özelinde gençlerimizin daha bilinçli bir kullanım sürecine yönelmesi adına daha fazla çalışma yapılması gerektiği inkâr edilemez bir gerçektir. Her birimizin Türk dilinin savunmacıları olduğumuzun farkında olmalı, bunun gereği olarak Türkçeyi daha doğru kullanmaya gayret göstermeli, anlam ve ifade kudreti bütün dillerin üstünde olan Türkçenin güzelliğini ve kuvvetini doğru kullanımla sosyal medyada da yaygınlaştırmalıyız. Çünkü biliyoruz ki dil, kültürün temelidir. Dil giderse, kültür giderse de millet varlığının tehlikeye gireceği gerçeği akıllardan çıkarılmamalıdır. Bu manada Yunus Emre Enstitüsünün dünyanın dört bir yanında Türkçenin öğretilmesi, Türk kültürünün tanıtılması konusunda gösterdiği başarılı çalışmaları görmezlikten gelemeyiz.
Bir diğer tehlike ise gençlerimizin Türk-İslam ananesine uygun olmayan, yozlaşmış kültürel akımlara, marjinal ideolojilere ve sapkın söylemlere maruz kalmasıdır. Türk devletinin, Türk kültürünün kıyamete kadar baki kalması için gerekliliğinin her zaman altını çizdiğimiz aile kurumunun dejenere edilmeye çalışılması, dolayısıyla insan varlığına kastedilmeye çalışılması da kültürel emperyalizmin hedef kalemlerinin başında gelmektedir. Kültür emperyalizminin en büyük tehlikelerinden birisi de gençlerimizin ciddi bir şekilde dayatıldığı kimliksiz, kişiliksiz ve cinsiyetsiz tanımlamalardır. Bu dayatmaların Türk kültürünün önündeki en büyük tehditlerden biri olduğunu altını çizerek ifade etmek isterim. Medeniyet birikimimize aykırı, kültürel genetiğimizin reddettiği bu gerçeği dikkatlerinize sunmak da inkâr edilemeyecek sorumluluklarımızın arasındadır.
Yeri gelmişken şunu da ifade etmek isterim: Kültür ve Turizm Bakanlığımızın Türk kültürünün korunması, geliştirilmesi ve geleceğe taşınması adına pek çok çalışmayı hayata geçirerek bizlerin takdirini kazandığını da ifade etmek isterim.
Evet, coğrafya kültürün değişmez bir parçasıdır. Türkiye, Anadolu'nun Türk yurdu olmasından önce bu topraklarda yaşayan medeniyetlerin bir anlamda varisidir. Bu şuurla, bu toprakların medeniyet birikimine sahip çıkıldığına şahitlik etmek de ayrıca sevindiricidir. Bilhassa, Türk toprağından kaçırılan, vatanından koparılan Anadolu'daki eski medeniyet unsurlarının izlerinin; heykel, lahit gibi kalıntılarının hukuki ve diplomatik süreçlerle kılı kırk yararak bulunması ve Türkiye'ye iade edilmesinin sağlanması elbette ki takdiri hak etmektedir. Bu manada, yıllar önce Türkiye'den, başta ABD ve hırsızlar tarafından kaçırılan, 9 parçadan oluşan 6 tarihî eser Antalya Müzesine, ait olduğu yere getirildi. Sadece bu yıl binin üzerinde eserin sıkı yürütülen bir süreçle takip edilerek hukuki yollarla ülkemize, evine, yurduna geri dönmesinin sağlandığını biliyoruz.
Ben bu anlamda Anadolu'daki medeniyet birikimine sahip çıkan, bu toprakların tarihsel unsurlarını eviyle birleştiren Kültür ve Turizm Bakanımız ve çalışma arkadaşlarına da buradan şükranlarımı sunuyorum. Sorumluluklarımızın başında gelen kültürümüze, tarihimize, medeniyetimize sahip çıkmanın bir gereği olarak Türk coğrafyasında Türk'ün asırları aşan ufkunun tescili olan eserlere sahip çıkıldığını görmek de elbette ki sevindiricidir. Söz konusu eserlerin kaderine terk edilmeyerek koruma altına alınması, yeni kuşaklara aktarılmasının temin edilmesi sorumluluk bilincinin bir diğer göstergesidir. Kültür ve Turizm Bakanlığımızın başta Anadolu toprakları olmak üzere Türk yurtlarındaki eserlerimize sahip çıkmaktaki hassasiyetine şahitlik ediyor olmak mutluluk vericidir.
Sayın Başkanım, Komisyonumuzun değerli üyeleri; Türk milletinin sahip olduğu yüksek estetik bilincine, sanatsal duyarlılığa şahitlik edebileceğimiz en güzel mekânlardan biri de şüphesiz ki şehirlerimizdir. Birbirine kardeşlik ruhuyla bağlanmış şehirlerimizin sahip olduğu güzelliklerin medeniyetimizin sanat nişaneleri olduğu da inkâr edilemeyecektir. Bu noktada şehirlerimize sahip çıkmayı, şehirlerimizin kimliğine sahip çıkmayı millî bekamıza sahip çıkmakla eş değer gördüğümüzün bilinmesini isterim. Bu açıdan bakıldığında, şehirlerimizin dünyanın önde gelen şehirleriyle rekabet edebilmesini sağlayacak sahip bulunduğu potansiyelin en doğru şekilde kullanılması gerektiği de ortadadır. Evet, altyapı önemlidir, doğayı korumak önemlidir ancak tüm bu başlıklar bütüncül bir yaklaşımla ele alındığında, süreç bilimsel bir düzlem üzerinde yönetildiğinde ve doğru tanıtım stratejilerinin de eklenmesiyle şehirlerimizin bir adım öne çıkacağından hiç şüphemiz yoktur. Bu sebeple, Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansının Türk turizmine yeni bir bakış açısı kazandırılarak dünyanın dört bir yanında gerçekleştirdiği tanıtım faaliyetleri önemli bir yer tutmaktadır. Öyle ki bu tanıtım faaliyetlerinin etkilerinin bu yılki turizm rakamlarına yansıdığını da gözlemlemek çok da zor değildir.
Ayrıca, Türkiye turizminde kalıcı çalışmaların yapılması da ülkemize büyük katkılar sağlayacaktır. Ege Turizm Merkezi Çeşme Projesi'ni atılmış adımların en özellerinden biri olarak görüyoruz. Bu kapsamda, Ege Bölgesi'nde turizm altyapısının geliştirilerek turizm hareketliliğinin tüm yıla yayılmasını sağlamak amacıyla oluşturulan ve ülkemizin en büyük turizm merkezlerinden olan Ege Turizm Merkezi Projesi'nin etaplarından Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi'nde 9.700 hektarlık bölüm öncelikli proje alanı olarak belirlenmiştir. Hatırlatmakta fayda görüyorum, projenin hayata geçmesiyle, alternatif turizm çeşitliliğine sahip 32 bin nitelikli yatak kapasitesi oluşturulacak, binlerce insanımız için yeni istihdam alanları oluşturulacaktır.
Ben sadece Ege Bölgemizde değil, bundan yaklaşık bir ay önce Milliyetçi Hareket Partisinin ilçe ilçe anlatma programları kapsamında Güneydoğu'daki illerimizdeydim. Hasankeyf'i ziyaret ettim. Hasankeyf'te yaptıklarınızı takdire şayan buluyorum. O muazzam dünya teknolojilerini Hasankeyf'te o tarihî eserlerin taşınmasında kullanarak o tarihî eserlerin hiçbir zerresine zarar vermeden tekrar turizme kazandırdığınıza, Hasankeyf'teki turizmin nasıl canlı olduğuna da gözlerimle şahit olmuş bulunuyorum. Bunu da buradan bildiriyorum ve teşekkür ediyorum.
Evet, Ege Bölgesi'ne tekrar dönüyorum. Çeşme Projesi'nden elde edilen gelirlerle İzmir ve çevresindeki ören yerleri, antik kentler ve kazı alanlarındaki çalışmalara destek verilecektir. Ayrıca, bu bölge önemli bir kültür sanat merkezine dönüştürülecektir. Yediden yetmişe herkese hitap eden çok farklı aktivitelerin hayata geçirileceği, kültürel ve sanatsal bir altyapı inşa edileceği de unutulmamalıdır.
Ayrıca, buradan, özellikle Egeli hemşehrilerimizi ziyadesiyle mutlu eden bir hususu da dile getirmek istiyorum. Ege Bölgesi'nin en kapsamlı müzesinin de yine bu bölgede inşa edileceğini bilmek İzmirli hemşehrilerimizi ve bizleri de mutlu etmiştir. Bu ve buna benzer çalışmalarla şehrimizin dünya çapında tanınması, daha fazla merak uyandırması, daha fazla misafir çekmesi çok da zor olmayacaktır.
Milyonlarca insanın, doğa harikası binlerce noktaya yapacağı seyahatlerin hem ekonomik hem de sosyal getirileri olacağı da su götürmez bir gerçektir. Elbette, merak edilen sadece şehirlerimiz olmayacak, kültürümüz, tarihimiz ve medeniyetimiz de daha fazla merak edilecek, ilgi odağı hâline gelecektir.
Sayın Bakanım, bizim, ülkemize dair büyük ideallerimiz var. Elbette, Türkiye'nin siyasi, ekonomik ve savunma sanayisi alanında dünyadaki gücünün artması dünyadaki adaletin güçlenmesi anlamına gelecektir. Aynı şekilde, Türkiye'nin kültür ve sanat turizmi alanında etkisinin artması da dünyayı güzelleştirecek bir etki yapacaktır, insanlığın huzuruna da katkı sağlayacaktır. Bu sebeple, başta Çeşme Projesi olmak üzere birçok vizyon projeye imza atılması, daha yolun başında olunmasına rağmen hepimizi umutlandırmıştır. Umuyorum ki planlanan şekilde bu projeler tamamlanacak ve Türk milletinin refahı için hizmete sunulacaktır.
Son olarak bir şey daha söylemek istiyorum: Önümde yaklaşık üç senedir söylediğim, İzmir'imize yakışacak, eski yerine bir inci gibi parlayacak olduğunu düşündüğümüz İzmir Atatürk İl Halk Kütüphanesi'nin tamamlanarak hizmete açılacağı günü iple çektiğimizi de ifade etmek istiyorum. İzmir'in Kızılelması da İzmir'e hayırlı olsun diyorum.
Beni sabırla dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. Bakanlığımızın bütçesinin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.
Sayın Başkanım, az önce bir bürokratımızla ilgili karşı sıralardan bir laf atıldı "Koltuk seni kabul etmedi." diye bir ifade kullanıldı. Ben bu ifadenin geri aldırılmasını talep ediyorum. Burada oturan kişi devletin bürokratıdır, hiç kimsenin buradaki devletin bürokratına bu şekilde konuşma hakkı yoktur. Bunu da tutanaklara geçirerek bu şahsın lafını geri almasını talep ediyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum.