| Komisyon Adı | : | DIŞİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un; Türkiye Cumhuriyeti ve Avrupa Komisyonu Arasında Katılım Öncesi Yardım Aracı (IPA III) Çerçevesinde Türkiye Cumhuriyeti'ne Yapılacak Birlik Mali Yardımının Uygulanmasına İlişkin Özel Düzenlemeler Hakkında Mali Çerçeve Ortaklık Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/4703) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 17 .11.2022 |
HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İlk başlamak hep biraz zor olur.
Ben öncelikle Ekrem Bey'i tebrik etmek istiyorum, yeni görevinde başarılar diliyorum.
Yine, İstanbul'daki bu vahşi saldırıyla ilgili hem hayatını kaybedenlerin ailelerine başsağlığı hem de yaralılara acil şifa diliyoruz.
Çok puslu bir hava ve daha önce biz benzer puslu, karanlık havaları gördük maalesef. Seçimlere doğru giderken ülke gündemi böyle karanlık, çok karanlık, çok kirli olaylarla maalesef altüst olabiliyor. Bu konuda herkesin gerçekten çok dikkatli olması lazım. Biz de umuyoruz, diliyoruz bir an önce en ince ayrıntısına kadar bu kirli, karanlık girişimin arkasındaki bütün ilişkiler açığa çıkar.
Üçüncü olarak şunu da söyleyeyim: Şimdi, içeriğe dair -IPA III bu- bizim tabii, bu konuda bir şerhimiz olacak, onun gerekçelerini biraz anlatacağım. Şimdi "katılım öncesi yardım aracı" olarak tarifleniyor, ortada katılım kalmamış ve biz mali yardım araçlarını konuşuyoruz. Açıkçası, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri neredeyse artık "donma" kelimesini de kullanmıyorlar -yani üyelik itibarıyla söylüyorum, katılım itibarıyla söylüyorum- neredeyse "terminate" olmuş durumda yani yok olmuş durumda. Dolayısıyla, bu mali yardım çerçevesinde gelen bu paraların ne kadar amacına uygun kullanıldığına dair ciddi tartışmalar var; doğrusu bizim de kaygılarımız var.
Birkaç örnek vereceğim size. Şimdi, bunu şerhimizde de biz biraz detaylandırdık doğrusu, şerhimizden birkaç tane sadece başlık okumak istiyorum müsaadenizle. Şimdi, ceza infaz sistemindeki kurumsal kapasitenin güçlendirilmesine dair çok fazla proje var -en azından benim gördüğüm- ceza infaz kurumları personel eğitimi, ceza konularında uluslararası adli iş birliği, ceza infaz kurumlarında aşırıcılık ile radikalleşmenin önlenmesi, hâkim ve savcı adaylarının verimliliği, ceza adalet sisteminin güçlendirilmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ihlallerinin önlenmesi, bunun için yargı mensuplarının kapasitesinin geliştirilmesi, ceza adaleti sisteminde mağdur haklarının güçlendirilmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi... Var da var. Hatta İnsan Hakları Eylem Planı da önemli oranda Avrupa Birliğinden alınan fonlarla finanse edildi, açıklandı, 100 sayfalık bir rapor açıklandı.
Şimdi, ortada böyle kâğıt üzerinde gelen, kullanılan paralar var fakat diğer taraftan, bu kadar mali katkıya rağmen Türkiye ile Avrupa Birliği ilişkileri her geçen gün kötüleşiyor; Türkiye ile Avrupa arasındaki mesafe her geçen gün artıyor. Şimdi, aslında normalde bu paralar gelip bu projeler uygulandığı zaman birbirine yakınlaşması gereken bir durumun olması gerekirken, tam aksi istikamette devam ediyor. Şimdi, ben az önce hukuk alanıyla ilgili bazı projelerin başlıklarını sadece söyledim, yüzlerce böyle proje var aslında kâğıt üzerinde; bence gayet de iyi niyetli hazırlanmış, yürürlüğe konulmaya çalışılan projeler.
Şimdi, kıymetli arkadaşlar, cezaevleriyle ilgili olarak birçok proje yapılmış ama 2016, 2018 ve 2021'deki cezaevleriyle ilgili CPT raporlarını ısrarla açıklamayan bir hükûmetimiz söz konusu, biliyorsunuz Avrupa Konseyinin ilgili organı. Avrupa Konseyi ile Avrupa Birliği arasındaki ilişkiler de bayağı yoğundur, o itibarla söylüyorum, tabii ki bunlar ayrı kurumlar. Ama Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanmasına dair projeler yapılıyor; Türkiye, Avrupa Konseyi tarihinde görülmemiş bir şekilde, madde 18'den üç yıl içinde 3 defa mahkûm edildi. Madde 18 şudur: Söz konusu yargılamalar tamamen siyasi saiklerle yapılmıştır. Bakın, 1 değil, 3 değil, bazen 16 yargıcın imzasıyla bu kararlar alınıyor. En son olarak HDP'li 13 milletvekilinin altı yıllık tutukluluğuna dair bir karar alındı 8 Kasımda, Türkiye'de haber bile olmadı maalesef ama bir 18'inci madde ihlali daha verildi. Yani arasında eş başkanlarımızın da olduğu 13 HDP milletvekilinin tutuklanmasının siyasi saiklerle yapıldığı, siyaseti dizayn etmek üzere yapıldığı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından tekrar tespit edildi; bu, ilk değil 3'üncündür tespit yapılıyor.
Dolayısıyla şöyle: Bu kadar para geliyor, bu kadar proje, bu kadar emek, bu kadar çaba sarf ediliyor ama bizim gördüğümüz, en azından niyet edilen amaca doğru değil, tam tersi istikamette bir siyasal gidişat söz konusu Türkiye'de. Biz tabii ki mümkün mertebe, hele hele bu kadar kıtlık içerisinde, mali anlamda ülkenin bu kadar zorlandığı bir dönemde tabii ki mali kaynakların ülkeye gelmesini isteriz fakat burada önemli olan iki husus var: Birincisi, bu kaynakların gerçekten ihtiyaç duyulan alanlarda kullanılması, özellikle sivil toplum alanında. Bunu, şunun için söylüyorum: Türkiye'de çok şükür neredeyse sivil toplum kalmamış durumda. Bütün uluslararası raporlara, insan hakları ihlalleri raporlarına, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara baktığınız zaman -bu arada ki Türkiye 1'inci sırada; biliyorsunuz, Rusya Avrupa Konseyinden ayrıldı; AİHM'de başvuru itibarıyla, ceza itibarıyla 1'inci sıraya gelmiş durumda- birçoğu da 2016 yılından sonra darmadağın edilen sivil toplum kuruluşlarıyla ilgili. Bunlar şimdi iç hukuk yollarını tükettikten sonra hepsi uluslararası hukuka başvuruyorlar. Dolayısıyla biz, tabii ki IPA çerçevesinde Türkiye'ye mali kaynak gelmesi gerektiğini ama bunun da toplumun ihtiyaçlarına göre, özellikle de sivil toplum alanında yoğunlaştırılması gerektiğini düşünüyoruz.
Bir de yapılan bütün bu projeler çok güzel, bazen lansmanları da görüyoruz. Bu projelerin, somut anlamda özellikle hukuk, demokrasi ve insan hakları alanlarındaki projelerin somut etkilerinin ne olduğuna dair bir etki araştırmanız var mı? Yoksa yani projeleri yapıyoruz, uyguluyoruz, geçiyor ama bu gerçekten... Mesela, adalet sistemi içerisinde insan hakları hukukuna, evrensel hukuka uyum için dünya kadar proje yapılıyor ama kararların alınmasında, cezaevlerinin durumu, polis teşkilatı; burada spesifik olarak bir ilerleme var mı, siz bu etkileri kaydedebiliyor musunuz? Buna dair de benim spesifik bir sorum olacak.
Dolayısıyla fazla uzatmayayım, şöyle toparlayayım: Genel olarak tabii ki mali olarak bu kadar zorlandığımız bir dönemde bu tür katkıların ülkeye gelmesi iyi, kapasite artırımı iyi ama doğru amaçla, doğru yerde ve kesinlikle de somut etki üretecek şekilde bu kaynakların kullanılması gerekiyor. Biz, en azından örnek verdiğim alanlarda, şu ana kadar, bütün bu paraya, bu çabaya rağmen olumlu değil olumsuz anlamda bir gidişatın olduğunu tespit ediyoruz, o çerçevede de bir şerhimiz olacaktır.
Teşekkür ediyorum.