KOMİSYON KONUŞMASI

İMAM TAŞÇIER (Diyarbakır) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği gibi Genelkurmay Başkanlığı Temmuz 2018 tarihinde Millî Savunma Bakanlığına bağlandı, olması gereken de buydu. Demokrasinin uygulanabilir olabilmesi için de sivil siyasetle ülke yönetilmeli. Millî Savunma Bakanlığı askerleşti mi, sivilleşti mi? Onu da kamuoyunun takdirine bırakıyorum. Askerî yöntemlerle bu ülke yönetilmiş, yönetilmesi denenmiş ama bir türlü başarılı sonuçlar elde edilememiş. Yakın tarihe baktığımız zaman 27 Mayıs 1960 darbesi, ondan on bir yıl sonra 12 Mart 1971 emir komuta zinciriyle askerî darbe, ondan dokuz yıl sonra 1980 döneminde, dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren öncülüğünde bir askerî darbe daha ve bu darbenin Türkiye'yi elli yıl geriye götürdüğü uzmanlar tarafından dillendirilmekte. Yine, 28 Şubat 1997'de iktidara muhtıra verilmiş olduğunu biliyoruz. Bu darbeler Türkiye'yi hem ekonomik hem siyasal hem de demokrasi temelinde yıllarca geriye götürmüş, hâlen bu süreçlerin olumsuz izlenimlerini yaşamaktayız. 1980 faşist cuntanın yapmış olduğu Anayasa'yla hâlen idare edilmekteyiz. Bu Anayasa'nın neden değiştirilmediğini de bir türlü anlamış değilim, herkes bu Anayasa'dan da memnun değil. Bu darbelerden anlaşıldığı gibi, güvenlik güçleri, elinde silah olan güçler ülke yönetimini beğenmediklerinde kendi yöntemleriyle hizaya koymaya çalışmışlardır. Yine, bu askerî müdahaleler ülke sorunlarını çözme yerine baskıcı yöntemlerle ötelemeye çalışmış, yok saymış ya da değişik cezalama yöntemlerini uygulamıştır. Söz ettiğim meselenin en önemlisi de Kürt sorunudur. Şimdi Sayın Bakan'a, Sayın Başkana, milletvekillerine hazır bulunan bürokratlara bir soru sorsam ne cevap verirler acaba? Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, Türkiye'de yaşayan Kürt var mı, yok mu? Bu soruyu sorsam alacağım cevap belli çünkü biraz önce Bakan da kendi konuşmasında "Türkler ve Kürtler kardeştir." dedi, Kürtlerin var olduğunu kabul etti. Daha geçenlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan Batman'da, Diyarbakır'da "Kürt kardeşlerim." dedi. AKP iktidara geldiğinden bu yana, hatta -bu yana demeyeyim- 2015 yılına kadar "Kürt sorunu benim sorunumdur, ben bu sorunu çözerim." demişti ve çözüm süreçlerini başlatmıştı. Peki, madem ki Kürt var, bunlar kimdir, kaç kişidir, nerede yaşarlar, nüfusları nedir, eğitimleri nasıldır, düzeyleri nasıldır? Bunu da tabii, sorma hakkım var. İddia edilen tahminî olarak 20-25 milyon Kürt'ün yaşadığı ama ben düşüncemde 30 milyon Kürt'ün Türkiye'de yaşadığını iddia ediyorum, söylüyorum. Peki, bu Kürtler varsa, dilleri de vardır değil mi, kimlikleri de vardır değil mi, kültürleri de var değil mi? Ve bu 20-25 milyonun üzerinde, 30 milyona yakın Kürt'ün ana dilleriyle eğitimleri bu ülkede yok. Kültürlerini resmî olarak yaşatacak hiçbir kurumları yok. 2015 yılına kadar Erdoğan'ın "Ben çözerim." dediği Kürt sorunundan o günden bugüne kadar hiçbir değişiklik olmadı. Bundan elli sene önce neyse bugün de aynı sorun devam etmektedir.

28 Aralık 2011 gecesi Şırnak'ın Uludere ilçesine bağlı Roboski köyü Türk Hava Kuvvetlerine bağlı F-16 savaş uçaklarıyla bombalandı, 34 Kürt vatandaşı öldürüldü.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son yarım dakikanız.

İMAM TAŞÇIER (Diyarbakır) - Sayın Bakan, soruyorum bu soruyu size: Bombalama emrini kim verdi? Bombalayanlar hakkında bir işlem yapıldı mı? Kürt meselesi eğer bu ülkede çözülmüş olsaydı, öyle inanıyorum ki, bu sorunların hiçbiri olmayacaktı. Türkiye, bu sorunu çözebilir, bu sorunun çözüm adresi de bu Meclistir, bu sorunun çözümü yeniden Mecliste tartışılabilir.

Teşekkür ediyorum.