KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ben bir hukukçuyum, silah falan çok bilmem, uzmanı değilim, bireysel silahlanmaya da karşıyım; silahlar konusunda bir değerlendirme yapmayacağım ama konuşmak istediğim bir mesele var: Kimyasal silahlar meselesi. Niteliğiyle ilgilenmiyorum, başka bir şeyle ilgileniyorum. "TSK kimyasal silah kullandı mı?" diye bir soru sorduğu için insanlar gözaltına alınıyor ve tutuklanıyor. Dolayısıyla her konuda olduğu gibi askerî konularda da konuşamıyoruz, bırakın, konuşmayı soru bile soramıyoruz. Vatandaşlar, siyasiler, bilim insanları soru bile soramıyorsa orada düşünce ve ifade özgürlüğü yoktur. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yerleşik kararlarında düşünce ve ifade özgürlüğü, yaşam hakkından sonraki en temel hak olarak nitelendirilir. "Çünkü eğer bir ülkede düşünce ifade özgürlüğü yoksa o ülkede örgütlenme özgürlüğü yoktur, aslında siyaset yapma hakkı yoktur, dernek kurma özgürlüğü yoktur, örgütlenme özgürlüğü yoktur, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı yoktur, din ve vicdan özgürlüğü yoktur." der Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi. Şimdi, deniliyor ki: "Ordumuza iftira atılıyor böyle sorular sorularak." Yani askerî konularda sadece bizim ülkemizde değil, dünyanın başka ülkelerinde de bazı sorular sorulduğunda rahatsız olabilir o ülkeyi yönetenler ama sonuçta bu sorular sayesinde dünyadaki pek çok karanlık ilişki aydınlatılabilmiştir. Örnek ise Amerikan vatandaşları, Amerika'nın yazarları, çizerleri, gazetecileri ve Watergate skandalıyla askeriyenin, ordunun karanlık ilişkilerini ortaya çıkarabilmiştir. Dolayısıyla, soru sormak tek başına bir ülkenin ordusuna, silahlı güçlerine, devletine hakaret, suç atfetmek anlamına gelmez; sadece suç olarak nitelendirilen fiiller var mı yok mu bunu sormak ve bunun aydınlatılması anlamına gelir. Bakın, biz parti olarak, grup olarak bu konuda çokça sorular sorduk, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına soru önergesi verdik ve bu konuda uluslararası örgütlerin geçmiş yıllarda da TSK'nin kimyasal silah kullanmış olabileceğine dair iddialar var. Ve bu iddiaların iddia olarak kalması, gerçek temeli olmadığının ortaya çıkarılmasının bir yolu var: O da araştırma yapılmasına izin vermek ama bırakın bu araştırma yapılmasına izin vermeyi, bizim ülkemizde "Kimyasal silah kullanıldı mı?" diye soru soranlar gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. En saygın bilim insanı bile olsanız, bütün dünyanın saygı duyduğu bir bilim insanı bile olsanız sadece bu soruyu sorduğunuz için gözaltına alınabiliyorsunuz.

Sayın Bakan Ali Hasan el-Mecid'i biliyor musunuz bilmiyorum? 1991-1995 yılları arasında Irak'ın Millî Savunma Bakanıydı. 1990-1991 arasında Irak'ın işgal ettiği Kuveyt'in yönetimini üstlenmişti, Ali Hasan el-Mecid aynı zamanda Saddam Hüseyin'in kuzeniydi ama Kürtler onu başka bir isimle anıyordu: "Kimyasal Ali" diyorlardı Ali Hasan el-Mecid'e. 1988 yılındaki Halepçe katliamı sırasında kullanılması yasak olan kimyasal silahların kullanılması emrini veren Ali Hasan el-Mecid'e işte Kürtler bu nedenle kısaca "Kimyasal Ali" diyordu. Sayın Bakan, siz de Millî Savunma Bakanısınız, sizin Bakanlığınız döneminde de aynı bölgede Irak'ın kuzeyinde Kürdistan federe bölgesinde kimyasal silah kullanıldığı yönünde ciddi iddialar var, yayınlanmış görüntüler var. Yayınlanan bu görüntüler gerçekten bu konunun araştırılması gerektiğini ortaya çıkarıyor. Bence bu iddiaların araştırılması ve gerçeğin ortaya çıkarılması için sorumluluk üstlenmelisiniz. Emin olun, bu iddialara "yalan" demekle, "PKK propagandası" demekle yalnızca gerçeğin ortaya çıkarılmasını bir süre engellemiş olursunuz o kadar. Ve yine emin olun, Halepçe katliamını yapanlar da bu iddiaları yalanlıyorlar "Bunlar bölücülerin, teröristlerin, vatan hainlerinin propagandası." diyorlardı ama ne oldu?

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Süreniz bitmiştir.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Bitiriyorum, son cümlem.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son bir cümle lütfen.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - O kimyasal silahlar Irak Hükûmetinin çökmesine, Devlet Başkanı ve Millî Savunma Bakanının yargılanmasına, kimyasal silah kullandıkları için idam edilmelerine yol açtı. İyi ki, Allah'a şükür ülkemizde idam cezası yok. Ben idam cezasını taammüden işlenmiş bir cinayet olarak görenlerdenim.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Evet, süreniz bitti, aştınız.

Teşekkür ediyorum.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Ama idam cezasının olmaması bu suçların yargılanmaması anlamına gelmez, "Kürtlerin dostuyum." diyorsanız, "Kürt düşmanı değilim." diyorsanız bu konuda bir araştırma yapılmasını onaylarsınız diyorum.