KOMİSYON KONUŞMASI

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Bakan, değerli bürokratlar, basının değerli emekçileri ve bu salonda bize hizmet eden değerli emekçi kardeşlerim; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Düzce'de gerçekleşen depremde yaralanan yurttaşlarımıza acil şifalar diliyorum Sayın Bakan.

Bakın, niye depremden korkuyoruz Sayın Bakan? Şimdi, Japonya'daki yurttaşlar depremden korkuyorlar mı? Korkmuyorlar, hayır. Çünkü niye? Bilimin ve teknolojinin emrettiği şekilde binalar yapıyorlar, çok şiddetli depremler olsa bile depremden korkmuyorlar ama bizim ülkemizde bir deprem korkusu var. Niye? Bilimden ve teknolojiden uzak yapılaşmalar yaptığımız için. Bakın, bilim ve teknoloji yaşamsal önemdedir. Sayın Bakan, siz de bugün sunumunuzu yaptınız, vallahi benim için yeniden bir hayal kırıklığı; geçen yıl yaptığımız konuşmanın hiçbirine bakmamışsınız "copy paste" edip getirmişsiniz buraya konuşmanızı. Bakın, şöyle söyleyeyim, geçtiğimiz yıl dedik ki: Ya, bu "sanayi" dediğimiz şeyin, "üretim" dediğimiz şeyin faktörleri nedir? Sermayedir değil mi? Siz bunu önemsiyorsunuz ve sunumunuzu yalnızca sermaye odaklı yaptınız yani patronlar odaklı yaptınız. Ama bunun 2 tane daha faktörü var, değil mi? Bunlar olmazsa olmaz. biri nedir? Emektir. Bir kere "emek" demediniz, bir kere "işçi" demediniz, "emekçi" demediniz Sayın Bakan. Milyonlarca emekçinin emeğiyle bu ürünler üretiliyor, şu önünüze koyduğunuz ürünler emekçilerin emeğiyle üretiliyor. Siz ne yapıyorsunuz? Emekçilerden bir kere bile bahsetmiyorsunuz.

Bakın, Amasra'da 41 yurttaşımız katledildi sizin yanlış politikalarınız yüzünden. Keşke şu savaş uçağının parçalarını değil de orada, o madencileri daha etkin bir şekilde kurtaracak teknolojileri geliştirseydiniz, orada çalışmayan teknolojileri geliştirseydiniz de maden emekçileri ölmeseydi. Binlerce emekçi bu ülkede katlediliyor, onlara dair tek bir kelime ettiniz mi? Niye? Emek önemli değil kardeşim, işçi ölür, patron zenginleşir; sizin başka bir derdiniz yok.

Başka ne faktörü var üretimin Sayın Bakan? Ondan da hiç bahsetmediniz. Doğa değil mi, doğal kaynaklar. Sayın Bakan, doğal kaynaklar olmadan üretim yapılabilir mi? Ama bundan da bahsetmediniz. Niye? Sizin sanayi politikanız emek sömürüsüne ve doğa sömürüsüne dayanıyor Sayın Bakan.

Sayın Bakan, bakın "Milyonlarca emekçi, işçi ne durumda?" diye hiç merak ediyor musunuz? Ben size söyleyeyim: Bakın, memlekette iki kuyruk var şu anda sizin yanlış politikalarınız yüzünden. Sayın Bakan, biri ekmek kuyrukları. Yurttaşlarımız, ucuz ekmek almak için milyonlarca yurttaşımız kuyrukta bekliyor; biri o kuyruk. Sayın Bakan, bir de sizin sunumunuzda belirttiğiniz vizyonunuz çerçevesinde zenginleşen yüzde 1'in kuyrukları. Onlar hangi kuyrukta biliyor musunuz? Lüks araba kuyruklarında. Siz biliyor musunuz... Sayın Bakan, bugün bir lüks araba bayisini arayın "Ya, ben 15 milyonluk, 20 milyonluk bir arabaya bineceğim, Mercedes'e bineceğim." deyin, size altı ay sonrasına, bir yıl sonrasına sıra veriyorlar. Niye? Çünkü sizin bu epistemolojik, heterodoks, nörolojik politikalarınız yüzde 1'i zenginleştirirken geri kalanı sefalete sürüklüyor.

Sayın Bakan, bakın, şimdi açıkça söyleyeyim, üretimde bir katma değer çıkar değil mi? Katma değer konusunda sıkıntılarımız var. Peki, bu katma değeri nasıl paylaştırırsınız, katma değer nasıl paylaştırılır? Siz hadi bir kurt olun, bir av yakalamış olun; hani siz kurtsunuz ya, bir av yakalamış olun. Kurt nasıl paylaştırır bunu Sayın Bakan? Bakın, size tablonuzu gösteriyorum, karneniz burada. Bu karne neyi gösteriyor biliyor musunuz? Sermaye ve iş gücünün gelirden aldığı payı. Yani 85 milyon çalışıyor Sayın Bakan, değil mi? Bunu adil paylaştırmamız lazım. Siz kurtsunuz ya, yakaladınız bir av, hadi paylaştırın. Yüzde 1'e yani patronların aldığı pay bu epistemolojik, heterodoks, nörolojik politikalar sonucunda bakın son iki yılda yüzde 42'den yüzde 56'ya yükselmiş, Değerli Bakan peki geri kalan milyonlarca emekçinin aldığı pay ne olmuş? Yüzde 39'dan yüzde 25'e düşmüş. Sayın Bakan, kurt böyle paylaşım yapar mı ya? "Kuzulara şah olsa..." diye bir laf var ya, kurt böyle paylaşım yapar mı? Burada bir hak, burada bir adalet siz görüyor musunuz? Ben görmüyorum ama siz zaten sunumunuzda emekçilerden bahsetmiyorsunuz, emekçilerle bir derdiniz yok; emekçilerin bir derdi yok, emekçiler ölsün, emekçiler iş cinayetlerinde katledilsin, emekçilerin emeği sömürülsün...

Sayın Bakan, şu anda açlık sınırının ne olduğunu biliyor musunuz ya? Hani, siz hep patronlarla toplanıyorsunuz ya, siz bilmezsiniz. Bir emekçi kahvesine gitmemişsinizdir, bir emekçi lokantasında yemek yememişsinizdir Sayın Bakan. Şu anda çalışan milyonlarca emekçinin üçte 2'si açlık sınırının altında çalışıyor. Açlık sınırı ne? 8 bin lira. Emekçilerin üçte 2'si bu 8 bin liranın altında maaşla çalışıyor, emekçilerin üçte 2'sini açlık sınırının altına mahkûm ettiniz. Peki, geri kalan üçte 1'i ne yapıyor? Yoksulluk sınırı ne Sayın Bakan? 25 bin lira. Ben size soruyorum, net bir soru: Bu ülkede 25 bin liranın üzerinde maaşla çalışan işçi var mı Sayın Bakan? Var mı? Bence yok, ben görmedim. 25 bin liranın üzerinde maaşla çalışan işçi yok. Demek ki işçilerimizin tamamı yoksulluk sınırının altında maaşla çalışıyor. Hadi buyurun, bakın sizin bu paylaşımınızla -kurtsunuz ya- patronları zenginleştirdiniz, lüks araba kuyruklarında, lüks, şatafat içinde yaşıyorlar ama sizin sanayi politikalarınız sonucunda emekçiler sefalet içinde yaşıyorlar. Sayın Bakan, bir üretimde önemli olan katma değerdir ve bu katma değerin nasıl paylaşıldığıdır değil mi? Katma değer olarak... Bakın, size söyleyeyim, niye biz katma değer yaratamıyoruz ve niye böyle adaletsiz paylaşıyoruz? Bakın, Sayın Bakan, bizim asgari ücretlimiz ne maaş alıyor? 5.500 lira değil mi? Kaç euro yapar? 300 euro bile yapmaz Sayın Bakan. Peki, aynı işi yapan Almanya'daki bir işçi ne maaş alıyor? En azından 3 bin euro maaş alıyor yani bizim emekçimizin, Ahmet'imizin, Mehmet'imizin, Delal'imizin, Agop'umuzun emeğinin 10 katı daha fazla maaş alıyor.

SALİH CORA (Trabzon) - Ne kadar kira ödüyor?

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bu nasıl oluyor diye hiç düşündüğünüz oldu mu Sayın Bakan? Emekçiden hiç bahsetmediniz ama acaba "Hans, George 3 bin euro maaş alırken benim Ahmet'im, Mehmet'im, Ayşe'm, Agop'um niye 300 euro maaşa çalışıyor?" diye hiç düşündünüz mü? Size net bir soru soruyorum. Bir kere düşünün ya niye böyle oluyor, niye. Çünkü katma değer üretmek gibi bir derdiniz yok; emek sömürüsüne, doğa sömürüsüne dayalı bir ekonomi sizin için yeterli Sayın Bakan. Bakın, biz, HDP olarak ne öneriyoruz biliyor musunuz? Ne öneriyoruz? Bakın, biz -oku bakayım- "Asgari ücret 12.500 TL olsun." diyoruz. Siz bunu destekler misiniz Sayın Bakan? Desteklemezsiniz. Niye? Siz patronların Bakanısınız çünkü, dersiniz ki: "Bunu patronlar ödeyemez arkadaş, batar benim patronlarım." Ya, 12.500 lira kaç para yapar? Kaç para yapar Sayın Bakan? 600 euro yapar ya! Bakın, Almanya, 3 bin euro veriyor aynı emekçiye. 600 euroyu bile çok görürsünüz değil mi? "Patronlar batar." dersiniz. Niye? Çünkü siz patronların her gün sırtına masaj yapıyorsunuz. "Aman, patronlara bir şey olmasın; aman, benim patronumun ne derdi var, ben onun yanına koşayım, ona teşvik vereyim, vergi desteği vereyim, bedava arazi vereyim, ne istiyorsa vereyim." E, patronun keyfi böyle yerindeyken Sayın Bakan, AR-GE'ye yatırım yapar mı, inovasyona yatırım yapar mı? 300 euroya emekçi pazarlıyorsunuz siz ya! Ahmet'in, Mehmet'in emeğini 300 euroya pazarlıyorsunuz. Kime? Hans'a, George'a. Benim Ahmet'im, Mehmet'im, Delal'im, Agop'um üretecek... Kime üretecek?

SALİH CORA (Trabzon) - AR-GE harcamalarının millî gelir içindeki oranını biliyor musun?

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Hans'a, George'a üretecek; Ahmet, Mehmet tüketemeyecek Sayın Bakan.

SALİH CORA (Trabzon) - Bunu bilmeden konuşuyorsun.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, sıra gelince cevap verirsiniz, rica ediyorum müdahalede bulunmayalım.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bakın...

SALİH CORA (Trabzon) - AR-GE'ye ayrılan payın millî gelir içindeki oranını biliyor musun?

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Cora, size de sıra gelecek.

SALİH CORA (Trabzon) - İnovasyondan haberin yok ya!

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bir sus be! Yeter artık senin yaptığın! Yeter be! Her gün bağırıyorsun, sus bir ya! Ayıp be!

SALİH CORA (Trabzon) - Ne biçim konuşuyorsun sen ya!

AR-GE'ye ayrılan payın gayrisafi millî hasılaya oranını bilmeden...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, sıra gelince herkes fikirlerini ifade edecek.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Bakan, bakın...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Rica ediyorum, sakin olalım.

SALİH CORA (Trabzon) - Yalan konuşuyor ama... Böyle bir şey var mı ya!

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Cora...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bakın, AR-GE...

SALİH CORA (Trabzon) - Yalan konuşuyor...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya, şu Cora'yı bir susturur musunuz?

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, ben herkesi defalarca uyarıyorum ama maalesef, herhâlde yorulduk artık maratonun sonunda.

SALİH CORA (Trabzon) - Böyle bir şey var mı ya! İnovasyona ayrılan paydan haberi yok bunun.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Süremi durdurur musunuz Sayın Başkan?

SALİH CORA (Trabzon) - İnovasyondan haberin yok?

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Bakan...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Cora...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bakın, inovasyona ayrılan payı söylüyorum. Bak Cora, Volkswagen...

SALİH CORA (Trabzon) - Böyle bir şey var mı ya!

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Cora...

Bir saniye, süreyi bir durduralım. Sayın Paylan, bir saniye...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bak, Volkswagen...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Paylan, bir saniye, süreyi durdurdum, merek etmeyin süreniz devam edecek.

Salih Bey, değerli kardeşim, gün boyu konuşacağız, söz istersiniz, bir usulümüz var...

SALİH CORA (Trabzon) - Sayın Başkan, bir hakaret ettim mi, yanlış bir şey söyledim mi?

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Olabilir ama laf atmak da doğru değil, usulümüzde yok.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Bakan, siz...

SALİH CORA (Trabzon) - Bir hakaret etmedim.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Hatiplerin insicamı açısından laf atılması doğru değil. Hakaret olmayabilir eyvallah, ona bir şey demiyorum.

SALİH CORA (Trabzon) - Biz konuşunca herkes hakaret etsin ama!

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Ama size söz vereceğim o zaman cevap verin.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Bakan, siz "Memleketi uçuruyorum." diyorsunuz değil mi?

SALİH CORA (Trabzon) - Böyle bir şey yok ya!

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Böyle bir usulümüz yok, herkes böyle yaparsa biz yönetemeyiz burayı. Rica ediyorum değerli arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

SALİH CORA (Trabzon) - Hakaret etmedim.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Salih Bey, hakaret ettiğinizi söylemiyorum, ne dediğinizi de doğrusu duymadım ama laf atmak da doğru değil, bir düzenimiz var, usulümüze uygun değil, size söz vereceğim öğleden sonra, isterseniz fikirlerinizi -elbette eleştirme hakkınız var ama- yeri zamanı gelince ifade edersiniz. Herkes için bu geçerli.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, benim...

SALİH CORA (Trabzon) - Bakan Bey konuşurken laf atmak serbest değil mi! Bize laf atmak serbest...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Serbest değil, onu da uyardım.

Bakın, iki yanlış bir doğru etmez.

SALİH CORA (Trabzon) - Biz konuşunca laf atmak serbest oluyor.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - İki yanlış bir doğru etmez Salih Bey. Başkasının yaptığı yanlış sizin de yanlış yapmanızı meşru hâle getirmez. İki yanlış bir doğru etmez, rica ediyorum...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, ben devam edeyim, yeter artık polemik.

SALİH CORA (Trabzon) - Biz konuşunca...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Salih Bey, isterseniz, siz buyurun, devam edin. Böyle şey olur mu ya! Rica ediyorum...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ayıptır artık ya! Her gün aynı şeyi yapıyorsun.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) - Özellikle göndermişler buraya, bu görev için gelmiş.

SALİH CORA (Trabzon) - Ben Komisyon üyesiyim, sen özellikle gelmişsin, ne işin var?

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar... Salih Bey, müsaade ederseniz çalışmaya devam edeceğiz.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) - Ben Sanayi Komisyonundayım.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ali, girme polemiğe Allah'ını seversen ya! İşi gücü bu zaten, başka bir işi yok burada.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Lütfen devam edelim.

Buyurun.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Değerli arkadaşlar, Sayın Bakan; bakın "Uçuyoruz." diyorsunuz ya, "Uçuyoruz." diyorsunuz -değil mi- Ay'a gideceksiniz, hani Ay'a 2023'te sert iniş falan yapacaktınız ya, ben size soruyorum: Kimi uçuruyorsunuz ya, kim uçuyor gerçekten? Patronları uçuruyorsunuz, bu, ayrı da bir de şunu soruyorum Sayın Bakan: Ya, sanki dünya yerinde duruyor, bir tek siz bir şey yapıyorsunuz. Ya, memleketimizin nüfusu ne? 85 milyon -değil mi- mültecileri katsak 95 milyona varıyoruz. Ya, dünya nüfusunun yüzde 1'inden fazla nüfusumuz var -değil mi- dünya nüfusu 8 milyar. Bizim dünya ekonomisinden aldığımız pay yüzde 1 mi Sayın Bakan? Değil; 0,8 küsur.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) - Daha az.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bakın, 0,8'in bile altına düştü, doğru. 0,8 yani yüzde 1 nüfusumuz var, yüzde 1 pay almıyoruz. Ya, otuz kırk yıl önce de biz yüzde 0,8-0,9'lardaydık. Ne değişti o zaman? Sanki dünya duruyor, bir tek siz bir şey yapıyorsunuz. Sizin alametifarikanız şu: Dünya nüfusunun yüzde 1'iysek, biz dünya ekonomisinden yüzde 1,5-yüzde 2 alabilen bir ekonomi olduysak siz kendinizle övünebilirsiniz. Hani, 2023 yılı hedefleri vardı ya, 2 trilyonluk bir ekonomi yapacaktınız; bakın, olmadı. Niye olmadı, söyleyeyim Sayın Bakan çünkü bir istibdat rejimi yarattınız; korkuya dayalı, baskıya dayalı bir rejim yarattınız. Üniversitelerimiz özgür değil. Özgür olmayan üniversitelerden bilim bekleyemezsiniz, bilim olmayan yerde teknoloji olmaz, teknoloji olmayan yerde sanayi olmaz, AR-GE olmayan yerde katma değer olmaz. Ondan sonra, siz Ahmet'imi, Mehmet'imi 300 euroya çalıştırırsınız tabii ki; bakın, Hans, George 3 bin euroya çalışıyor.

Sayın Bakan -Cora da duysun- bakın, Volkwagen -Volkwagen şirketi diyorum bakın- araştırma geliştirmeye her yıl 15 milyar euro kaynak ayırıyor; bir şirket ya, dünyadaki bir şirketten bahsediyoruz; 15 milyar euro, bir şirket. Biz ne ayırıyoruz Sayın Bakan Türkiye olarak? Bütün araştırma geliştirmeyi katın, bu rakamın çok altında. Yani bir şirketin araştırma geliştirmeye ayırdığı paranın çok altında bir parayı araştırma geliştirmeye ayırarak biz nasıl dünyayı yakalayacağız Sayın Bakan?

Sayın Bakan, bakın, size söyleyeyim: Siz patronlara -diyorum ya- her gün patronlara çalışıyorsunuz; patronlara neredeyse masaj yapacaksınız, aman patronların keyfi bozulmasın diye.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Böyle bir ahlaksız...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bakın, ne yapıyorsunuz biliyor musunuz? Bu politikanız bir servet transferi yaratıyor, servet transferi. Bakın, patronların krediye ulaşması lazım değil mi? Krediye ulaşanlar yüzde kaçla kredi alıyorlar Sayın Bakan? Yüzde 13'le, yüzde 14'le değil mi? Çünkü yüzde 13, yüzde 14, yüzde 15'le kredi alıyorlar. Enflasyon ne? Yüzde 100, yüzde 150. Sayın Bakan, bu krediye ulaşabilenler bir servet elde etmiş olmuyorlar mı? Oluyorlar, öyle değil mi? Çünkü ürünleri yüzde 100, yüzde 200 zamlanırken yüzde 15'le kredi kullanıyorlar; trilyonlarca lira patronlara aktarıyorsunuz. Peki, Sayın Bakan, emekçiler bu kredilere ulaşabiliyor mu, yoksullar bu kredilere ulaşabiliyor mu? Hayır, ulaşamıyorlar Sayın Bakan; çok daha büyük bedelle ulaşabiliyorlar ve çoğu ulaşamıyor. Patronlara bu kadar kredi aktardığınız için patronlar daha fazla zenginleşiyorlar.

Size bir şey daha söyleyeyim: Kredide de ayrımcılık var, yandaş şirketlere kredi akıyor. Evet, krediyi ucuzlattınız ama kredi yandaşlara akıyor. Özellikle, gelin Diyarbakır'a; Diyarbakır'da kredi yok, KOBİ'ler, işletmeler kredi bulamıyorlar. Burada da bir ayrımcılık var Sayın Bakan. Bu anlamda bu servet transferi çarkını hep beraber durdurmalıyız.

Sayın Bakan, size şunu da söyleyeceğim: Bakın, niye biz nal topluyoruz biliyor musunuz? Bu beyin göçünü söyledim, istibdat rejimi yüzünden gençlerimiz yurt dışına kaçıyorlar ve yurt dışında bilim ve teknoloji üretiyorlar. Bu yüzden de biz kalıcı yoksul bir ülke olarak kalabiliriz. Bakın, Sanayi Devrimi'ni biz kaçırdık, biliyorsunuz, çok geriden takip ettik Sanayi Devrimi'ni; teknolojik devrimi de geriden takip ettik. Siz şimdi diyorsunuz ki: "Biz yeni teknolojileri yakalayacağız." Bununla ilgili bir çaba içindesiniz, biliyorum ama bakın, Yeşil Devrim'den bahsediyorsak, bir dijital devrimden bahsediyorsak bu beyin göçünü tersine çevirmeliyiz. Yani bu istibdat rejimi içinde gençlerimiz durmak istemiyor; hiç gençlerle bir araya geliyor musunuz bilmiyorum ama bakın, onlar "tweet" bile atamadıkları bir ülkede bilim üretemeyeceklerini biliyorlar. Sayın Bakan, fikirlerini açıkladıkları anda hapse girdikleri bir ülkede geleceklerini görmüyorlar. O yüzden de siz düşük katma değerli ürünlere ülkemizi hapsediyorsunuz ve bir yoksulluk sarmalı içindeyiz Sayın Bakan.

Bakın, size söyleyeyim: Enflasyondan siz memnun musunuz bilmiyorum ama patronlar çok memnun Sayın Bakan. Peki, enflasyon patronlara yarıyor, servetlerine servet katıyor, niye? Çünkü onlar ürünlerine istedikleri gibi zam yapıyorlar. Peki, enflasyon Ahmet'in, Mehmet'in, Delal'in, Agop'un alım gücünü bitiriyor. Ne yapacağız? Şimdi, alım gücü olmayan bir yerde Sayın Bakan, sanayici ürettiği ürünü kime satar? Şimdi, sanayici ürün üretiyor değil mi? Kime satıyor Sayın Bakan? Ya Hans'a, George'a satıyor. Ahmet'in, Mehmet'in alım gücünü yükseltmeden Sayın Bakan, sanayide ürettiğiniz bu ürünleri yalnızca yüzde 1 alabiliyorsa, patronlar alabiliyorsa o ekonominin sağlıklı bir ekonomi olma şansı var mı? Hayır, yok Sayın Bakan. Bu açıdan, bu makrodengeler konusunda size öneriyorum; Sayın Nebati'yle konuşun, bu epistemolojik, nörolojik, heterodoks politikalarından vazgeçsin. Bunlar yurttaşımızın alım gücünü bitiriyor, bu da sanayicilerin ürettiği ürünlerin alınmasını imkânsız hâle getiriyor

Sayın Bakan, siz dediniz ki: "Biz yalnızca silah sanayisine yatırım yapmıyoruz." Ben yıllardır sizi bu konuda eleştiriyordum; sağlıkla ilgili de bir ürün getirmişsiniz, sizi tebrik ediyorum. Gerçekten bu konudaki çabalarınızın sürmesini istiyorum ama şunu bilmenizi isterim: TEKNOFEST'ler çoğunlukla silah sanayisiyle ilgili Sayın Bakan ve bu konularda övünüyorsunuz. Bakın, size söyleyeyim, Almanya ve Japonya da İkinci Dünya Savaşı'ndan önce hep silah sanayisine yatırım yaptılar, hep de böyle genişlemeci politikalar, güvenlikçi politikalar çerçevesinde baktılar dünyaya ve hem Almanya'yı hem Japonya'yı felakete sürüklediler hem de dünyayı felakete sürüklediler; siz de aynı yoldasınız. Bakın, size önerim; elbette ülkemizi savunacağız, savunulması için gerekli teknolojilerin geliştirilmesi lazım ama en büyük savunma nedir biliyor musunuz? Barıştır, barışçı politikalardır. Bu yüzden bu kadar savaşçı politikalara, silahlara yatırım yapmanızı önermiyorum Sayın Bakan. Yapmamız gereken, Hükûmetiniz olarak mutlaka barışçı politikalara dönmeniz. Eğer komşularımızla barışımızı sağlarsak, Suriye'yle, Irak'la, Ermenistan'la, Yunanistan'la sorunlarımızı çözersek bizim bu kadar silaha ihtiyacımız var mı? Ama siz her gün, her şeyi çivi olarak görürseniz, kendinizi de çekiç olarak görürseniz, her gün çekiçle çivilemeye devam edersiniz, komşularınızla tartışmaya devam edersiniz. O yüzden, yapmamız gereken, barışçı politikalara dönmek. Daha az silah sanayisine yatırım yapıp, daha çok insan sağlığına, insan refahına hizmet eden ürünler üretmemiz ve bunların AR-GE'sine yatırım yapmamız gerekir Sayın Bakan.

Son olarak da Togg'a geleceğim Sayın Bakan. Şimdi, siz şu Togg arabasını banttan indirdiniz, tebrik ediyorum, önemli. Peki, Sayın Bakan, şu arabaya bakıyorum, bu arabayı almaya benim gücüm yetmez. Ben şöyle bir baktığımda yalnızca görüyorum, şu arabanın fiyatı herhâlde...

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK - 15 milyonluk...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yok, ben 2011 model bir arabaya biniyorum Sayın Bakan.

(Gürültüler)

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, sükûneti sağlayalım, rica ediyorum.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Bakan, şu araba 1 milyon liradan aşağı çıkmayacak. Bakın, bu Togg, iddiayla söylüyorum...

(Gürültüler)

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya, bir müdahale edin.

Bir susun be arkadaşlar, rica ediyorum.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bir bitirsin lütfen hatip.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Değerli arkadaşlar, Sayın Bakan; bu Togg değil mi? Banttan indi, bandını mandını tartışmıyorum. Kimileri dedi ki: "Bant var." "Yok, hazır değil." "Bakan şöyle söylüyor, böyle söylüyor..." Bunları tartışmıyorum, diyeceğim şu: Bu Togg kaç para olacak Sayın Bakan? Ben arabanın iç dizaynına, teknolojisine baktığımda 1 milyon liranın altında olma şansı yok, o da en düşük modeli yani 2 milyon liraya kadar çıkabilir, muadillerine baktım çünkü. Şimdi, 1 milyon liraya bu arabayı Türkiye'de alabilecek kaç kişi var? Yüzde 1'i değerli arkadaşlar, Türkiye'nin yüzde 1'i bu arabaya ulaşabilir. Yüzde 99'u ne yapar? Bakar, yalnızca bakacak; aynı yaptığınız köprüler gibi, otoyollar gibi. Köprülerden, otoyollardan zenginler geçiyor, işte bu arabalara binebilenler geçiyor, geri kalanlar bakıyor.

SALİH CORA (Trabzon) - Üretmeyelim mi yani? Üretilmesin mi?

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bak, Togg'un açılış töreninde ne oldu biliyor musunuz? Siz oraya lüks arabalarla gittiniz; siz, hepiniz Mercedes'lerle, Audi'lerle gittiniz.

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK - Ben Toyota'yla gittim.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Siz de Toyota'yla gittiniz, peki.

Oraya gidenler izlemeye neyle geldi? Belediye otobüsleriyle geldi. Yurttaşlarımız baktılar, "Togg çıkmış, ne güzel Togg çıkmış." sizi alkışladılar, siz Mercedes'lerinize binip döndünüz, onlar belediye otobüslerine binip döndüler. Sayın Bakan, bu bir halk arabası mı? Bak, bu bir halk arabası mı, patronların arabası mı? Bana onu söyleyin. Bu, yüzde 1'in arabası. Bak, Almanya'da ilk Volkswagen çıktığında ne yaptılar biliyor musunuz? "Volkswagen" ne demektir? "Halkın arabası" demektir değil mi? O kaplumbağa halkın arabasıydı yani orta kesim alabiliyordu, işçi alabiliyordu, emekçi alabiliyordu. Şu ayar arabayı işçi, emekçi alabilecek mi? Hayır, alamayacak. Bu arabayı yalnızca patronlar alacak, geri kalanlar yalnızca izleyecek.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Nereden biliyorsun? Daha fiyat belli değil.

SALİH CORA (Trabzon) - Ne demek, üretilmesin mi?

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - İşte Sayın Bakan, sizin politikalarınız bundan ibaret; patronlara çalışan bir ekonomik düzeniniz var.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Paylan, son cümlelerinizi alalım.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bitiriyorum.

Geri kalanlar da bu arabayı üretenler, Sayın Bakan, 5.500 liraya çalışacak, değil mi? Asgari ücretle çalışacak, patronlara araba üretecek, o diğerleri de bakacak. Sayın Bakan, bu açıdan, sizi emekten ve doğadan yana düşünmeye çağırıyorum. Bundan çok uzaksınız, bunun imkânsız olduğunu biliyorum; siz, patronlardan yanasınız. Sunumunuzda bir kere "emek" demediniz, bir kere "doğa" demediniz. Siz, patronlardan yana bir kişisiniz ama bir kere olsun vicdanınızın sızlamasını bekliyorum.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum Sayın Paylan.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sanayide ölen binlerce sanayici emekçisi adına bir kere vicdanınızın sızlamasını bekliyorum.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bunları, bu fikirlerinizi ifade ettiniz. Teşekkür ediyorum.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Emeği sömürülen milyonlarca emekçi adına bir kere vicdanınızın sızlamasını bekliyorum ama bilmiyorum o vicdan kalmış mıdır sizde.