KOMİSYON KONUŞMASI

MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli hazırun; Türkiye'de sanayi ve teknoloji üretiminin halkın yararına yapılmadığı, sanayinin toplumsal bir ekonomik alan olmadığını belirterek söze başlamak gerekiyor. Bütün iktidar politikalarında saray, savaş ve yandaş rantının egemen olma durumu sanayi ve teknoloji alanında da aynıdır.

Ekolojiyi ve yaşamı esas almayan hiçbir yatırımdan toplumsal fayda çıkmaz. Enerji ve ham madde fiyatlarındaki fahiş artışlar da temel bir sorundur. Son bir yılda enerji fiyatlarında yüzde 400'leri aşan zamlar yaşanmıştır. Küçük ve orta ölçekli işletmeler için kira ve ham madde kadar enerji de büyük bir gider kalemi olmuştur. KOBİ'lerin borcu son bir yıl içinde yüzde 72 oranında yükselmiştir. İktidar, KOBİ'lerin AR-GE sorunlarına çözüm üretmek yerine akademiye kayyum kelepçesi takma derdindedir. Rektörler sarayın atanmış memuru olduğu sürece, ihraç edilmiş akademisyenler kürsülerine dönmediği sürece bu ekonomik kriz derinleşir, AR-GE marge sorunları da çözülmez; bu böyle bilinmelidir.

İktidarın savaş politikalarıyla derinleştirdiği ekonomik kriz toplumsal üretim alanlarını çökertmiştir. 2018'de "Verin yetkiyi, görün faiz, enflasyonu." diyenler işbaşı yaptığında üretici enflasyonu yüzde 30 bandındaydı, şu anda ise resmî verilerle yüzde 160 bandına dayanmış durumdadır. İşletmeler yaşanan kur şokları ve üretici fiyatlarındaki fahiş artışlar nedeniyle kendi ürünlerine fiyat belirleyemeyecek duruma gelmiştir. Faiz politikasıyla bankaları fonlayan iktidar, işletmeleri borç batağına bırakmıştır. Birçok firmanın, borçlarını çevirmek için kredi bulamadığı, öz kaynaklarını elden çıkarttığı, ülkeyi terk etmek istediği veya iflasın eşiğinde olduğu bilinmelidir.

AKP de kendisinden önceki iktidarlar gibi sanayi yatırımlarını ve istihdamını ülkenin belirli bölgelerine yığmış ve bölge illerini bu yönüyle geri bırakmıştır. Van gibi bir metropolde büyük ölçekli tek bir sanayi işletmesi bulunmamaktadır. Orta ölçekli işletme sayıları ise nüfusa oranlandığında yok denecek kadar azdır. Geriye kalan küçük işletmeler ise borç, kriz, kayıt dışılık, ham maddeye erişim, pazarlama gibi çok temel altyapısal sorunlarla boğuşmaktadır. AKP bölgeye bir sömürge alanı gibi yaklaşmaktadır. Bölgenin su, orman, petrol ve maden kaynaklarını yandaş şirketler eliyle sömüren bu anlayış, iş istihdam ve yatırım yapmaya gelince durmaktadır. Bölgede genel işsizlik oranı ülke genelinin 2 katıdır, kadınlarda bu oran 4 kata kadar çıkmaktadır. Bölgenin gençlerine yönelik en temel politika, gençleri güvencesiz ve ucuz iş gücü olarak görmesidir. Son bir yıl içinde 20'yi aşkın Vanlı işçi Van dışındaki yerlerde çalışırken iş cinayetlerinde yaşamını yitirmiştir, dün de 2 Vanlı işçi hayatını kaybetti. Bu vahim tablo sadece Van'a özgü değil, tüm bölge illeri için geçerlidir. Bölgeye yatırım yapmak isteyen yatırımcılara, gerekli kredi ve teşvik verilmediği gibi yatırım yapmak isteyenler de ağır bürokrasi engeline takılmaktadır. Her konuda olduğu gibi bu konuda da çifte standardı aşan, düşman hukukuna varan uygulamalarla karşı karşıyayız. Ağzını açan bölgeye ne kadar teşvik verildiğinden dem vuruyor ancak Sanayi Bakanlığının resmî teşvik istatistikleri açık bir ayrımcılığın belgesi olarak Bakanlığın sitesinde duruyor. 2001'den bu yana verilen toplam teşvikin sadece yüzde 3,9'u altıncı bölge illerine yani Kürt nüfusunun yoğun olduğu illere verilmiştir. Van, Diyarbakır, Mardin ve Urfa dâhil 14 ilin aldığı toplam teşvik zaten birinci bölgede olan herhangi bir ilin aldığı teşvik kadar bile değildir.

Halkın en temel sorunları olan ekonomik kriz, ayrımcılık ve insan hakları ihlalleri bilinmesin ve tartışılmasın! Bu sorunların üstünü örtmek için bir yandan gazetecilere saldırılmakta, öte yandan sistematik bir sansür ve kapatma uygulanmaktadır. Savaş, talan ve baskıda ısrar çöküştür. Zamanın ruhu ve toplumsal mücadeleye karşı, baskı ve sansürün işe yaramadığını yanı başımızdaki kadın düşmanı İran faşizminin çöküşünde görmelisiniz. "..." diyen kadınlar, gençler molla zihniyetinin şekillendirdiği dünyanın dışında seslerini her yere yetiştirmektedir. Zhina Mahsa Amini'nin işkenceyle katledilişinin tetiklediği tarihsel devrimden ders çıkarılmalıdır. Bir yandan nükleer güç hâline gelmeye, öte yandan kadınların özgürlüğüne, saçına, bedenine saldıran bu rejimin içeride ne kadar çürük ve zayıf olduğu yetmiş gündür süren direnişle açığa çıkmıştır. "..." sesi tüm alanlarda yükselmektedir. Bir toplum kadınların özgürlüğü kadar özgürdür. Hiçbir rejim kadın, doğa ve toplum düşmanlığı üzerinden ilelebet kendini var edemez, sizler de var edemeyeceksiniz.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Orhan, süreniz bitmiştir.

MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) - Teşekkür ediyorum.