| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/286) ve 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/285) ile Sayıştay tezkereleri a)Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı b)Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı c)Türk Standardları Enstitüsü ç)Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu d)GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı e)Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı f)Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı g)Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı ğ)Türk Patent ve Marka Kurumu h)Türkiye Bilimler Akademisi ı)Türkiye Uzay Ajansı i)Kalkınma Ajansları (Ankara, Batı Karadeniz, Çukurova, Güney Ege, Kuzey Anadolu, Serhat) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 23 .11.2022 |
MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Teşekkür ediyorum Başkan.
Ben de bütün katılımcıları selamlıyorum.
Tabii, sunumda olmayan şeylere dair -girişte arkadaşlarımız da belirttiler- ben de bir tekrar etmek istiyorum: "Sanayileşme" dediğiniz şey kâr odaklı planlandığında elbette ki orada insan ve emek olmuyor. Türkiye'de de özellikle AKP'li yıllara baktığınızda, yirmi yıla baktığınızda, kendinden menkul bir kalkınma tarifi yapılırken, büyüme tarifi yapılırken hem doğanın hem de emeğin olağanüstü kırımıyla karşı karşıyayız ve doğa ve insan emeğinin vahşi bir biçimde sömürüsü üzerine geliştirilen, ne olduğu belli olmayan, aslında ne olduğu belli olan, sadece sarayın etrafındaki sermayenin, bankaların kâr ettiği bir düzenle karşı karşıyayız. Dolayısıyla bu sunumda da ne emek var ne de doğa var fakat doğayla ilgili bir bölüm var yani hakkını yemeyelim sunumun, diyor ki: "Ergene Nehri kirliliğini önlemek üzere 2,5 milyar lira destek verilmiş OSB'lere." Şimdi tabii burada bir destekten bahsediyor fakat bu destek, anlaşıldığı üzere, sadece şunu ifade ediyor değerli arkadaşlar: Şirketlere diyor ki: "Siz kirletin, biz temizleyeceğiz." Net olarak bunu söylüyor, oysa Ergene Nehri'nden şu anda zehir akmaya devam ediyor; üzerinde hiçbir planlama yok. Şu anda hem tarım alanları hem insan sağlığı hem de sular hem zehirleniyor hem de yok ediliyor. Burada etrafında ortalama 2 bin tane tesis var ve bu tesislerin çoğu da tekstil, metal boya üretimi yapıyor; son derece zehirli ve bunlar şu anda kontrolsüz bir biçimde Ergene Nehri'ne, oradan Marmara Denizi'ne, oradan da Ege'ye aktarılıyor. Şimdi, burada şirketlerin su kullanımına dair hiçbir engelleme yok yani şirketlere, tesislere şu söylenmiyor: "Siz şu kadar su kullanabilirsiniz. Örneğin 100 metreküp su kullanacaksınız, bunu da temizleyerek aldığınız yere bırakacaksınız." Bu söylenmiyor. Ne yapılıyor? "Siz kirletin ya da parasını ödeyin, gerisini biz hallederiz." diyor ve -biraz daha öteye giderek- arıtma tesislerine 2,5 milyar lira destekten kastedilen de -anlaşılan, Türkçesi bu- halkın parasıyla şirketler hortumlanmaya çalışılıyor. Dolayısıyla burada çok ciddi bir kirlilik var, her boyutuyla bir kirlilik var. Ergene Nehri'nin temizlenmesi, kurtarılması ve Marmara'nın da kurtarılması, başta bu "sanayileşme" dediğiMiz kontrolsüz sanayileşmenin önüne geçilmesinden, engellenmesinden, durdurulmasından geçiyor yani Ergene Nehri'nin gerçekliği bu.
Yine, burada "yeşil ekonomi" diye Avrupa'ya gönderme yapılarak söyleniyor. Şimdi burada tabii soruyoruz: Yani, hangi yeşil kalkınma, hangi yeşil sanayi? Mesela termik santrallerin çalışmasını durdurmayı düşünüyor musunuz ya da ne zaman kapatacaksınız? Mesela Cudi'de ağaç katliamı sürüyor yani hangi karbon salınımını engelleyeceksiniz ormanları katlederek? Mesela Muğla'daki çimento fabrikası, kömür santralleri ya da ülkenin yarısından çoğunun -yüz ölçümünün yarısından fazlasının- maden şirketlerine tahsis edilmesi; hangi biçimde bu karbon salınımını engelleyeceksiniz? Yani yeşil dönüşüm bu mudur? Burada çimento üretiminden bahsediyorsunuz. Evet, dünyada en çok çimento üreten ülkelerden bir tanesi Türkiye, en çok. Böyle bir şey olabilir mi? Normalde, çimento dediğiniz karbondur, betonlaşmadır, yıkımdır. Dolayısıyla, sizin "kentleşme" dediğiniz şey doğanın yok edilmesi, tarımın yok edilmesi, kır yaşamının ortadan kaldırılması anlamına geliyor yani burada temel kavramlarda bir problem var.
Son olarak da hemen hızlıca bu DOKAP'a -Doğu Karadeniz Projesi- değinmek istiyorum. Şimdi, burada ne yapılmadığını herkes biliyor yani Karadeniz'de yapılan hiçbir şey yok, olumlu anlamda yapılan hiçbir şey yok. Yapılmayan şeyler ne? Yeşil yol... Derelerin betonlaştırılması, HES'ler, vahşi turizmle yaylaların peşkeş çekilmesinden başka tek bir şey yok. Yapılan bir tane şey var, onu da söyleyelim; Rize'de yapılan Çay Çarşısı. Ya, düşünebiliyor musunuz, 24 milyon TL'ye ihale edilmiş, 47 milyon TL'ye çıkmış; muazzam bir sanat eseri, Rize'nin merkezine yapılmış müthiş bir sanat eseri, evet. Rize'nin ihtiyacı da buydu zaten yani Rize'nin merkezine bir çay çarşısı yapılması. Oysa çay perişan...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Süreniz bitmiştir.
MURAT ÇEPNİ (İzmir) - ...çaycının talepleri başka. Çaykur zarar ediyor ya, Çaykur'un niye zarar ettiğini sorgulamadan...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Çepni, son cümlenizi alayım.
MURAT ÇEPNİ (İzmir) - ...çay üreticilerinin sorunlarına çare bulmadan bulduğunuz, yaptığınız işe bakın ya! Tam bir AKP işi gerçekten, tebrik ediyorum vallaha ya!