KOMİSYON KONUŞMASI

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, teknoloji ve sanayi üzerinde Bakanlık yapıyorsunuz. Şimdi, ben biraz tarihsel süreçle başlamak istiyorum konuşmama. Toplumların kalkınması bilgiyle, bilimle ve teknolojiyle olur. Bilim hür irade, özgür toplum, sağlıklı iletişim, özgür ve özgün eğitimle olur. Bütün bunlar da insan beyninin dogmalardan arınıp şüphecilikle soran, sorgulayan, düşünen, düşüncesini açıklayan bireyler yetiştirip bilime armağan eden vicdanı ve irfanı hür nesillerle olur; kısacası, insan beyninin dogmalardan arınıp aydınlanmasıyla olur. İnsanlık dünyası tarihsel süreçte mantıklı düşünceyi, Antik Yunan filozofları Sokrates, Platon, Aristoteles, Thales gibi düşünürlerle milattan önce 4'üncü yüzyılda ilk defa başlatmıştır. Daha sonra, 15'inci yüzyılda, filozof, teolog Alman Profesör Martin Luther'le devam etmiş; Tevrat ve İncil'in Latinceden Almancaya çevrilmesiyle daha çok insanın anlayabileceği aşamaya gelmiştir. Ardından, yine, Alman filozof Immanuel Kant'la son aşamasına varmış 18'inci yüzyılda. Bu gelişmeler ışığında 18'inci yüzyıla giren insan, beynini geliştirmeye ve bilim ve teknoloji alanında fazla kafa yormaya başlamıştır. Galileo Galilei'nun 17'nci yüzyılda dünyanın yuvarlak olduğunu ispatlaması ve devamlı doğuya gidilerek batıya ulaşılabileceğini söylemeyi, hep doğuya gidildiği için bu şeyin tekrar tekrar yapılabileceğini- özgün düşünce sayesinde bulmuştur.

Buhar makinesinin buluşu, üretim gücünü ve hızını kol gücünün elinden almıştır. Üretimin hızlanışı birim zamanda daha çok üretim yapıp yine birim zamanda daha çok kâr elde edildiğini doğrulamıştır.

Tarımda insan ve hayvan gücünün yerini makine gücü almış, aynı zamanda sanayide de kol gücünün yerini makine gücü almıştır.

Bu şekilde, aşağı yukarı bundan iki yüz-iki yüz elli yıl önce başlayan Sanayi Devrimi'ni bizler, o zamanki çağlarda "Kendi içimize aydınlanma girmesin, bu aydınlanmayla biz, bu ülkeyi yönetemeyiz." endişesiyle ne pusulanın bulunuşuna ne matbaanın bulunuşuna, hiçbirine zamanında ulaşamadık. Matbaayı, kuruluşundan tam iki yüz seksen dört sene sonra ülkemize getirdik.

Sayın Bakan, şimdi bunu söylemekle muradım şudur: Bilim, üniversitelerde olur; bilim, eğitimde olur; bilim, sağlıklı üniversite, sağlıklı eğitim ve sağlıklı insan yetiştirmeyle olur. Şimdi, değerli arkadaşlar, hepinize soruyorum: Bizler, bugün Türkiye'de en güzide üniversitelerimiz dediğimiz Orta Doğu Teknik Üniversitesini, İstanbul Teknik Üniversitesini, Boğaziçi Üniversitesini ve bunun gibi daha nice üniversiteleri ne hâle getirdik ve bu üniversiteleri ne hâle getirmeye çalışıyoruz? Bu irfan ve bilim yuvalarının bizim insanımıza daha fazla bilgi, daha fazla teknoloji, daha fazla sağlıklı düşünmeyi öğretmesi için elimizden gelen ne varsa yapmamız gerekirken bizler bu üniversitelerde, okullarda akademisyen olmuş, doktora yapmış, doçent olmuş, profesör olmuş insanların oylarına güvenmiyoruz, yukarıdan, tepeden inme; hayır, siz bunu beceremezsiniz, bilemezsiniz, benim istediğim insan gelecek, benim istediğim insan burayı, üniversiteyi yönetecek ve sizler de ona tabi olacaksınız, onun istediğinin dışında bir şey konuşamaz, söyleyemez ve hareket edemezsiniz...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son yarım dakikanız.

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) - Şimdi size soruyorum: Bizler gerçekten kalkınmak istiyor muyuz, ıskaladığımız Sanayi Devrimi'nden sonra, bugünkü bilişim devrimini yakalamak istiyor muyuz, yoksa yine bunu da es geçip Sanayi Devrimi'nden sonra bilişim devrimini de gerçekleştirmiş toplumların uşağı olmaya bu toplumu mahkûm mu edeceğiz? Sayın Bakan, önce buna karar verilmesi lazım, Hükûmetinizde ve daha yukarıdaki mecralarda bu konuya cevap vermeniz lazım ve üniversitelerimizi bugünkü durumdan kurtarıp sağlıklı bir üniversite oluşturmamız gerekiyor. Bizler bilim yapamayacak insanlar değiliz, bizler teknoloji üretemeyecek insanlar değiliz, yeter ki özgür irade, yeter ki hür irade olsun diyorum.

Saygılar sunuyorum.