KOMİSYON KONUŞMASI

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli bürokratlar, basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben, gerçekten, aşağı yukarı vekil olduğumdan bu yana Plan Bütçe Komisyonu üyesiydim ama bu dönem başka yoğunlukta işlerim olduğu için de Plan ve Bütçede olmadım ama ara ara toplantılara katılacağım.

Sayın Bakan, ben esasında... Yani sizin sunumunuzu dinleyemedim, kusura bakmayın, dışarıdan geldim. Fakat sanayi konusunda konuşulacak bazı konular var ki bu konuların yeteri kadar konuşulmadığını düşündüğüm için, bunu bir fırsat olarak değerlendirerek sizlerle bazı düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.

Sayın Bakan, siz teknolojiyle çok ilgilisiniz; bu, önemli bir şey tabii ki fakat açıkça şunu söyleyeyim size: Teknoloji doğru bir ilgi alanı, evet ama doğrusunu isterseniz Türkiye ekonomisinin daha derinden sorunları var ve bu sorunları esasında Sanayi Bakanlığı olarak konuşmak lazım yani -kabaca söyleyecek olursam- 2 tane temel problemimiz vardır. Bir tanesi, tarım ve sanayi arasındaki ilişki olması gerektiği gibi bir entegrasyona uğramamıştır, bunu sağlayamamıştır Türkiye Cumhuriyeti doksan yıllık, yüz yıllık dönemi boyunca. İkincisi de sanayinin merkezi ile çevresi arasında bir çelişki ortaya çıkmıştır, tıpkı tarım ile sanayi arasında olduğu gibi. Hâlbuki, bunların çelişkili değil, aksine, birbirini tamamlayan unsurlar olması gerekirdi fakat bunu beceremiyoruz.

Bakın, ben size çok kabaca söyleyeyim: Bugün itibarıyla baktığımızda, Türkiye sanayisi başta olmak üzere... Konuşulması gereken bir şeyi konuşuyoruz, üstelik de ya yüzde 100'lere varmış bir enflasyon ortamında konuşuyoruz.

Değerli arkadaşlar, bizim sanayimiz rekabetçi bir sanayi değildir yani "serbest piyasa ekonomisi" çok çok üstünü çizdiğiniz ve olmasını istediğiniz bir kavram fakat Türkiye'de serbest piyasa ekonomisi yoktur, var olan da gerçekten çalışmamaktadır. Dolayısıyla da esasında konuşulması gereken şeyleri konuşamaz hâle geliyoruz.

Bakın, ben size söyleyeyim, enflasyonun bu noktaya gelmesinin ana sebebi nedir biliyor musunuz? Türkiye'nin konuşmadığı bir şeyi altını çizerek söyleyeceğim şimdi: Evet, doğrudur, maliyetler artıyor, söylediğiniz sebeplerle, Sayın Nebati Bey'in söylediği sebeplerle de artıyor -emtia fiyatları, işte, petrol vesaire- ama artan maliyetlerden daha fazla fiyat-maliyet marjları yani kâr marjları artıyor. Diyelim ki yüzde 11 maliyet artışı oldu, fiyat artışı yüzde 10'dan fazla oluyor. Neden oluyor? Çünkü Türkiye'de başta imalat sanayimiz olmak üzere, çeşitli tekellerin ve kartellerin etkisi altındadır. Dolayısıyla da maliyet artışlarının fiyatlara yansımamasının... Tam aksine, Türkiye'de maliyet artışları, fiyatları ve dolayısıyla da enflasyonu şişirmeye yönelik olmak üzere sanayiye bir yetenek, bir yetki veriyor esasında. Dolayısıyla da Sanayi Bakanlığı etrafında iş yapan değerli bürokratlar olarak, bence, yapılması gereken şeylerden bir tanesi bunu görmektir yani bu şöyle bir şey: "Kredi faizlerini düşürdük, işte, küçük orta sanayiye destek veriyoruz." Eyvallah, güzel bir şey ama bu, sorunu çözmüyor çünkü Türkiye'de Türkiye ekonomisinin merkezindeki büyük şirketler ve bankalar ile küçük şirketler yani KOBİ'ler arasında uzlaşılamaz çelişkiler vardır ve özellikle kriz anlarında büyük sermaye bunu çok rahatlıkla kullanır, kullanmıştır da; ben vaktim olsa size daha uzun anlatmak isterdim. Şunu da söyleyeyim size: Bugüne kadar Türkiye'de özellikle Refah Partisinden başlayarak, hatta Adalet ve Kalkınma Partisinin de yükselmesinin arkasında bu KOBİ gerçeği yatmakta idi. Büyümeleri için kurulan şirketleri düşünün yani kurulan şirketler küçük şirket olarak kalmak için kurulmuyor ki; büyümek istiyorlar ama büyüme imkânlarını sağlayabilecek olan şey kredi ve krediyi de bankalar kendileri kontrol ediyorlar ve kendi şirketlerini plase ederek yapıyorlar bunu.

Dolayısıyla da Sayın Bakanım yani bu meselelere hiç dokunmadan... Ben konuşmanızı dinlemedim ama okudum gelir gelmez ve bu konular yok mesela; hâlbuki, bu konular çok temel konular. Ben size şunu söyleyeyim: Bugün itibarıyla Türkiye'nin konuşması gereken en önemli konu budur. Yani kâr marjlarının artıyor oluşu, büyük şirketlerin ve bankaların inanılmaz kârları elde ediyor olması sizi şaşırtmıyor mu Allah aşkınıza? Ben geçen gün bir çalışma okudum ve borsaya kote olmuş olan şirketlerin kâr marjlarındaki artışları gördüm; inanılmaz yani yüzde 200, 300, 500... Bu neden oluyor? Bu söylediğim sebeple oluyor.

Efendim, işte "Maliyet artışları var." Tabii, doğru yani çok çeşitli sebeplerden kaynaklanıyor ama bu maliyet artışlarının makul fiyat artışları olarak yansıyabileceği mümkünken çok daha fazla yani enflasyonu şişirerek inanılmaz bir servet transferi -diyeceğim artık buna- gerçekleşiyor. Bugün itibarıyla şirketler ve bankalar inanılmaz bir şekilde zenginleştiler. Bunu görmüyor musunuz Allah aşkınıza? Yani bunun nominal rakamlarına bakmanız gerekmiyor, reele indirin, bakın; yüzde kaç kârlılıklarla çalışıyorlar bu şirketler. KOBİ'ler öyle değil ama, KOBİ'ler maalesef daha küçük şeylere razı olmak zorunda kalıyorlar vesaire, vesaire.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum Hocam.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Peki.

Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.