KOMİSYON KONUŞMASI

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Evet, şimdi, bu özellikle Zonguldak'taki taş kömürü havzasında taş kömürü madenciliği ve maden mühendisliğini de ilgilendiren boyutta nasıl bir geriye gidiş olduğunu ve vizyonunun da ne kadar daraldığını size bir örnekle aktarmak istiyorum.

Bu öğretim yılında Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesinin Maden Mühendisliği Bölümüne 12 öğrenci kayıt yaptırdı, sadece 12 öğrenci. Bakın, bu öğrencilerin 10'u Suriye, Mısır, Irak, Moğolistan olmak üzere yabancı uyruklu, 1'i ÖSS'yle, 1'i de dikey geçişle bölüme geçen 2 de Türk, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bulunuyor yani durumun vahameti bu. Bir dönem 60-70 maden mühendisi öğrencisi alan, bölgenin parlayan yıldızı Türkiye Taşkömürü Kurumuna girmek isteyen maden mühendisi adayları varken şu anda durum oldukça vasat yani bir gelecek göremiyorlar, bunun altını çizmek istiyorum. Tabii, son yirmi yılda bu gidişat, kendi kendine koşullar ve şartlar gelişmedi yani bu AK PARTİ'nin izlediği enerji politikası ve aynı zamanda istihdam politikasındaki hataların bir sonucu olarak gelişiyor. Yani Zonguldak'ta Maden Mühendisleri Odasının bulunduğu tarihî bina bir kahvehaneye dönüştürülmek isteniyor, örnek olarak; böyle bir durum, durum oldukça vasat.

Şimdi, biz biraz çözüm önerileri üzerinden de hareket edelim. Sayın Mutlu sorulara yanıt verirken şunu ifade etti, dedi ki: "Biz kendi mevzuatımıza göre Amasra'daki maden ocağında da gündüz vardiyasında iş yeri temsilcisi bulunduruyoruz, bulundurabiliyoruz."

GENEL MADEN İŞÇİLERİ SENDİKASI GENEL BAŞKAN YARDIMCISI İSA MUTLU - Baştemsilci, diğer temsilciler vardiyalarda.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Ha, "Baştemsilci bulundurabiliyoruz." diye. Evet, şimdi, baştemsilcinin ve iş yeri temsilcilerinin sayısı orada çalışan işçi sayısına mı bağlı? Evet. Bir müessesede birden fazla baştemsilci bulunabilir mi? Tek bir baştemsilci mi bulunuyor?

GENEL MADEN İŞÇİLERİ SENDİKASI GENEL BAŞKAN YARDIMCISI İSA MUTLU - Ben isterseniz daha sonra cevap vereyim, siz sorun.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Tamam, oradan sinyal mi geldi acaba demin "Sus, sus". diye.

GENEL MADEN İŞÇİLERİ SENDİKASI GENEL BAŞKAN YARDIMCISI İSA MUTLU - Yok, gelmedi de gelecek birazdan o yüzden.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Evet, peki.

BAŞKAN TANER YILDIZ - Ben sinyal vereceğim birazdan.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Tamam. Hayır, telefonla konuştuğunuz için meşgulsünüz belki, kaçırmayın müdahale edeceğiniz yerleri...

BAŞKAN TANER YILDIZ - Ben, şimdi telefon konuşma metninin "tape"lerini çıkarırım, gönderirim.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Çünkü zaten cevap hakkı doğdu size özellikle, onlara cevap vermenizi bekliyorum.

MUHAMMET BALTA (Trabzon) - Ya, bilinçli olarak yapıyorsun...

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Şimdi, şöyle: Sendikanın yaptığı sendikal faaliyetlerin işçi alınmasıyla ilgili, teknik personel sayısının artırılmasıyla ilgili, eşit işe eşit ücretle ilgili... Yani TTK'nin yer üstü işçilerinin büyük bölümü, bir kısmı aynı atölyede çalışıyor, bir işçi belirli bir ücret alıyor, diğeri aynı işi yaptığı hâlde sırf işe girdiği tarih farklı olduğu için, orada dayatılan koşullar farklı olduğu için yarısı kadar ücret alıyor. Bu haksızlığın giderilmesiyle ilgili yapılan girişimlerde en önde biz mücadele ettik ve bunları biz AK PARTİ'ye anlatmaya, onları doğru karar almaya sevk etmeye çalıştık ama hep bir dirençle karşılaştık, hep yıllarca süren bir direnç. O nedenle, burada sendika yetkilisi işçi alınması gerekliliğini söylediğinde aynen katılıyorum ama şu cümlesine katılmıyorum ve yeterli bulmuyorum kesinlikle -işte, biraz da eleştirileri sendikanın üzerine çektiği kısım tam olarak burası aslında- o da şu: "Biz, işçi sayısının artırılmasıyla ilgili talepleri Sayın Cumhurbaşkanına aktardık, onlar da bizim fikrimize katıldılar..." Ki hiç de katılmış falan değiller, ben bunu bir milletvekili olarak biliyorum, katılsalar tek imzayla bu işçi eksiğini giderebilirler. Hayır, elini kolunu tutan mı var? Sayın Cumhurbaşkanının elini kolunu tutan varsa söyleyin -Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı- kim tutuyorsa o kolları, tutalım, bıraktıralım, işçi de alınsın. Sayın Bakana aktarılmış, Sayın Bakanda hiçbir faaliyet yok, hiçbir icraat yok. Tek icraat 2019 yılında, o da bizim de yoğun baskımızla, yoğun girişimlerimizle 1.500 işçi alındı. 1.500 işçinin alınması sürecine başvuru yapan toplam aday sayısı kaç? 35 bin. Böyle garip, acayip, uçuk süreçler yaşandı ve neticede 1.500 işçi alındıktan sonra da zaten binlerce işçi emekli oldu. Yani şu an itibarıyla, resmî verilere göre, 2023 sonu itibarıyla 1.935 işçi daha emekliliğe hak kazanmış olacak. Yani şöyle diyelim: İki-üç yıl içinde eğer Türkiye Taşkömürü Kurumuna zaten işçi alınmazsa fiilen sadece ocak açık tutulabilecek ve kömür üretimi yapılamayacak duruma gelecek. Yani bu dakikadan itibaren AK PARTİ'nin yapacağı bir işçi alımını ben alkışlayamayacağım zaten. Ya, iş bu noktaya gelmeden önce yapılması gerekiyor. 31 madenci yani şehit olan 42 madencinin 31'i en fazla dört yıllık tecrübeli. E, şimdi, ne bu? Bu istihdam politikasındaki bir hata değil mi? Ölümcül bir hata değil mi bu? Ya, ben mi yaptım bu hatayı? Bu hatayı kim yaptı; sendika mı yaptı, kurum mu yaptı? Yani böyle bir araya gelip de işçi alımına karar verebilen biz miyiz? Biz ne diyoruz? Alınsın. Her yıl peyderpey emekli olacak işçi sayısı kadar en az Kuruma işçi alınması gerekiyor ki hiyerarşik tecrübe zinciri devam etsin. Dolayısıyla, şehit olan 42 madencinin 31'i, maalesef, daha henüz bu görevine başlamış gencecik madencilerden oluşuyor. Bu, sistematik yapılan AK PARTİ'nin enerji politikası ve istihdam politikasındaki hatanın bir sonucudur.

Peki, bu sonucun bir sorumluluğu olmayacak mı? Soru bu, olmayacak mı? Yani bilirkişi ön raporu sorumlulukları dağıtırken, teknik personel eksikliğini yazarken, bu doğrultuda kurum yetkililerine ve çeşitli yetkililere suç isnat ederken, bu alımları yapmakla sorumlu olan AK PARTİ hükûmetlerinin yetkilileri sorumsuz mu kalacak? İşte, bu çelişki olduğu sürece, buradaki Amasra faciasının sebeplerini ve sorumlularını araştırma Komisyonu da maalesef, üzerinde bir karanlık perdeyle bir araştırma yapmak zorunda kalacak.

Evet, diğer taraftan, özellikle eğer ki sendikanın denetim alanındaki yetkisini artırmak mümkün olacaksa, mutlaka bu Komisyonda, ben hem Genel Maden İşçileri Sendikası yetkilisinden hem diğer sendika temsilcilerinden veya bu Komisyondan sonra da yazılı olarak mutlaka sizi güçlendirecek, denetim yetkinizi artıracak mevzuat değişikliği önerilerini bekliyorum. Ha "Yok." diyorsanız "Bizim bir önerimiz yok, her şey mükemmel, bizim denetime bu kadar yani bir yerine doğrudan, dolaylı dâhil olmamız yeterli." Diyorsanız, yeterli değil. Bunu mutlaka önermelisiniz çünkü sendikalar işçileri temsil ediyor ve işçiler de sendikalara karşı daha açık, daha şeffaf, yaşadığı sıkıntıyı doğrudan bir ihbar hattı gibi iletebilecek durumda. O nedenle, sendikaların mutlaka daha homojen bir yönetim oluşturması da çok önemli, aksi takdirde böyle telafisi mümkün olmayan sıkıntılar yaşıyoruz.

Sayın Mutlu... Şimdi, şöyle: Cumhuriyet Başsavcılığının sorgulama tutanağından bir mühendisin, nezaretçilerin maden ocağına indiği süre, saatle ilgili olarak verdiği bilgiyi aktarmıştım, bir başka mühendisin de ifade tutanağında şöyle geçiyor, diyor ki: "Müessesede çalıştığım günden beri alışılmış gelenek üzerine önce işçiler ocağa inerler, nezaretçiler ise hiyerarşik yapıyı bozmamak için yaklaşık bir saat sonra ocağa inerler." Bu da yine onun ifadesinden aldığım yani benim şahsen iddia ettiğim bir husus değil ama 2 mühendisin ayrı ayrı ifadelerinde belirttikleri bir husus.

Şimdi, burada konu... Ben bir suçlama amacıyla söylemiyorum, mutlaka bu ifadeyi veren mühendis arkadaşlar da suçlamak amacıyla değil ama bir gerçeği tespit edip buradaki konuyla ilgili de eğer bir uygulama değişikliği yapılacaksa yani belki yazılı bir uygulama zaten yok, yazılı mevzuatta geçen bir husus ama bununla ilgili olarak da yine daha fazla tedbir alabilecek, buradaki uygulamayı daha sorunları ortadan kaldırabilecek yönde veya ortaya çıkabilecek sıkıntıları bertaraf edecek şekilde bir değişiklik veya mevzuata bağlanması gibi bir nokta olacaksa bunu da yine ben önermenizi istiyorum. Bu toplantı bittikten sonra "Milletvekilleri sorular sordu, işte, çeşitli sendika yetkilileri de yanıtlar verdi"yle bitmemeli, bir ürün ortaya çıkarmalıyız ve bu ürün bizi bir sonraki yani daha ileriki tarihlerde gerçekleşebilecek faciaların engellenmesinde bize kalkan olabilsin; bu kısım çok önemli.

Son sözüm de şu: Hem İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulunun, hem de sendikanın kendi içinde yaptığı, o kendi 2 mühendisiyle birlikte tespit ettiği eksikliklerle ilgili 2 ayrı dosyayı bize teslim etmenizi istiyoruz. Bu doğrultuda, biz, şu ana kadar Komisyona gelen hem Kurum yetkilileri, Türkiye Taşkömürü Kurumu yetkilileri hem Enerji Bakanlığı yetkilileri ve müfettişleri hem Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yetkilileri ve müfettişlerinin yaptıkları denetim raporları ve onların ekindeki belgeler ile sizin bize vereceğiniz belgeleri yan yana koyarak, bunların birbirine uyumu, sizin bunda orada tespit edilenlerden daha ileriye, öteye giden tespitlerinizin olup olmadığı ve sizlerin tespitleriyle birlikte bu patlamayla ilgili bazı ipuçlarını ve onun üzerindeki sis perdesini kaldıracak, aydınlatabilecek bazı bilgilere ulaşmayı hedefliyoruz.

Ben tekrar Komisyona geldiğiniz için, katkı verdiğiniz için teşekkür ediyorum.

Tekrar altını da çiziyorum: Genel Maden İşçileri Sendikası bizim sendikamızdır yani bizim toprağın çocuklarının doğal olarak... Evet, görüntüde şöyledir: Şu anda yaklaşık 10 bin işçinin üye olduğu bir sendikadır ama aslında Zonguldak'ta yaşayan 600 bin Zonguldaklının doğrudan, fahri olarak üyesi olduğu bir sendikadır. O yüzden omzundaki yük, sorumluluk da çok yüksektir. Biz bugüne kadar hafifletmek için Cumhuriyet Halk Partisi olarak elimizden geleni yapmaya çalıştık. Ümit ediyorum, iktidar oluruz; olduğumuzda bugüne kadar ısrarla dile getirdiğimiz birçok sorunu yani Türkiye Taşkömürünün kronikleşmiş, işte, eşit işe eşit ücretle ilgili sorunu, işçi eksikliği konusundaki sorunları ve burada dile getirdiğimiz birçok sorunu nasıl çözdüğümüzü ortaya koyma fırsatımız olur.

Bugüne kadar, ben, AK PARTİ'nin, özellikle Türkiye Taşkömürüyle ilgili izlediği politikanın yeterli olmadığı, başarılı olmadığı kanaatindeyim. Bu konudaki rahatsızlığımın da yaptığımız uyarılara rağmen, 14 Ekim 2022 tarihi itibarıyla bir patlamayla telafisi mümkün olmayan bir hâle dönüşmüş olması dolayısıyla da çok üzgünüm. Sayın Mutlu'nun ifade ettiği, işçi alımı konusunda sitem ettiği -ben bunu kendi yorumum olarak, katarak söylüyorum- ve Hattat AŞ'yi de Amasra taş kömürü sahalarına sokanın AK PARTİ olduğunu ve bu yanlışlığın da Türkiye Taşkömürü Kurumunu günden güne küçülten, Amasra müessesesini bugün, yarın, iki yıl sonra, üç yıl sonra kapanmasına sebebiyet verecek bir sonucu doğuracağını tekrar ifade ediyorum. O nedenle, eğer Amasra müessesesinin kapanmasını istemiyorsak, Türkiye Taşkömürü Kurumunun büyümesini istiyorsak ve işçi alımlarının yapılmasını istiyorsak -ki bunlar böyle tek seferlik alım da değil yani her yıl, peyderpey bu alımların yapılıyor olması gerekiyor- ilk etapta belki 3 bin, 5 bin işçi alımı, daha sonra da her yıl emekli olan işçi sayısı, en az o işçi sayısı kadar işçi alınmasını istiyorsak bunun çok hızlı, çok net bir çözümü var; o da bizim iktidara gelmemiz diyorum.

Saygılar sunuyorum.