KOMİSYON KONUŞMASI

RIDVAN TURAN (Mersin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Öncelikle, 24 Kasım Öğretmenler Günü değildir, en azından bizim açımızdan değildir. Kenan Evren'in ilan ettiği ve TÖB-DER gibi kadim ve binlerce öğretmeni bünyesinde bulunduran bir sendikayı kapatan ve öğretmenlere envaiçeşit işkenceyi reva gören bir adamın ilan ettiği günü Öğretmenler Günü olarak kabul ve telakki etmiyoruz; bu bir.

İkincisi şu: Şimdi, değerli arkadaşlar, bazıları konuşuyor ama yani biraz cahilce konuşuyor, üslubumu mazur görürseniz. Şimdi, mesela yazılmış, "2002'den önce, AKP'den önce en geri sağlık sistemi uygulanıyordu, pejmürde bir sağlık sistemi vardı." diyor. Şimdi, bir insan her konuda fikir söyleyebilir ama biraz mütevazı olmakta fayda var, neyin ne olduğu açısından. Bu konularda çok uzman değilseniz bence bu kadar iddialı laflar etmek pek hayırlı değildir. Niye değildir biliyor musunuz? Bakın, cumhuriyetin ilanından sonra Türkiye'de çok köklü sağlık sorunları vardı. Bu sağlık sorunları adım adım ve her biri aslında birbirinden karışık, komplike hamlelerle yavaş yavaş çözüldü.

"Nusret Fişek" adını belki duymamışsınızdır. Nusret Fişek, halk sağlığı disiplinini Türkiye'ye getirdi ve şu anda, pandemi konusunda iktidar iyi olduğunu iddia ediyorsa, aslında altyapı Nusret Fişek'in kurmuş olduğu halk sağlığı disiplini üzerine şekillendi. Trahom vardı arkadaşlar, trahomdan dolayı insanlar patır patır kör oluyorlardı, trahom Anadolu'da eradike edildi. Sıtmadan dolayı insanlar hayatını kaybediyorlardı. Ya, böyle konuşuyorsunuz, en azından Yaşar Kemal, Orhan Kemal, bunların kitaplarına bakmak lazım, mesela bir "Teneke"yi okumak lazım, bir "Demirciler Çarşısı Cinayeti"ni okumak lazım, ne bileyim, bir "İnce Memed"e bakmak lazım. Oradaki sıtmanın boyutu neymiş, insanlar Çukurova'da nasıl kırılıyormuş ve bu nasıl çözümlenmiş, biraz bunlara bakmak lazım. Şimdi, bunlara bakmadan, böyle, "Bizden önce felaketti." demek iyi olmuyor, ağır konuşmak istemiyorum ama iyi olmuyor.

Bakın, arkadaşlar. 224 sayılı Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkında Yasa, Türkiye'de sağlık sistemini bir halk sağlığı çerçevesi ve bünyesi içerisinde değerlendirdi. Hatırlayacaksınız, çocukluğunuzu hatırlarsınız en azından; sağlık ocakları, sağlık evleri, o Willys ciplerle köylere kadar giden hekimler, yanlarında sağlık memurları, hemşireler, ev tespit formları tutanlar, gebelik takibi yapanlar, bulaşıcı hastalıklar için aşılama yapanlar. Şimdi, bu nasıl bir şey ya? Hani "Civciv, kabuğundan çıkmış, kabuğunu beğenmemiş." diye bir mevzu var ya, tam böyle bir şey yani, tam böyle. Hani, bir insan "Ya, biz iyi bir yere geldik." diyebilir ama kendisinden önceki altyapıyı küçümseyerek ve aşağılayarak böyle bir şey yaparsa en hafifiyle cahillik yapmış olur; bunu açıkça ifade etmek gerekiyor.

Şimdi, bizim temel meselemiz şu : "Sicko"yu izlediniz mi bilmiyorum, "Hasta" Michael Moore'un filmi. İzlemediyse arkadaşlar, mutlaka, tavsiye ederim, izleyin bu filmi. Küba, dünya ortalamasında sağlığa en az para ayıran ülke ama sağlık standartları açısından en ileri ülkelerden bir tanesi; genetik çalışmalar, aşı da dâhil olmak üzere, biliyorsunuz, dünyanın çok büyük bir kısmına hekim ihracı yapıyor, bebek ölüm hızlarında son derece iyi bir noktada. Şimdi, anlatıldığı gibi harcanan para ile sağlık sisteminin kalitesi birbiriyle her zaman eş güdümlü gidiyor olsaydı, mesela dünyanın pek çok ülkesinin Küba'nın çok daha ilerisinde olması gerekirdi. Küba'nın tonla sorunu var, büyük bir ambargo altında, ayakta kalmaya çalışıyor falan filan ama kurumsallaşmış olan sağlık sistemi, şu anda, dünyada, bebek ölüm hızlarında, işte, bulaşıcı hastalıklar, doğumdan sonra yaşam beklentisi, anne ölümleri gibi temel halk sağlığı kriterlerinde çok çok ileride; mesela, İngiltere'nin, ABD'nin falan ilerisinde. O yüzden bu Michael Moore'un İkiz Kuleler saldırısından sonra çektiği filmi lütfen izleyin; izleyin, daha sonra arada sohbet ederiz bu meseleye ilişkin. Dolayısıyla "Ya, biz bu alana çok paralar harcıyoruz, o sebeple de bizim yaptığımız işler iyidir." yargısı, bunu bir ön kabul olarak ele alıyor olmak birçok açıdan sorunlu ama en sorunlu olan tarafı şudur: Sorunlu olan tarafı, bir alana ilişkin harcadığınız paradan ziyade, bu paranın ne kadar kamusal niyetlerle harcandığıdır. E, bakıyoruz, örneğin, bu bütçe içerisinde koruyucu sağlık hizmetlerine ayrılan parada az da olsa bir azalma baş göstermiş durumda. Bununla birlikte, birtakım temel göstergeler ne yazık ki olumsuz bir tarafa doğru gidiyor; onlardan bahsedeceğim zamanım olduğu ölçüde.

Şimdi, o zaman tablo şu: Evet, sağlığa harcanan para bir taraftan artıyor ama bunun içerisinde alt kırımlar yapıldığında, harcanan bu paranın kamusal sağlık açısından, koruyucu sağlık hizmetleri açısından, birinci basamak sağlık hizmetlerini kalkındırmak açısından kullanılmadığı son derece açık. Niye söylüyorum bunu? Ezbere söylemiyorum çünkü son yirmi yıl içerisinde sağlıkta dönüşümle birlikte birinci basamak sağlık hizmetleri ve koruyucu sağlık hizmetlerinden tedavi edici sağlık hizmetlerine ve böylece de aslında özel hastane tekellerine doğru bir kayış oldu.

2002 yılında, o zaman daha iktidar değildi AKP, NTV'de bir programa çıkmıştık. Ben, o zaman DEHAP'ı, sağlık politikalarını temsilen oradaydım ve orada, 2002 yılında, AKP'li temsilci "Biz bütün alanı özelleştireceğiz." dedi. Gerçekten öyle oldu, dediklerini tuttular. Gerçekten, kamusal sağlık hizmetlerine göre, özel hastanecilikte, otelcilikte, janjanlı hastane yapımında olağanüstü bir artış oldu, olağanüstü bir gelişme meydana geldi.

Peki, günün sonunda buradan mesela şu sonucu çıkarmak mümkün müdür: Ya, Türkiye'deki sağlık standartları arttı. Geçtiğimiz yıllarda yapılmış bir araştırmaydı, İstanbul'daki tomografi makinelerinin sayısı bütün İngiltere'den fazla arkadaşlar. Şu anda böyle mi bilmiyorum ama geçtiğimiz yıllarda yapılmış olan bir araştırmaydı. Yani bakın, burada birtakım hizmetlere, işte, esas olarak da tedavi edici yönü ağırlıklı olan hizmetlere ağırlık verdiğinizde, sağlığın, genel olarak sağlık standardının yükseltildiği anlamına gelmiyor bütün bu yapılanlar. Bunun yapılabilmesi için, bir defa... Hep bu eleştiriyi yapıyoruz, ben neredeyse bütün bakanlıklarda aynı ontolojik eleştiriyi yapıyorum. Bu "ontolojik" lafının altını da özellikle çiziyorum çünkü bizim yaptığımız eleştiriler "Ya, şu alana şöyle bir tahkimat yapın; buradan alın, buraya koyun." türünden eleştiriler değil; biz, sistematik ve ontolojik eleştiriler yapıyoruz. Bütün bakanlıklara tek tek yaptık bunu. Sağlık Bakanlığına ilişkin yaptığımız ontolojik eleştiri de şudur Sayın Bakan: Sağlık hizmeti sunumunu tepetaklak etmek lazım şu anki pozisyonunda çünkü şu an, eller üzerinde duran bir sistem var. Kamusal sağlıkta belki 224 sayılı Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkında Yasa'ya tekrar dönmek mümkün değildir, bunun altından, bu köprünün altından çok sular geçmiş olabilir ama kamusal perspektifle yani insanın pazardan patlıcan, domates satın alır gibi sağlık satın alabildiği bir sistemi ilga etmek lazım. Bu, temel insan haklarına uyan bir şey değildir kıymetli arkadaşlar. Yani temel insan hakları ve devletin buradaki vazifesi, insanların ihtiyaç duyduğu sağlık hizmetine, bilabadel ve cebinde nüfus kâğıdı olduğu için, eşit, ulaşılabilir, nitelikli ve ana dilde sağlık hizmetlerine ulaşılabilmesini temel alır. Ama şimdi, gerçekten, paran çoksa patatesin en iyisini alırsın, domatesin en iyisini alırsın, paran çoksa sağlığın en iyisini alırsın. Ya, parası çok olmayanlar? İşte, temel mesele bu. O sebeple, yaptığımız bütün bu eleştiriler...

Her bir hastaneye ilişkin, işte, şehir hastanelerine ilişkin çok şey söylendi, aynen tekrar etmek açısından değil ama şehir hastanelerinin kamulaştırılması, özel hastanelerin kamulaştırılması, kamusal sağlık açısından bir zorunluluktur. Siz esas ağırlığı kamusal sağlığa verdikten sonra... Biz, tabii, şunu söylemiyoruz: Bütün özel teşebbüsü silelim, götürelim, bunlar yok olsun falan demiyoruz ama devlet, politikasının, kargısının sivri ucunu, mutlaka ve mutlaka ticari sağlık anlayışına yöneltmeli ve kamusal sağlığı destekleyecek tedbirler almalı. Bunun içerisinde şehir hastaneleri de var, bunun içerisinde, ne bileyim, açılmış olan diğer hastane zincirleri de var, var da var ve buna ilişkin dünyada yapılmış olan...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Süreniz doldu, birkaç cümleyle toparlarsanız...

RIDVAN TURAN (Mersin) - Son cümlem olsun.

Küba, en az parayı harcayıp en yüksek sağlık standardını nasıl elde ediyor, buna bir bakmak lazım. Baktığınız her şey ABD'nin, İngiltere'nin, Almanya'nın, şuranın buranın örnekleridir. Bir inceleyin ve bakın, o kadar az parayla bu kadar verim nasıl elde ediliyor? O verim elde edildiğinde, kamusal olarak sağlığın çok daha iyi bir noktaya geleceğini hepimiz göreceğiz.

Teşekkür ediyorum.