| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/286) ve 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/285) ile Sayıştay tezkereleri a)Cumhurbaşkanlığı b)Millî İstihbarat Teşkilatı c)Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği ç)Diyanet İşleri Başkanlığı d) Devlet Arşivleri Başkanlığı e)Millî Saraylar İdaresi Başkanlığı f)Strateji ve Bütçe Başkanlığı g)İletişim Başkanlığı ğ)Savunma Sanayii Başkanlığı h)Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ı)Yatırım Ofisi Başkanlığı i) Dijital Dönüşüm Ofisi Başkanlığı j) Finans Ofisi Başkanlığı k) İnsan Kaynakları Ofisi Başkanlığı |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 25 .11.2022 |
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, sayın bürokratlar, basının değerli emekçileri ve bu salonda bize hizmet eden değerli emekçi kardeşlerim; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, bütçeyi sunalı yaklaşık kırk beş gün oldu, kırk beş gün önce bütçeyi sundunuz. Biz bütçe tercihlerinin adaletsiz olduğunu iddia ettik ve bu bütçe tercihlerini değiştirmek için mücadele ettik ancak değerli arkadaşlar, Meclisimiz o kadar güçsüz ki bu adaletsiz tercihlere rağmen getirdiğiniz bütçede bir virgülü bile yine oynatamadık Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı. O kadar muhteşem bir bütçe yapmışsınız ki milletin vekilleri gerçekten tek bir virgülü bile değiştirmeyi düşünmediler veya cesaret edemediler.
Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, bundan beş yıl önce resmî olarak tek adam rejimi başladı yani Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi başladı. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin iddiası Türkiye'yi uçurmaktı ancak biz Türkiye'nin uçmadığını; tam tersine, baş aşağı çakıldığını düşünüyoruz. Evet, birileri uçuyor ama o uçanlar, evet, sizin yakınınızdakiler yani toplumun yüzde 1'i ama toplumun geniş kesimleri beş yıl öncesine göre çok daha yoksullar yani refahları eksilmiş durumda, beş yıl öncesine göre de huzurları da eksilmiş durumda. Çünkü Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, demokrasi krizi ekonomik krizi yaratmıştır ve derinleştirmiştir. Bakın, Cumhurbaşkanı aynen şunu söylüyor, şöyle bir ifadesi var: "Eğer sekiz yıl öncesi asgari ücretle aldığın yumurtadan, aldığın sütten, aldığın ekmekten bugün daha az alıyorsan bize oy verme." diyor. Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, ben size net bir soru soruyorum, bilmiyorum, beni dinliyor musunuz. Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, beş yıl önce Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçtik. Beş yıl öncesine göre Türkiye'nin işçisi, kamu emekçisi beş yıl önce alabildiği sütten, yumurtadan, ekmekten daha fazlasını mı alıyor, daha azını mı alıyor? Lütfen buna cevap verin. Bu birinci sorum Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı. Bizce çok daha azını alıyor beş yıl önceye göre, hatta bunu yedi, sekiz yıl önceye, Sayın Cumhurbaşkanının verdiği rakama göre versek sekiz yıl önce çözüm süreci varken 2014 yılında hepimizin huzuru daha fazlaydı, insanlarımız ölmüyordu, barış iklimi vardı memlekette ama bunun yanında refah da vardı. Yani refah vardı derken, her şey dört dörtlüktü diyemeyiz ama bugünle kıyaslarsak işçinin, kamu emekçisinin alım gücü daha fazlaydı.
Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, şimdi, Sayın Cumhurbaşkanının bir iddiası vardı ve siz yıllardır bununla ilgili bu politikayı devam ettiriyorsunuz. Biliyorsunuz, geçtiğimiz yıl bu daha da fiiliyata döndü "'Faiz sebep, enflasyon sonuç' politikasına devam edeceğim ve bunun sonucunda da faizi düşürürsem, enflasyon da düşecek." dedi. Ama bakın, faizi düşürdükçe enflasyon tam tersine patladı ve resmî rakamlara göre, hani manipüle edilmiş rakamlara göre bile yüzde 86 enflasyonumuz var ama sokağın enflasyonunun bunun çok daha üzerinde olduğunu biliyoruz. Şimdi, baktığımızda en adaletsiz verginin de enflasyon olduğunu biliyoruz. Pek çok vergi uyguluyorsunuz yurttaşlarımıza karşı ama bu vergiler içinde en adaletsizi var; o da enflasyon vergisi. Enflasyon vergisi, enflasyon canavarı dar gelirlilerin alım gücünü alıp götürüyor. Ben iddiayla söylüyorum, Türkiye Cumhuriyeti'nin en büyük yolsuzluğu bu yıl yapılmıştır arkadaşlar. "En büyük yolsuzluğu." diyorum, niye? Değerli arkadaşlar, işçinin, kamu emekçisinin ve emeklilerin alım gücü çalınmıştır, alım gücü çalınarak bu yolsuzluk yapılmıştır. Trilyonlarca lira işçiden, memurdan, emekliden alınmıştır ve bunlar kamu bütçesi içinde veya kamu bütçesi eliyle yandaşlara, özel sektörlerde de patronların cebine aktarılmıştır; trilyonlarca liradan bahsediyorum, bu da enflasyonu düşük göstererek yapılmıştır Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu kadar büyük bir yolsuzluk varken milletin vekilleri olarak TÜİK'e bunun hesabını sorabildik mi? Hayır, soramadık. Ama millet çarşıda, pazarda, sokakta olan enflasyonu, yaşadığı enflasyonu biliyor, çarşının, pazarın enflasyonunun yüzde 185 olduğunu çok iyi biliyor.
Bakın, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, asgari ücretle ilgili tartışmalar çok yakında başlayacak, öyle değil mi? Sizin asgari ücretle ilgili görüşünüz nedir bunu bilmiyorum. Ama dün Çalışma Bakanı asgari ücretle ilgili bir açıklama yaptı "Asgari ücrete yüzde 50 zam olur mu?" diye bir soru sorulmuş Sayın Vedat Bilgin'e, "Yüzde 50 zam olur mu?" diye sorulmuş; bize göre çok düşük bir oran. Bakın, yüzde 50 zamdan bahsediyorum. Sayın Vedat Bilgin demiş ki: "Hayalî değil gerçekçi bir rakam üzerinde durmamız lazım." Allah Allah, yüzde 50 zam neye tekabül ediyor? Bakın, 5.500 liradan bahsediyoruz arkadaşlar. 5.500 liraya yüzde 50 zam gelse kaç para olur Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı? Sizin matematiğiniz iyidir. 8.250 lira olur. Şimdi, Sayın Çalışma Bakanı Vedat Bilgin 8.250 TL'yi hayalî bir ücret olarak değerlendiriyor. Allah Allah! Peki, arkadaşlar, bakalım, memlekette açlık sınırı nedir yani 4 kişilik bir ailenin yalnızca mutfak masrafı nedir? 8.500 lira. Şimdi, bugün daha açlık sınırı 8.500 lirayken bunun 8.250 TL'ye yükseltilmesini Çalışma Bakanı Sayın Vedat Bilgin hayalî bir ücret olarak değerlendiriyor arkadaşlar. Hadi, buyurun, adalet var mı burada? Vicdan var mı burada değerli arkadaşlar? Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Vedat Bilgin ne diyor? "İşletmelerin ödeyebileceği bir ücret arayışındayız." Nerede arıyor bu ücreti? Saray koridorlarında arıyor. Saray koridorlarında yandaşlarla birlikte işçiyi, emekçiyi nasıl ezeceğinizi düşünüyorsunuz; evet, ezmeye nasıl devam edeceğinizi düşünüyorsunuz. Ama gelin, bir Mahmutpaşa'ya çıkın, işçinin, emekçinin geçtiğimiz yıla göre 4 kat artan peynire nasıl vitrin arkasından baktığını görün. Geçtiğimiz yıl 30 lira olan peynir, bu yıl 130, 140, 150 lira Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı. Bak, TÜİK ne diyor? "Yüzde 99 artmış." diyor. Siz, bana şu yüzde 99 artan peynirin adresini gösterir misiniz ya, nerede? Vatandaşlarımız gitsinler, oradan bir alsınlar, 30 lira olan peynirin 60 lira olması lazım değil mi? Bak, ne diyorum: 140, 150 lira olmuş peynir. Enflasyonu düşük gösterip dar gelirli çocukların gırtlağından kesiyorsunuz Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı. Bakın, burada bir adalet yok. Şu anda çalışanların üçte 2'si asgari ücretle çalışıyor ve artışla beraber çalışanların yüzde 80'i asgari ücretle çalışacaklar Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı. Asgari ücret, ortalama bir ücrete dönüştü ve çok önemli bir konumda olacak kararınız. Vedat Bilgin'i mutlaka bir uyandırmanız gerekiyor, Çalışma Bakanı ama emekçinin hâlinden bihaber olduğunu düşünüyorum. Belki de siz daha düşük önereceksiniz, belki 7 bin liraya düşürmeyi önereceksiniz. Ama bakın, biz HDP olarak ne öneriyoruz Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, bakar mısınız? Ne diyoruz? "Asgari ücret 12.500 TL olsun." diyoruz. Asgari ücret 12.500 TL olsun. Gülüyorsunuz tabii ki, niye gülüyorsunuz biliyor musunuz? Çünkü hayalî buluyorsunuz bu ücreti Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı. Biz hayalî bulmuyoruz, çok gerçekçi buluyoruz. Niye bunu öneriyoruz biliyor musunuz? Memlekette yoksulluk sınırı 25 bin liraya gelmiş -belki sizin haberiniz olmayabilir- 25 bin lira yoksulluk sınırı. Bir evde 2 kişi çalışırsa o ev yoksulluk sınırının üzerine ulaşabilsin diye bunu öneriyoruz. Bakın, eskiden -babalarımız- 1 kişi evde çalışırdı -babamız veya annemiz- 1 kişi çalışıp 4-5 nüfusa bakardı; şimdi 1 evde 4 kişi çalışıyor, o evi geçindiremiyor Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı. Bakın, eğer ki dar gelirlinin alım gücü olmazsa ne olur, biliyor musunuz? Piyasa çöker. Patronları bile düşünüyorsanız eğer, dar gelirlinin alım gücünü korumanız gerekir. Bugün en düşük kira 5 bin lira, en düşük elektrik faturası 400-500 lira ve dar gelirliler, bu faturaların, bu kiraların altında eziliyorlar Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı; emekliler de eziliyor, en düşük emekli maaşı 3.500 lira. Bütün bunları düzenlemeliyiz diyorum değerli arkadaşlar.
Son olarak da şunu söyleyeceğim; bir dakikam kaldı, başka bir konuya değineceğim. Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Özel Harp Dairesini duydunuz mu? Geçmişte pek çok provokasyonlara imza atan Özel Harp Dairesi. Onun içinde bir yetkili Albay vardı -tanır mısınız, bilir misiniz, bilmiyorum- Levent Göktaş. Hablemitoğlu cinayetinde... Şu anda, savcılık verdi iddianameyi ve kendisinin suç örgütü kurduğunu söyledi. Yani ordu içinde kendisi bir suç örgütü kurmuş, bu Levent Göktaş ve suç örgütüyle Hablemitoğlu'nu öldürmüş. Niye? İkisi de MİT Başkanı olmak istiyorlarmış -efendim "cemaat" ne derseniz deyin adına, "FETÖ'cü" dedikleriniz- bunlar birbirleri arasında güç kavgası yapmışlar ve ordu içindeki bu Levent Göktaş, Özel Harp Dairesinin içindeki kişi Hablemitoğlu'nu öldürmüş.
Şimdi, ben size soruyorum: Ordu içinde böyle bir kişi, tek başına, bir suç örgütü kurabilir mi -TSK'den bahsediyoruz, bu bir- ve böyle karanlık olaylar yapabilir mi? Bir kişi üzerinden bir suç örgütü tanımı yapılabilir mi, yoksa bunun kurum içinde daha derinlemesine araştırmalarının yapılması gerekir mi?
Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, bakın, size şunu söyleyeceğim. Bu, aynı suç örgütü, 2016'daki o darbe planları içinde, darbe dinamiği içinde benimle ilgili de Meclis içinde infazım konusunda bir plan yapmış, beni Meclis koridorları içinde infaz edeceklermiş. Bu infazla ilgili de ifşaatları oldu.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Süreniz geçmiştir. Bir iki cümleyle toparlayalım.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bir yirmi saniye istiyorum.
Ben bununla ilgili pek çok suç duyurusunda bulundum, Meclis Başkanımıza girişimde bulunması için talepte bulundum, yazılar yazdım, pek çok kuruma yazılar yazdım; üzerinden üç aya yakın zaman geçti, devletin tek bir kurumu harekete geçmedi. Şimdi, mevzu sizinle ilgili olduğunda, efendim, FETÖ'ye dayandırmak istediğinizde her konuda harekete geçiyorsunuz ya; memlekette 1 Ermeni, tek, 1 tane var, milletvekiliniz var, bununla ilgili de aynı suç örgütünün bir planı ifşa edilmiş Meclis koridorları içinde, Meclis bahçesinde öldürüleceğine dair. Bununla ilgili acaba üç aydır niye devletin hiçbir kurumu kılını kıpırdatmıyor Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı? Yani mevzuubahis yalnızca iktidar olduğunda mı, size dönük olduğunda mı bu devletin kurumları çalışır; yoksa bir muhalife, bir Kürt'e, bir Ermeni'ye dönük planlar olduğunda bu devletin kurumları yalnızca gözlerini mi kapatırlar diye size net bir soru soruyorum.
Teşekkür ederim.