| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/286) ve 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/285) ile Sayıştay tezkereleri a)Cumhurbaşkanlığı b)Millî İstihbarat Teşkilatı c)Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği ç)Diyanet İşleri Başkanlığı d) Devlet Arşivleri Başkanlığı e)Millî Saraylar İdaresi Başkanlığı f)Strateji ve Bütçe Başkanlığı g)İletişim Başkanlığı ğ)Savunma Sanayii Başkanlığı h)Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ı)Yatırım Ofisi Başkanlığı i) Dijital Dönüşüm Ofisi Başkanlığı j) Finans Ofisi Başkanlığı k) İnsan Kaynakları Ofisi Başkanlığı |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 25 .11.2022 |
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız, bürokrasimizin ve kurumlarımızın çok kıymetli temsilcileri, sayın basın mensupları; ben de sizleri saygıyla selamlıyorum.
Evet, milletimizin hakkını, hukukunu burada bir aydır savunmaya çalışıyoruz, bütçe hakkını savunuyoruz. Ben, Plan ve Bütçe Komisyonunda ilk defa görev aldım, benim ilk bütçem ve hakikaten çok istifade ettim. Burada görüşlerini açıklayan bütün milletvekillerine çok teşekkür ederim. Değerli ağabeyim, büyüğüm İlhan Kesici Bey'in güzel bir sözü var: "Devlet, toplantılarda öğrenilir ve tekamül eder." Hakikaten öyle; keşke daha çok toplantılar olsa, bu yeni sistemin bir sıkıntısı da bu; artık Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısında devlet için yeteri miktarda kaliteli toplantı yapamıyoruz, bu kaliteli toplantıların hasretini ben çektim milletvekilliği sürem boyunca. İnşallah ileride devletimize, milletimize layık bir sistemle onları daha da yüceltiriz; Cenab-ı Hakk'tan niyazım budur.
Bütçe konuşuyoruz, tabii ki rakamlar var fakat bir ay boyunca bu rakamları fazlasıyla konuştuk. Öyle bir bütçe, öyle bir ekonomi konuşuyoruz ki politika faizi yüzde 9 ama Türkiye'nin yurt dışından borçlanma faizi dolarla yüzde 10; politika faizimiz yüzde 9, TL; dolarla borçlanma faizi yüzde 10, inanılmaz bir çelişki, böyle bir ekonominin sağlıklı olduğunu lütfen kimse iddia etmesin. Hatta çok değerli Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterimize bir iş düşüyor; bence Kurulunuzun gündemine millî ekonomiyi de alın çünkü ekonomi bir millî güvenlik sorunu hâline geldi; bunu ben her bakanlıkta neredeyse söyledim, bu bir millî güvenlik sorunudur. Merhum Süleyman Demirel Beyefendi vaktiyle demişti: "Bundan sonraki bir finansal, ekonomik kriz -Allah esirgesin- siyasi tavizler getirebilir arkasından." Evet, şu anki durumumuz -Allah esirgesin- ülkemizi siyasi taviz verme mecburiyetinde bırakır diye endişe ederim, o yüzden de şu anki gelen ekonomik durum bir millî güvenlik sorunudur.
Ekonomiden ziyade... Onların hepsi konuşuldu, konuşulmayan hiçbir söz kalmadı rakamlarla ilgili. Benim bu bir ay boyunca burada bazı tespitlerim oldu, bunları sizinle paylaşmak isterim, üzüntü duydum bu tespitleri yaparken: Çok sorunlu bir terminolojiyle ben burada karşılaştım. AK PARTİ'li arkadaşlarımızın anlayamadığı -inşallah anlayamamışlardır, inşallah bilerek değildir bu- 2 mesele var: Biri siyasi, diğeri ekonomik. Ekonomik mesele buradaki Plan ve Bütçe Komisyonu sıralarında otura otura öğrenilebilir belki ama bu siyasi mesele bu Plan ve Bütçe Komisyonu sıralarında öğrenilmez; bu bir temel konu, bunu bilerek aslında Meclise gelmiş olmalarını, devleti yönetir hâle gelmiş olmalarını umardım. Nedir siyasi olan? Devlet ile iktidarın farkını bilmiyorlar; ekonomik olan ise büyüme ile kalkınmanın farkını bilmiyorlar; ikisi de son derece sakıncalı. Devlet ne demek, iktidar ne demek, hükûmet ne demek, bunları bilmiyorlar. Kendilerinden "devlet" diye bahsederken aslında devleti kalkan olarak kullanıp kendilerini korur duruma düşüyorlar. Ben burada devlet yüceltilir gibi konuşulup nasıl da -bu kelimeyi hakikaten söylemek bile istemiyorum ama çok daha yumuşağını söylemek isterim çünkü devletimize kondurulacak en ufak toz bizi üzer- devletin gözden düşürülmeye çalışıldığını ben burada gördüm, çok çok üzüldüm.
Bütçe savunulurken bir kere, bir gelecek projeksiyonu göremedik; 2002 ile 2023 devamlı kıyas edildi ki bu acınacak bir durum yani 2002'de zaten bir enkaz devralınmıştı, Türkiye'nin ekonomisinin en dip seviyesiydi 2001 krizinden sonraki durum. O enkazla bugünü karşılaştırıyor olmanız kendinize olan saygınızı da yitirmiş olmanız demektir; bu, birincisi. Ama daha vahimi, ikincisi: 2002 öncesi hep kötülendi; 2002 öncesinde sanki bu ülke yokmuş, bu devlet yokmuş gibi bir hava estirildi, hatta o kadar ki Osmanlı Devleti'mizden beri süregelen Dışişlerimiz -Hariciyemiz- o bile 2002'nin öncesini yok farz etti Sayın Bakan... Hariciyede 2002 öncesi yoksa vay hâlimize; bunu nasıl söyleyebiliyorlar, nasıl bununla ilgili cümleler kurulabiliyor, ben hakikaten bunu anlayabilmiş değilim. Bu, rövanş alma hisleri, bu öfkeyle devleti bugüne kadar idare etmiş olmanız beni hakikaten çok dehşete düşürdü ve kafamda çok büyük soru işaretleri uyandırdı.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Öfke yok Sayın Cinisli.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Bu devlet yücedir; bu ülkede gadre uğramamış kesim aşağı yukarı yoktur.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Kime öfkelisiniz? Yani PKK'ya mı öfkelisiniz, teröre mi?
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Bu ülkede gadre uğramış olan kesimlerin kimisi şikâyet eder, kimisi şikayet etmez. Cumhuriyetin ilk yılları çok mu rahat geçti zannediyorsunuz, çok mu dikensiz gül bahçesiydi cumhuriyetin ilk yılları? Siz cumhuriyetin ilk yıllarında ülkesine, devletine hizmet etmiş olmasına rağmen gadre uğradığını düşünen ailelerden tek bir kelime duydunuz mu bugüne kadar devletin aleyhinde?
Yassıada Mahkemeleri, örnek verip duruyorsunuz. İki hapishane bilirim: Biri Yassıada, biri Mamak. Siz oraların hikâyelerini bilir misiniz, hiç duydunuz mu? Duyamazsınız, duyamazsınız çünkü anlatmazlar, anlatmazlar.
Bakın, burada örnekler verirsem mahcup ederim sizi.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ver, ver.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Vereyim, vereyim, bir mahcup edeyim sizi; Genel Kurulda da vermiştim, edeyim.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ver, biz de cevabını verelim.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Aile büyüğüm, Demokrat Partinin eski milletvekili, Bakanı; elinde büyüdük, kitaplarını okuyarak büyüdüm; Cumhuriyet Halk Partisini kıyasıya eleştirirlerdi fakat çektikleriyle ilgili, devletle ilgili en ufak bir bağlantı kurmazlardı; Profesör Rıfkı Salim Burçak. Çocuk yaşta, genç yaşta çok sordum Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım "Ne oldu o hapishanede, ne yaşadınız?" diye; hiç bir şey söylemedi. Bir gün yine sordum, ilk defa bana sesini yükseltti "Evlat, bunu bana bir daha sorma." dedi; üzüldüm tabii ben de, sonra gönlümü almak için "Neden, biliyor musun?" dedi "Neden efendim, bilmiyorum, hayır." dedim. "Biz orada bir söz verdik evladım; burada yaşananlar burada kalacak, gelecek nesillere devlet düşmanlığı tohumları ekmeyeceğiz sözünü verdik." dedi.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Devlet terbiyesi bunu gerektirir.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Çocukları da bilmez torunları da bilmez ben de bilmiyorum. Daha sonra başka Yassıada mahkûmlarına, yine başka tanıdıklarımıza sorduk, hiçbiri bilmiyor orada yaşananları.
Merhum Adnan Menderes... Menderes ailesini de iyi tanırım, çok şükür. Siz Menderes'in çocuklarından hiç babalarını kullanarak siyaset yaptığını duydunuz mu? Aydın Beyefendi'yi tanıyanlar vardır muhakkak aranızda, hiç duydunuz mu? Profesör Adnan Menderes İzmir'de yaşıyor, hiç ismini duyuyor musunuz? Hiç siyasetle, dedesiyle ilgili devleti yeren bir şey söylüyor mu? Söylemez, prensiptir bu çünkü.
Berrin Hanımefendi, Berrin Menderes; oğlu Yüksel Menderes vefat ettiğinde Sebahat Ataman yanına geliyor -yaşayan canlı şahitleri ve akrabam- diyor ki: "Efendim, aile olarak çok kurban verdiniz, artık bundan sonra siyasetten çekilin, aileniz siyasette olmasın." Berrin Hanım o acısıyla, evlat acısıyla kükrüyor "Beyefendi, ben bu çocukları devlet için yetiştirdim. Trafik kazasıyla da vefat edebilir bunlar. Ne biçim sözdür bu?" diyor. Lütfen, herkes aklını başına toplasın. Bu Meclis çatısı altında hele öyle sözler duydum ki hicap duydum. Burada sıralayıp da tekrar etmek istemem tutanakları, benim de ağzımdan çıksın istemem ama burada gerekli ikazları yapmıştım, tutanaklardan okuyabilirsiniz.
Evet, bu karşımda oturan heyet, onlardan da ben hiçbir zaman devletin aleyhine bir söz duymadım fakat bir "28 Şubat -ki çok hatalıdır- mağdurları" diye -hakiki mağdurlardır, doğru, benim de ailemde var 28 Şubat mağdurları- o mağduriyet üzerinden devlete hakaret etmek, devleti bu kadar çok yerin dibine batırmak sizlere yakışmıyor. İktidarda yirmi sene geçirmiş bir partinin mensuplarının olgunlaşmış olması lazım.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Öyle mi?
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Hayır, bir olgunlaşma ben görmedim. Maalesef, maalesef, lütfen, lütfen bunu...
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Kime söylüyorsunuz bunu?
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Ben söylerim, siz de aksini iddia edin.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bekliyorum, konuşmasını bitirmesini bekliyorum.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Bir "Türkiye Yüzyılı" Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım bir "Türkiye Yüzyılı" sözü duyuyorum.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Kime söylüyorsun bunları?
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Lütfen, sonra cevabını verirsiniz.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bitirsin, bitirsin lütfen, rica ediyorum...
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Bu "Türkiye Yüzyılı" sözü, o da beni rahatsız ediyor.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Sayın Cinisli, kime söylüyorsun?
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Kime söylüyorsun?
İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) - Ekrem Bey, her şeye itiraz ediyorsunuz?
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Şöyle ki: Bir kere bir Türkçe kural hatası var burada çünkü...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bitirsin, ben de bir şey söyleyeceğim, siz de söz aldığınızda söylersiniz.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - ...bu "Türkiye Yüzyılı"nda ikisi de özne.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ya, Sayın Cinisli, kime söylüyorsun bunları?
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Bir kere her yüzyıl bizim yüzyılımızdır, bunda şüphe yok.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Siz kimsiniz ya!
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - "Türk Yüzyılı" veya "Türkiye'nin Yüzyılı" olması lazımdı.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Siz kimsiniz ya!
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Bu sloganı bulanın Türkçesinden de ben şüphe ettim çünkü Türkçesi iyi olmayan bir kişi bunu bulmuş.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Milletin terazisi var.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, tamamlasın sözünü hatip.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Benim de herhâlde iki dakika hakkım var, benden önce konuşanlar...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - İki dakika değil.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Bir buçuk dakika rica edeyim o zaman.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - O grup adına konuşanlara biraz tolerans gösterdim.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Hayır, hayır; Sayın Cora bir buçuk dakika konuştu fazladan, lütfen...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Yok, o, on dakikası vardı, üç buçuk dakika eksik konuştu.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Tamam, bir buçuk dakika konuştu.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Üç buçuk dakika eksik konuştu, onu yanlış algılamayın.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Ben dış politikada da savrulmalar görüyorum Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, Türkiye'nin görüşünde savrulmalar görüyorum. Biz otokrasi mi, demokrasi mi seçimini ta 1952'de yaptık, hatta 1946'da yaptık ve biz 1946'dan beri, 1952'den beri, NATO'ya girişimizden beri demokrasi taraftarıyız.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son cümlenizi alayım lütfen, rica ediyorum.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Bu Şanghay İşbirliği Örgütü'ndeki tavır beni rahatsız etti. Semerkant'ta bir otel lobisindeki bir keyif sofrasında oturmaktansa bu arada, Endonezya'daki...