KOMİSYON KONUŞMASI

CAVİT ARI (Antalya) - Evet, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve değerli bürokratlar; ben de öncelikle hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Şimdi, bugünkü görüşmelerde, Cumhurbaşkanlığı bütçesi olunca, tabii, parlamenter sistem ve başkanlık sistemi tartışmaları öne çıktı. Ben sadece bu tartışmalarla ilgili şunları ifade etmek istiyorum: Bakın, dört yıldır Cumhurbaşkanlığı, başkanlık sistemiyle yönetilen bir Türkiye'deyiz. Şimdi, AKP'li milletvekili arkadaşlar neredeyse dört yıl öncesini inkâr vaziyetine kadar işi getirdiler. Sanki bu ülkede dört yıl öncesine kadar hiçbir şey yapılmamış, bütün yatırımları neredeyse bu dört yıllık süre içerisinde -ama toplamda da yirmi yıllık AKP iktidarı döneminde- yapılmış gibi bir algı operasyonu yapmaya çalıştılar. Evet, bu dönemde yapılan bir şeyler var mı? Var. Olan bir şeyler var mı? Var. Ne oldu, ben size söyleyeyim: Öncelikle Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi döneminde, demokrasiyle yönetilen bir hukuk devletinde en temel olması gereken kuvvetler ayrılığı ilkesi yok edildi; bütün yetkiler, yasamanın, yürütmenin, yargının neredeyse bütün yetkileri "tek adam" dediğimiz kişide toplandı. Şimdi, idarenin başı tek adam, yasamanın başı tek adam, atadığı yargıçlarla da ve özellikle de yüksek mahkeme üyeleriyle de yargıyı etkileyen tek adam. Şimdi, bunun sonucunda bugün Türkiye ne durumda, onu söyleyelim. Bakın, bunun sonucunda, bugünkü konuşmacı arkadaşlardan birisi "Bu ülkede Cumhurbaşkanlığı eksikliği, açığı var." dedi yani yüzde 50'yi temsil etmeyen bir Cumhurbaşkanından bahsetti. Ben de ona ilaveten şunu söylemek istiyorum: Bir iktidar boşluğu var yani iktidarı temsil edenler ve özellikle Sayın Cumhurbaşkanı başta olmak üzere, kendinden olmayan veya muhalifi olan kesimleri yok sayan bir anlayış içerisinde olan kişi ve iktidar durumunda. Bunun sonucunda, bugün, ülkede ne eksik? Güven eksik. Bakın, toplumun önemli bir kesimi bu ülkede içinde bulunduğu atmosferle ilgili gerçekten büyük bir güvensizlik içerisinde; özellikle gençlerimiz başta olmak üzere, gelecek kaygısı içerisinde önemli sayıda vatandaşımız. Ve yine, yaratılan bu tablo neticesinde, inanın, bakın, huzur kalmadı. Şöyle, sokağa çıkın insanlara bir bakın ya, belki eskiden daha farklı şartlar vardı ama bugün bu ülkede yüzü gülen çok küçük bir azınlık, tuzu kuru olan kesim ama şöyle, sokakta tebessüm eden, huzur içerisinde gezen insan kalmadı. Böyle bir ortam yarattınız yani iktidardan olmayanların kaygılarının giderilemediği bir dönemi yaşıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız, bakın, mesela, sınava giren genç mülakata girerken "Ya, ben tarafsız bir mülakat komisyonuna giriyorum. Evet, yazılıda derece yaptım, mülakatta da benim hakkım teslim edilecek, benim atamam yapılır." diyebilecek bir psikoloji içerisinde mi bugün ülkemizde? Veya adliyede davası olan bir kişi hakkında karar verildiğinde "Evet, hâkim bu şekilde uygun görmüştür, vicdani kanaatiyle kararını vermiştir." diyebilecek bir durumda mı bugün yargı? Ve yine, devlet dairesine giden bir kişi işinin görülme aşamasında, iktidardansa işinin görüleceğini, değilse işinin görülmesiyle ilgili kaygı duyan bir durumda mı bugün vatandaşımız? Evet. Ve yine, bakın, bir krediye müracaat eden vatandaşımız, iktidara yakın değilse kredisinin çıkabileceği konusunda kaygı duyuyor mu bu ülkede? Duyuyor. İşte, bakın, bunlar ülkede güven ortamını zedeleyen durumlar.

Şimdi, bakın, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, çok sayıda rakam var, daha öncesinde de verdik. Şimdi, belediyeler arasında uçurum var. Devletin destekleri yönüyle baktığınızda, bakın, Cumhur İttifakı'na dâhil olan belediyelerin desteklerinde İller Bankası, Belediyeler Birliği gibi desteklerde; gerek nakit desteği gerek araç desteği gerek karşılıksız proje desteklerinde oranlar yüzde 95; yüzde 95'lere kadar, bütün devletin imkânlarının neredeyse sadece Cumhur İttifakı'na ait olan belediyelere aktarılması- iktidar olarak size ne kadar adil geliyor? Kamu vicdanı yönüyle bu hiç doğru mu? Vicdanlarınız açısından, şöyle baktığınızda, sizi rahatsız eden bir durum yok mu ortada? Özellikle Cumhuriyet Halk Partili ve diğer muhalefet partili belediyelerde partiye ait olan belediyelerde bu devletin desteklerinden yararlanma ne zaman mümkün olacak? İşte, bunlara bakmamız lazım. İşte, Cumhurbaşkanlığı sistemi kendini buralarda gösteriyor Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve iktidara mensup arkadaşlar yani bugün getirdiğiniz tabloda, ülkede insanlar arasında ayrımcılık yapan, ülkeyi karpuz gibi ikiye bölen, böyle neredeyse "senden-benden" noktasına getiren bir dönemi yaşıyoruz; bu ülkede hiçbir dönemde bu kadar ayrımcılık, bu kadar haksızlık, usulsüzlük yaşanmamıştı.

Şimdi, bu arkadaşlar, AKP'li milletvekili arkadaşlar öyle konuştular ki, ya, neredeyse bu ülkede sanki hiçbir yatırım olmamış, fabrika yokmuş, tesis yokmuş, köprüsü yokmuş. Ya, bırakın arkadaşlar, bu kadar da ayıp etmeyin yani. Gerek bürokratlar içerisinde çok sayıda bizi dinleyen bürokratlarımız, bizi dinleyen vatandaşlarımız... Ya, sizin iktidara geldiğiniz tarihten bu tarafa yirmi sene geçti ama siz bu yirmi yıllık süre içerisinde cumhuriyetin kurulmasından iktidara geldiğiniz tarihe kadar bütün devletin kurumlarını sata sata ancak bitirdiniz. Bakın, yüzlerce fabrika, efendim, tesisler, barajlar, elektrik tesisleri hepsi sizin iktidarınızdan önce yapıldı bu ülkede ama siz bunların hepsini peynir ekmek gibi sattınız ve sizin iktidarınızdan önce de bu ülkede köprü vardı, sizin iktidarınızdan önce de otoban vardı, otoyol vardı ama ne yoktu biliyor musunuz? Sizin gibi şimdi yapıp da bu kamu-özel iş birliği projeleriyle devletin kaynaklarını belli yerlere aktarma yoktu, işte, aradaki fark bu. Siz, iktidarınız döneminde yirmi yılda 2 trilyon 450 milyar dolara yakın para topladınız ve kullandınız ama sizin iktidarınıza gelinceye kadarki dönemde ise yaklaşık 740 milyar dolar para bütün iktidarlar tarafından toplandı ve kullanıldı. Siz, işte, 3 katına yakın parayı topladınız ama bütün yatırımlarınızı neredeyse kamu-özel iş birliği projeleriyle yapıp bırakın bizi çocuklarımızı, torunlarımızı borçlandırır hâle geldiniz.

Son olarak şunu söyleyeyim: Bakın, şimdi, bir konuşmacı arkadaşımız "Kıbrıs'ta, efendim, inisiyatif alabiliyor muydu parlamenter sistem." dedi. Yani parlamenter sistemle ilgili o kadar çok şey söyledi. Ha, buradan şunu da söyleyeyim: Sizin bugün parlamenter sistemle ilgili eleştirileriniz ve Cumhurbaşkanlığı sistemiyle ilgili sözleriniz Sayın Cumhurbaşkanının gün olup da "Ya, bu parlamenter sistem aslında iyidir." dediği güne kadardır, onu da söyleyeyim. Yani bugün şimdi siz parlamenter sistemle ilgili ne kadar laf varsa söylediniz ama ben size sadece şunu söyleyeyim: Kıbrıs'ta inisiyatif aldınız da ne yaptığınızı bilmem ama Kıbrıs'ta, işte "parlamenter sistem" dediğimiz, o sizin beğenmediğiniz, şu an eleştirdiğiniz sistem döneminde, 1974 yılında bu ülke Barış Harekâtı'nı gerçekleştirdi, esas inisiyatif buysa işte bu Barış Harekâtı'dır inisiyatif. Bütün dünyaya meydan okuyarak başta Bülent Ecevit olmak üzere o dönemki ittifak ortağı olan Necmettin Erbakan'la birlikte Türk milleti gerçek inisiyatifi alarak Kıbrıs'ta Barış Harekâtı'nı gerçekleştirmiştir.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Süreniz dolmuştur.

Son bir cümle alayım.

CAVİT ARI (Antalya) - Yani böyle geçmişi yok sayarak, efendim, geçmişi inkâr ederek bugünkü yarattığınız enkazın üstünü örtemezsiniz diyorum.

Teşekkür ediyorum.