| Komisyon Adı | : | (10 / 6598, 6599, 6600, 6601, 6602, 6603, 6604, 6605) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | TMMOB Maden Mühendisleri Odası Başkanı Ayhan Yüksel ve Zonguldak Şube Başkanı Çağlar Öztürk tarafından yapılan sunumlara ilişkin görüşme |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 30 .11.2022 |
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, burada biraz evvel bir tartışma yapıldı, oradan başlamak istiyorum: İşte "Siyaset yapma." Şimdi, siyaset yapmak sadece siyasetçilerin tekelinde olan bir şey değil; hatta olmaması lazım, toplumda herkesin siyaset yapabiliyor olması lazım çünkü siyaset kurumunun vermiş olduğu kararlar toplumun her kesimini ilgilendiriyor. Dolayısıyla herkesin siyaset yapma hakkına sahip olduğunu düşünüyorum çünkü...
KEMAL ÇELİK (Antalya) - Siyasi sorumluluğu o belirleyemez.
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Çünkü şöyle bir şey... Şöyle söyleyeyim size...
KEMAL ÇELİK (Antalya) - Sendika, siyasi sorumluluk belirleyemez!
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Ben kendi...
KEMAL ÇELİK (Antalya) - Öyle bir yazı yazamaz! Hem de büyük harfle yazıyor.
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Bakın, siz görüşünüzü belirttiniz, biz ses çıkardık mı? Ben de kendi görüşümü söylüyorum.
BAŞKAN TANER YILDIZ - Kemal Bey, lütfen...
Ahmet Bey, siz buyurun.
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Siyaset kurumu, şu anki iktidar...
KEMAL ÇELİK (Antalya) - Ben siyaset yapma demedim. "Siyasi sorumludur." diyor, diyemez.
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Tamam, bak, ben kendi görüşümü bildirdim.
BAŞKAN TANER YILDIZ - Ahmet Bey, siz buyurun lütfen.
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Şu anki siyasi iktidar, mesela bir ekonomik model ortaya koydu. Bu ekonomik modelin iki tane ana hattı var. Birincisi ucuz TL, ikincisi ucuz emek. Bir karar verdi, bir tercih ortaya koydu, bir model oluşturdu. Şimdi "ucuz emek" dediğiniz yerde "Emeğin ucuzlamasıyla rekabet edeceğim." dediğin zaman iş güvenliği ikinci plana atılır. O zaman iş güvenliği için harcanacak paralar ciddi maliyet kalemi hâline gelmeye başlar, üretim baskısı oluşmaya başlar ve bunlar oluştuğu zaman da işte, Amasra'daki facialar yaşanır. Bu bir tercihtir ve herkes etkileniyor; bu tercihten Amasra'da yaşayanlar da etkilendi.
Şimdi. ayrıca bir şey söylemek istiyorum: Maden Mühendisleri Odası raporunu burada açıkladı, esasında -bana kalırsa, tabii, komisyonda değilim ama önemli bir rapor bu, önemli bir çalışma, daha da geliştirilecek bir çalışma anladığım kadarıyla- bugünün, bu çalışma gününün tamamının Maden Mühendisleri Odasına ayrılması gerekirdi daha rahat karşılıklı konuşma, daha rahat olayları anlama, soru sorma ve cevap alma açısından; böyle bir görüşüm var. Benim anladığım kadarıyla sizin buradaki sunumunuzun da özeti şu: Bir metandan kaynaklı bir grizu patlaması oluyor. Sizin görüşünüze göre bunun arkasından kömür tozu patlamasının da meydana gelmesinin büyük bir olasılık olduğundan bahsediyorsunuz.
Gelen herkes hemen hemen şundan bahsediyor: Havalandırmasında ciddi problem olduğundan herkes bahsediyor, siz de aynı şekilde bahsettiniz. Genel havalandırmanın ve tali havalandırmanın yetersizliğinden kaynaklanıyor anladığım kadarıyla. Bundan dolayı metan oranı artıyor, metal oranın artmasından sonra da patlama meydana geliyor. Patlama neden kaynaklanıyor? Daha önce dinamitten kaynaklandığı söyleniyordu; elektrikli aletlerden kaynaklanma olasılığının çok çok daha yüksek olduğundan bahsediyorsunuz. O zaman elektrikli ekipmanlara bakıyoruz, yönetmelik gereği bu ekipmanların ATEX sertifikalı olması gerekirken bu kurumda olmadığını ne yazık ki görmekteyiz.
Yine, yönetmelik gereği metan oranı yüzde 1,5'u geçtiği zaman otomatik devre kesicinin devreye girmesi lazım değil mi, normalde olması lazım fakat burada girmediğini görüyoruz. Yine, eğer elektrikten kaynaklandıysa demek ki bu devreye girmemiş ve sunumunuzda da bu otomatik devre kesiciye müdahale edebileceğinden bahsettiniz. Hakikaten de böyle bir müdahale olabiliyor mu yani bu otomatik devre kesici devre dışı bırakılabiliyor mu? Böyle bir ihtimal de var. Bu, ciddi bir ihtimaldir ve bunun yapılması ciddi bir ihmaldir.
Yine, yönetmelik gereği metan gazı yüzde 2'yi geçtiği zaman işin durdurulması gerekiyor fakat sizin sunumunuzdan da ve bilirkişi raporlarından da biz burada işin herhangi bir şekilde durdurulmadığını görmekteyiz, üretim devam etmiş. Yani defalarca yüzde 2'yi geçmiş, sensörler yüzde 2'yi geçtiğini söylemiş fakat üretim devam etmiş. İşte, havalandırmada 4 tane vantilatörden 1 tanesi arıza yapmış, arızalı hâlde üretim devam etmiş. Şimdi, bu üretimin devam etmesi, üretim baskısından mı kaynaklanıyor? Çünkü biz Soma'yı da biliyoruz. Soma'daki facianın en önemli sebeplerinden bir tanesi üretim baskısıydı. Dünyada ve ülkemizde kömür fiyatları çok yükseldi. Bu kömür fiyatlarının yükselmesi beraberinde üretim baskısını da getirmiş midir? Bu konudaki görüşünüz nedir? Onu öğrenmek istiyorum.
Bir diğer husus: Siz de bahsettiniz yani siz iyimser bir... Kaza anında o madende 82 kişi varmış yani 3 vardiya olsa 300 kişi, hadi 350 kişi. "150 kişi, 200 kişi nerede?" diye sordunuz. Bu Komisyonda, hakikaten bu sorunun cevabının araştırılması lazım.
Bir de şöyle bir şey var: Böyle bir maden ocağında rasyonel çalışmak için iş sağlığını, işçi sağlığını, iş güvenliğini sağlamak için bir standart var mıdır, kaç kişi çalışması lazım? O konudaki görüşünüz nedir; ondan bahsetmenizi istiyorum.
Sorumlular, evet, hakikaten de sorumlular... Türkiye Taşkömürleri Kurumu sorumludur, MAPEG sorumludur, Çalışma Bakanlığı Teftiş Kurulu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı ve dolayısıyla siyasi iktidar bu faciadan sorumludur. Peki, sorumlular yalnızca bu kadar mı? Mesela sendikaların hiç sorumluluğu yok mu bu işte, burada bunun tartışılması gerekmiyor mu? Yani şimdi iş güvenliği uzmanlarına bakıyorsunuz bunların hepsi kurum elemanı yani kurumda çalışan elemanlar ve bundan dolayı iç denetimlerin etkisiz olduğundan, etkin yapamadığından bahsediliyor, ki bu doğrudur. Sendikalara bakıyorsunuz... Türkiye'de sendikacılık şöyle yapılıyor. İster kamuda olsun ister madende olsun sendika temsilcilerinin hepsini patronlar belirliyor, kimin sendika temsilcisi olacağına Türkiye'de -madenler içinde daha genelleyebiliriz- patronlar karar veriyor. Şimdi iş güvenliği uzmanları, onlar da kurum çalışanı ama ciddi sorumlulukları var yani ciddi sorumlulukları var bu insanların, sendikaların herhangi bir sorumluluğu yok. Bana göre bunun da tartışılması lazım yani sendikalara da bir sorumluluk yüklemek lazım. Eğer sendikalara da bir sorumluluk yüklenirse o zaman o iç denetim biraz daha iyi olur gibi geliyor bana. O sorumluluğun verilmesi lazım, bunun da tartışılması gerektiğini ben düşünüyorum.
Bir de buradaki madenlerde -bilmediğim için soruyorum- ferdî kaza sigortası zorunlu mudur, zorunlu olarak mı yapılıyor? Zorunluymuş anladığım kadarıyla. Şimdi şey de çok enteresan yani tazminatların aynı kalıp primlerin artması da çok enteresan. Yani siz biraz evvel bahsettiniz, tazminatlar yıllardan beri aynı diyorsunuz fakat primler artıyor, bu da değişik bir olay. Bir de farklı bir şey var -sigortacı mantığıyla bakmak lazım- yani bu kazadan sonra bu ferdî kaza sigortasını yapan sigorta şirketi işte bu 42 kişinin ailesine tazminatlarını ödeyecek fakat benim anladığım kadarıyla mesela yönetmelikte ATEX ekipman kullanılması gerekli iken bu kurum kullanmadıysa o zaman bu sigorta şirketi dönecek, bu sefer Türkiye Taşkömürü Kurumuna rücu edecek, talep edecek. Yani böyle bir şeyle de karşı karşıya kalabilir miyiz? Sizler bu konularda bilirkişilik yapmışsınızdır, biliyorsunuzdur, o bakımdan size soruyorum. Ve baktım, sorularım da bitmiş.
Teşekkür ediyorum yapmış olduğunuz sunum için.