KOMİSYON KONUŞMASI

AHMET YILDIRIM (Muş) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli Divan, saygıdeğer Komisyon üyeleri, Sayın Bakan ve değerli bürokrat arkadaşlar; hepinize iyi bir akşam diliyorum.

Sayın Bakan, öncelikle göreviniz hayırlı olsun dileklerimi ifade edeyim.

Daha sonra, sizden önceki 2 bakanın netameli uygulamaları ve açıklamaları sonrasında bu görevi devralmış bulunuyorsunuz. Birincisi: Sayın Bayraktar, görevden alınma biçimi itibarıyla, uygulamalarının nereye tekabül ettiğini ve ayrılırken, hakkında özellikle Meclis araştırması önergeleri yürütülürken yaptığı açıklamalarda hem suç itiraf etmiş hem de suçun ortaklarını belirtmiş. Bunu niye belirtiyorum? Asla, hiçbir sorumluluğunuzun olmadığını bilerek söylüyorum. Nihayetinde yaklaşık olarak iki buçuk aylık bir süredir bu Bakanlık koltuğunda oturuyorsunuz. Ama şu anlamda da, gerçekten, sunumunuzu takdir ettim: Çoğuna katılmamakla birlikte kendi döneminiz ve 2016 için öngörülecekleri açıkladınız. Gelen bütün bakanlar 2002'yi bir milat olarak alır, "2002 öncesi ve sonrası" diye açıklama yaparlar. Eğer böyle gidecekse, hani, biz de sizden önceki 2 bakanın uygulamaları, açıklamaları, ilişkileri üzerinden belli hatırlatmalar yaparak bir hafıza tazelemesi yapalım.

Bir diğer, sizden önceki Sayın Bakan Güllüce aynen şunu söylüyor: "Ben beton makinesi sesini çok severim, çok keyif alırım onun sesinden. Böyle pat pat vurdukça o beton pompa vurmaya başlayacak." diye açıklayıp gidiyor.

Ama, hani, şunu da ifade edelim ki: Sadece isim üzerinden bölünmeye gitsek bile, yetki kapsamı belirlesek bile Bakanlığınızın görev kapsamının yarısı şehircilikse, yarısı çevreciliktir, doğanın korunmasıdır. Ama konuyla alakalı ve bu işe az biraz kafa yormuş, biraz müktesebat sahibi herkes iyi bilir ki betonlaşma ile çevre duyarlılığı birbirinin zıt istikametinde ilerleyen kavramlara ve işlevlere tekabül ederler.

Biz umarız ki Bakanlığınız uzun sürer ve sürdüğü dönem içerisinde de çevre yetkilerinizin daha fazla kullanıldığı, betonlaşma yani şehircilik yetkilerinizin ise çok çok daha tasarruflu kullanıldığı bir dönem nasip olur size.

Şundan ötürü söylüyorum: Ülke birçok açıdan merkezileşiyor. Şehircilik açısından, mega projeler açısından çok çok daha fazla merkezileşiyor. Yerelin hassasiyetlerinin birçok açıdan kısıtlandığı, yerelin önceliklerinin bu mega projelerde devre dışı bırakıldığı ve yerel yönetimlerin, yerel yöneticilerin, yerel halkın görüşlerinin neredeyse önemsizleştirildiği, hiç kale alınmadığı bir mevzuata sahibiz. Bu yönüyle, bakın, İmar Mevzuatı alabildiğine merkeziyetçi ve vesayetçi, yereli görmezden gelen bir mevzuattır. Bu mevzuat değişmeli; yerel demokrasilerin, yerel tasarrufların alanı genişletilmeli; 644 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle Çevre ve Şehircilik Bakanlığına tanınmış aşırı yetkiler önemli ölçüde yerel yönetimlere devredilmelidir. Yereli bu kadar hiçleştiren bir yapılaşma sürecinden ülkeye de hayır gelmez, bir bütün olarak topluma da hayır gelmez çünkü yetkileri bu kadar yerel yönetimlerden merkezî Bakanlığa almış olan bir mevzuatın şehircilik projeleri de gerek yerel kültürler gerekse geleneklerin korunmasına hizmet etmez. Alabildiğine merkezî bir bakış açısıyla hareket etme sonucunu doğurur.

Yine, özellikle "belediyeler" kavramını kullanmıyorum, bir bütün olarak yerel yönetimleri hâlâ büyükşehir olmayan yerlerde il özel idarelerini, il genel meclislerini de işin içine katarak söylüyorum: Sayın Bakan, coğrafi bilgi sistemleri çalışmış ve coğrafya doçenti olan bir arkadaşınızım. 1/100.000 ölçekli çevre düzenleme planları yetkisi ya tümüyle yerel yönetimlere devredilmeli ya da yerel yönetimlerin onayı alınmadan, sadece tek taraflı olarak Bakanlık bürokrasisi tarafından hazırlanmış 1/100.000 ölçekli çevre düzenleme planları bir şekliyle yerelin ortaklığı, rızası göz önünde bulundurularak hazırlanmalıdır. Düşünün, kentsel dönüşüm, konut ihtiyaçları ve üretimi tümüyle merkezde, TOKİ üzerinden; yine, kentsel dönüşüm yetkisi merkezde; yine, afet alanı, riskli alan" ilan etme yetkisi merkezde. Bunların hiçbirine... Bakanlar Kurulunda özellikle riskli alan ve afet planının sınırlarının belirlenme yetkisi.

Buradan hareketle şunu söyleyelim Sayın Bakan: Bakın, bu kadar merkezileşmiş bir memlekette sağlıklı konut üretimi, konut üretiminden de sağlıklı kentlerin, şehirlerin, şehircilik hizmetlerinin açığa çıkmasını asla beklemeyelim.

Şimdi, Sayın Bakan, belediyelerin kabul etmediği projelerin, bakın, yerel yöneticilerin kabul etmediği, belediye meclisi üyelerinin, il genel meclislerinin kararlarıyla reddettiği büyük projelerin Bakanlık tarafından üç ay içerisinde onaylanması belediyelerin plan yapma yetkisini elinden alıyor. Bakanlık bürokrasiniz asla ama asla yerel yöneticiler kadar, bir TOKİ uygulamasını geliştirdiğiniz yerin yer altı, yer üstü, çevre, yeşil alan, yer altı su ihtiyacı, atmosferdeki yağışın toprak-yer altı su sirkülasyonuna dair bilgi sahibi olamaz. Ama bir belediye meclisinin reddettiği TOKİ projesi üç ay bekler, üç ay sonra Bakanlık tarafından onaylanır, gider yerel yöneticilere ve yerel demokrasi hak getire.

Bir diğer husus, konu kapsamı geniş ama süremiz sınırlı olduğu için... Şimdi, Sayın Bakan, dört gün önce Sayın Başbakan Mardin'i ziyaret etti ve Mardin'de bir master planı açıkladı. Son beş altı aydır bölgeye yaşamın zehir olduğu, kimsenin şehirciliği düşünmediği, konutunda ne yiyip yemediğini önemsemediği, tek muradının akan kanın durması, gençlerin ölümünün durması derdini taşıdığı ve bunun için dua etmekten başka hiçbir çaba içerisinde olmadığı bir realitede sizin Bakanlık yetkinize giren bir tomar vaatte bulundu. Ama, 1992'de, 1993'te, 1995'te, 1997'de adı "Müthiş Proje" diye gazete manşetlerine yansıyan, hatta hiç unutmuyorum, 1997'de "Cennet Projeler, Cennet Vaatler" diye manşetleri süsleyen vaatlere bölge halkının karnı tok ve emin olun, emin olun, Sayın Başbakanın Cuma günü Mardin'de açıkladığı master planının etkisi akşam haber bültenlerinden sonra bitti çünkü alabildiğine afaki, alabildiğine soyut.

Şimdi, Bakanlık yetkiniz nedir? Soruyorum, hani vaatlerde bulunuyor ya. Bir kere, bunun fizibilitesi çıkarılmamış, sadece göç eden sayısını yuvarlak hesapla bilirsiniz. Kaç konut boşaltıldı, kaçı tümden yıkıldı, kaçı kısmi hasar gördü, ne kadar konut üretmeyi düşünüyorsunuz, bunun bütçesi nedir? Yok. Ama, ne deniyor: "Biz yeniden kentler yapacağız, hiç kimse mağdur olmayacak." Tamam da nasıl mağdur olmayacak? Bunun önü, arkası, başı, sonu ne, bütçesi ne? Mesela, sizin 2016 bütçenizi görüşüyoruz, umarız hayırlara vesile olur, hayırlıca kullanırsınız ama sizin Bakanlık bütçenizde Sayın Başbakanın dört gün önce açıkladığı master planına gidecek olan kalem yok. Bunları herhâlde Sağlık Bakanlığına yaptırmayacaktır, sözünü ettiği kentleri Millî Eğitim Bakanlığı yapmayacaktır, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yapacaktır. Bütçesi nerede, kaynağı ne, kalemi ne, kaç konut üretilecek, ne kadar sürede yapılacak, ne kadarı 2016'da tamamlanacak? Böyle olunca, işte, sabah söylenen akşam unutulup gidiliyor ve bölgenin de gündeminde böyle bir şey yok.

BAŞKAN - Sayın Yıldırım, ek süre veriyorum.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bir diğer husus: Sayın Başbakan tam dokuz gün önce yine talihsiz bir açıklama yaptı, belki de hiç tarihini bilmeden, Toledo örneğini Diyarbakır Sur için verdi. Amenna, keşke Toledo dışında, ajandasında acıların olmadığı, ölümlerin, katliamların olmadığı, geçmişinde Franco tipi faşizmin uygulanmadığı bir kent örneği verseydi, Roma deseydi, Atina deseydi, başka bir tarihî kent örneği verseydi. Çünkü, bölgenin otuz yıllık hafızası, ajandası bu anlamda bazı şeyleri, örnek verilen kentleri fazlasıyla sorgulamaya yeter derinliktedir, böyle bir acılı ajandası var. Hani, Sur'la kıyaslanmış ya, bakın, Başbakanın açıklaması, yetkililerin açıklaması, bir, oradaki trajediyi gözden kaçırmaya mı hizmet eder? İki: Zaten çağrılar çok açık, "Boşaltın." deniyor. Bakın, Cizre'de, Silopi'de, Sur'da, Dargeçit'te, Derik'te sokağa çıkma yasağı ilan edilmeden bir ya da iki gün önce, değerli arkadaşlar, önce öğretmenlere mesaj çekilir, biz oradan sokağa çıkma yasağının ilan edileceğini anlarız. "Kenti boşaltın..." Ne oluyor? "Hizmet içi kurs var." Mesela 2 Aralıkta Cizre'deki öğretmenlere böyle bir SMS çekildi. 2 Aralıktan bugüne kadar yaklaşık yetmiş gün geçti. Ya, hiç yetmiş gün hizmet içi eğitim kursu olur mu? Bu öğretmenler nerede, ne yapıyorlar? Ama, bunun üzerine bir de halka çağrı yapılır, halka da denir ki: "Boşaltın." Boşaltın ki bugünkü tablo açığa çıksın. Sur için de durum aynıdır. Bakın, zorla göçertmeye teşvik var.

BAŞKAN - Sayın Yıldırım, toparlamanız için tekrar ek süre veriyorum.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu ortamı fırsat bilen rant odaklı ve kentsel dönüşüm senaryolarının devreye sokulacağını bilen rantçılar hemen devreye giriyor. Şu anda, Sur'a dair birçok tezvirat ortalıkta, Diyarbakır'da dolaşıyor, rantçılar pusuya yatmış durumda. Hâlbuki, keşke Başbakan şunu bilse: Bazı şeyler vardır ki hiç kimsenin bir çivi çakma yetkisi olmaz. Diyarbakır Suriçi UNESCO Dünya Kültür Mirası listesindedir ve dijital ortam haritalamasında yer almış biri olarak söylüyorum, 323 tane tescilli yapının olduğu bir yerdir. Orada, Dünya Kültür Mirası listesine girdikten sonra, yıkım olduktan sonra ancak tarihî yapıların restorasyonuna izin verilir. Öyle, Başbakan gelecek, Bakanlık gelecek, orada kentsel dönüşüm uygulayacak, kutu gibi evler yapacak gibi bir şey... Yani, bunlar şehir dışlarında yapılabilir, bir tarihî kentte yapılabilecek işler değildir.

En nihayetinde, kentsel dönüşümle ilgili, evet, sabaha kadar konuşup olumsuz şeyler söyleyebiliriz ama bazı güzel örnekler de vardır dünyada. Örneğin, Japonya'da Hiroşima Danbara vardır veya İngiltere'de Trafalgar vardır veya İspanya'da Barcelona vardır. Ama, bunları başarılı kılan ne biliyor musunuz, değerli arkadaşlar, tamamı yerel yönetimlerle başından sonuna kadar ortaklaşılması, rızasının alınması, kültürün korunması, geleneksel yapıya duyulan saygı çerçevesinde A'dan Z'ye kadar bütün sürecin işletilmesiyle gerçekleşmiş başarılı projelerdir. Ya değilse, işte, kalkıp gidip boş bir araziye tümden yeni bir şey yapma anlamına gelmez.

Söylenebilecek çok şey var, ben bu kadarla sınırlı tutayım, 2016 merkezî yönetim bütçenizin Bakanlığınıza hayırlı olmasını diliyorum.