| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı hakkında (1/297) ve Sayıştay tezkereleri a) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı b) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu c) Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü ç) Türkiye Atom Enerjisi Kurumu d) Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü e) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı f) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 09 .02.2016 |
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle Sayın Bakanımıza tekrar hayırlı olsun diyorum. Biz tabii, Komisyonumuzda da kendisiyle görüştük. Ben bir kadın olmasından çok, bir mimar olmasından umutluyum. İnşallah, yeni Bakanlığı, bizim şimdiye kadar söylediğimiz ve biraz sonra söyleyeceğimiz şeylerden farklı bir duruma getirecek.
Değerlerimizin metalaştığı, rant uğruna doğamızın, tarihimizin, sosyal ve kültürel değerlerimizin ortadan kaldırılmaya çalışıldığı, yaşamın her alanının dönüştürüldüğü bir ortamda kenti, doğayı, insanı savunmak durumundayız. Ülkemizin, doğal, tarihî, sosyal ve kültürel değerlerini ve kent kültürünü korumak adına Bakanlığımızın asli görevi buysa bu konuda ne gibi çalışmalar yapmaktadır? Bu benim Sayın Bakanımıza belki ilk sorum olsun, bir mimar olarak, bir Şehircilik Bakanı olarak.
Öncelikle, bunu biraz sonra söyleyeceğim şeylerde de yani doğaya rağmen yapılan çalışmalarda da -aslında biraz sonra önümüze gelecek ama- çokça gündeme geliyor artık, Kanal İstanbul'la ilgili son durum nedir? Kanal İstanbul doğaya rağmen yapılacak bir çılgın projedir. Bununla ilgili son durum nedir? Planlar onaylanmış mıdır? Bununla ilgili bir çalışma yapılmakta mıdır? Orada arsa spekülasyonları başlamış mıdır?
Bir de tabii, biz kent plancıları, mimarlar olarak TOKİ ve KİPTAŞ adını duyunca ürküyoruz. Ve benim aslında kişisel önerim şudur ki TOKİ ve KİPTAŞ hiçbir şey yapmasın, mümkünse kentlere dokunmasınlar, uzakta dursunlar. Kent çeperlerinde eğer yapacaklarsa sadece maliyetine yoksul vatandaşlarımıza -kuruluş amaçları gibi- yapıversinler ama kentlerin böğürlerine birer hançer gibi saplanmasınlar. Bursa örneğini ve Bursa için çekilen fotoğrafları gözümüzün önüne getirmemiz kâfidir. Her bir kente o kentin iklimi, coğrafyası, topoğrafyası düşünülmeden birbirinin kopyası kübik evlerin yapılmasını elbette, eminim sizler de doğru bulmuyorsunuzdur. Ve deniz kenarında, Karadeniz'de, Nevşehir'de, nerede olursa olsun, yapılan o 10-12 katlı binaların bir an önce yıkılmasını talep ediyoruz biz. Çünkü, kent kimlikleri yok edilmektedir.
Bir de çok önemli bir, Van depreminden sonra çıkan 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi, -kısa adıyla ARAAD olan- Hakkında Kanun'la ilgili çok ciddi endişelerimiz vardır. Anayasa'yla vatandaşın mülkiyet hakkı korunmaktadır ama bu kanun vatandaşın mülkiyet hakkına saygı duymamaktadır. Bütün kanun ve yönetmeliklerin üzerinde çıkan bu kanunla Bakanlık her tür planlama yetkisine sahiptir. Eğer belediye tarafından onaylanmadıysa, kırk beş gün sonra Bakanlık onay yetkisine sahiptir ve istediği gabariyi ve ebadı verebilme yetkisine sahiptir. Bu büyük bir yanlıştır, bu yanlıştan bir an önce dönülmelidir ve kentsel dönüşüm sadece deprem amaçlı ve depremde can kayıpları olmaması için yapılmalıdır ve orada yaşayan insanların mülkiyet hakkı korunmalıdır ve merkezinde insan olmalıdır, insan mutluluğu olmalıdır. Orada yaşayan insanların, manavından meyve alması, kasabından et alması engellenmemeli, komşuluk kültürü ve planlaması mutlak surette bu işe dâhil edilmeli ve beş ayaklı bir sistem oluşturulmalıdır. Bu sistemin içerisinde hem kat malikleri olmalıdır hem belediye hem Bakanlık hem konuyla ilgili disiplinler, meslek odaları olmalıdır hem de bu işi yapacak olan müteahhit firma olmalıdır ve bunlar projenin başından itibaren birbirleriyle diyalog hâlinde ve orada yaşayan insanların oradan gönderilmeden, Sulukule'de yapılan soylulaştırma çalışması yapılmadan, Tokludede'de yapılan yıkımlar olmadan, Eminönü'nde yapılan o bütün canım kâgir binalar yıkılıp yerine betonarme yapılar yapılmadan, Tarlabaşı'nda yapılan o yıkımlar olmadan, vahşet yapılmadan, Fikirtepe'deki gibi, insanların düşünceleri yani beklentileri yükseltilmeden yapılmalıdır. Kentsel dönüşüm gerçek anlamda insanlara hizmet için yapılmalıdır.
Şu anda Fatih ilçesi sınırları içerisinde bulunan, "Tarihî Yarımada" da denilen gerçek İstanbul'da kentsel dönüşüm başka bir mantıkta yapılmalıdır, parsel bazında yapılmalıdır. Orada Bizans, Roma ve daha önceki dönemlere ait hem yer üstünde hem yer altında eserler vardır, her bir yapı özgündür, önemli sivil mimarlık örnekleri vardır. Kapı kolundan tavan işlemesine kadar her tür yapının korunması temel olmalıdır. Orada turizm amaçlı yapılar planlanmakta, inşaatlar dava kazanılmış olmasına rağmen devam etmektedir, Sulukule'de de inşaatlar bittikten sonra dava sonuçlanmıştır. Yani ya uygulanamayan dava sonuçları vardır ya da...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) -...hiçbir zaman için insanların hakkaniyetinin uygulandığı dava sonuçları olmamaktadır.
Depreme gelmişken, Gezi Parkı depremdeki toplanma alanıydı. Gördük, oradaki gençlerimiz de, biz de oradaki üç ağaca sahip çıktık ve orada bir başka binanın yapılmasına engel olduk ama Yedikule Bostanları, kent içi yeşil alanlar, Validebağ Korusu gibi alanların, Tuzla-Pendik sahil kıyılarında yapılan çalışmaların, Çamlıca'nın, Sevda Tepesi'nin de sizin gündeminizde olması gerektiğine inanıyoruz ve depremde toplanma alanlarının olması gerektiğine inanıyoruz.
Şimdi, İSKİ Yönetmeliği değiştirildi biliyorsunuz bundan birkaç sene evvel ve dere taşma mesafesi 100 metreden 10 metreye indirildi. Bununla, daha çok kaçak yapının yapılması için bir imkân sağlandı. Biliyorsunuz ki doğaya rağmen inşaat yapılamaz, doğaya rağmen insan yapı yapamaz. Mesela Beyoğlu'nda en son birkaç gün önce Tophane Parkı'nda ağaçların dibine beton döküldü.
BAŞKAN - Sayın Yedekci, tekrar ek süre veriyorum.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Dere ıslah çalışmalarının hemen hemen tamamında beton dökülüyor, tüm yeşil alanlar yok edildi. Dünyanın bütün kentlerine baktığımızda, İstanbul yüzde 1,5'la dünyanın en az yeşil alanına sahip kentidir. Londra'da yüzde 38,4; New York'ta yüzde 14 yeşil alan vardır. Bu anlamda İstanbul'la ilgili özel bir çalışma yapılmalıdır.
Kütahya'daki, Fatsa'daki siyanür mağdurları -biliyorsunuz siyanürle altın aramalar var orada- Zonguldak'daki kanser hastaları, Karadeniz'deki kanser hastalıklarından da bahsetmek gerekiyor ama çok az süremiz var.
Çevre Bakanı olarak da biliyorsunuz ki, dünyada şehirler karbon salımının yüzde 85'ini üretmektedir. Şimdi, biz enerji etkin şehirlerden bahsediyoruz, kendi enerjisini kendi üretebilen yapılardan bahsediyoruz, karbon salımı sıfır olan kentlerden bahsediyoruz. Bunlar uygulanabilirler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Yedekci, lütfen toparlayalım.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Hazır, biz "kentsel dönüşüm" adı altında Türkiye'yi boş bir inşaat arazisi olarak görmekteyken de siz bunları yaparken, en azından engelliler için enerji etkin yapılar, çocuklarımızın orada yaşayabileceği yeşil alanların, donatı alanlarının da olması gerektiğini söylüyoruz. İstanbul Teknik Üniversitesinden bir profesör açıkladı, İstanbul'da artık hava kirliliğinden dolayı çok ciddi hastalıklar oluşuyor. Bu, ulusal medyada bile çokça yer aldı. Düşünün, bütün baskılara rağmen ulusal medyada bile çokça yer aldı. Seçim için dağıtılan kömürün çevre kirliliğine etkisi de çokça ortadadır.
Bu kömürle çalıştırılan santrallerde de deniz suyu alınıp canlılar öldürülüyor. Biliyorsunuz, orada haşlanıyor ve o arada yaşayan canlı kalmıyor. Hâlbuki, sadece Avcılar'da olan santralde bile oradaki buharla bütün kentin ısısı sağlanabilir. Orada yapılacak olan bir eşanjör sistemiyle bu yapılabilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Yedekci, son kez ek süre veriyorum.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Restorasyon çalışmalarıyla ilgili bir şey söylememe gerek yok. Sadece siz bir mimar olarak Şile Kalesi'ne bile baksanız yeter, başka bir şey söylemeye gerek yok. Biliyorsunuz ki, kent planlama bilimsel bir disiplindir. İnşallah, bundan sonra trafik, ulaşım gibi konular da bilimsel şekilde yer alacak. İnşaatlarda ölen işçilerle de ilgileneceğinizi umuyoruz. 19 tane kurum plan yapma yetkisine sahip. İmar planları kişiye özel olarak hazırlanıyor. Bir yerde 5 katlı bina ile 25 katlı binayı yan yana görebiliyoruz. Artık kişiye özel değil, kamu yararına imar planlarının yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Deprem için çıkarılan yapı denetim firmalarının son durumu ortadadır. Artık onlar sadece ekonomi için kurulan firmalar hâline gelmiştir.
Bir de Diyarbakır'dan bahsetmek isterim. Diyarbakır bir Selçuklu kentidir. Diyarbakır'da evlerimiz önemlidir. Hâkim rüzgâra, kışın poyraza karşı, yazın melteme açıktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Yedekci,
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Tamamlıyorum.
İçeriye havayı alan, eyvanında havuzu olan ve Selçuklu mimarisini yansıtan kentimizdir. Lütfen, Diyarbakır'a sahip çıkalım, yıkmayalım. Orayı yıkıp TOKİ'ye inşaat alanı yaratmayalım.
Türkiye Cumhuriyeti devleti belki de dünyanın en kadim topraklarında kurulmuştur. Lütfen değerlerimize sahip çıkalım ve bu değerlerimizi... İlla ki oluşan şehirler çevreye zarar vermek zorunda değil. Günümüz teknolojisinde insanlar çöpten enerji üretiyor. Sürdürülebilir enerji kaynakları var. Londra Olimpiyat Stadı'nda insanların yürümesiyle elde edilen enerjiyle o stat aydınlatıldı. Dünya başka bir yere giderken Türkiye'yi böyle har vurup harman savurmayalım.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.