KOMİSYON KONUŞMASI

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, öncelikle 2016 yılı bütçesinin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum, başarılar diliyorum. Bir hemşehrimizin Çevre ve Şehircilik Bakanı olmasından dolayı mutlu olduk. Yıllardır ihmal edilen Adana ve Mersin inşallah bu dönem beklediği hizmeti alır.

Tabii, ben, öncelikle, 1960'lı, 70'li yıllardan sonra, köylerden kentlere göçün başladığı yıllarda Türkiye'nin son kırk yıllık süreci iyi değerlendiremediği düşüncesindeyim. Bu göçlerle beraber gelen insanlar, maalesef, sağlıklı bir planlama yapılarak kentlere yerleştirilemediler ve kentlerin dışında çok büyük varoşlar oluştu, gecekondu mahalleleri oluştu ve bu yıllardır devam ediyor. Bunda bugüne kadar görev alan bütün hükûmetlerin tamamının suçu var. Bununla ilgili sağlıklı bir planlama, maalesef, yapılamadı.

Şu anda içerisinde çalışma yapmış olduğumuz Meclis binası 1950'li yıllarda yapıldı, yeni görev yaptığımız, milletvekili odalarının bulunduğu bina 2010'lu yıllarda yapıldı ama takdirlerinize sunuyorum ben. 50'li yıllarda yapılan Meclis binası ile 2010 yılında yapılan yeni binayı karşılaştırmanızı takdirlerinize sunuyorum. Yani demek ki eski olan her şey kötü değil. Bazı arkadaşlarımız sanki 2002 yılından önce yapılan her şeyin yanlış olduğu, eksik olduğu gibi şeyler söylüyorlar. Demek ki yapılan her şey yanlış değil. Keşke 1960'lı yılların, 70'li yılların kentleri bugün elimizde olsa, biz bu kentleri alıp bugün planlayıp geleceğe taşıyabilsek, gelecek nesillere belki daha güzel noktalarda, daha güzel bir Türkiye bırakılabilirdi.

Bugün, maalesef, yanlışları yapmaya da devam ediyoruz. Kurumlar arasında irtibat yok. Bakanlıklar arasında irtibat yok. Yolları bir gün belediyeler kazıyor, ertesi gün belediye kapatıyor, TEDAŞ kazıyor, TEDAŞ kapatıyor Telekom kazıyor. Bizim öncelikle bütün bakanlıklar ve belediyeler olarak bir altyapı planlaması yapmamız gerekiyor, devletin parasının çarçur edilmemesi gerekiyor. TEDAŞ bir yerde kabloları yer altına alıyor, bir yerde direk dikiyor, yeni yapılan yerlerde. Maalesef, bilinenleri yapmıyoruz. Türkiye bununla zaman kaybediyor, para kaybediyor, geleceğini kaybediyor. Bilinenleri yapmamız lazım. Türkiye'nin kaybedecek zamanı da yok, Türkiye'nin kaybedecek, maalesef, parası da yok.

Bakanlığınızla ilgili, ben öncelikle -Çevre Bakanlığıyla ilgili diyorum, sizi 2 bakan gibi görüyoruz biz, Çevre ve Şehircilik ama- çöp toplayıcılarla ilgili o gün yapmış olduğunuz açıklamayı CNN Türk'ten izledim, biraz da yadırgadım Sayın Bakanım. Tabii, herkes ekmeğini kazanabilmeli bu ülkede ama kentlerde yaşamanın da bir bedeli var. İnsanlar çöp kutularının içerisine girip de oradan kâğıt, poşet toplamamalı. Bir Çevre Bakanı olarak bu konuda yapmış olduğunuz açıklamayı yadırgadım. Bununla ilgili sizden mutlaka bir açıklama bekliyorum.

Çöpler daha sağlıklı toplanabilmeli yani atıklar, cam şişeler, kâğıt veya diğer kıymetli eşyalar ayrı ayrı çöp kutularında toplanmalı. Buna Bakanlığınız da destek verebilir. Ama insanlar çöp kutularına girip de içinden ayrıştırma yapmamalı, küçük küçük çocuklar o mikrop yuvalarının içerisinde olmamalı, sokaklarda ellerinde çuvallarla dolaşmamalıdır. Ben bu konuda daha doğru bir karar alınmasını ümit ediyorum.

Tapu Kadastroyla ilgili de -benim mesleğim harita mühendisliği- öncelikle Tapu Kadastro çalışanlarının maaşlarının elden geçirilip bir düzeltilmesini istiyorum. Gerçekten, özellikle Tapu çalışanları, maalesef, şu anda yirmi yıllık bir Tapu çalışanı 2.000 lirayla 2.300 lira arasında bir maaş alıyor. Bakanlığınızın bununla ilgili de... Bununla ilgili değişik çalışmalar yapılabilir. Döner sermaye var. Döner sermayeden küçük bir artış veya bunlara bir pay verilebilir, yapılan yevmiye ve işlem sayısına göre. Gerçekten çok zor şartlarda çalışıyorlar, çok dikkat gerektiren bir mesleği icra ediyorlar Tapu çalışanları özellikle. Ama maalesef, görevdeki terfi, tayin ve atama sistemlerinde yanlışlıklar var, aile mefhumu göz önünde bulundurulmuyor. Bir müdür yardımcısı olabilmesi için şehir dışına, başka illere tayinleri çıkarılıyor ve karı koca çalışanları düşünün, bunlar -aile mefhumu- gerçekten zor durumda kalıyor. Tayinlerde de bunların mutlaka göz önünde bulundurulması gerektiğine inanıyorum.

Tabii, TOKİ binalar yapmalı ama öncelik sosyal konutlar olmalı. Yani şehirlerin dışındaki yeni imara açılan yerlerdeki araziler üzerine, hazine arazileri üzerine ranta dönük binalar yapmamalı diyorum. Kentsel dönüşüme ağırlık vermeli ve sosyal konutlara mutlaka ağırlık vermeli.

İmar Kanunu mutlaka baştan ele alınmalı. Şu anda modern bir şehircilikte yüzde 40 DOP'la yapılan bir uygulamayla, bu kadar araç yoğunluğu ve trafik sorunu olan bir bölgede yüzde 40'la imarı çözebilmeniz mümkün değil. Bu kadar çok katlı binaların olduğu bölgelerde, belki 2 kat...

BAŞKAN - İki dakika ek süre veriyorum.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - 2 katlı binaların yapıldığı bölgelerde belki yüzde 40'lık bir DOP'la bir çözüm üretilebilir. Ama İmar Kanunu'nun şu anki uygulama şekliyle -bunda da çok büyük yanlışlıklar var- yani 500 dönümlük bir arazide bir imar uygulaması yaptığınız zaman, buradaki bir lise alanına veya sağlık tesisi alanına 500 dönüm içerisindeki bütün tapu maliklerinin tamamını ortak ediyorsunuz ve buradaki bu yasayla ne okul alanının kamulaştırmasını yapabiliyoruz ne sağlık ocağı ve diğer sosyal tesisleri yapabiliyoruz. Mutlaka İmar Kanunu'nun sil baştan ele alınması lazım.

Yapı denetimle ilgili yasaları çıkardık, belki iyi niyetle çıkardık, olması da gerekiyor ama maalesef, yapı denetim firmalarının işlevsel bir özelliği yok, denetimi yine belediyeler yapabiliyorsa yapıyor. Denetim firmaları ya yeni mezun mühendisleri çalıştırıyorlar ya da emekli olmuş mühendisleri cüzi paralarla çalıştırıyorlar ve müteahhitlerden para aldıkları için de para aldıkları bir kurumu piyasa rekabet şartları içerisinde denetlemeleri mümkün olmuyor. Mutlaka yapı denetimiyle ilgili de ciddi çalışmalar yapılması gerektiğine inanıyorum.

Tabii, teknoloji gelişiyor, inşaat sektörü gelişiyor ama bir hatırlatma da yapmak istiyorum. Yalova depreminde 1980 yılından önce yapılmış hiçbir bina yıkılmadı arkadaşlar. Yıkılan binaların tamamı 1980 yılından sonra tamamen ranta ve paraya dönük yapılan inşaatlar ve çalışmalar sonunda yapılan binalar yıkıldı. Binlerce insan bu binaların altında kalarak yıkıldı. Yani, yığma tuğlayla yapılan binalar bile ayakta kaldı Yalova depreminde. Bunun da göz önünde bulundurulması ve yatay yapılaşmanın biraz daha önünün açılması gerektiğine inanıyorum.

Tekrar görevinizde başarılar diliyorum.

Saygılar sunuyorum.