| Komisyon Adı | : | SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU |
| Konu | : | (2/4780) esas numaralı Kanun Teklifi'nin Anayasa'ya aykırı olup olmadığı, tali komisyonlarda görüşülüp görüşülmediği, bazı maddelerinin Komisyonun uzmanlık alanıyla ilgili olup olmadığı ve diğer usuli eksiklikleri hakkında görüşme |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 14 .12.2022 |
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, değerli bürokratlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, (2/4780) esas numaralı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin görüşmelerine başlamadan önce usulle ilgili bir konuyu tüm üyelerin dikkatine sunmak ve İç Tüzük'ün ilgili maddesini hatırlatmak istiyorum. Madde 38 hükmünü sizlere aynen okuyorum: "Komisyonlar, kendilerine havale edilen tekliflerin ilk önce Anayasa'nın metin ve ruhuna aykırı olup olmadığı tetkik etmekle yükümlüdürler. Bir Komisyon, bir teklifin Anayasa'ya aykırı olduğunu gördüğü takdirde gerekçesini belirterek maddelerin müzakeresine geçmeden reddeder."
Biz, daha önce de limanlarla ilgili, 2'nci maddeyle aynı içerikteki düzenlemeyi bu Komisyonda görüştük. Bu konu Komisyonumuzda 23 Kasım 2021 tarihinde (2/3950) esas numaralı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve 16 Aralık 2021 tarihinde (2/4018) sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi görüşmelerinde gündemimizdeydi. Biz, her 2 görüşmede de Komisyon üyelerinin teklifin Anayasa'nın metin ve ruhuna aykırı olup olmadığını tetkik etmekle yükümlü olduğunu söylemiştik.
İlk teklifte Osman Boyraz, ikinci teklifte Ahmet Çolakoğlu ilk imzacı vekiller. İlk teklifin 2 Aralık 2021 tarihinde Genel Kurulda yapılan görüşmelerinde liman maddesi geri geçildi. 2'nci teklifin 4 Ocak 2022 tarihinde Genel Kurulda yapılan görüşmelerindeyse liman maddesi yasalaştı. Biz bu görüşmelerde Anayasa'ya aykırılık itirazlarımızı defaten de sizlerin bilgisine sunduk ve görevimizi hatırlattık. Gerek Komisyonda gerek Genel Kurulda iktidar grubu milletvekilleri "Meclisin ilgili biriminden görüş aldık, sorun yok. Meclisin görevi teklifi görüşmek, Anayasa aykırılığını Anayasa Mahkemesine götürürsünüz, mahkeme karar verir." demiştiniz. 6 Ocakta Resmî Gazete'de yayımlanan limanlara dair düzenlemeyi Anayasa Mahkemesi 20 Temmuz 2022'de iptal etti.
ALPAY ANTMEN (Mersin) - Oy birliğiyle.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Bu kez 24 Ekim 2022'de, şu an Komisyonumuza getirilen 2'nci maddeyle aynı dönemde Plan ve Bütçe Komisyonuna sunulmuştu, görüşmeler sırasında Plan ve Bütçe Komisyonunda geri çekildi. Bugün bir kez daha bizim gündemimize getiriliyor.
Sayın Başkan, (2/4780) esas numaralı bu Teklif'te 2 maddeye ilişkin Anayasa'ya aykırılık sorununun tartışmaya açılmasını talep ediyorum. Bu teklifin zeytinliklerle ilgili 1'inci maddesi ve limanlara ilişkin 2'nci maddesi hakkında yüksek mahkemelerce verilmiş kesin kararlar var. 2'nci madde hakkında ise Anayasa Mahkemesinin verdiği bir Anayasa'ya aykırılık kararı var. Anayasa'nın 138'inci maddesinin dördüncü fıkrasında "Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez." denilmektedir. Bu açık hükme rağmen ısrarla aynı düzenlemeleri yasama organına getirmek Anayasa suçudur. Bu teklifi hazırlayanlar Anayasa suçu işliyorlar, sizi de bu suça ortak ediyorlar. Anayasa'ya, yasaya ve mahkeme kararlarına aykırı bu teklife karşı çıkacağınıza bir de altına imza atıyorsunuz, karşı çıkmanız gerekirdi.
Değerli Başkan, bir hukuk düzeninde mevcut olan Anayasa, kanun, tüzük, yönetmelik gibi normlar dağınık hâlde ve rastgele değil, alt alta, üst üste bulunur. Bu normlar arasında altlık-üstlük ilişkisi vardır; buna "normlar hiyerarşisi" veya "hukuk düzeni piramidi" denir. Bu şekilde: En üstte Anayasa Mahkemesi vardır, yönergenin üzerinde yönetmelik vardır, genelgenin üzerinde tebliğ vardır. Bu tablo bir hukuk devletinin temelini oluşturur. Bu hiyerarşide alt basamakta yer alan norm geçerliliğini üst basamakta yer alan normdan alır ve dolayısıyla ona uygun olmak zorundadır. Teklifin 1'inci ve 2'nci maddesi doğrudan Anayasa'ya aykırıdır.
Öncelikle, limanların özelleştirme sürelerini uzatan düzenlemeye bir bakalım. Bu düzenleme ilk kez 23 Kasım 2021'de Komisyonumuzda görüşüldü; burada sizleri "Anayasa'ya aykırı." diye uyardık, dinlemediniz ve eller yine halka değil, ranta kalktı. Teklif 2 Aralıkta Genel Kurula geldi; biz yine karşı çıktık, kamuoyu karşı çıktı ve düzenlemeyi geri çektiniz. Teklif 16 Aralık 2021'de yani tam bir yıl önce bir kez daha Komisyonumuza geldi; biz yine karşı çıktık, siz yine dinlemediniz. O günkü tutanaklardan aynen okuyorum: "Daha önce de söyledik; özelleştirmeye dair yargı kararları bu düzenlemeyle yok sayılmaktadır. Yargı kararlarını uygulamamak, dikkate almamak Anayasa'nın 2'nci ve 138'inci maddesine aykırıdır. Sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikli kamu yararının gözetilmesi Anayasa'nın 43'üncü maddesi gereğidir ama bu düzenleme, Anayasa'nın bu maddesine de aykırıdır çünkü hâlihazırda işletme hakkı sahibi olan firmalara ihalesiz bir şekilde süre uzatımı sağlamanın bir kamu yararından ziyade firma yararına olduğu açıktır. Örnek verelim: Trabzon Limanı'nın işletmesi 2003 yılında özelleştirilirken bu limanı otuz yıllığına işleteceklerini düşünerek bu ihaleye giren ve belki de otuz yılı az bulup girmeyen firmalar vardır. Şimdi, siz, bu süreyi kırk dokuz yıla uzattığınızda, otuz yılı kısa bulup o dönem ihaleye girmemiş olan firma için haksız rekabet oluşturmaktadır; hatta, şimdi o firmalara ihaleye girme şansı da tanımıyorsunuz. Mevcut sözleşmesi olan firmaya diyorsunuz ki: 'Al sana ek süre.' Firmanın karşısında teklifi yükseltecek bir rakip yok -o günkü fiyatlar ile bugünkü fiyatlar çok farklı, enflasyon rakamları çok farklı- hani rekabet, hani kamu yararı, hani Anayasa'nın 2'nci maddesinde tanımlanan hukuki belirlilik, öngörülebilirlik, hani hukuk devleti? Bu düzenleme, bu şekliyle, teşebbüs hürriyeti ve özel teşebbüslerin fırsat eşitliği içinde rekabet edebilmelerini de engelliyor; bu yönüyle de Anayasa'nın 48'inci maddesine aykırı."
Siz ne dediniz? "Biz Araştırma ve İnceleme Bürosundan görüş aldık, orası 'Anayasa'ya uygun.' dedi. Siz Anayasa Mahkemesine götürün." dediniz bize, biz de götürdük. Anayasa Mahkemesi ne dedi? "Cumhuriyet Halk Partisi haklı; burada rekabet koşulları yok, Anayasa'nın ihlali var." dedi. Yani sizin "Anayasa'ya uygun." dediğiniz düzenlemeye Anayasa Mahkemesi "Anayasa ihlali." dedi ve düzenlemeyi iptal etti. Siz bu teklifi 3'üncü kez Plan Bütçe Komisyonuna getirdiniz, sonra gene geri çektiniz; şimdi, 4'üncü kez Komisyonun gündemine getirdiniz. Bu kez bizi dinleyin arkadaşlar, değerli Komisyon üyeleri; Anayasa suçuna ortak olmayın. Araştırma ve İnceleme Bürosu ne görüş verdi bilmiyoruz ama hangi yorumu yaparlarsa yapsınlar Anayasa Mahkemesinin kararının üzerinde değildir. Anayasa Mahkemesi kararı var burada, karardan aynen okuyorum: "Özelleştirme sürelerinin sonunda, limanların yeniden özelleştirme uygulamasına konu olması hâlinde, 4046 sayılı Kanun'daki şartları taşıyan herkesin rekabet koşulları çerçevesinde özelleştirme sözleşmesine taraf olma imkânı olacakken kuralla bu imkân ortadan kaldırılmıştır. Bu bağlamda, kuralla ulaşılmak istenen meşru amaç ile sözleşme özgürlüğü arasında bulunması gereken makul dengenin gözetilmediği anlaşılmaktadır. Bu itibarla, kuralın orantısız bir sınırlamaya neden olduğu, dolayısıyla, anılan özgürlüğe ölçüsüz bir sınırlama getirdiği sonucuna ulaşılmıştır. Kuralla, mevcut özelleştirme sözleşmelerinin taraflarına tanınan ek sözleşme yapma imkânının özelleştirme sonucu doğurduğu dikkate alındığında, özelleştirme usulünün uygulanması hâlinde sözleşmeye taraf olabilecek kişiler ile özelleştirme sözleşmesinin tarafı olmaları sebebiyle ek sözleşme yapma imkânı tanınan kişilerin sözleşme özgürlüğü bağlamında karşılaştırma yapılmaya müsait olacak şekilde benzer durumda oldukları açıktır. Bu itibarla, kuralın özelleştirme usulünün uygulanması imkânını ortadan kaldırmak suretiyle benzer durumda olanlar arasında farklı muameleye yol açtığı anlaşılmaktadır.
Öte yandan, özelleştirme sözleşmesinin imzalanması öncesinde sözleşmeye konu ihaleye katılarak teklif verenlerden ihaleyi kaybeden kişiler ile ihaleyi kazanarak özelleştirme sözleşmesinde taraf olan kişilerin de sözleşme özgürlüğü bağlamında karşılaştırma yapılmaya müsait olacak şekilde benzer durumda oldukları görülmektedir. Dolayısıyla, kuralın, mevcut özelleştirme sözleşmesinin taraflarına sözleşme süresini uzatma imkânını tanımak suretiyle ihaleye katılanlar arasında da farklı bir muameleye yol açtığı anlaşılmaktadır. Bu bağlamda, mevcut özelleştirme sözleşmesinin tarafları dışında istekli olan başkaca kişilerin ek sözleşmeye taraf olabilme imkânının engellenmesi özelleştirmede hâkim olması gereken serbest rekabet değişiklik ilkeleriyle bağdaşmamakta olup kurallara konu limanların gerçek özelleştirme değerine ulaşılmasını da engelleyebilecek niteliktedir. Ayrıca, sözleşmeye konu öncelikli ihaleyi kaybeden kişilerin, sonradan ek sözleşme yapma imkânı sağlanarak sözleşme sürelerinin uzatılacağını bilmelerinin söz konusu ihalede bulundukları teklifi etkileyemeyeceği de söylenemez. Bu itibarla, farklı muamelenin ölçüsüz olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa'nın 10, 13 ve 48'inci maddelerine aykırıdır, iptali gerekir." Anayasa Mahkemesi oy birliğiyle bu kararı vermiş. Bu kararı okuyup hâlen ihalesiz bir uzatmayı dayatmak sadece Anayasa'ya değil, aynı zamanda akla ve mantığa da aykırıdır.
Değerli arkadaşlar, bu konuda tek karar Anayasa Mahkemesinin kararı değil. Bu limanlardan bir kısmı Türkiye Denizcilik İşletmelerine bağlıdır. Türkiye denizyolları işletmeciliği unvanının bir kısmının özelleştirilmesine ilişkin kararlar Danıştay tarafından iptal edilmiştir. Anayasa'nın 138'inci maddesinin son fırkasına göre yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır. Bu organlar, idari mahkeme kararlarını hiçbir surette değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez. Dolayısıyla, kesinleşmiş yargı kararının uygulanması yasama organı dâhil bütün devlet kurumları açısından anayasal bir zorunluluktur. Yasama organı, çıkaracağı bir yasayla yargı kararlarının uygulanmasını imkânsız hâle getiremez. Bu yükümlülük aynı zamanda Anayasa'nın 2'nci maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesi ile 36'ncı maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının da bir gereğidir.
Giresun Limanı'nın özelleştirilmesine ilişkin Başbakanlık Özelleştirme İdaresi tarafından gerçekleştirilen idari işlem Danıştayın 10. Dairesinin 2000/4544 sayılı Kararı'yla Anayasa'ya aykırı bulunarak iptal edilmiş ve bu karar kesinleşmiştir.
Sinop Limanı'nın özelleştirilmesine ilişkin Başbakanlık Özelleştirme İdaresinin işlemi de Danıştay 10. Dairesinin 2000/4543 sayılı Kararı'yla Anayasa'ya aykırı bulunarak iptal edilmiş ve bu karar kesinleşmiştir.
Aynı şekilde, Ordu Limanı'nın özelleştirilmesine ilişkin Başbakanlık Özelleştirme İdaresinin işlemi de Danıştay 10. Dairesinin 2000/4546 sayılı Kararı'yla Anayasa'ya aykırı bulunarak iptal edilmiş, bu karar kesinleşmiştir.
Aynı şekilde, Tekirdağ Limanı'nın özelleştirilmesine ilişkin Başbakanlık Özelleştirme İdaresinin işlemi de Danıştay 10. Dairesinin 2000/2871 sayılı Kararı'yla Anayasa'ya aykırı bulunarak iptal edilmiş ve bu karar kesinleşmiştir.
Benzer şekilde Hopa Limanı'nın özelleştirilmesine ilişkin Başbakanlık Özelleştirme İdaresinin işlemi de Danıştay 10. Dairesinin 2000/4540 sayılı Kararı'yla Anayasa'ya aykırı bulunarak iptal edilmiş ve bu karar kesinleşmiştir.
Benzer şekilde, Antalya Limanı'nın özelleştirilmesine ilişkin Başbakanlık Özelleştirme İdaresinin işlemi de Danıştay 10. Dairesinin 1998/3742 sayılı Kararı'yla Anayasa'ya aykırı bulunarak iptal edilmiş ve bu karar kesinleşmiştir. Kararları verilen Antalya Limanı'nın da ilk sözleşmesi yok hükmündedir aslında. Yani bu karar idare tarafından çeşitli gerekçelerle uygulanmamıştır.
Liman-İş Sendikası yargı kararlarını uygulamadığınız için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurdu değerli arkadaşlar. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Liman-İş Sendikası tarafından yapılan bireysel başvuruda söz konusu yargı kararlarının uygulanmaması nedeniyle başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir; isteyenlere Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararını da verebiliriz. Bu kararda ne diyor? "Mahkeme söz konusu kesinleşmiş kararların özelleştirmenin gerçekleşmesinden sonra verildiğini tespit etmektedir." Öte yandan, bu durum söz konusu kesinleşmiş ve uygulanabilir olan kararların 2005 yılından bu yana yani beş yılı aşkın bir süredir icra edilmediğini tespit etmesi için mahkemeyi engellemektedir. Söz konusu ihmal, mahkemenin Türk makamlarının bu süre zarfında somut olayda verilen adli kararlara uymak için gerekli tedbirleri almaktan kaçınarak sözleşmenin 6'ncı maddesinin (1)'inci fıkrasını "her türlü yararlı etkiden yoksun bıraktıkları" değerlendirmesi yapmasına yol açmaktadır dolayısıyla sözleşmenin 6'ncı maddesinin (1)'inci fıkrası ihlal edilmiştir.
Şimdi, çıkarılmak istenilen yasayla bu iptal edilmiş bütün sözleşmelerin yasal geçerliliği sağlanacağı gibi, süreleri de uzatılacaktır. Oysa aşağıdaki aykırılık tespitleri saklı kalmak üzere, ek bir sözleşmenin geçerli olabilmesi için öncelikle onun kendisine ekleneceği normatif temelin hukuken geçerli olması gerekir.
Yukarıda belirtilen yargı kararları ihtilaflı kuralın öngördüğü süre uzatımıyla ilgili Özelleştirme İdaresi işlemlerinin iptal etmiş bulunduğu ve böylece sözleşmeye ve süre uzatımına konu olarak geçerli bir hukuki temelin bulunmadığını göstermektedir.
Getirilmek istenen kural, yasama organının mahkeme kararlarına uymaması ve mahkeme kararlarının normatif sonuçlarını değiştirilmesi anlamına gelmektedir. Bu nedenle, kural, Anayasa'nın madde 138 başta gelmek üzere ilgili maddelerine açıkça aykırıdır. Söz konusu iptal kararları kesinleşmiş olmasına rağmen yerine getirilmemiştir. Yani limanların özelleştirilmesine dair işlem temelden sakat. Esas sözleşmeleri Danıştay iptal etti. Bu sözleşmeler yok hükmünde. Ama siz mahkeme kararlarını değil, sözleşmeleri uygulamaya devam ettiniz. Danıştayın bu kararları idare tarafından uygulanmadığı için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği ihlal kararı da var. Bu teklifin 1'inci maddesiyle getirilen düzenlemeyle bu hukuksuz durumun hukuku işletilmek istenmekte. Yok hükmünde olan esas sözleşme ek sözleşme adı altında yapılacak yeni sözleşmeler yoluyla hem süre uzatılmakta hem de daha önceki mahkeme kararlarının uygulanmamasına ilişkin hukuki bir altyapı oluşturulmak istenmektedir. Nitekim yeni kanun teklifinde Danıştaydan görüş alınmayacağına ilişkin yeni konulan ibare de bu mahkeme kararlarının idare tarafından yok sayılacağını göstermektedir. Mahkeme kararlarını yok saymak da Anayasa suçudur. Seri katiller vardır, peş peşe adam öldürürler. Siz de bu liman düzenlemesinde seri Anayasa suçu işliyorsunuz.
Sayın Başkan gelelim zeytinlikleri düzenleyen 1'inci maddeye. Bu maddede de durum farklı değil. Teklif zeytin alanlarının korunmasına ilişkin ayrıntılı hükümler içeren 3573 Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun'a açıkça aykırıdır. 5929 sayılı Kanun'la katılmamız uygun bulunan Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Anlaşması'na da aykırıdır. 3573 sayılı Kanun zeytinlik sahalarına 3 kilometre mesafede sadece zeytinyağı fabrikaları bulunabileceğini, bunun dışında kalan, kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesislerin zeytinliklerin yakınına yapılmayacağını söylemektedir. Bu kanunu delmeye çalışan düzenlemeler her seferinde yargı engeline takılmış, kanun teklifleri ise her seferinde geri çekilmek zorunda kalmıştır. Zeytinlikleri yok edecek kanun teklifleri 3/7/2009'da, 21/4/2010'da, 16/6/2004'te, 17/5/2017'de 14/2/2019'da ve 5/10/2020'de Türkiye Büyük Millet Meclisine getirildi ve her seferinde kamuoyu baskısı nedeniyle geri çekildi.
İdare bu kez yönetmelikle bu düzenlemeyi getirmeye çalışıyor. Yine normlar hiyerarşisi devreye girdi. Piramitten bahsetmiştik. Danıştay "Kanuna aykırı yönetmelik yapamazsınız." dedi. Zeytin Kanunu ortada duruyor, o kanuna dokunulmayacağını anlayan iktidar bu kez Maden Kanunu'na düzenleme ekleyip arka kapıdan dolaşma peşine düşmüş durumda. Ancak Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bu normlar hiyerarşisi denilen tabloda bir kural daha vardır. Eğer aynı basamakta olan bir kural varsa özel olan geçerli. Yani 2 yasa ayrı düzenlemeler içeriyorsa bu kez hangisi özel kanun diye bakmak gerekir. Zeytin söz konusu olduğunda Zeytin Kanunu özel kanun, Maden Kanunu ise genel kanun. O hâlde özel kanuna yani Zeytin Kanunu'na aykırı düzenleme yaparsanız o düzenleme geçersiz olur.
Değerli Başkan, bir hususa daha dikkati çekmek istiyorum. Bu düzenlemede bir yürürlük, bir yürütme ve bir geçici madde olmak üzere toplam 15 madde var. Teklifin 6'ncı maddesi ise bizim Komisyonumuzun ihtisas alanına girmiyor. Sosyal güvenlikle ilgili düzenlemeler var. Toplu iş sözleşmesi ve sendikacılığa dair düzenlemeler var. Bir de OHAL düzenlemesi var. Bu düzenleme kapsamında OHAL sürekli hâle getirilmiş oluyor. "Kanun hükmünde kararnamelerle atamaya devam edeceğiz ama artık Komisyon bakmasın." deniliyor yani artık komisyon bakmasın, kanun hükmünde kararnamelerle devam edelim! OHAL'i sürekli hâle getirmek de Anayasa'ya aykırılığı tartışılması gereken bir husustur. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı esas komisyon olarak bizi görevlendirmiş fakat 2 de alt komisyon var. Sayın Başkan, Plan ve Bütçe Komisyonu ile Sağlık, Aile, Çalışma, Sosyal İşler Komisyonu da görevlendirilmiş, neden bu Komisyonlar toplanmadı? Komisyon Başkanı Erzurum Milletvekili Recep Akdağ'ın Komisyon üyelerine verdiği cevap hayli ilginç: "Zaman olmadığı için toplanamadık." diyor.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Ne iş yapıyormuş ki?
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Değerli arkadaşlar, böyle bir kanun yapılamaz, biz bunu kabul etmemeliyiz Sanayi, Teknoloji, Enerji Komisyonu olarak. Burada zeytinlikler konuşuluyor, Tarım Komisyonu görevlendirilmemiş yani biz zeytinlikleri konuşuyoruz, Tarım Komisyonu görevlendirilmemiş. Maden işletmenin zeytinliklere verebileceği zararları değerlendirmeleri için Çevre Komisyonu görevlendirilmemiş, Çevre Komisyonu da yok. "Ölmez ağacını nasıl öldürürüz?" planı bence bu kanun. Sayın Başkan, biz ihtisasımızda olmayan bu düzenlemeleri neden burada görüşüyoruz? Yani bizim Komisyonumuza baktığımız zaman ağırlıklı iş insanları; içimizde hukukçu yok OHAL'i görüşüyoruz, içimizde sendikacı yok sendikal, sosyal hakları görüşüyoruz. Sayın Başkan, neden ilgili alt komisyonun raporlarını beklemiyorsunuz? İhtisaslaşmanın amacından vazgeçtiysek tüm komisyonları kapatalım, her teklifi biz görüşelim, bu komisyonun adı da torba komisyonu olsun.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Bence çorba komisyon olsun!
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Değerli Başkan, sözlerime son verirken kapıda halk "Zeytinime dokunma", "Limanlarımı satma." diyor; telefonlarımız susmak bilmiyor, maillerimiz iki gündür doldu taştı. Komisyonumuza, halkın ve hukukun sesine kulak vermesi ve Meclisin ağırlığına, Anayasa ve İç Tüzük'ün yüklediği görevlere layık ve uygun davranması çağrısında bulunmak istiyorum. Bu nedenle, öncelikle Anayasa'ya aykırılık değerlendirilmesinin kapsamlı olarak yapılması gerektiğini bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Bu teklifin Anayasa'ya aykırılığı hususunda kapsamlı değerlendirmemizi, özellikle, kendisi de bu ülkenin yetiştirdiği en önemli anayasa hukukçularından olan İstanbul Milletvekilimiz Sayın Profesör Doktor İbrahim Özden Kaboğlu sizlere sunacak yani şunu söyleyeyim: Anayasa'ya aykırılığı Sayın Kaboğlu'ndan da dinleyelim.
Beni sabırla dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum. Komisyonumuzu saygıyla selamlıyorum.