| Komisyon Adı | : | SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4780) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 14 .12.2022 |
KADİM DURMAZ (Tokat) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Tabii, şu anda bulunduğumuz yer Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonu. Gerçekten de önümüzdeki teklif -geçmiş dönem orada da bulunduk- tam Plan ve Bütçe Komisyonuna uygun -torba yasa mı dersiniz adına, çorba yasa mı dersiniz- bizim ilgi, bilgi, yetki alanımızın dışında bir teklif. Tabii, işin başında sizden beklediğimiz incelik, bunun kendi Komisyonumuzu ilgilendirmediği, mutlaka bunun farklı komisyonlarda -Tarımda, Çalışmada, Adalette- görüşülmesi gerektiği noktasında bir tavır göstermenizdi; ortak bir uzlaşıyla bunu başaramadık. Tabii, bir şeye sevindik: O güzelim zeytinlik alanların madene açılma noktasında ortak bir anlayışa yakın bir uzlaşı kültürü oldu ama bu da uzlaşıdan öteye, belki Sayın Elitaş bir bölüm arkadaşının dahi görüşünü alma fırsatı olmadan böyle bir şeyde bulundu; biz bunu yine de geçici bir ferahlama olarak görüyoruz ama onu bir daha getirmeyi de çok şık ve doğru bulmuyoruz.
Dünyanın gelişmiş ülkelerinde yasama tekniğinde şu kural vardır: Seçime bir yıldan az süre kaldığında o ülkede birtakım insanlara özel imtiyazlar sağlayacak; konunun bileşeni insanların, sivil toplum örgütlerinin, meslek odalarının görüşlerini almadan ya da teknik olarak etki analizi yaptırmadan o yasaların çıkarılmasını dünyada gelişmiş ülkelerdeki parlamentolar ortak bir iradeyle kabul etmez ama biz bu noktada ortak bir irade koyamadık. Yine dünyada yaşanan bir gelenek vardır; uzun yıllar iktidarda kalan siyasi partiler demokrasiyi daha da içselleştirebilme adına yasa yapma tekniği noktasında toplumun bütün kesimlerini -azınlığı, çoğunluğu değil- örgütlenme hakkını ve insan temel hak ve özgürlüklerini önceleyen bir yasa yapma yoluna girer ama iktidarınıza bakıyoruz, maalesef, bu ülkeye yaşattıklarınız hiç de onu göstermiyor, bu konuda karneniz iyi değil. Şimdi, bakıyoruz, kırk dokuz yıllığına bu ülkenin mavi vatanla birleşik olan limanlarını birilerine veriyorsunuz. Arkadaşlar, bizim seçim kanunlarımıza göre seçim süresi, aziz milletin bir iktidara verdiği yetki beş yıl. Siz böyle bir şeyi kullanmaya ister inandığımız gibi "kul hakkı" deyin ister "yetim hakkı" deyin ister "çoluk çocuğumuzun geleceğine ipotek edip, rehin verip; o parayı, akçeyi bugünden alıp günü kurtarmanın derdine düşme" deyin, ne derseniz deyin, bunun insani tarafı da ahlaki tarafı da vicdani tarafı da yasal tarafı da kabul edilebilir değil. Ama ben bu noktada itirazı sadece muhalefet partilerinden değil... İktidar partisi milletvekili arkadaşlarımın içerisinde bire bir tanıdığım kıymetli arkadaşlarımız var, bu yaptığınız iş doğru değil. Ben yarın torunuma ne yüzle bakacağım? Ve bu yasa noktasında da doğru bir noktaya gelip geri çekmezsek her birinizin ailelerine, torunu olanların torunlarına mutlaka birer tane mektup yazacağım "Sizin babanız, dedeniz sizin geleceğinizi ipotek altına aldı." diyeceğim değerli arkadaşlar.
Şimdi, yirmi yıl iktidarda kalan bir partinin gelinen noktada bir yıl, bir buçuk yıl önce Genel Başkanının ya da onun yancısı, küçük ortağı partinin Genel Başkanının "Anayasa Mahkemesini de kapatalım." dediğini biz hiç unutmadık, belleğimizde, bu aziz millet de unutmadı. Ama arkadaşlar, dünyada her şey illa kanunda yazmaz. İçimizden konuya vâkıf birkaç tane duyarlı insan çıkıp "Arkadaşlar, ne yapıyoruz biz? Kırk dokuz yıllık olur mu?" diye... Bakın, ben bu limanların şöyle birazını okuyacağım size: Antalya Limanı, Alanya Limanı, Hopa Limanı, Galataport, Kuşadası Limanı, Çeşme Limanı, Mersin Limanı, İskenderun Limanı, Sinop Limanı, Ordu Limanı, Tekirdağ Limanı, Rize Limanı, Marmaris Limanı, Dikili Limanı, Derince Limanı, Trabzon Limanı, Taşucu Limanı. Şimdi, bunların kimine aşağı yukarı yirmi yıl, kimine on yıl, kimine on üç yıl, on beş yıl gibi ekstra bir uzatma veriyoruz. Arkadaşlar, böyle bir ticari şekil, böyle bir devlet yönetme mantığı da yok. Şimdi, ben diyeceğim ki sen ihale ettiğin limana o zaman teklifi yüzde 3'le kaçırdın. Benim hedefim Akdeniz'in incisi, Antalya Limanı ihale edilince gözümü kararttım, bedelini vereceğim. Ee, şu anda böyle bir yeşil dolar için yapmadığınız bir şey yok arkadaşlar, bunu cümle âlem görüyor. Hâl böyleyken işte fırsat, bunların zamanı gelsin. Ama şurada seçime altı ay var. Bunları günü kurtarmak için kullanırsanız burada kul hakkı var, burada vebal var, hakkımızı da helal etmiyoruz; bunun da bilinmesini istiyorum değerli arkadaşlar. Anayasa Mahkemesi oy birliğiyle karar vermiş; kaldı ki çok kritik kararları, siyasi kararları vermeyen böyle bir Anayasa Mahkemesinin olduğunu da hepsi biliyor 85 milyonun. Bu noktada uzlaştıysalar, buradan sizin bir mesaj çıkarıp, bu durumu okuyup, bu kararı iyi okuyup bu teklifi veren arkadaşların düşünmesi lazım.
Tabii, bunun içerisine bazı iyi şeyler de koydunuz ama şöyle genel olarak baktığımızda, petrol sektöründe araştırma, arama ve üretim faaliyetlerinde çalışanların gece yedi buçuk saatten fazla çalıştırılmasına izin veriyor gibi noktalarda... Çalışma hakkının düzeltilmesi noktasındaki düzenlemelere hiç itiraz eden yok, hatta bu konuda konunun bileşenlerini de çağıralım, yaşayanlarını çağıralım, saygın bir yasama yapalım.
Şimdi, genel sağlık sigortası prim borçları affediliyor. Arkadaşlar, içinizde -özel ilgisi yoksa- bu konuda görüş beyan edebilecek arkadaşlarınız var mı yuvarlak sözlerin dışında? Yok. Arkadaşlar, gelin, bu Komisyona da yaraşır, yüce Meclise de yaraşır şekilde; sokakta birisi, bir gazeteci, bir sendikacı ya da borçlu bir yurttaş sorduğunda ona doğru düzgün verecek bir bilgimiz olsun. Meclisimizde diğer komisyonlarımız var, bunları çalıştıralım. Belki gözümüzden kaçan bir ayrıntıyı ya da teklifi veren 30 arkadaşın dışında ihmal edilmiş ama belli insanların yaşam kalitesine ya da yaşamına dokunacak bir şeyleri de çıkarabiliriz ama bunların hepsine duvar oluyoruz arkadaşlar.
Tabii, BOTAŞ'ın yaptığı ithalattan doğan vergi borçları, gümrük vergisi, KDV, hazineden olan görevlendirme alacakları mahsup ediliyor. Arkadaşlar, tabii, BOTAŞ'ı Varlık Fonuna devrettiniz. Devrettiniz diyorum, yasalara, teamüllere uygun olmayan... Varlık Fonunun tarifini birçok arkadaşımız bilir ama ben yeniden tekrar etmekte bir beis görmüyorum. İlk kuran ülkelerden biri Norveç, Danimarka, Finlandiya, Çin ama bu ülkelerin mal varlıkları ve cari açıkları olmadığı gibi, hazinede fazlalıkları vardır bunların. Norveç'te varlık fonu kurulmadan önce petrol krizinde denizden, Kuzey Denizi'nden çıkardığı petrolün günlük üretimini artırıyordu. Artırınca sendikalar, sivil toplum örgütleri, meslek odaları Norveç Parlamentosunun önünde bir gösteri yapıyor, diyor ki: "Siz kârlılık amaçlı bizden sonraki nesillerin hakkına el atamazsınız ve buradan da şu kadar para kazandınız, şu kadar milyon avro, milyar euro, dolar -ne derseniz deyin- bu, bizden sonrakilerin hakkıydı." El attığınız kul hakkı değildir ve bakın Varlık Fonu kuruldu, o anlamda kazanılan paralar buraya kondu. Yer altı zenginlikleri sadece AK PARTİ iktidarının değil arkadaşlar, 85 milyonun. Bunun elimizden geldiği kadar şurada altın var, saldır; buraya ruhsat ver; burada kömür var; burada krom var; burada demir var; burada bakır var; yok arkadaşlar böyle bir şey ya, bizden sonrakilerin de hakkı var.
BAŞKAN ZİYA ALTUNYALDIZ - Kadim Bey, toparlayalım.
KADİM DURMAZ (Tokat) - Toparlayacağım Sayın Başkan.
Vebal almadan bu konuda da yani maymun iştahlıca değil teamüllere uygun, biraz daha vicdanlı, demokratik teamüllerle birlikte yol yürümemiz lazım arkadaşlar.
Şimdi, bir bölüm arkadaşlarla ara ara sohbet ediyoruz. İşte "Efendim, biz oradan alacağız zeytin ağacını, şuraya dikeceğiz." Arkadaşlar, büyükşehir belediyesi ya da il, ilçe belediyelerinin, beldelerin şöyle bir yola büyük saksıyla getirip bir ağaç dikmesi, dibine tek tip çayır ekip harici ot biterse zehirli ilaçla öldürmesi gibi değil, o habitatlarının oluşması en az iki yüzyıl yani sadece orada gördüğümüz bir zeytin ağacı gibi görmeyelim bunu, onun altında binlerce canlı var. Bu dünya, bu doğa, bu ülke, bu coğrafya birlikte yaşadığımız tüm canlılarla beraber bizim. Ne olur, lütfen, iktidar partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi milletvekillerine sesleniyorum. Yani bu yasalar bu şekilde alelacele çıkarıldığı zaman bu ülkenin hayrına, 85 milyonun hayrına... Uzun uzun uzattığınız limanlar bundan sonraki çocukların hakkına el uzatmadır. Burada kul hakkı var yani haram ediyoruz, onu söyleyeyim, haram; ne olursa olsun. Çünkü bu paralar o çocuklara bilim, o çocuklara teknoloji değil. Şu anda 1 milyon 350 bin çocuk bu ülkede okulla tanışamamış, ilk 4'ten sonra getirdiğiniz 4+4+4'le 2 milyona yakın çocuk okula gitmemiş, bunun 1 milyon 845 bini kız çocukları. Anne olacak, o çocuğun ilk öğretmeni olacak, o çocuğu hayata hazırlayacak, yetiştirecek, bu evladı hepimize ve bu ülkeye kazandıracak. Mümkün mü? Değil ama bunların hepsi bir bütüncül parça, birbirine bağlı; bu ülkeye yirmi yılda yaşattığınız olumsuzluklardan sadece birkaçı. Ve ülkeyi devraldığınızda bu ülkenin nüfusu 65 milyon; 21 milyon 500 bin yurttaş doğduğu topraklarda, köyünde, kasabasında, ilçesinde yaşıyor; babasından, dedesinden, atasından kalan o tarlalarda üretiyor ama biz de bugün satın aldığımız tarım ürünlerine muhtaç olmadan, kendi ürettikleriyle kendine yeten bir ülkeydik. Şu anda ülkenin nüfusu 85 milyon, köylerde yaşayan insan 8,5 milyon, satın almadığımız tarımsal ürün yok. Kaldı ki güçlü bir iktidarın bütün bu olumsuzlukları ortadan kaldırması lazım. 65 milyon nüfusun içinde 2 milyon 850 bin fondan yardımla evine ekmek götüren insan vardı arkadaşlar.
BAŞKAN ZİYA ALTUNYALDIZ - Toparlıyoruz Kadim Bey.
KADİM DURMAZ (Tokat) - Toparlıyorum.
Tek başına bir iktidar ne demeliydi? "Biz hedef koyduk; üç yılda bu ülkedeki fakir sayısını 2 milyona, beş yılda 1 milyona düşüreceğiz; on yıl deyince bu ülkede fakir fukara, muhtaç kalmayacak." dememiz lazımdı. Arkadaşlar, siz o insanları üretimden, doğduğu topraklardan koparıp metropol kentlerin varoşlarına doldurup o kaymakamlık bankolarından, belediye bankolarından o insanları yöneterek iktidarınızı devşirmenin daha kolay olacağını düşündünüz ve tıpkı da böyle yaptınız ve bununla övünen yöneticiler, bakanlar vardı. "Hamdolsun ki biz geldiğimizde 3 milyon fakir vardı, 12 milyon fakiri doyuruyoruz." demek övünülecek değil, bana göre utanılacak bir şey.
Şimdi, yasanın içerisinde tabii örgütlenme hakkıyla ilgili çok ciddi tepki var. Birçok sendikayı, belli kurum ve kuruluşları arka bahçe ve balkonunuz yaptınız ama sizin iktidarınız ileri demokrasiyle gelip baskıcı demokrasiyle varlığını sürdürme niyetinde olduğu için, artık o insanlar vicdani bir mesuliyet duyuyor, kendine göre kendini ifade edebileceği örgütlenme modelleri, emek örgütleri ve sendikaların peşinde. Bunların işini zorlaştırmak değil, dünyanın gelişmiş ülkeleri bunların önünü açıyor arkadaşlar ve hemen size söyleyeyim, burada bir de -yani beni üzdü, incitti, herhâlde o arkadaşları da incitmiştir- 2002 yılında sendikacılık yapmak isteyen, yapan 2 iktidar partisi milletvekilinin de bugün hâlihazırda bu Parlamentoda ve bu teklifte imzası var. Biri öğretmen kökenli yanılmıyorsam, Konya Milletvekili Halil Etyemez; diğeri Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Habibe Öcal. Arkadaşlar ya, bir yola çıktığınız zaman şöyle bir geriye doğru bakın, biz ne amaçla yola çıktık, bugün ne yapıyoruz? Yani böyle insanların özgürce örgütlenme hakkını elinden alarak, buna karşı koyarak bir yere varabilme şansımız yok. Bu tür hamleler sizin iktidar varlığınızın ömrünü daha azaltan... Göreceksiniz, gelecekte bunların hepsinin bedelini ödeyeceksiniz ama gelin, Yunus'un dediği gibi "Tanış olalım, işi kolay kılalım." ve birbirimizi anlayalım ya, anlayalım. Dinlemiyoruz, anlamıyoruz; zaten sizi de, inanıyorum bir grup arkadaşı da rahatsız ediyor. Hiçbir arkadaş da söz alıp bunlarla ilgili iyi iki cümle söyleyemiyor ya.
BAŞKAN ZİYA ALTUNYALDIZ - Kadim Bey, teşekkür eder misiniz.
KADİM DURMAZ (Tokat) - Söylenecek bir şey de yok.
ŞAHİN TİN (Denizli) - Söyleriz biz kendi adımıza, sen niye bizim adımıza konuşuyorsun?
BAŞKAN ZİYA ALTUNYALDIZ - Teşekkür edelim mi ağabey?
KADİM DURMAZ (Tokat) - Teşekkür ederiz.